Adana'da durdurulan MİT TIR'larının içinde silah ve mühimmat bulunduğunu ortaya koyan haber ve görüntüleri yayımladıkları için "terör örgütüne yardım, askeri ve siyasi casusluk, devlet sırlarını ifşa etme" gerekçesiyle tutuklanan Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, birkaç farklı dava sebebiyle hakim karşısına çıktı.
Haber tekzibiyle ilgili bir davadan beraat eden Can Dündar'ın aralarında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, oğlu Bilal Erdoğan ile birçok eski bakan ve siyasetçinin de aralarında bulunduğu kişilere hakaret ettiği iddiasıyla açılan davalar ise ertelendi.
17-25 Aralık yargılanmalarıyla ilgili yazdığı yazı dizisinde "hakaret unsurları bulunduğu" yönündeki davada uzun bir ifade veren Can Dündar, iddiaları reddetti. Duruşmayı açanlara, "Türkiye açısından çok önemli olan bir dosyayı yeniden gündeme getirdikleri için" teşekkür ederek söze başlayan Dündar, "Bir ülkede dürüstler, usulsüzlük yapanlar kadar cesur olmalıdır. Gazeteci belge ve bilgiler varsa ve yazmıyorsa o zaman suçlu durumuna geçecektir" dedi.
Tutuklu bulunduğu Silivri Cezaevi'nden askerler eşliğinde adliyeye getirilen Can Dündar’a destek için yaklaşık 100 avukatın yanı sıra ailesi, CHP milletvekilleri Gürsel Tekin, Enis Berberoğlu, oyuncu Tarık Akan gazeteciler Ruşen Çakır, Mete Çubukçu ve çok sayıda okuru katıldı. Duruşma kalabalık nedeniyle adliyenin büyük salonunda görülürken Dündar salona girişi sırasında izleyiciler tarafından alkışlandı.
İlk olarak Çevre ve Şehircilik Bakanlığı hakkındaki bir habere ilişkin tekzip davasında ifade veren Can Dündar, dava konusu tekzibi yayınladıklarını belirterek beraatini talep etti. Kararını açıklayan hakim Dündar’ın suçun unsurları oluşmadığından beraatine karar verdi.
Mahkemede daha sonra, Dündar’ın kaleme aldığı iki farklı köşe yazısında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın oğlu Bilal Erdoğan’a hakaret ettiği iddia edilen dava dosyası görüldü. Yasada isnadın ispatı düzenlemesi bulunduğunu kaydeden Dündar’ın avukatı Akın Atalay, kamu yararı olması veya şikayetçilerin rızası olması durumunda ispat haklarını kullanabileceklerini kaydederek şikayetçilere rızaları olup olmadığının sorulmasını talep etti. Bilal Erdoğan’ın avukatı Hatice Özay, söz konusu soruşturmada takipsizlik verildiği için yazılarda ifade edilen isnatların geçersiz olduğunun görüldüğünü söyledi. Ayrıca bir ispata gerek olmadığını kaydeden Özay, bu talebin yargılamayı sürüncemede bırakmaya yönelik olduğunu savundu. Tarafları dinleyen mahkeme, bu yönde bir karar gözetilmeden yargılamaya devam edilmesine hükmetti.
Can Dündar, gizlilik devam ederken yazı dizisindeki bilgileri nereden aldığının sorulması üzerine, "O zaman hükümet sözcüsü Hüseyin Çelik, ‘fezlekelerde endişelenecek bir durum yok. Fezlekeler internet ortamında var. İsteyen varsa internetten görebilir’ demişti. Ben de internet üzerine açık kaynaklardan fezlekeyi edindim. Yazıları açık kaynaklardan bilgilerle yazdım. Eğer fezleke gelirse ne kadarının doğru olduğunu görürüz" cevabını verdi.
Dündar'ın "fezlekenin gelmesi" yönündeki talebini reddeden mahkeme, taraflara esas hakkındaki savunmalarını hazırlamak üzere süre vererek davayı 3 Şubat 2016 saat 11.00'e erteledi.
Dündar daha sonra Recep Tayyip Erdoğan, Bilal Erdoğan, Binali Yıldırım, Cengiz Aktürk, Usame Kutub, Abdulkerim Çay, Hasan Doğan, Muaz Kadı ve Yasin El Kadı'nın açtığı dava için hakim karşısına çıktı.
İddianamede hakaret amacı taşıyan ifadelerin açıkça belirtilmediğini ve yazılarında hakaret amacı gütmediğini söyleyen Can Dündar, "Bir ülkede dürüstler, usulsüzlük yapanlar kadar cesur olmalıdır. Gazeteci belge ve bilgiler varsa ve yazmıyorsa o zaman suçlu durumuna geçecektir" dedi.
Sözlerine davayı açanlara teşekkür ederek başlayan Can Dündar, ifadesinde şunları söyledi:
"Bu vesileyle Türkiye tarihi açısından çok önemli dosyanın yeniden gündeme gelmesi sağlanmış oldu. Şikayet ettikleri için teşekkür ediyorum. Bu yargılamayı 17 Aralık'a denk getirdiyse ona teşekkür ediyorum. Hakkaten tarihi bir tesadüf değilse, özellikle ayarlandıylsa bu benim açımdan çok yararlı oldu.
Bugün 17 Aralık. Sokakta bir yurttaşı çevirip günün anlamı sorsanız, heralde size benim yazı dizisinde anlatmak istediğim şeyi anlatacaktır.
Türkiye'nin başbakanının ve 52 kişinin hakkında açılmış soruşturma dosyasının sonuçlandığı günün tarihi bugün. Böyle özel bir günde bu dosyayı huzurunuza getirmekten sevinç duydum.
Başta şunu söylemek isterim; ben hayatımda kimseye hakaret etmedim. Okuduğum yazılarda bir hakaret unsuru görmüyorum. İddianamede neyin hakaret olarak algılandığından bahsedilmemiş. Şu sözcük bize hakarettir denmemiş. Hatta biraz önce ertelediğiniz davada tekrar baktım, kimsenin ismi geçmiyor.Burada neyin ben hakaret algılandığını anlamadım. Bilal Erdoğan'ın üstüne alınıp neden şikayetçi olduğunu anlamadım.
Cengiz inşaatın sahibinin "A.. koyayım" lafı hakaret değil, benim yolsuzluk iddialarını yazmam hakaret olarak algılanıyor. Bu iddialar dünyanın her yerinde haberdir.
Bir ülkede dürüstler, usulsüzlük yapanlar kadar cesur olmalıdır. Gazeteci belge ve bilgiler varsa ve yazmıyorsa o zaman suçlu durumuna geçecektir.
Bu konuşmaların sonunda iş adamlarından biri "Elhamdülillah iyi oldu" şeklinde ibarede bulunmaktadır. Ancak burada bir sorun vardır. Buranın TOKİ aracılığıyla bir şekilde, hukuki işlerin tamamlanması gerekmektedir. Bu durumda da zemini sağlam olduğu halde Çevre Bakanlığı'nın devreye girmesi sağlanmakta ve söz konusu arazi bölümü, dönüşüm yasası kapsamına alınmaktadır.
Hatta denilebilinir ki; aç gözlülük öylesine fazladır ki; bu arazinin üzerinde bulunan Etiler Polis Okulu'nun taşınacağı, Çatalca'daki yeri de söz konusu iş adamları almak istemektedirler. Bunun üzerine ilgili bakan, ben bunu neye göre yapacağım diyerek serzenişte bulunmakta ve hatta konuşmanın bir yerinde bizi asarlar şeklinde ifadeler kullanmaktadır. Bunlar fezlekede mevcuttur. İşte bu durum bir haber değilse nedir? Tarafımdan bunlar haberleştirilmiştir. Yine İzmir'in Urla ilçesinde başbakan için bir yazlık planlanmaktadır. Ancak bu yazlığın yapılacağı alan SİT alanıdır. Devreye Kültür Bakanı sokuluyor. Gerekli işlemler yerine getiriliyor. Ancak bakan, bir konuşmasında oradaki birtakım eski eserleri kaldırdığını söylüyor. Duvarın ne olacağını soruyor. Burada da bilirkişiye gidiliyor. Yine fezlekeye isimleri yansıyan bilirkişilere çok fazla para istediklerinden dolayı eleştiriler yöneltiliyor. Neticede parayla bilirkişi ayarlama bir haber değil midir? Ya da bu haberi yapmak mı suçtur, yapmamak mı suçtur?
Gündeme gelen dizideki bir diğer olay, havuz medyasının oluşumuna yöneliktir. Buna dair bilgiler de fezlekede mevcuttur. İki yayın grubu alınmak isteniyor. Bu konuda çeşitli iş adamlarıyla görüşmeler yapılıyor. Hatta görüşmelerden sonra ödenmesi gereken paranın 2,5 milyar dolar civarında olduğu anlaşılınca, bu işin Binali bey gitmeden halledilmesi gerektiğini işadamları kendi aralarında konuşuyorlar çünkü 3 milyar euroluk bir hava alanı ihalesinden söz ediliyor. Yani havuz medyasına katkıda bulunan, para ödeyen iş adamlarının yeni kurulacak hava alanında ihale alarak bu açığı kapatacakları konusunda görüşmeler var, yine paraların nasıl ve ne şekilde nakledileceği konusunda iş adamlarının kendi aralarında yaptıkları konuşmalara ait bilgiler fezleke kapsamına yansımaktadır. Kanaatimce bu da haberdir.
Sonuçta yöneltilen iddialar ağırdır. Hatta duruşma salonunda bulunanları tenzih etmek kaydı ile; fezlekeden bazı ibareleri okumayı utanarak da olsa uygun buluyorum. Bazı işadamları kendi aralarında birbirlerine ne kadar para ödenmesi konusunda talimat verildiği konusunu konuşmaktadır. Konuşmanın bir yerinde iş adamlarından bir tanesi, "biz bu milletin a... koyacağız" şeklinde bir ibareti kullanmakta beis görmemektedir. İşte biz tam olarak bunun için buradayız.
Bunu söyleyen, bu şekilde davranan bir iş adamının hakaretten yargılanması gerekirken, burada bunları gündeme getiren ben hakaretten yargılanıyorum. Fakat bir er ya da geç bunların ortaya çıkacağını, yine bu çatı altında gerçekten millete az önce bildirilen ibareleri reva görenlerin yargılanacağını ve hatta o zaman bu hakaret davasına da gülüyor olacağımızı düşünüyorum."
Ara karar tanıkların dinlemesi için 19 Şubat'a ertelendi.