Çalışlar: Taraf'a fazla sarılmaya niyetim yok, kendime 1 yıllık süre tanıdım

Çalışlar: Taraf'a fazla sarılmaya niyetim yok, kendime 1 yıllık süre tanıdım

Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Oral Çalışlar, “Başar’a dedim ki maaşları ödenemeyen, sürekli mali kriz yaşayan bir gazeteye bu saatten sonra çok da fazla aman aman gibi bir sarılma niyetim yok. Kendime bir yıllık süre tanıdım. Bu sürenin sonunda bakarım duruma. Zaten yaşım da kemale eriyor artık. Belli bir yaştan sonra sürekli gazete yöneticiliği yapmayı da doğru görmüyorum” dedi.

Zaman gazetesinden Nuriye Akman’ın sorularını yanıtlayan Çalışlar, Taraf gazetesinin mali durumunun düzelmediğini söyledi. Çalışlar, “Sıkıntılar ortadan kalkmış değil. İki aylık maaşları içerideydi arkadaşların. Geçen hafta bir tanesi ödendi” dedi.

Maaşları düzenli ödenmeyen, mali kriz yaşayan bir gazeteye fazla sarılma niyeti olmadığını dile getiren Çalışlar, “Kendime bir yıllık süre tanıdım. Bu sürenin sonunda bakarım duruma. Zaten yaşım da kemale eriyor artık. Belli bir yaştan sonra sürekli gazete yöneticiliği yapmayı da doğru görmüyorum” diye konuştu. Çalışlar, “Başar Arslan iyi bir patron mu” sorusuna da “Maaşları düzgün ödemeyen patron iyi bir patron olmaz” diye cevap verdi.

“Başar Arslan'ın gazetenin yoluna devam etmesi için güvenilir bir isim olarak beni tercih ettiğini hissediyorum” diyen Çalışlar, “Kimliğim, kişiliğim gazetenin duruşu ile çok yakın. Gazetenin bir abiye ve lidere ihtiyacı olduğunu, bunu yapabileceğimi düşündüğünü sanıyorum” dedi.

Nuriye Akman’ın soruları ve Oral Çalışlar’ın cevapları şöyle:

 

-Mustafa Sarıgül mevzuu nedir? Gazeteyi almak istiyormuş...

-Valla sordum bunu patrona. Yok böyle bir şey dedi. Kaldı ki almak istiyorsa ben niye itiraz edeyim? Eğer kanlı katil değilse, karanlık bir geçmişi yoksa, parası varsa, her Türkiye Cumhuriyeti yurttaşının bu gazeteye ortak olmak hakkı var. Bu Mustafa Sarıgül de olabilir, başka birisi de. Gelsinler ortak olsunlar zaten. Bu gazetenin bir tarafından tutsunlar. Buradaki çalışanlara daha iyi imkânlar sağlasınlar.

 

-Taraf’ın misyonu artık tamamlandı diyenler var. Ne düşünüyorsun?

-Ben misyoner değilim. Taraf’ın misyonu varmış, yokmuş vesaire... Ben gazeteciyim. Benim  dünyaya bir bakış açım var. Ben özgürlük, demokrasi, insan hakları konularında duyarlı bir ülke istiyorum. Bu gazeteye yansıyan fikirler de bunlar. Ben özel olarak yeni bir şey katacak değilim. Zaten bu yoldaki gazetenin devamına katkıda bulunacağım. Taraf, demokrasi, antimilitarizm konusunda Türkiye’de önemli bir mücadele yürütüyor. Ayrıca diğer gazetelerin de yapması gereken şeydi bu. Ergenekon davalarının açıldığı dönemde Türkiye’nin yaşadığı darbe krizlerinin aşılmasında Taraf’ın oynadığı rol misyonerlik gerektiren bir rol değildi ki. Normal gazeteciliğin yapması gereken şeylerdi.

 

-Uzun zamandır gündemi sarsan, Türkiye’yi ayaklandıran bir manşeti yok Taraf’ın.

-Doğru. Çünkü Taraf’ın o yayınları yaptığı dönemde Türkiye kritik bir dönemden geçti.  Türkiye’yi bugüne kadar asker omurgalı bir rejim yönetti. Bu asker omurgalı rejimle seçim yoluyla gelmiş ve parlamenter rejime dayalı siyasi güçler arasında daima bir gerginlik vardı. Bu gerginlik her seferinde asker omurgalı tarafın galibiyetiyle sonuçlanıyordu. Sonunda asker omurgalı rejimin değişmesi gerektiği koşullara geldik. Bu kritik çatışmada Taraf tayin edici bir yayıncılık yaptı. O günün koşullarının ürünüydü o. Bugün yeniden siz askeri darbe üzerine belgeler yayınlayarak benzer yayınlar yapamazsınız. Bugün daha çok barış ve uzlaşma koşullarında müzakere ve diyalog dönemine geçtik. Türkiye, asker omurgalı rejimi büyük ölçüde yendi ve yeni bir noktaya geldi. Şimdi Türkiye’nin belini büken Kürt savaşının sonlandırılması gereken barış dönemini yaşıyoruz. Çözümcü bir dilin egemen olması gereken bir dönem.

 

-Öyle bir anlaşmanız var mı patronla? 

-Başar çeşitli seçenekler önerdi bana. Dedi ki “Üç ay gel. Doğan grubundan izin al gel. Ama ne olur gel. İstersen altı ay, istersen bir sene dene.” Gazete Ahmet Altan, Yasemin Çongar ve onlarla birlikte çok sayıda ismin ayrılmasıyla beraber ciddi bir krizden geçti. Gazetenin devamı açısından benim gelişim bir  dönüm noktası oldu anladığım kadarıyla. Taraf’ın kimliği ile hiçbir zıtlığı olmayan bir isim olarak bu krizin atlatılmasında kritik rolü oynadım. Zaten hemen arkadaşlar geri dönmeye başladılar benim varlığımı hissedince.

 

-Murat Belge, Hadi Uluengin dışında kim döndü?

-Muhtemelen Neşe de dönecek.

 

-Ne zaman?

-Bilmiyorum. Ona o karar verecek. Zaten başka da kim olabilir. Ahmet ile Yasemin’e bir şey demiyorum. Ne zaman canları isterse bu gazeteye gelebilirler. 

 

-Bir de senin Orhan Pamuk projen vardı. Yattı mı o iş?

-Hayır yatmadı. Orhan Pamuk ile konuşuyoruz. Ben onu sıkıştırmak istemiyorum. Ama geçen gün konuştuk. Dedi ki, tamam, sana verdiğim sözün farkındayım. Şöyle bir şey yapmayı önerdi. Dedi ki ben fotoğraf meraklısıyım. Çektiğim ilginç fotoğraflardan sana fotoğraf hikâyeleri yazayım. Kafasında oluşturduğu formül o. 

 

-Günlük mü, haftalık mı yazacak?

-İstedikçe.

 

-Yeni transferler var mı gönlünde?

-Parası pulu olmayan bir yere ne transfer yapacağız? Zaten gazetenin 52 kaliteli yazarı var.  Bunlar Semih İdiz’den Murat Belge’ye, Hadi Uluengin’den Halil Berktay’a, Akın Özçer’den Mithat Sancar’a, Alper Görmüş’e kadar çok etkili, önemli yazarlar. Bunlara ilaveten daha parlak ne bulabilirim? Parlak birkaç kadın yazar olabilir. Bu gazeteye renk katabilecek olan genç, kalemi kuvvetli kadın yazarlar bulmak isterim.

 

-Oya Baydar var en önce ayrılanlardan.

-Oya ne zaman yazmak isterse her zaman açık ona.

 

-Ayşe Hür döner mi?

-Ayşe Radikal’e yazıyor. Ondan ayrıca buraya gelmesini isteyemem.

 

-Yazarlara getirdiğin bazı kısıtlamalar oldu mu?

-Evet. Bir şiddet, iki ırkçılık, üç hakaret. Üç limitim var benim. Geçen gün mesela bir köşe yazarına baktım, ahlaksız falan diye şeyler kullanmış. Yazıdan o bölümü attırdım hemen. Ben bunu yazarlar editörüne yazı işleri toplantısında da söyledim. Şiddet, ırkçılık ve hakaret yapmaya kalkanın yazısını da çıkarırım, haberini de.