Çanakkale Deniz Zaferi 102. yılında anılırken, savaşta verilen şehit sayısıyla ilgili iddiaları gündeme alan Sözcü Gazetesi Ankara Temsilcisi Saygı Öztürk, 250 bin sayısının gerçeği yansıtmadığını iddia etti. Saygı Öztürk, yazısında "Her ne kadar 250 bin, müttefiklerin ise 252 bin şehit verdiği yazılsa, söylense de, Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi belgelerine göre bu sayılar gerçeği yansıtmıyor" dedi.
Genelkurmay Başkanlığı'nın 1997'de yayımladığı “Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi 5. Cilt Çanakkale Cephesi Harekatı Birinci, İkinci ve Üçüncü Kitapların Özetlenmiş Tarihi kitabından alıntı yapan Saygı Öztürk, "Çanakkale'de her iki tarafın da zayiatının (kaybının) oldukça büyük olduğu bir gerçektir. Ancak Türk tarafı zayiatının genellikle bu muharebelerde verilen şehit sayısıyla daima karıştırıldığı görülmektedir. Halbuki birinci el belgelere dayalı yapılan araştırmalara göre kara ve deniz muharebelerinde verilen subay ve er şehit sayısı toplam 57 bin 263'tür" ifadelerin yer verdi.
Saygı Öztürk'ün Sözcü'de yayımlanan yazısı şöyle:
Kardeşlerim, yüce Rabbimiz bizleri geçmişten ibret alarak geleceğimizi inşa etmeye çağırmaktadır. Zira tarihte yaşanan sadece bir hatıradan ibaret değildir. Tarih, bizim geçmişimiz olduğu kadar günümüz ve istikbalimizdir. Tarih geleceğimize ışık tutan değerlerimizdir. Tarihte nesilden nesile aktarılması ve unutturulmaması gereken büyük olaylar, büyük zaferler vardır. Milletimizin tarihindeki bu büyük zaferlerden biri de Çanakkale'dir.”
Geçen cuma günü camilerde okunan hutbe böyle başlıyordu. Milletimizin tarihindeki büyük zafer anlatılırken, Atatürk “yok” sayıldı. Diyanet İşleri Başkanlığı, Çanakkale Zaferi'yle ilgili hutbelerde mutlaka Atatürk'ün adını anarken, son 5 yıldır hiçbir hutbede Atatürk'ün adı geçmiyor.
Atatürk, “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazanlar, yapana sadık kalmazsa değişmeyen gerçek insanlığı şaşırtacak bir nitelik alır” diyor. Bugün yaşananlara bakıldığında Çanakkale Zaferimize sadık kalınmadığı ortaya çıkıyor. Son yıllarda, Atatürk'ü, İsmet İnönü'yü, yakın silah arkadaşlarını yok sayan, onlar için saygısız ifadelerde bulunanlar arttı. Bunların arasında devletin bazı kuruluşlarının bulunması ise belki de en acı olanıdır.
Diyanet İşleri Başkanlığı'nı Atatürk kurdu. İlk ilahiyat fakültelerini, imam hatip liselerini Atatürk açtı. Dinimizin, diyanetimizin öğretilmesi için bu kadar büyük çaba gösteren Atatürk'ü Diyanet “yok” sayıyor.
Çanakkale Zaferi'yle ilgili Genelkurmay Başkanlığı'nın afişlerinde Atatürk'ü yok sayması, anmaması şaşırılacak bir durumdu. Anlaşılıyor ki Milli Savunma Bakanlığı'na bağlanılması Genelkurmay Başkanlığı'nı da hayli değiştirmiş. Neyse ki Genelkurmay'ın sayfasında, Çanakkale ile ilgili Atatürk'ün unutulmadığı videolar ve fotoğraflar var. Belki de “Onu niçin çıkarmadınız?” diye söylenen siyasiler olabilir.
Çanakkale Savaşı sonucu müttefiklerin 252 bin, Türklerin ise 250 bin şehit verdiği belirtilir.
Çanakkale böyle anlatılır ama bir de o savaşın içinde bulunan, Diyanet'in, Genelkurmay'ın unuttuğu ya da bilinçli olarak adının anılmadığı Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediklerinden dinleyelim:
“Bomba sırtı vakasını anlatmadan geçemeyeceğim. Siperler arasında mesafe sekiz metre, yani ölüm muhakkak… Birinci siperdekiler, hiçbiri kurtulmamacasına kâmilen düşüyor. İkincidekiler onların yerine geçiyor. Fakat ne kadar gıpta edilecek bir itidal ve tevekkülle biliyor musunuz? Öleni görüyor, üç dakikaya kadar öleceğini biliyor, hiç ufak bir korku ve endişe göstermiyor, sarsılmak yok. Okuma bilenlerin ellerinde Kur'an-ı Kerim, cennete gitmeye hazırlanıyorlar. Bilmeyenler Kelime-i Şehadet getirerek yürüyorlar. Bu, Türk askerindeki ruh kuvvetini gösteren şayan-ı hayret ve tebrik bir misaldi. Emin olmalısınız ki, Çanakkale Savaşları'nı kazandıran bu yüksek ruhtur.”
Her ne kadar 250 bin, müttefiklerin ise 252 bin şehit verdiği yazılsa, söylense de, Genelkurmay Başkanlığı'nın resmi belgelerine göre bu sayılar gerçeği yansıtmıyor. Evet, bu ülke şehitler verilerek kazanıldı ama şehit sayısını yüksek göstermek de övünülecek bir durum değil.
Genelkurmay Başkanlığı'nın 1997'de yayımladığı “Birinci Dünya Harbi'nde Türk Harbi 5. Cilt Çanakkale Cephesi Harekatı Birinci, İkinci ve Üçüncü Kitapların Özetlenmiş Tarihi (Haziran 1914 – 9 Ocak 1916)” kitabının 244. sayfasını okuyoruz:
Personel kuvveleri (gücü) ve zayiatı: Boğazda İngiliz-Fransız donanmalarının (Birleşik Filo) ilk ciddi taarruzunun başlamasından (19 Şubat 1915) Marmara'ya geçmek için Boğaz'ın zorlanmasına yönelik 18 Mart 1915 Muharebesi'ne kadar harekata katılan Türk birliklerinin genel kuvvesi kıtalara göre toplam 3 bin 31'i muharip yani savaşçı, 2 bin 251'i yardımcı olmak üzere 5 bin 287 subay, 158 bin 363'ü muharip, 97 bin 365'i yardımcı olmak üzere 255 bin 728 er bulunuyordu.
Zayiat: Çanakkale'de her iki tarafın da zayiatının (kaybının) oldukça büyük olduğu bir gerçektir. Ancak Türk tarafı zayiatının genellikle bu muharebelerde verilen şehit sayısıyla daima karıştırıldığı görülmektedir. Halbuki birinci el belgelere dayalı yapılan araştırmalara göre kara ve deniz muharebelerinde verilen subay ve er şehit sayısı toplam 57 bin 263'tür.
Şehitlerimiz Çanakkale'yle bitmiyor. Aradan 102 yıl geçmesine rağmen hâlâ şehit vermeye devam ediyor, Türkiye üzerindeki oyunların giderek arttığına da tanık oluyoruz.