İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda 25 yıldır sahnelenen bir oyun var: ‘Kontrabas’. Ünlü olmak, mükemmel kadını bulmak gibi arzularının hiçbirini gerçekleştiremeyen bir müzisyenin hayatı sorguladığı oyunu hem yöneten hem oynayan Metin Belgin “Bu kadar uzun yılar bu oyunu oynayacağımı bilseydim kontrabas çalmayı öğrenirdim” dedi.
Karar'dan Işıl Çalışkan'ın haberine göre; İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda bu sezon da ‘Kontrabas’ oyunu sahnede. ‘Koku’ romanının yazarı Patrick Süskind’in pek çok dile çevrilen oyunu, Metin Belgin’in tek kişilik performansıyla seyirciyle buluşuyor. Aynı zamanda yönetmenliğini de yapan Belgin, oyunda bir müzisyen üzerinden toplumun, bireyin, müziğin, cinselliğin, hiyerarşinin sorgulamasını yapıyor ve bu sayede seyirciyi içsel bir yolculuğa çıkarıyor.
Oyunun devlet orkesrasında çalışan bir müzisyenin odasında geçtiğini belirten Belgin “Odayı kaplayan bir çalgıyla yaşayan adam, yalnızlığının, çaresizliğinin bunalımlarını yaşıyor. Klasik müzik üzerinden bir sürü dedikodu yapıyor, aynı zamanda solo çalmaya elverişli olmayan ama onsuz da müzik yapılamayan kontrabasın metaforlarını kuruyor. Bir yandan da toplumla bireyin çelişkilerini sorguluyor” diye konuştu. Kontabası oyunun öznesi olarak nitelendiren Belgin, rolünün iç dünyasını şöyle anlattı: “Müzisyen bu cüsseli çalgısıyla yıllar içinde kompleksler biriktirmiş. Onunla olmak istemiyor ama onsuz da olamıyor. Hiyerarşiye karşı çıkmak istiyor, çıkamıyor. Orkestranın içinde önemli bir konuma sahip ve ünlü olmak istiyor ama olamıyor. Hayatında bir kadın yok. Mükemmel kadını arıyor, bulamıyor. Fetişlerinin kabusunda boğuluyor. Yalnızlığının çaresizliğinde iletişimsiz, kendi kabuğuna sığınmış bir birey olarak yaşamını sürdürüyor.”
Kontrabas’ı 25 yıl önce heyecanla ve coşkuyla sahneye taşıdığını belirten Belgin “Ben bir ya da iki sezon oynayacağımı düşünmüştüm. Bu kadar uzun süre sahnede kalacağını hiç tahmin etmedim. Başlarda ilgimi çeken Patrick Süskind’in hınzırca, çılgınca yazdığı bu tek kişilik oyundu. Seyirciyle buluştuktan sonra sinerjinin beraber oluştuğunu anladım” dedi. Belgin oyunu defalarca izleyenler olduğunu kaydederek “Farklı sahnelerde oynadığım için, oyun ister istemez farklı atmosfer değişikliğine uğruyor. Onu bile takip edenler çıkıyor karşıma. Ben de artan ve hiç eksilmeyen seyircimin karşısında bıkmadan usanmadan oynamayı sürüdürüyorum” diye konuştu.
“Kontrabas’ı sahnelerken, hem yönetmen koltuğunda oturdum hem de oyuncu olarak kendimi yönettim” diyen Belgin, aynı oyunun Ankara Devlet Tiyatrosu’nda da sahnelendiğini söyledi. Belgin şöyle devam etti: “Bu oyunu Ankara’da Olcay Kavuzlu oynuyor, onu da ben yönettim. Ama iki oyun yönetmenlik olarak da, oyunculuk olarak da birbirinden çok farklı. Ben daha içsel bir yorumla oynuyorum, Olcay performansa dayalı bir üslupla sahneye çıkıyor.”
Metin Belgin “Kontrabas çalmayı biliyor musunuz?” sorusuna “Oyunda gerekli sesleri çıkaracak kadar” cevabını verdi. Belgin “Yazar oyunu bir kontrbasçının değil, bir tiyatro oyuncusunun oynaması üzerine kurduğu için sahnede zorlanmıyorum. 1991 yılında Kerim Soysal ile çalışarak doğru sesler çıkarmayı öğrendim. Devlet Tiyatroları’ndaki 40 yılımın 25 yılında bu oyunu oynadım. Bu kadar uzun yıllar bu oyunu oynayacağımı bilseydim, kontrabas çalmayı öğrenmek için okuluna gider, mezun olurdum” dedi.
Belgin, sadece kontrabas çalanlardan değil, müzikle uğraşan bütün seyircilerden hatta müzikle ilgisi olmayanlardan bile olumlu dönüşler aldığını belirterek, “Müzisyenler doğal olarak eleştirel bakmalarına rağmen sahnede beni gerçek kontrbasçı olarak algıladıklarının altını çiziyorlar. Bir keresinde matinede izleyen kontrbasçı oyundan sonra sahneye çıkıp çalgıyı akort etti. Aslında kimsenin anlamayacağı kadar ses bozukluğu vardı ama o dayanamadı, o günden beri oyundan önce daha dikkatli akort yapıyorum” diye konuştu.