Beklemek, Almanya’da en iyi öğrendiğim şeylerden biri… Trende bilet, restoranda masa, postanede pul için, sırada, kuyrukta, sabırla, bıkmadan, söylenmeden beklemek… En son, kiralık ev için bekledim aylarca…
Berlin bizim yeni evimiz. Kendi evimizde çıkan yangın, bizi buraya savurdu. Yangın büyüdükçe gelenler çoğaldı; kiralık evler kıymetlendi. Berlin yine "seksi", ama "yoksul"luğu mazide kaldı. Yıllık kira artışında dünya rekorunu elinde tutan bir kentten söz ediyoruz. Kime sorsanız, "10 yıl önce hem ev bulmak kolay, hem evler ucuzdu" diye başlıyor söze… Yeni gelenlerin kiraları artırdığını söylüyor. İster istemez başınız öne düşüyor. "Asıl neden, arzın yetersizliği ya da dev konut firmalarının kâr amaçlı toplu alımı olmasın" diyemiyorsunuz.
"Sıcak-soğuk kira" kavramı, Türkçede yok… Ama kiralar, dar bütçeler için"aşırı sıcak". Parayı bulmak da yetmiyor. Önce emlakçıya, sonra evsahibine kendinizi beğendirmeniz lazım. Süreç bir başvuruyla başlıyor: Hangi bölgede, ne büyüklükte, hangi fiyat aralığında bir ev aradığınızı bildirip sabırla randevu beklemeniz, sonra "toplu gösterimler"e katılmanız lazım. Diyelim uygun kirayla bir evi beğendiniz, ama bakalım ev sahibi sizi beğenecek mi? Şimdi iş başvurusu yapar gibi, "yeterlilik belgeleri"ni toplamanız lazım: Başvuru formu, CV’niz, iş sözleşmeniz, maaş bordronuz, sigortanız, daha önceki kiraları eksiksiz yatırdığınıza dair eski evsahibinizden "iyi hal kağıdı"… Bunlarla sicili temiz bir insan olduğunuzu kanıtlayacaksınız. Benim gibi, ülkesinde yazdığı yazılardan dolayı "terörist" olarak yargılanan ve Erdoğan’ın talebiyle İnterpol tarafından kırmızı bültenle aranan biri için bir hayli zor…
Üstelik bu, gerekli koşul, yeterli koşul değil. Başvuruyu yaptıktan sonra yeni bir bekleme dönemi başlıyor. Ev sahibi tüm adayları toplayacak, eleyecek, bazılarını mülakata çağıracak. Bir fikir vermek için söyleyeyim: Kirası, maaşıma yakın olan bir evi -kiralamak değil- sadece görebilmek için iki ay bekledik. Türkiye’de bu işlerde araya tanıdıklar sokulur. Burada da onu denedik. Ev sahibinin bir komşusundan -sadece evi görmek için- yardımcı olmasını istedik. Ama ters tepti. "Sıramızı bekleyecek sabrımız ve vaktimiz olmadığı için" şansımızı hepten kaybettik.
Türkiyeli ve Alman dostlarımız ev arayışında yardıma koştu. Türkiyeli yeni göçmenler, daha önce Türk ismiyle reddedildikleri eve, ancak bir Alman ismiyle başvurarak "görme izni" koparabildiklerini anlattı. "Çok kültürlü Berlin"de, bazı evlerde kiracı seçiminin kıstaslarından biri de bu ne yazık ki…
Nihayet ev sahibinden görüşme daveti almak, iş ya da evlilik teklifi almak kadar heyecan verici… Onu ne etkiler acaba? CV’niz mi, kıyafetiniz mi, banka hesabınız mı? Ev aradığımız 4 ay boyunca, çok farklı kıstasları olan ev sahipleriyle tanıştık. Mesela bir tanesinin hassasiyeti çöplerdi. Yabancıların çöp ayrımına dikkat etmediğinden yakınınca gözüne girebilmek için, "Merak etmeyin" dedim; "Ben bu konuda çok hassasımdır. Çünkü Almanya, Türkiye’ye en çok plastik atık ihraç eden ülkelerin başında geliyor. Yani burada hassasiyetle ayırdığımız çöpler, direk bizim memlekete gidiyor. Araya başka çöpler karışsın istemem."
Maalesef mülakatta reddedildim.
Bu yazı ilk olarak Zeit'ta yayımlanmıştır.