Yapımı süren Çamlıca Camisi inşaatında bir işçinin hayatını kaybettiği ortaya çıktı. Kubbe yapımı esnasında, 15-20 metre yükseklikten düşerek can veren işçinin adının Hasan Başkurt olduğu öğrenildi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla başlatılan cami inşaatındaki işçi ölümünü bugünkü köşesine taşıyan Evrensel yazarı Bülent Falakaoğlu, "Neden basına sızmadı?’ şeklindeki sorumuza verilen yanıt şu: 'Bize ‘Cami yapıyoruz. Bu hayırlı bir iştir’ denilerek ölümü kabullenmemiz öğütlendi. Buna uyduk" dedi.
Bülent Falakaoğlu'nun Evrensel gazetesinin bugünkü (17 Kasım 2015) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:
Yapımı büyük bir hızla süren Çamlıca Camii’nin inşaatında bir işçi can verdi. Tamamlandığında cumhuriyet tarihinin en görkemlisi olacak olan cami Diyarbakırlı işçi Hasan Başkurt’a mezar oldu.
Bir ay önce, “Çamlıca Camii’nde dev kubbenin yapımına başlandı” diye haber yapanlara da duyurulur: Hasan kubbe yapımı esnasında, 15-20 metre yükseklikten düşerek feci şekilde can verdi.
Geride üç çocuğu yetim kaldı. Caminin harcına kan bulaştı. Birileri ‘iş kazası’ dese de düpedüz cinayet olan bu ölümler dizisi nerelere kan bulaştırmadı ki.
Basit ve sıradan olanları geçelim. En görkemlilerini sıralayalım: Avrupa’nın en büyük AVM’ inşaatına… Futbol kulüpleri için inşa ettiğiniz, adına ‘arena’ demeyi tercih ettiğiniz stadyum inşaatlarına… Üçüncü köprüye, Cumhurbaşkanının makamı Ak Saray inşaatına…
İtibarını, verdiği ücret, sağladığı insanca çalışma koşulu ve iş kazalarını önlemeye yönelik aldığı tedbirlerden değil büyüklüğünden alan binalar…
2016 yılının kadir gecesinde hizmete açılması planlanan Çamlıca Camii için işçiler geceleri de çalıştırılıyor.
İnşaatlarda gece çalışılmaması gerekiyormuş kimin umurunda.
Ak Saray’a, üçüncü köprüye daha nice inşaata, ‘yetişsin’ diye emir verenlerin… Yetişmese de olur asıl olan insan canıdır dediğine hiç tanık oldunuz mu? Ya da “Önce işçilerin ücretlerini ödeyin” dendiğine…
Nasıl ki Ak Saray’ı inşa eden işçiler yevmiyelerini ödemeyen taşeronla karşı karşıya kaldılarsa… Dönem dönem Çamlıca’da da aynı sorunu yaşadı işçiler.
Dur durak bilmeden iş cinayetlerine kurban gidiyor işçiler. Ticarete ve ekonomiye sıkıntı yaratmadığı müddetçe önemsiz bulunuyor.
Alıştırıldık(!)
Lakin şöyle düşünenleriniz olabilir: Hiç olmazsa cami inşaatında insan canı kıymetli olsun be kardeşim.
Öyle olmuyor işte.
İşçilerin anlattıklarına göre Çamlıca’da tam tersi oluyor. İşçilerin anlattığına göre camiin inşaatı sırasında daha önce bir çok iş kazası yaşanmış. Bunlardan sadece, 25 Mayıs’taki, 10 metreden düşerek yaralanan ve böbreğini kaybeden Uğur Kara vakası basına sızmış.
‘Neden basına sızmadı?’ şeklindeki sorumuza verilen yanıt şu: “Bize ‘Cami yapıyoruz. Bu hayırlı bir iştir’ denilerek ölümü kabullenmemiz öğütlendi. Buna uyduk.”
İstanbul Müftülüğünün camilerde okutulmak üzere hazırladığı Cuma Hutbesi’nde iş cinayetlerini önlemek için alınacak tedbirlerde ölçülü olunması gerektiği şu sözlerle savunulmuştu: “Bu husustaki aşırılık Yüce Allah’a güveni sarsan bir davranış haline dönüşür.” Hutbelerin iş cinayetlerine öfkeyi dindirmek üzere hazırlandığı bir ülkede, cami inşaatındaki ölümün gizlenmeye çalışılması kimseyi şaşırtmıyordur her halde!
Türkiye’nin en büyük cami kompleksi olacak olan… 50 bin kişinin aynı anda ibadet edebileceği şekilde planlanan… 11 bin metrekare büyüklüğünde olan… Camide 6 minare bulunacak. İhtişamıyla İstanbul’a tepeden bakacak.
“Minareler yükselmeye başladı” diye haberlerine eşlik etmesi gereken bir minare daha var. İşçi cesetleriyle yükselen insanlık suçu minaresi!
AKP iktidarı döneminde iş kazalarında yaşamını yitiren işçi sayısında patlama yaşandı. Aralık 2002-mart 2015 döneminde iş cinayetlerinde ölen işçilerin sayısı 14 bin 555’e ulaştı. Bu kazalarda binlerce işçi de sakat kaldı.
Her saat 80 iş kazasının olmasını… Türkiye’nin iş cinayetlerinde dünyada 3. sırada yer almasını... İş cinayetleri ve işçi uyuşmazlıklarında işçilerin ve ailelerinin dava açtıklarına bin pişman edilmelerini dert etmeyelim öyle mi?
İhtişama bakalım. ‘Ne de olsa ölecek işçi çok’ anlayışına teslim olalım öyle mi?
1000 kişinin çalıştığı cami inşaatı sahasında işçiler için tehlikeler göze çarpıyor. Örneğin işçilerin kaldığı konteynırlara monte edilmiş elektrik panoları. İşçiler tedirgin olduklarını, kaldırılmalarını istediklerini fakat ilgililerin söz konusu talebi dikkate almadığını belirtiyor. Diğer göze çarpan tehlike ise minarelerin bazı kısımlarındaki boşluklar. İşçiler bu boşluklardan aşağıya düşebileceklerini bu nedenle o boşluklarda da kafes önlemi alınması gerektiğini vurguluyorlar.
Hasan Başkurt’un bareti ve kanı kaldı geride.