İkinci çeyrek büyümesi yüzde 4,0 olarak açıklandı. Beklentilerin oldukça üzerinde bir üçüncü çeyrek büyüme performansı bu. Piyasa aktörlerinin tahmin ortalaması yüzde 2,8, benim NTV televizyon kanalında yaptığım tahmin ise yüzde 3,1 idi.
Üretim yönünden baktığımızda alt kesimlerin üçüncü çeyrekte GSYH içindeki payları ve sergiledikleri üçüncü çeyrek büyümesi ile 9 aylık büyümenin durumu şöyle görünüyor:
Bu tabloya baktığımızda üçüncü çeyrekte sürpriz yapan yüzde 4 oranındaki büyümenin asıl olarak tarım ve hizmetler kesimindeki büyümeden geldiğini görüyoruz.
Harcamalar yönünden baktığımızda harcamaları oluşturan bileşenlerin üçüncü çeyrekte GSYH içindeki payları ve sergiledikleri üçüncü çeyrek büyümesi ile 9 aylık büyümenin durumu şöyle görünüyor:
Bu tabloya baktığımızda üçüncü çeyrek büyümesinin de 9 aylık büyümenin de iç talebe dayalı tüketim kökenli bir büyüme olduğunu görüyoruz. Yatırımların (gayrısafi sabit sermaye oluşumu) 9 aylık dönemde olumlu katkı vermesine karşılık üçüncü çeyrek büyümesine negatif etki yaptığı anlaşılıyor. Dış ticaretin (ihracat ve ithalat) büyümeye katkısı ise negatif olarak çıkıyor. Yıl boyunca ihracatın da ithalatın da daralmasının böyle bir sonuç vereceği tahmin ediliyordu.
Ocak – Ekim ödemeler dengesi açıklandı ve cari açığın ilk 10 ayda 25,4 milyar dolar olduğu ortaya çıktı. Buna göre 12 aylık bazda cari açık 38,1 milyar dolar olarak gerçekleşmiş bulunuyor.
Aşağıdaki tabloda cari açığın son 6 yıldaki gelişimi yer alıyor (2015 yılı cari açığı Ekim ayı itibariyle 12 aylık cari açığı ve veriler ve cari açık / GSYH oranı da GSYH’nın 780 milyar USD olacağı varsayımıyla yapılan hesaplamayı gösteriyor.)
Tablodan görüleceği gibi cari açık 2014 yılından bu yana gerilemeye devam etmektedir. Eğer TL, 2015 yılında bu kadar değer kaybetmemiş olsaydı GSYH USD cinsinden daha yüksek çıkacak ve cari açık/GSYH oranı da daha da düşük olacaktı.
Türkiye’nin büyüme modeli 2000’lere kadar bütçe açığı vererek büyüme, 2000’lerden sonra cari açık vererek büyüme modeli diye özetleyebileceğimiz açık vermeye dayalı bir büyüme modeli olmuştur. Cari açığın çok büyüdüğü 2010 sonrası dönemde bir yandan dış konjonktürün daralması bir yandan da Türkiye’nin cari açığı düşürmeye dönük ekonomi politikası uygulamaları cari açığı düşürmüş bulunuyor. Ne var ki bu düşüşün bedeli, yukarıda değindiğim modelin bir gereği olarak, büyümenin de düşmesi olarak karşımıza çıkmıştır. Aşağıdaki grafik bu ilişkiyi sergiliyor
Türkiye, şimdilerde yeniden büyüme ivmesini yakalamaya çabalıyor. Muhtemelen asgari ücretteki artış bir yandan enflasyonu biraz daha yukarı iterken bir yandan da talebi canlandırarak büyümeyi artıracak. Büyüme ile birlikte cari açığın artıp artmayacağı ise gelecek dönemin en önemli soru işaretlerinden birisi olacak. Bu çerçeveden bakınca önümüzdeki dönemde Türkiye’yi bekleyen en önemli meydan okumanın, büyümenin yeniden potansiyel büyüme oranına geri dönerken cari açığı artırmadan bu dönüşün başarılıp başarılamayacağıdır. Bu konuyu hükümetin açıkladığı reform paketini ele alıp bizim düşündüğümüz yapısal reformlara ne kadar uyumlu olduğunu değerlendirirken ele alacağız.
Not: Mahfi Eğilmez'in bu yazısı mahfiegilmez.com sitesinden alınmıştır.