T24 Video HaberBütün dünyada izlenen kritik seçimlerde Demokrat Parti adayı Joe Biden ABD'nin 46. Başkanı oldu. Cumhuriyetçi Parti adayı Donald Trump'ın başkanlığı kaybetmesi, dünyadaki popülizm dalgasının durumunu yeniden tartışma gündemine getirdi. Tartışmalı seçimi, Harvard ve Oxford üniversitelerinde de öğretim üyeliği yapan ODTÜ Sosyoloji bölümünden Prof. Sencer Ayata, ABD'de ve dünyada popülizm perspektifinden yorumladı.
Ayata, başkanlık seçimi ışığında yükselen popülizm dalgası ve yansımalarını T24 ekranında Murat Sabuncu'ya değerlendirirken "hiper etnisite" kavramına dikkat çekerek, "ana yurdumda yabancı oldum" duygusunun ve işçi sınıfı gibi kitlelerin "çoğulculuğun, kendi değerlerine zarar verdiği" düşüncesinin "popülistlerin en çok sömürdüğü konu" olduğuna işaret etti.
Seçimi "popülizme karşı demokrasiden yana tavır alanların ne yaptıkları" açısından önemli bulduğunu vurgulayan Prof. Ayata, "Seçime ABD'nin bölünmesi tezi damgasını vurdu. Biden'ın da en önemli tezi bunun bütünleştirilmesi oldu" yorumunu yaptı.
"Amerikan seçimlerine sadece dış politika açısından bakmak yeterli değil" diyen Ayata, "Bunun dünyayı ilgilendiren boyutları vardı. En ana hatlarıyla bakarsak, popülizme karşı demokrasiden yana tavır alanların nasıl durdukları açısından önemliydi. Seçime ABD'nin bölünmesi tezi damgasını vurdu. Biden'ın da en önemli tezi bunun bütünleştirilmesi oldu. Bunun şöyle bir önemi oldu; seçim referanduma dönüştü. Biz buna Türkiye olarak alışığız. Biden öylesine bir kampanya kurdu ki, 'Trump olacak mı olmayacak mı' tercihini yapıyorsunuz' dedi. Bundan dolayı katılım yükseldi. ABD'de (seçime katılımda) yüzde 66,5 ile tarihi rekor kırıldı" değerlendirmesini yaptı.
Sencer Ayata sözlerini şöyle sürdürdü:
"Trump geldiği günden itibaren, ABD statükosunun dışından olduğunu, statükoyu değiştireceğini iddia etti. Dört sene boyunca da bunu belli alanlarda da yaptı. Trump, oradaki yerleşik gelenekleri yerine göre takmama yoluna gitti. Ona demokratik kurumlardan çok güçlü tepki geldi. ABD ile çok ilgisi olmayan otoriter liderlerle doğrudan ilişki kurdu. Trump bunlardan zarar gördü, Biden da yararlandı."
"Biden'ın esas kuvvetli yönünü ben başka şeyde gördüm. Amerika'daki kutuplaşmayı iyi okuyup, çok fazla merkeze oynadı. Sanders'ın gündeminde olan konuları gündeme getirmedi, bir konu hariç; çevre. O da bence çok akıllıcaydı. Çünkü genç oylarında bir numara etken çevre oluyor artık gelişmiş ülkelerde. Bizde değil. Biden'ın kampanyası Amerika koşullarında çok başarılıydı. Anketler yanıldı, (farkı) 7-8 gösteriyordu, 3 oldu. Ama şu haksızlığı yapmamak gerekiyor. Anketlere hiçbir zaman kesin sonuç gözüyle bakmam. Önemli olan eğilimi ortaya koymasıdır. Kritik eyaletlerin çoğunu bildi."
"Türkiye'de olduğu gibi dünyanın her yerinde iç bölgeler daha muhafazakar ve merkez sağa oy verirken, kıyı bölgeleri daha çok laik, liberal, sol değerlere yöneliyor. ABD'de de öyle. Şehre doğru gittikçe Biden oyları, kırsala gittikçe Trump'ın oyları yükseliyor. Toplumsal cinsiyet olarak baktığımızda kadın oylarının daha çok Biden'a gittiğini görüyoruz. Üniversite üstünde Biden fark atıyor. Eğitim seviyesi aşağıya indikçe Trump kazanıyor. Nüfusun dar gelirli kesimine geldiğimizde ise bir ayrışma devreye giriyor. Göçmen ve işçi sınıfı iseniz daha fazla demokratlara oy veriyorsunuz. Eğer çoğunluk ise Trump'a oy veriyorsunuz."
"Biden'ın konuşmasında, kutuplaştırmaya karşı birleştirici söylem etkiliydi. Her kesime hitap etmenin altını çizdi. Biden bir kere olsun Trump'ı eleştirmedi. Bilime aşırı bir vurgu yaptı. Bu bizde de çok kritik bir nokta. Diyaloğu vurguladı. Bunlar aslında siyasetin çok ezber lafları gibi görünebilir. Ama anti popülist ana tezleri son derece sıradan görünen bir konuşmanın içerisine yerleştirdi."
"Popülizmin bazı özellikleri var. Bir kere elit karşıtlığı... Öylesine neoliberal politikalar etkiledi ki dünyayı, ortaya vatandaşın gözünde bir şekilde teknokratik elitler çıktı. Aynı şekilde milletin gerçek temsilcisi olma iddiası var. Lider kültü var. Tüm sorunların lider tarafından çözüleceği iddiası var. Bir de 'hiper etnisite' kavramı var. Birçok insanın başını döndürüyor. 'Anayurdumda yabancı oldum' diyor. Ulus devlette bir düzen vardı. İşçi sınıfı diyor ki, değerlerim gidiyor; çoğulcu değerlerin kendilerine zarar verdiğini düşünüyorlar. Bu popülistlerin en çok sömürdüğü konu."
"Popülist siyasetin örnekleri Amerika ve Avrupa'dan önce, iktidarda olması anlamıyla, Türkiye ve Rusya'da görüldü. Bizdeki en büyük fark, biz popülizmi iktidarda görüyoruz. Oysa diğer tarafta muhalefette popülizm var. Mesela elitizm. Bizde elitizm ,Türkiye'de Türk-İslamcı hareketin köküne gidiyor. Elitler konusu bugün neye dönüştü, 'çok da etki yapmayan, abartılmış, tarihi olgularla örtüşmeyen CHP-tek parti propagandasına' dönüştü. Artık 'Siz de geçmişte bunu yapmıştınız' edebiyatı olmuyor. Çünkü kendileri iktidar elitleri oldular. Statükonun yıkılması, Türkiye'de demokrasiden uzaklaşma getirdi. Popülizmin tezlerinin evrildiği yer açısından en iyi örnekler Türkiye ve Rusya'dır."