Çalışlar: Hüseyin İnan'ın babası Hıdır Amca'yı kaybettik

Çalışlar: Hüseyin İnan'ın babası Hıdır Amca'yı kaybettik

T24- 6 Mayıs 1972 gecesi Ankara’da Ulucanlar Cezaevi’nde idam edilen Deniz Gezmiş'in babası Cemil Gezmiş, Cemil ve Yusuf Aslan'ın babası Beşir Aslan'ın ardından Hüseyin İnan'ın babası Hıdır İnan'ı dün hayatını kaybetti. Yazar Oral Çalışlar, "Bir tarih kapanıyor artık. Hıdır Amca o büyük acının son tanıklarındandı" dedi.

Çalışlar'ın Radikal'deki köşesinde yayımlanan (23 Nisan 2011) yazısı şöyle:

Hüseyin İnan'ın babası Hıdır AmcaDeniz’in babası (solda) Cemil ve Yusuf’un babası Beşir amcalardan (sağda) sonra Hüseyin’in babası Hıdır Amca’yı kaybettik.

O üç baba (Cemil Gezmiş, Beşir Aslan ve Hıdır İnan) çocuklarının idamlarını engellemek için çok çabaladılar. Verilen karar, onların gücünün çok üzerindeydi. Askeri darbeciler kan istiyorlardı. Deniz, Yusuf ve Hüseyin’in anneleri sessizdi, kimselere görünmediler, acılarını göstermek istemediler.

O üç babadan ikisini (Cemil Gezmiş ve Beşir Aslan) geçen yıllarda kaybettik. Başları dik yaşadılar, çocuklarının acılarını içlerine gömdüler. Hüseyin’in babası Hıdır İnan’ı dün 88 yaşında kaybettik.

Hüseyin İnan’a aramızda ‘dede’ derdik. Doğrusu ona neden dede denirdi, pek düşünmemiştim. Hüseyin İnan ‘dede’ydi, yani Alevi dedesiydi. Ailesi Kayseri Pınarbaşılı olan Hüseyin İnan, 68 gençlik hareketinin öne çıkmayan önderlerindendi. Sessiz, sakin haliyle aslında herkesin saygı duyduğu, söylediğine değer verdiği, ağır başlı ve etkili bir devrimciydi.

Hüseyin İnan, Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan’la birlikte 6 Mayıs 1972 gecesi sabaha karşı Ankara’da Ulucanlar Cezaevi’nde idam edildi. Onları bizlerin yanı başındaki hücrelerden, Mamak Askeri Cezaevi’nden apar topar alıp götürmüşlerdi. Hüseyin’e son arzusu sorulduğunda darağacının yanı başında bekleyen avukatlarına şunları söylemek gereğini duymuştu:

“Babam, yarın ayağımdaki bu lastik ayakkabıları görünce, oğlumun doğru dürüst bir ayakkabısı bile yokmuş diye üzülecek. Ayakkabımı bile giyemeden beni apar topar buraya getirdiler. Babama söyleyin, üzülmesin. Ayakkabılarım da hapishanedeki arkadaşlara hediyem olsun.”

Hıdır İnan’ın ölümüyle içimizden bir parça daha kopup gitti. Hıdır Amca, Hüseyinler’in idamının her yıldönümünde, 6 Mayıs’ta, İstanbul’dan Ankara Karşıyaka Mezarlığı’na gelir, Hüseyinler’in mezarlarını ziyaret ederdi. Dört kızı, iki oğlu vardı. Hüseyin’in yeri bir başkaydı onun için.

Hıdır İnan, iki yıl önce Cumhuriyet dergiden Esra Açıkgöz’e idam gecesini şöyle anlatmıştı:

“Çocukların bir-iki gün içinde idam edileceklerini biliyorduk. 6 Mayıs’ta gün ışıyınca Cemil(Gezmiş) Bey’i otelden alıp Karşıyaka Mezarlığı’na götürmüşler. Beni de götürdüler, cenazeleri gösterdiler. Deniz’in babası ve kardeşi, Yusuf’un babası, bir de ben vardım. Mezarlık müdürüne üçer mezar ara ile defnedilsinler, diye talimat gelmiş. Deniz’in kardeşi Bora, subaylara, ‘Ölülerinden niye korkuyorsunuz?’ dedi, ses yok. Cezaevinde Hüseyin, ‘Bizi Cebeci Asli Mezarlığı’nda Taylan Özgür’ün yanına defnedin’ demişti, ama olmadı.”

Hıdır Amca, bu yılın 6 Mayısı’nda sevgili oğlu Hüseyin’i ziyaret edemeyecek... Hüseyin’in dava arkadaşlarından, okul arkadaşlarından Mete Ertekin, Hıdır Amca’nın ölümünü hepimize haber verdi. Kardeşi İrfan İnan da elindeki fotoğrafları gönderdi. Mete, Hıdır Amca’yı şöyle anlattı:

“6 Mayıs’larda, Hıdır Amca’yı, Hüseyin, Deniz, Yusuf’un mezarları başında, artık ayakta duramadığı için ama dimdik, bastonuna dayanarak otururken görmeye çok alışmıştık. Çok sevdiği ve saygı duyduğu oğlunu kaybettikten sonra, hiç taviz vermeden, onurlu ve dimdik bir yaşam sürdü. İçinde Hüseyin’in hiç tükenmeyen acısıyla.. “Hıdır Amca’yla ilk kez, Hüseyin’le Diyarbakır’dan Ankara’ya dönünce karşılaştım. Ulucanlar Cezaevi’ne Hüseyin’i bırakırken.. Sert bakışlıydı, ama oğluna karşı şefkat doluydu. Bir gün sonra Hüseyin serbest bırakıldı. Ertesi gün ODTÜ’de 1. Yurt 202 No’lu odaya girince, Hıdır Amca, Hüseyin’e ‘Gel otur bakalım’ demişti. Hüseyin, sert bir tavırla, ‘Ben birazdan dönerim’ demiş ve çıkıp gitmişti. Hıdır Amca sessizleşti. ‘Ben bu akşam dönüyorum. Hüseyin’in niye böyle davrandığını biliyorum. Başımıza bir iş gelmesin, hem ilerde üzülmeyelim diye böyle yapıyor’ demişti. ‘Korkma Hıdır Amca’ diyecek oldum. ‘Ben sizden korkmuyorum, Hızır paşalardan korkuyorum’ demişti. “Hıdır Amca o sıralar, yanlış anımsamıyorsam manifatura işi yapıyordu. Hüseyin’in de bu işi devam ettirmesini istiyormuş. Ama Hüseyin, sert bir biçimde reddedince bir daha bu konuyu açmamış.

“Hüseyin’in en çok kullandığı esprilerden birisi şuydu: ‘Babamın adı Hıdır, elimden gelen budur’...”

Bir tarih kapanıyor artık. O büyük acının son tanıklarındandı Hıdır Amca... Onu pazar günü öğleyin Yenibosna Cemevi’nden uğurlayacağız. Yurtdışında olacağım için son yolculuğunda bulunamayacağım. Uğurlar olsun Sevgili Hıdır Amca...