Usta şair Can Yücel’in, ölümünün 18’nci yılı.
Türk şiirinin 'Can Baba'sı olarak bilinen Can Yücel, Eski Milli Eğitim Bakanı, Köy Enstitüleri'nin kurucusu ve öğretmen Hasan Ali Yücel'in oğlu, Canan Yücel Eronat'ın ikiz kardeşi ve ressam Su Yücel'in babası Yücel, 21 Ağustos 1926'da İstanbul'da dünyaya geldi.
Hayatta ben en çok babamı sevdim Karaçalılar gibi yardan bitme bir çocuk Çarpık bacaklarıyla -ha düştü, ha düşecek- Nasıl koşarsa ardından bir devin O çapkın babamı ben öyle sevdim
Bilmezdi ki oturduğumuz semti Geldi mi de gidici-hep, hep acele işi! Çağın en güzel gözlü maarif müfettişi Atlastan bakardım nereye gitti Öyle öyle ezberledim gurbeti
Sevinçten uçardım hasta oldum mu 40'ı geçerse ateş, çağrırlar İstanbul'a Bir helalleşmek ister elbet, diğ'mi, oğluyla! Tifoyken başardım bu aşk oyununu Ohh dedim, göğsüne gömdüm burnumu
En son teftişine çıkana değin Koştururken ardından o uçmaktaki devin Daha başka tür aşklar, geniş sevdalar için Açıldı nefesim, fikrim, canevim Hayatta ben en çok babamı sevdim...
İlk şiirine 12 yaşında imza atan Yücel, ironik yönü ağır basan şiirlerinde, halk ağzına, halk türkülerinin deyişlerine ve argo sözlere de yer verdi ve bu nedenle tepkiler de aldı.
Can Yücel, taşlama ve toplumsal duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde kullandığı yalın dili ve buluşlarıyla edebiyat severlerin dikkatini çekti. Şairin ilham kaynağı ve şiirlerinin konuları doğa, insanlar, olaylar, kavramlar, heyecanlar, duyumlar ve duygular üzerine şekillendi.
Usta şair, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Klasik Filoloji Bölümü'ndeki eğitiminin ardından İngiltere'de Cambridge Üniversitesi'nde Latince ve Yunanca eğitimi aldı.
Sen miydin o yalnızlığım mıydı yoksa
Kör karanlıkta açardık paslı gözlerimizi
Dilimizde akşamdan kalma bir küfür
Salonlar piyasalar sanat sevicileri
Derdim günüm insan arasına çıkarmaktı seni
Yakanda bir amonyak çiçeği
Yalnızlığım benim sidikli kontesim
Ne kadar rezil olursak o kadar iyi
Kumkapı meyhanelerine dadandık
Önümüzde Altınbaş, Altın Zincir, fasulye pilakisi
Ardımızda görevliler, ekipler, Hızır Paşalar
Sabahları açıklarda bulurlardı leşimi
Öyle sıcaktı ki çöpcülerin elleri
Çöpcülerin elleriyle okşardım seni
Yalnızlığım benim süpürge saçlım
Ne kadar kötü kokarsak o kadar iyi
Baktım gökte bir kırmızı bir uçak
Bol çelik bol yıldız bol insan
Bir gece Sevgi Duvarını aştık
Dustuğum yer öyle açık seçik ki
Başucumda bi sen varsın bi de evren
Saymıyorum ölüp ölüp dirilttiklerimi
Yalnızlığım benim çoğul türkülerim
Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi
Yücel, bir süre Londra'da BBC Radyosu'nda çalıştı. Ankara ve Cambridge üniversitelerinde çeşitli elçiliklerde çevirmenlik görevinin yanı sıra Londra'da BBC Türkçe'de spikerlik yapan şair Yücel, askerliğini Kore'de tamamladı.
Güler Yücel ile 1956'da evlenen Yücel'in bu evlilikten kızları Güzel ve Su ile oğlu Hasan dünyaya geldi. Türkiye'ye 1958'de dönen Yücel, bir süre Bodrum'da turist rehberi olarak çalıştıktan sonra bağımsız çevirmen ve şair olarak yaşamını İstanbul'da sürdürdü.
Can Yücel, 1945-1965 yılları arasında ''Yenilikler'', ''Beraber'', ''Seçilmiş Hikayeler'', ''Dost'', ''Sosyal Adalet'', ''Şiir Sanatı'', ''Dönem'', ''Yöne'', ''Ant'', ''İmece'', ''Papirus'' adlı dergilerde yazdı. İlk şiirlerini 1950'de yayımlanan ''Yazma'' adlı kitapta toplayan Yücel, duyarlılığın ağır bastığı şiirlerinde, yalın dili ve farklı tarzıyla beğeni kazandı.
''Yeni Dergi'', "Birikim", ''Sanat Emeği'', ''Yazko Edebiyat'' ve ''Yeni Düşün'' dergilerinde yayımladığı şiir, yazı ve çeviri şiirleriyle tanınan Yücel, 1965'ten sonra siyasal konularda da eserlere imza attı.
Usta şair, şiirlerinin çoğunda sevdiği insanları tarif ederken, eşine, çocuklarına, torunlarına ve babasına olan sevgisini şiirlerine yansıttı. "Maaile" isimli bir eseri de bulunan Yücel'in, "Küçük Kızım Su'ya", "Güzel'e", "Yeni Hasan'a Yolluk", "Hayatta Ben En çok Babamı Sevdim" adlı şiirleri, ailesine yazdığı şiirler arasında yer aldı.
Lorca, Shakespeare, Brecht'in oyunlarını da çeviren şair Yücel, Shakespeare'in "Olmak ya da olmamak" anlamındaki "To be or not to be" cümlesini, "Bir ihtimal daha var, o da ölmek mi dersin" şeklinde Türkçeleştirmesiyle de dikkati çekti.
Yücel, "Her Şey Sende Gizli" şiirinde "Yaşadıklarını kar sayma, yaşadığın kadar yakınsın sonuna. Ne kadar yaşarsan yaşa, sevdiğin kadardır ömrün, gülebildiğin kadar" mısralarıyla, sevmenin önemini ve yaşamanın da sadece sevgiyle değer kazandığını anlattı.
Che Guevara ve eski Çin Komünist Partisi Başkanı Mao Zedong'dan çeviriler yaptığı gerekçesiyle 12 Mart 1971'de 15 yıl hapse mahkum olan Yücel, 1974'deki genel afla dışarı çıktı. Mustafa Kemal Atatürk'ü küçültücü ifadeler kullandığı gerekçesiyle 1997'de "Kadın Diye Bir Şiir" eserinden dolayı yargılanan Yücel, hapiste olduğu dönemde "Bir Siyasinin Şiirleri" adlı kitabını yayımladı.
Ağıt
Dün gece seyrimde gördüm cerenim. Kızlar ne kadar çok seviyorlarmış ki seni Mosmor olmuş gülyazısı bedenin mor mor olmuş gülyazısı bedenin Düşmüş sanki erguvanlar içinde En genç burcu yıldızdan bir kalenin En genç burcu yıldızdan bir kalenin Uçmuş sanki uçsuz bir uçuruma Gökyüzünün çakır gözlerinden Gökyüzünün çakır gözlerinden Düşmüş bir damla, bir deniz feneri Işınlarıyla şile bezlerinin Güdüyor çobansız kalmış tekneleri
Can Yücel'in 12 Eylül 1980 sonrasında kaleme aldığı "Rengahenk" isimli kitabı, müstehcen olduğu iddiasıyla toplatıldı. 1998'de dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e hakaret ettiği gerekçesiyle Ankara 14. Asliye Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Yücel, bir yıl iki ay hapis cezasına mahkum edilirken, Yargıtay 9. Ceza Dairesi bu hükmü, "cezanın ertelenmesi gerektiği" görüşüyle bozdu.
Kendine özgü samimi ve yalın dili, muhalif bakış açısı, derin mizah duygusuyla kaleme aldığı eserleriyle dünya edebiyatının özgün şairleri arasındaki yerini alan usta şair, ünlü dünya şairlerinden çevirdiği şiirleri bir araya getirdiği ''Her Boydan'' adlı eserini 1959'da yayımlarken, yapıtlarını ''Yazma'' (1950), ''Sevgi Duvarı'' (1973), ''Bir Siyasinin Şiirleri'' (1974), ''Ölüm ve Oğlum'' (1976), ''Şiir Alayı'' (1981), Rengahenk (1982), ''Gökyokuş'' (1984), ''Canfeda'' (1987), ''Çok bi Çocuk'' (1988), ''Kısadevre'' (1990) ve ''Kuzgunun Yavrusu'' (1990) adlı kitaplarda topladı.
Şairin vefatından sonra Genco Erkal, şiirlerinden yola çıkarak hazırladığı ve Can Yücel'in yaşamını şiirlerle anlatan "Can" adlı oyunu sahneledi. Ayrıca şairin ölümünden bir yıl önce doldurduğu şiir albümü, vefatından sonra Ağustos 1999'da, "Kendi Sesinden Şiirleriyle Can Yücel" adıyla yayımlandı.
-Yazma (1950)
-Her Boydan (1959-Çeviri Şiirler) -Sevgi Duvarı (1973) -Bir Siyasinin Şiirleri (1974) -Ölüm ve Oğlum (1975) -Şiir Alayı (1981, ilk dört şiir kitabı) -Rengâhenk (1982) -Gökyokuş (1984) -Beşibiyerde (1985, ilk beş şiir kitabı) -Canfeda (1985) -Çok Bi Çocuk (1988) -Kısa Devre (1990) -Kuzgunun Yavrusu (1990) -Gece Vardiyası Albümü (1991) -Güle Güle-Seslerin Sessizliği (1993) -Gezintiler (1994) -Maaile (1995) -Seke Seke (1997) -Alavara (1999) -Mekânım Datça Olsun (1999) -En Uzak Mesafe -Benim Adım Firuzansa Ne Olayım -Cazcı firuzan (1997) -Hotuhların dramı -Biraz alıştım -Bördübet'ten Sedir Adası'na -Yüz Kitabı Şiirlerimden Seçmeler (2010) -Yaprak Dökümü
-Hamlet (Shakespeare)1992. İstanbul: Papirüs Yayınları, 1996.
-Bahar Noktası (Bir Yaz Gecesi Rüyası'nın çevirisi) (Shakespeare) 1981. İstanbul: Papirüs Yayınları, 1996.
-Muhteşem Gatsby (The Great Gatsby, F. Scott Fitzgerald), Ağaoğlu Yayınevi, İstanbul, 1964.
-Yeni Başlayanlar İçin Marx (Marx Para Principantes) 1977.
-Salozun Mavalı (Peter Weiss)Bilgi Yayınları.
Başka türlü bir şey benim istediğim
başka türlü bir şey benim istediğim ne ağaca benzer, ne de buluta burası gibi değil gideceğim memleket denizi ayrı deniz, havası ayrı hava…
bir başka yolculuk dalından düşmek yere yaşadığından uzun
bir tatlı yolculuk dalından inmek yere ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda ve bir yeni ömür vardığın çimen yeşilliğince
nerde gördüklerim nerde o beklediğim rengi başka tadı başka…
İstanbul'da Kuzguncuk'ta yaşayan ve ömrünün son dönemlerinde Muğla'nın Datça ilçesine yerleşen usta şair, İzmir'de Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde bademcik kanseri tedavisi görürken 12 Ağustos 1999'da, 73 yaşında hayatını kaybetti. Can Yücel en sevdiği günebakan çiçekleriyle uğurlanarak Datça'da toprağa verildi.
Şairin vefatından sonra Datça Belediyesi ve ailesi tarafından, anısına edebiyat ve kültür-sanat şenlikleri düzenlenirken, Datça'daki evi müze haline getirildi.