T24 diplomasi analisti Barçın Yinanç ve Dış Politika Editörü Metin Kaan Kurtuluş, Türkiye'nin dış politika rotasını çizmesinde siyasi kaygıların ötesinde ekonomik sıkıntıların etkili olmaya başladığı değerlendirmesinde bulundu.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile Türkiye yakınlaşmanın siyasi bedeline ilişkin konuşan dış politika yorumcusu Yinanç, “BAE’nin en önemli kozu dolarları. BAE Veliaht Prensi Nahyan ziyareti, Türk Lirası’nın tarihi değer kaybettiği, ekonominin son derece kırılgan olduğu bir döneme denk geldi. Prens'in ziyareti sırasında Ankara’da en fazla öne çıkan da özellikle ekonomik yatırım içeren anlaşmalar oldu” dedi. Kurtuluş ise BAE şeyhinin ziyaretini, Türkiye’yi etkileme girişimi olabileceği şeklinde yorumladı.
Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne turuncu giyinerek dikkat çeken Yinanç ve Kurtuluş, BAE Abu Dabi Veliaht Prensi Muhammed bin Zayed el Nahyan ve beraberindeki heyetin Türkiye ziyareti ile imzalanan yatırım anlaşmalarını değerlendirdi.
Türkiye’deki ekonomik gidişatın Türk dış politikasının farklılaşmasına neden olduğunu söyleyen Yinanç, AKP’nin kendi bekasını sürdürmek için adımlar attığını belirterek şöyle devam etti:
“Özellikle Türkiye’deki ekonomik gidişat Türk dış politikasının farklılaşmasına neden oluyor. Her şeyden önce AKP, ‘önce can sonra canan’ politikası uyguluyor. AKP’nin öncelikle kendi bekasını sürdürmesi, iktidarda kalmanın yollarını bulması gerekiyor. Ekonominiz güçlüyse o zaman istediğiniz türden bir dış politikayı takip etmek daha kolay olabiliyor. Ekonominiz zayıfladığı zaman dış politikadaki hataların bedelleri çok daha yüksek oluyor. Geldiğimiz noktada da BAE ile bir yakınlaşma başlatılmış durumda.”
BAE’nin en önemli kozunun dolarları olduğunu söyleyen Yinanç, BAE Veliaht Prensi’nin ziyaretinin Türk Lirası'nın tarihi değer kaybettiği, ekonominin son derece kırılgan olduğu bir döneme denk geldiğine dikkat çekti. Bu ziyarette öne çıkan konuların ekonomik bazlı yatırımlar olmasının da altını çizdi.
BAE ile 10 milyar dolarlık yakınlaşmanın Türkiye’yi etkileme çabası olup olmadığını soran M. Kaan Kurtuluş’a Yinanç şöyle cevap verdi:
“BAE bir taraftan da ülkede nüfusunu arttırmaya, Türk dış politikasını 'ben silahla, tankla, tüfekle vekalet savaşlarıyla değiştiremezsem acaba bu ülkeye ekonomik bir giriş yaparsam, ekonomik anlamda Türkiye’yi etkileyebilir miyim?' şeklinde bir siyaset izlediğini söyleyebiliriz.”
Libya ve Suriye'deki iç savaşlarda Türkiye ve BAE’nin karşıt saflarda olduğunu hatırlatan Yinanç, jeostratejik ortamdaki rekabetin nereye evrileceğini, dış politikadaki gelişmelerin göstereceğini ifade etti.
Uluslararası Polis Teşkilatı (Interpol) Başkanlığına işkenceyle suçlanan BAE Tüm Generali Ahmed Nasır el Reisi’nin seçildiğini aktaran Kurtuluş, BAE’nin tartışmalı figürlere güvenli bir alan sağladığını ifade ederek Sedat Peker ve Afganistan’ın son Cumhurbaşkanı Eşref Gani’nin BAE’ye gitmesini örnek gösterdi.
Öte yandan Yinanç BAE Şeyhi ziyaretinin İnterpol İstanbul Zirvesi’ne denk geldiğine dikkat çekerek yeni İnterpol başkanlığına, BAE adayının seçilmesi hakkında şunları söyledi:
“Sadece Doğu dünyasından değil Batılı ülkelerden İspanya Kralı Juan Carlos da başı belaya girdiğinde BAE’ye gitti. Bu ülkeden çıkan bir yetkili İnterpol’ün başına geçmiş durumda. Tam da İnterpol zirvesi İstanbul’da yapılırken BAE Veliaht Prensi'nin Türkiye ziyareti sırasında gerçekleşti. Bunu da tarihe not düşmüş oluyoruz.”
Almanya’da uzun süren koalisyon görüşmelerinin ardından SPD, Yeşiller ve FDP koalisyonunun kurulduğunu söyleyen Kurtuluş, yayınlanan koalisyon sözleşmesinde Türkiye ile ilgili bölüme yoğunlaşmak gerektiğini belirtti.
Koalisyon görüşmelerinin Türkiye açısından önem taşıdığını ifade eden Yinanç ise Yeşiller Eş Başkanı Annalena Bearbock’un Almanya'nın yeni dışişleri bakanı olma ihtimali olduğunu hatırlattı ve bunun Ankara için olası sonuçlarını da değerlendirdi.
İkili, koalisyon sözleşmesinde Türkiye'den 'AB aday ülkesi' olarak değil, 'AB'ye komşu ülke' olarak söz edildiğine dikkat çekti.
Programın devamında; Rusya ile Ukrayna arasındaki süregelen kriz ve saldırı ihtimali, Suriyeli Kürt grupların Moskova temasları, Demokrasi Zirvesi listesinde Türkiye’nin isminin yer almaması, Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na Finlandiya’dan gelen ödül, Osman Kavala’nın 26 Kasım’da görülecek davası konuşuldu.