Gezi davası nedeniyle yargılandığı davada 18 yıl hapis cezasına çarptırılan avukat Can Atalay, Silivri Cezaevi'nden Kahramanmaraş merkezli 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki depremin ardından yaşanan yıkıma ilişkin olarak, "Arama kurtarma hazırlıkları ve sonrasındaki haliyle ilgili sürmekte olan bir soruşturma var mı?" diye sordu.
"Her şey nasıl da hızlıca normalleştirilmeye çalışılıyor" diyen Atalay, BirGün gazetesinde kaleme aldığı yazıda, "Milat” olarak kabul edilen 1999 depremlerinden bu yana onca yıl geçmemiş; sağlık tesislerinin sağlamlaştırılmasından deprem toplanma alanlarının korunması/geliştirilmesine, okulların güvenli hale getirilmesinden altyapının güvenli hale getirilmesine kadar yapılacakların yapılmamış olması nasıl da hızla gözden kaçırılmaya çalışılıyor. “Deprem güvenliği” yalnızca tek tek bina yıkıp yeniden yapmakmış gibi konuşuluyor. İktidarın en çok övündüğü inşaat sektörünün çok daha ucuz ve hızlı yöntemlerle örneğin “güçlendirme”ye değil “emlak sektörü”nü daha da şişirmeye özgülenmesinin sonuçlarını yaşadığımız açık. Evi, “rantı yüksek” muhitte bulunan vatandaşı müteahhitle baş başa bırakan, yoksul vatandaşın deprem güvenliğini sağlamayı ihmal eden bir siyasi/hukuki çerçeve dışında bir ihtimal hiç yokmuş gibi konuşuluyor." ifadesini kullandı.
Atalay şunları kaydetti:
"Soruşturma aşaması kural olarak gizlidir. Kişilerle, isimlerle ilgilenmiyoruz. Kim, hangi sıfatı/görevi nedeniyle hangi suçlama ile muhatap bunu öğrenmek istiyoruz.Öte yandan, arama kurtarma hazırlıkları ve sonrasındaki haliyle ilgili sürmekte olan bir soruşturma var mı?
Seçimlere en az daha üç ay var. Bu nitelikte ve kapsamda soruşturmalar için hiç de az bir süre değil. Barolarımızın, Türkiye Barolar Birliği’nin hukuk kurumlarının tek tek “vaka”larla ilgilenmesi çok değerlidir ancak soruşturmaların etkin sürdürülmesinin sağlanması için bu genel manzaranın bilgisine sahip olunması kritik önemdedir. “Yanlarına kâr kalmaması” sadece ölülerimize değil gelecek kuşaklara karşı da borcumuzdur."