Murat Sabuncu* Cumhuriyet Gazetesi Haber Koordinatörü
Twitter’da gördüm ilk. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu’nun hesabında Cahit Berkay, “Gelin 19- 24 Temmuz tarihleri arasında Kobane’yi birlikte inşa edelim” diyordu.
Kobane’deki yıkımın boyutlarını biliyor, izliyordum. Diyarbakır’da Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) “Kobane yeniden inşa Konferansı”nı izlemiştim. Bölgeden gelenler tarafından orada yapılan detaylı sunumlar, yıkımın boyutları, kamuoyuna oradaki durumun sadece çok küçük bir parçasının yansıdığının göstergesiydi. Konferansta konuştuklarım, “Türkiye’nin neden sadece Doğu’su Kobane’deki insanların acısına duyarlı, diğer yerlerde aynı hassasiyet yok” sorularına muhatap kaldığımda en kısa sürede oraya gitmeliyim diye düşünmüştüm.
Gençlerin bu çağrısını gördüğümde bölgeyi iyi bilen gazeteci Celal Başlangıç’a grupla nasıl irtibata geçerim, diye sordum. Bana bir link yolladı. İnternette gençlerin yaptığı çağrının ve irtibat numaralarının yer aldığı bir metindi bu. Hemen oradaki cep telefonunu aradım. Karşımda sesi heyecanlı bir genç delikanlı vardı.
Çağrılarını gördüğümü, bir gazeteci olarak onlara katılıp katılamayacağımı sordum. “Eğer İstanbul’daysan pazar günü Kadıköy Belediyesi’nin önünden otobüs kalkacak abi” dedi. Sınırdan geçiş için devletle görüşüp görüşmediklerini sordum. “Yaklaşık 300 kişi olacağız. Sanırım hepimizin aynı anda geçiş yapmasına izin vermeyecekler. 100’er kişi gidip çalışıp geri dönecek. Bir grup çıkacak bir grup girecek. O yüzden alanda kalırız varsa yanına çadır al abi...” Otobüse yetişemezsem onları Suruç’taki Amara Kültür Merkezi civarında bulabileceğimi söyledi.
Dün televizyonda “Suruç-patlama-Amara Kültür Merkezi” kelimelerini yan yana gördüğümde geçen hafta yaptığım bu konuşma, İstanbul’daki yoğunluk yüzünden bu çalışmaya katılamamam ve o genç adam geldi aklıma.
Genç kızlar-genç adamlar bir acıya sırtlarını çevirmemiş, şehrin yıkıntılarının temizlenmesinden kütüphane inşasına, hatıra ormanı çalışmasına vb. bir dizi çalışma için harekete geçmişti. Oradaki çocukları unutmamış onlar için oyuncak da toplamışlardı.
İnsanlık için yola çıkanlar barbarlığa kurban gitmişlerdi.
Şimdi kaybettiğimiz bu evlatların arkasından şu soruların yanıtlanması gerekiyor:
- Türkiye’de başta MİT, tüm istihbarat, tabii polis, günlerdir bu gençlerin orada olacağını biliyor ve aralarına bir intihar bombacısının karışmasına engel olamıyorsa, buradaki büyük hatanın sorumlusu kim?
- Urfa Valisi İzzettin Küçük Akçakale Sınır Kapısı’nda kendisine “Tel AbyadlılarAkçakale’de IŞİD’çiler bulunduğunu ve tedirgin olduklarını söylüyor” diye başlayan soruyu soran gazeteciyi ve orada bulunan diğer gazetecileri gözaltına aldırmıştı. (Aralarında Cumhuriyet yazarı Pınar Öğünç de vardı.) Vali gözaltına alması gerekenlerin “teröristler” olduğunun farkına vardı mı?
- En önemlisi ihtiraslı Ortadoğu politikasıyla Türkiye’yi savaş alanına çeviren AKP’nin içi rahat mı?
Ne yazık ki bu sorulara verilecek yanıtlar evlatları geri getirmeyecek.
*Bu yazı 21 Temmuz 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yayınlanmıştır.