2021 yılında Türk dış politikasına normalleşme çabaları damgasını vurdu. T24 Diplomasi Analisti Barçın Yinanç ve Dış Politika Editörü Metin Kaan Kurtuluş'a göre "AKP iktidarının hoyratça yıktığı ilişkileri inşa etmek o kadar kolay olmadı".
Geride bıraktığımız yılda dünya siyaseti ve Türk dış politikasında yaşanan dikkat çekici gelişmeleri Kurtuluş ve Yinanç, 'Dış Politikayla İçli Dışlı' programında yorumladı.
Yayından öne çıkan yorumlar şöyle:
Barçın Yinanç: Türk dış politikası dünya siyasetinden bağımsız gelişmiyor. 2021'de deyim yerindeyse ağzımızı açık bırakan olaylara şahitlik ettik. Bu kadarı da olmaz dediğim türden sahneler gördük.
Bunlardan birincisi 2021 Ocak ayında Washington'dan meydana geldi. Malum ABD seçimleri sonrası seçilen kongre üyeleri yemin töreni için kongre binasına gittiler. Ve yemin töreni sırasında kongre baskına uğradı. İhtimal Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın çapulcu olarak nitelendireceği bir güruh; aslında seçimi Trump’ın kazandığı yalanı üzerinden kongre’ye saldırdı.
Bu gelişme neden önemliydi? ABD, beğenelim beğenmeyelim liberal demokrasinin bir simgesi. Elbette ABD demokrasisi mükemmel değil. Ama demokratik yönetim denildiğinde ilk akla gelen yer ABD. ABD'de bile böylesine bir sahne yaşanıyor ise dünyanın başka yerlerinde de yalanlar üzerine kurulu bu türden olaylar yaşanabilir şeklinde bir durum ortaya çıkıyor. Sonuç olarak sağduyu ön plana çıktı ve Trump'ın yardımcısının müdahalesi sonucunda durum normale döndü ve göstericiler binadan çıkarıldı. Böylelikle Biden yönetimi göreve başladı.
Kaan Kurtuluş: Biden 20 Ocak'ta göreve başladı. Türkiye ile ilgili ilk icraatı Ermeni Soykırımı’nı tanımak oldu. Kendisi bunu yapan ilk ABD Başkanı oldu. Aynı zamanda 20 Ocak’tan sonra Cumhurbaşkanı Erdoğan, Biden ile uzun süre telefon konuşması yapmak istedi. Biden sürekli erteledi ve cevapsız bıraktı. Biden’ın Erdoğan'la yaptığı ilk telefon konuşması Ermeni Soykırımı’nı tanımadan bir gün önce oldu. Tam içeriğini bilemiyoruz ancak tahminen kararını söylemek için Erdoğan ile telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Senenin ilerleyen zamanlarında da iki farklı zirvede iki defa Erdoğan- Biden görüşmesi gerçekleşti. Erdoğan ve Biden ile ilk yılı geride bırakıyoruz.
Barçın Yinanç: Züğürt tesellisi gibi; ABD ile ilişkiler kötüleşmedi ancak iyileşmedi de. Biden’in Ermeniler’in soykırım iddiasını tanımasından sonra Türkiye'den çok sert bir tepki gelmesi beklenirken
Cumhurbaşkanı’nın “Eyy Biden" şeklinde bir kükreme gerçekleştirmedi. Kötü gidiş olmadı ama bir yandan da ikili ilişkiler dosyasında sıkıntı yaratan konularda da herhangi biri ilerleme sağlanmadı.
Nedir bunlar ? Amerika'nın Suriye'de YPG'ye sağladığı destekte bir değişiklik olmadı. S-400 meselesi sıkıntı olmaya devam etti. Bu arada Rusya’dan S-400 satın aldığı için Türkiye’nin F-35 savaş uçaklarının ortak yapım programından çıkarılması netleşti. Buna karşılık Ankara hava kuvvetlerinde bir zafiyeti gidermek amacıyla Amerika'dan yeni parti F16 alım talebinde bulundu. Bu konunun özellikle önümüzdeki sene Türk-Amerikan ilişkilerinde sıkça üzerinde duracağımız bir talep olduğunu söylemek lazım. Onun dışında Türk- Amerikan ilişkilerinin geneline baktığımızda kişiden kişiye ilişkiler yerine biraz daha ilişkilerin kurumlar üzerinden gidilmesine gayret edildiğini söyleyebiliriz. İki ülkenin Dışişleri bakanlıkları arasında sıkça temaslar oldu ve özellikle sorunların biraz daha çözümünü kolaylaştırmak amaçlı bir çalışma grubunun kurulması kararı alındı. Bu çalışma grubunun kurulması konusunu gelecek seneye kaldı.
Kaan kurtuluş: Afganistan bu yılın en büyük trajedilerinden biriydi. 20 yıllık savaş son buldu. Trump döneminde alınan savaşı bitirme kararı, Biden döneminde hızlandı. Amerika oradan çok hızlı çekilirken aynı zamanda Taliban hiç beklemediğimiz bir hızla ilerleyerek Kabil’i ele geçirdi. Kabil düştü; kadın haklarında büyük bir erozyon yaşandı ve Taliban orada kendi rejimini kurdu. Türkiye uzun süre boyunca ABD ile Kabil Havaalanı’nın işletilmesi üzerinde görüşmeler gerçekleştirdi. Bu konu kapandı ve sonuçsuz kaldı.
Afganistan'da Türkiye önemli bir rol oynadı ama aynı zamanda Batı ile ilişkileri Afganistan'daki hareketlerini şekillendirdi.
Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi ve Paris İklim Anlaşması’nın Meclis’ten geçmesi… Bu sene iklim konusunda çok ciddi bir uyanış çağrısı aldık.
Yazın herkesi ciddi şekilde üzen orman yangınları yaşadık. Yangınların takiben daha çok Türkiye'nin Avrupa'daki muhataplarıyla imzalamış olduğu Paris İklim Sözleşmesi’ni onaylamasını sağladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararını açıkladığı dönemde, Avrupa Birliği’nden önemli bir heyet Türkiye ziyareti gerçekleştirdi. Heyet içerisinde Avrupa Komisyonu’nun Başkanı Ursula von der Leyen vardı. Ve yine şaşırtıcı bir olay yaşadık. Heyetin kadın üyesi Ursula von der Leyen ayakta kaldı. Diplomasi tarihine koltuk krizi olarak geçen bir sahne yaşandı.
AİHM'den Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş konusunda Türkiye'ye yönelik kararlar çıktı. Türkiye bu kararları uygulamadı. Özellikle Osman Kavala'nın serbest bırakılması konusunda Ankara'daki Batılı 10 diplomatik misyondan aynı anda Twitter'dan bir açıklama yapıldı. Türkiye açıklama nedeniyle 10 büyükelçiyi istenmeyen kişi ilan edecekti.
Ancak sonunda diplomasi devreye girdi ve uzlaşma sağlandı.
Genel anlamda Avrupa ile olan ilişkiler bu iki kısa süreli kriz dışında çok büyük krizlerle sarsılmadı.
Özellikle Türkiye ekonomisinin yaşadığı sıkıntılarla ilişkili olduğunu düşündüğümüz bir şekilde Türkiye Avrupa ile ilişkileri bozmamak için özenli davrandı diyebiliriz. Geçen sene Fransa Cumhurbaşkanı Macron'la Cumhurbaşkanı Erdoğan arasında çok ciddi ağız dalaşları yapılmışken bu dönem Macron ile nisbi bir yumuşamaya gidildi.
Avrupa Birliği ile ilişkiler de genel anlamda durağan seyretti. AB “eğer Doğu Akdeniz'de sakin durursan sana yaptırım uygulamayız. Belki de Gümrük Birliği'nin revizyonu veya vize konusunda adımlar gelebilir” demişti. Türkiye her ne kadar doğu Akdeniz'de tırnak içinde gerilimlere yol açacak türden adımlardan imtina ettiyse de AB yaptırım uygulamama noktasında kaldı. Gümrük birliğinin revizyonu gibi konulara el atmamaya karar verdi.
Avrupa ile ilişkilerde en önemli gelişme Almanya'daki seçimlerdi. Normal şartlarda Türkiye gibi kendisini küresel düzeyde bir oyuncu olarak görmek isteyen bir ülkenin basını
Almanya gibi bir ülkenin seçimlerini çok daha yoğun şekilde takip etmesi gerekirdi. Fakat Türk basını seçimleri yerinde izlemeyi tercih etmedi.
İlginç bir seçimdi dünyada da seçimden çok Merkel devri bitiyor diye konuşuldu. Ama seçimin sonuçlarında SDU yıllardır iktidarda olan sağ parti kaybetti. ESPD kazandı. ESPD koalisyonunda sağcıları istemedi ve yeşiller liberaller ile koalisyon kuruldu.
Bir koalisyon sözleşmesi yayınlandı Almanya'da gelenek olduğu üzere. Bu sözleşmede Türkiye'nin olduğu kısımda Türkiye'den AB aday ülkesi olarak değil de AB'ye komşu ülke olarak bahsediliyordu.
Aynı zamanda üçlü koalisyon dedi ki biz yeni fasıl açılmasını desteklemeyeceğiz, kapatılmasını da desteklemeyeceğiz. Yani AB ile Türkiye'nin müzakere sürecinin durmasını desteklediklerini söylediler üstü kapalı bir şekilde. Bu koalisyon Merkel'e göre daha çok ülke içine yoğunlaşması gereken konuları devraldı.
Dolayısıyla Avrupa Birliğinde bir güç boşluğu oluşur mu? Fransa daha ciddi adımlar atar mı?
Yinanç ve Kurtuluş, Türkiye'nin Orta Doğu ülkeleriyle attığı normalleşme adımlarının da dış politikada yaşanan en önemli gelişmelerden olduğuna dikkat çekti. Mısır'la normalleşme adımları atılsa da bu sürecin yavaş ilerlediğine dikkat çeken ikili, Birleşik Arap Emirlikleri'yle sürecin aksine çok hızlı ilerlediğini hatırlattı. Kurtuluş ve Yinanç, yine 2021'de İsrail ve Ermenistan ile de ilişkileri normalleştirmek için Ankara'nın adımlar attığını, bu süreçlerin nereye varacağını ise 2022'nin göstereceğini ifade etti.