Milliyet yazarı Tolga Şardan, çevik kuvvet polisi Mevlüt Mete Altıntaş'ın suikastı sonucu hayatını kaybeden Rusya'nın Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov cinayetini araştıran Rus heyetinin tespitlerini yazdı. Şardan'ın aktardığı tespilerde, "Katil, iki kez olay yerine geldi. Karlov’un yanında koruma olmaksızın gezdiği bilgisine sahipti. Çevik Kuvvet’in resmi kıyafeti ile ÇSM’ye girmek daha kolayken, yakasına taktığı rozetle 'koruma' gibi girmeyi tercih etti. Karlov’un arkasında daha rahat ve dikkat çekmeden yer alacaktı. Usulüne uygun biçimde hareket ediyordu. Kaçmak için zamanı vardı, kaçmadı. Çatışıp ölmeyi tercih etti. Herhangi bir atış eğitimi yok. Oysa silahlı duruşu, hareketleri, silahı tutuşu ve kullanışı dikkat çekiciydi. Polis Altıntaş’ın, 'sıradan' bir polis memurunun kapasitesinin üzerinde olduğu görülüyor" ifadesi kullanıldı.
Tolga Şardan'ın Milliyet gazetesinin bugünkü (26 Aralık 2016) nüshasında yayımlanan 'Karlov cinayeti' başlıklı yazısı şöyle:
Rusya Federasyonu Ankara Büyükelçisi Andrey Karlov’a yönelik suikastla ilgili soruşturma devam ediyor.
Karlov’u sırtından vurduktan sonra meslektaşlarıyla girdiği silahlı çatışmada öldürülen katil Mevlüt Mert Altıntaş’ın hayatı didik didik ediliyor.
Eylemci Altıntaş’ın, FETÖ’yle bağı konusunda kuşku bırakmayan bilgiler mevcut.
Rusya’dan gelen özel ekibin de katkı yaptığı soruşturmada elde edilen tespitlerden bir bölümü şöyle:
Katil, iki kez olay yerine geldi. Önce, 14 Aralık günü, 15’inde otelde kalmak için yer ayırttı, 15’inde otelde kaldı, 16’sında ilk kez Çağdaş Sanatlar Merkezi’ne (ÇSM) gitti. Büyükelçi Karlov’un sergiye gelmeyeceğini öğrendikten sonra ayrıldı.
Hedefine aldığı Karlov’un 19’unda sergiye geleceği bilgisine ulaştı. 19’unda otelde kalmak için yer ayırttı.
19’un da öğle saatlerinde aynı otele giriş yaptı. Kot pantolon ile geldiği otelden yanında getirdiği takım elbise ve beyaz gömleği giyerek ayrıldı.
Karlov’un yanında koruma olmaksızın gezdiği bilgisine sahipti.
Çevik Kuvvet’in resmi kıyafeti ile ÇSM’ye girmek daha kolayken, yakasına taktığı rozetle “koruma” gibi girmeyi tercih etti. Karlov’un arkasında daha rahat ve dikkat çekmeden yer alacaktı. Usulüne uygun biçimde hareket ediyordu.
Karlov’un söz konusu aktiviyete katılacağı “2 saat öncesinde” belli oldu. Karlov’un geliş saatine uygun biçimde otelden ayrıldı. İkinci kez ÇSM’ye geçti.
Kaçmak için zamanı vardı, kaçmadı. Çatışıp ölmeyi tercih etti.
Dosyasına bakıldı; okulda verilenin dışında herhangi bir atış eğitimi yok. Oysa silahlı duruşu, hareketleri, silahı tutuşu ve kullanışı dikkat çekiciydi.
ÇSM’deki eylemciyi etkisiz hale getiren iki özel harekatçının dosyaları incelendi. Acaba katille aynı devre mi diye? Ancak, sadece 2 ay önce göreve başlayan polis memurları oldukları anlaşıldı.
Katilin 2.5 yıllık meslek hayatında 3 kez rapor aldığı anlaşıldı. Raporlarda yazılı hastalık ve sorunlarla ilgili ilaçlar üzerinde inceleme yapıldı. İncelemelerde, Altıntaş’ın psikolojik sorunu olduğuna dair herhangi bir delil veya ipucu elde edilemedi.
Katil, 22 yaşında. Ankara Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü’nde çalışan “sıradan” polis memuru.
Polis Altıntaş’ın, “sıradan” bir polis memurunun kapasitesinin üzerinde olduğu görülüyor.
Yapılan tespitlerden, “konu” üzerinde çalışılmış olduğu anlaşılıyor.
Elbette, soruşturmada bir çok sorunun yanıtı aranıyor. En önemli sorulardan birisi, “Katil, Karlov’un hiç kimsenin - devletin bile - bilmediği programını nasıl biliyordu?”
Bu soruya sıraladığım tespitler ışığında yanıt aramak doğruyu bulmayı sağlayacaktır.
Rusya ile Türkiye arasındaki diplomatik soğukluk, yerini ılıman iklime bırakmıştı.
Ankara ve Moskova’nın, oluşan havadan memnun olduğu mesajları güçlenirken, Batı’nın, yılbaşından sonra daha da güçlenmesi beklenen bu duruma karşı “olumlu” bakmadığı sinyalleri geliyordu.
Bu ortamda Karlov cinayeti işlenince, büyükelçinin korunması tartışması başladı.
Yapılan araştırmalara göre Karlov ve Rusya’nın koruma için resmi bir başvurusu bulunmuyordu.
Ancak, Rusya ve Türkiye arasındaki ilişkilerin düzelmesi ve batının bu düzelen ilişkilere “sorunlu” yaklaşması sürecinde olası provokatif hareketlere yönelik devletin önlem alması kaçınılmazdır.
Hatırlayalım; Diyarbakır Valiliği, 2010’da o zamanki sürecin önemli isimlerinden Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir’e “olası bir provokasyona” yönelik koruma tahsis etmişti. Hem de Baydemir’in ısrarla koruma polisi istememesine, reddetmesine rağmen.
Düzelen Türkiye - Rusya ilişkilerini bozmayı hedeflenen provokasyonlara karşı “talep edilmemesine rağmen” Büyükelçi Karlov’un korunması gerekmez miydi?
Hadi İçişleri Bakanlığı bu durumu atladı ancak, Ankara Valiliği’nin atlamaması lazımdı.
Başkentin, görev yaptığı kentlerde kamu güvenliği konusunda oldukça tecrübeli valisi Ercan Topaca’nın süreci okuyup, Karlov’u bir Türk koruma ekibi alması konusunda ikna etmesi gerekirdi.
Bu cinayet; sonucuyla neye veya kime hizmet eder henüz belli değil ama belli olan tek şey Türkiye ve Ankara için iyi olmadı.