Temel geçim kaynağı hayvancılık olan Çambükü Köyü’ne ait meraların Organize Sanayi Bölgesi (OSB) arazisine dönüştürülmesinin ardından hukuki mücadele başlatan köylüler, köyde iş makinalarına karşı nöbet tutmaya devam ediyor.
Amasya’nın Taşova ilçesine bağlı Çambükü köyünde neredeyse köyün tamamını kapsayan OSB inşasına karşı köylülerin mücadelesi sürüyor. Köylüler 790 dönüm olarak planlanan OSB’den geriye sadece köy evlerinin kalacağını söyleyerek, hayvanlarını otlatıp ekin ekecekleri “bir karış topraklarının” dahi kalmadığını anlatıyor.
Avukat Selim Saray, 50 haneli köydeki 38 hanenin şimdiden “ekecek gram toprağının kalmadığını” söylüyor: “Köye ait meralar, tarım alanları, köy yerleşkesi ve hazine arazileri toplamda bin dönüm. Bunun 800 dönümüne OSB yapıldığı zaman köyün tarım ve hayvancılığı nerdeyse tamamen bitiyor. Bölgenin güneyinde Yeşilırmak, hemen kuzeyinde ise D-100 karayolu var. Burası da alındığında, köy gerçekten köy olma vasfını yitiriyor.”
BBC Türkçe’ye konuşan köylüler henüz yargı süreci devam ediyorken meralara iş makinelerinin girdiğini, tarlalardaki mahsullerin sürüldüğünü ve binlerce meyve ağacının kesildiğini anlatarak, yaşam haklarının gasp edildiğini söylüyor. Bugün köylüler, köyde ekecek tarlaları kalmadığını söyleyerek belediye binası önüne buğday ekti.
Amasya Valiliği ise hukuka aykırı hiçbir işlem yapılmadığını ve OSB alanına çevrilen arazilerin zaten kamu arazisi olduğunu savunuyor.
Amasya Valiliği 2021 yılı başlarında Çambükü Köyü’nün de dahil olduğu 790 dönümlük arazide Organize Sanayi Bölgesi yapma kararı aldı. Bu sebeple köye ait meraların vasfı ve çevre planı değiştirildi, 32 dönümlük özel tapulu alan acele kamulaştırma ile hazineye aktarıldı.
Buna karşı köylüler Samsun İdare Mahkemeleri'nde üç ayrı dava açarak hem hukuki hem de fiili mücadele başlattı. Biri istinafta olmak üzere üç dava da hala sürüyor ancak şimdiden arazideki ağaçların peyderpey kesildiği, ekili tarlaların sürüldüğü ve hayvanlarını otlatan köylülerin arazilerden çıkarıldığı görülüyor.
Bu sabah güvenlik güçlerini müdahale ettiği köylüler arasındaki bir köylü kadın gözaltına alınıp savcılık ifadesi alındıktan sonra serbest bırakıldı. Köyün eski muhtarı İlyas Celep, bu köylülerin hayatlarında ilk kez jandarma ile karşı karşıya geldiğini ancak mücadeleye mecbur bırakıldıklarını söylüyor: “Bir tek evlerimiz kaldı, geri kalan her şeyimiz OSB bölgesine katıldı. Yargı süreci devam etmesine rağmen ekili tarlalarımız dozerlerle sürüldü.”
50 haneli ve 258 nüfuslu Çambükü Köyü’nün temel geçim kaynağı hayvancılık. Köyde 2 bin 751 büyükbaş ve küçükbaş hayvan bulunuyor. OSB arazisine katılan meraları geri alabilmek için açılan davadaki bilirkişi heyeti, ilgili arazilerin mera vasıflarının korunması gerektiğini söyledi:
“Organize sanayi bölgesi yapılacağı gerekçesiyle meralardaki tahsis amacı değişikliğinin; çevreye, tarım ve hayvancılığa etkileri, uzun dönemli kamu yararı, Çambükü Köyü’nün tarım ve hayvancılık faaliyetleri ile mera ihtiyaçları, mevcut ve yeni tahsisi yapılan mera parsellerinin durumu ve yetersizliği değerlendirildiğinde, uygun olmadığı kanaatine varılmıştır.”
Öte yandan bilirkişi heyetindeki bir üye, köydeki mera arazilerinin bugüne dek hem bazı resmî kurumlar hem de yerel halk tarafından mera vasfı dışında kullanıldığı tespitine de yer verdi. Köylüler, henüz bilirkişi keşfi dahi yapılmadan meraların iş makineleriyle tahrip edildiğini ve hukukun ihlal edildiğini savunuyor. Köylü Özgür Dönmez, “Keşif heyetinin mera olarak bırakılması yönünde tavsiyede bulunduğu alana bugün iş makineleriyle toprak dolduruluyor” diyerek, “Köyümüzün 2.750 hayvanı ne yiyip ne içecek?” diye soruyor.
Öte yandan köylülerin OSB’nin yerinin iptaline ilişkin açtığı davada ise mahkeme yürütmeyi durdurma kararı vermedi ve iptal talebini reddetti. Avukat Saray, bu davadaki bilirkişilerin “OSB yerinin iptal edilmesi” yönünde kanaat bildirdiğini ancak mahkemenin bunu reddettiğini ve davanın şu an istinafta olduğunu söylüyor.
Valilikten BBC Türkçe’ye yapılan yazılı açıklamada ise “OSB’ye karşı açılan davalarda yürütmeyi durdurma talepleri reddedilmiştir” ifadelerine yer verilerek, “OSB’nin kurulmasına yönelik herhangi bir hukuki engel bulunmadığı” vurgulanıyor.
Üç çocuk büyüten 43 yaşındaki Güler Yılmaz da “OSB’nin yuttuğu” köyünden geriye hiçbir şey kalmadığını ve bunun için mücadele ettiğini ağlayarak anlatıyor:
“Bizim yaşam alanımız kalmıyor, kalsa, devletimiz yapsın, ne mutlu… Ama bir karış toprağımız kalmıyor. Hayvanları otlatmak için, ekip biçmek için yer yok. Bir avuç köylüyü yerle yeksan ediyorlar burada. İnan ki ölümü dahi göze aldık. Ölüm bana artık saadet gibi geliyor. Çünkü iki yıldır bu yana bizde uyku diye bir şey kalmadı, psikolojimiz alt üst oldu. Benim 200 küçükbaş, 10 büyükbaş hayvanım var ama otlatacak yerim kalmadı. Bamyam, yoncam, mısırım gitti. Ceviz ağaçlarımızı gözümün yaşına bakmadan, gözlerimizin önünde yıktılar.”
Köylü Özgür Dönmez de “Yediğim yemek, içtiğim su, uyuduğum uykudan hiçbir şey anlamıyorum. OSB ile yatıp OSB ile kalkıyoruz. Bu sabah jandarma gelecek mi, gelmeyecek mi?” diyor: “Bize alternatif yer gösterdiler ya da çözüm önerisi getirdiler de biz mi kabul etmedik? Biz bu 2 bin750 baş hayvanı nerede otlatacağız? Nerede ekip biçeceğiz?”
Amasya Valiliği BBC Türkçe’ye gönderdiği yazılı bilgi notunda, OSB arazisi olarak belirlenen 790 dekar alanın hemen hepsinin hazine arazisi olduğunu kaydediyor. Amasya’nın en çok göç veren ilçesi olan Taşova’da OSB kurulmasına ihtiyaç olduğu belirtilen açıklamada, kamu arazilerinin bedelsiz bir şekilde köylüler tarafından “işgal edildiği” belirtiliyor: “Tapusu hazineye ait olmasına rağmen, Mera Kanunu’na da aykırı olarak, bu alanlar başta görevden alınan muhtar ve çeşitli şahıslar tarafından hukuksuzca ve haksızca işgal edilmiş ve şahsi maddi menfaat elde etmek için kullanılmıştır. Şu an itibariyle çalışma yapılan alanda 1 metrekare dahi şahıs arazisi bulunmamaktadır.”
Peki, köylülerin kendilerine ait arazisi olmadığı argümanı ne kadar geçerli?
Köylüler şu an hayvanlarını otlatıp tarım yaptıkları toprakların, 1995 yılında Devlet Su İşleri (DSİ) projesi kapsamsında kendilerine dönemin Kaymakamı Ali Kazgan tarafından dağıtıldığını belirtiyor. 90’ların ortasında köydeki kurak toprakları verimli kılmak amacıyla DSİ’nin bir proje geliştirerek topraklara su sağladığını ve bu alanları köylünün kullanımına tahsis ettiği ifade ediliyor.
Cumhuriyet Gazetesi’nin 27 Ekim’de Ali Kazgan ile yaptığı röportaj da köylülerin bu ifadelerini doğruluyor. Şu an Malatya’nın Akçadağ ilçesinde Bağımsız Belediye Başkanı olan Ali Kazgan, arazinin 1995’te DSİ “İyi Tarım Projesi” kapsamında köylüye verildiğini belirtiyor: “Taşova kaymakamlığı yaptığım dönemde topraklar köylüye kurayla verildi. Çiftçilerin gelir durumu iyileştirilsin amacıyla yapılmış bir çalışmadır. Hazineye ait yerleri insanlar kullanır ve karşılığında ecrimisil öderler.”
Avukat Selim Saray, köylülerin ecrimisil ödeyerek toprakları kullandığı bu uygulamanın birkaç yıl sonra son bulduğunu çünkü bu arazilerin meraya dönüştürüldüğünü şöyle anlatıyor:
“Köylü topraklar için ecrimisil ödemeye devam ederken, kurumlarımız diyor ki ‘artık ecrimisil ödemenize gerek yok’. Kurumların birbirinden haberi olmadığı için Amasya Mera Komisyonu bu araziye mera vasfı kazandırmış. Meralar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır, köylünün kullanımındadır ve mera vasıflı yerlerde ecrimisil talep edilemez. Şimdi de köylüye ‘işgalcisiniz’ diyorlar. Başta tahsis eden devlet, sonra işgalcisin diyen devlet…”
Köylü Özgür Dönmez ise, “27 yıl önce bize törenle dağıttıkları araziler için şimdi bize işgalcisiniz diyorlar. E siz bize buraları neden törenlerle dağıttınız” diye soruyor.
4 bin kişiyi istihdam etmesi planlanan OSB için 40 yatırımcının ön talepte bulunduğunu belirten Amasya Valiliği, alternatif bölgeler arasından OSB’ye en uygun alanın Çambükü olduğunu kaydediyor: “Bir kısmı 4. sınıf verimsiz mera olan ve tescil dışı alanlarla birlikte toplam 790 Dekarı bulan arazinin, 723 Dekarı Maliye Hazinesi arazisi olması sebebiyle, Tarım ve Orman Bakanlığımızın da onayı ile OSB alanı olarak belirlenmiştir. Yani OSB kurulan alan Taşova OSB’nin mülkiyetinde yer alan tapulu arazidir.”
“Uzun yıllar kamu arazilerini herhangi bir bedel ödemeden kullanan, işgal eden ve kazanç sağlayan bu kişilerin, Devletin kendi tasarrufundaki arazileri kamu yararı için tahsis etmesinin ardından, güya 'tarım ve hayvancılığın yok edildiğine dair iddialar' ile çeşitli eylemlerde bulunmaları, alanda çalışma yapan iş makinalarına zarar vermeleri ve orada görevli güvenlik güçlerimize sözlü ve fiziki olarak saldırmaları, darp etmeleri ise oldukça üzücü ve manidardır.”
“Öte yandan Devletimiz Çambükü Köyünün menfaatleri doğrultusunda, Köye 195 dönüm mera alanı yerine 288 dönüm mera alanı tahsisi de yapmıştır. Yani köyde hayvancılığın bitirildiği iddiası tamamen asılsızdır.”
Bu süreçte OSB’ye karşı köylülerin yanında duran eski muhtar İlyas Celep görevden alınırken, köy halkı bu sefer de Celep’in karısını yeni muhtar olarak seçti. İlyas Celep, Çambükü Köyü tüzel kişiliğine ait 18 dekarlık kısmın OSB’ye devredilmesi kararını imzalamadığı için görevden alındığını söylüyor: “Kaymakam’a köylünün burayı vermek istemediğini söyledim. Kaymakam da ‘O zaman seni bu görevden alırım’ dedi. ‘Alırsanız alın, siz atanarak geliyorsunuz ben seçilerek geliyorum’ dedim.”
Amasya Valiliği ise muhtarın köy halkını “yanlış bilgilendirdiğini” savunarak, muhtarın kendisine verilen resmi görevi “hukuksuz bir şekilde yerine getirmemesi” sebebiyle görevden alındığını belirtti: “OSB'mizin kurulum çalışmaları sırasında ayrıca, köy muhtarı ile çözüm bulmak için defalarca görüşülmek istenmiş, buna karşın kendisi köy halkını yanlış bilgilendirmiştir.”
Köylüler ise tüm davetlere rağmen bugüne dek köye hiçbir ilgili kamu görevlisinin gelip bilgilendirme yapmadığını savunuyor. Öte yandan muhtarlık görevinden alınması hakkında açtığı davayı kazanan İlyas Celep, yeniden göreve atanmayı beklediğini söylüyor. Çambükü köylüleri, her yeni güne “Bugün jandarma gelecek mi” korkusuyla başlasalar da arazilerini geri alana dek mücadeleyi sürdüreceklerini söylüyor.