T24 Haber Merkezi
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu büyükelçilere yazdığı Kanal İstanbul mektubu üzerinden hedef alırken, "Yabancılardan medet uman bir siyaset acizliğinin Türkiye’nin geleceğinde olması artık imkansızdır. CHP'ye gönül veren kardeşlerim ya Kılıçdaroğlu ve dar kadrosundan derhal kurtulacak ya da partilerinin siyaset çöplüğüne gitmesini hüzünle izleyecektir. Kılıçdaroğlu bir çuval inciri berbat etmiştir. Artık suyu ısınmış, miadını dolmuştur" dedi.
10 ülkenin büyükelçisinin iş insanı Osman Kavala'nın serbest bırakılmasına yönelik açıklamalarını "muhtıra" olarak nitelendiren Bahçeli, CHP lideri Kılıçdaroğlu'na "18 Ekim bildirisinin anlaşılıyor ki siyasi ayağı sensin, süngü düşürmüş bir siyaset deposu, ona buna el açan minnet ehlisin" sözleriyle seslendi.
Bahçeli, İyi Partili Lütfü Türkkan'ın bir vatandaşa küfür etmesine de sert tepki gösterirken, "Açık açık söylüyorum, bir şehidimizin bacısına küfür etmek soysuzluktur, şerefsizliktir, düşman dilidir. Bu edepsizlik, bu ahlaksızlık, bu kansızlık; içinde insan sevgisi, şehit saygısı, millete bağlılık ve ilahi adalet hissi olan hepimizin yüreğini dağlamıştır" dedi.
İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener'e de yüklenen MHP lideri, "'Burası Kürdistan'dır diyen bölücüye tık yok, ama şehidin bacısına ağza alınmayacak küfürler var. İP Başkanı, yaptığını bulacak, ettiğini çekecektir. Bu hayatın şaşmaz bir kuralıdır. Allah’tan niyazım, ne yaptılarsa aynısıyla karşılaşmalarıdır" diye konuştu.
Bahçeli ayrıca Akşener'e "Benim, İmralı canisiyle mektup arkadaşı olduğumu iddia eden İP Başkanı’na diyorum ki, eğer bu iddianı ispat etmezsen müfterinin en önde gidenisin. Neyse bildiğin açıklamalısın, hangi mektupları gönderip aldığımızı paylaşmak mecburiyetindesin" ifadeleriyle seslendi.
Bahçeli'nin açıklamasından satır başları şöyle:
"Atatürk'ün istiklal mücadelesinin verdiği zorlu dönemde yaşananlar, her Türk vatandaşının öğrenmesi gereken bir dönemdir. Büyük Atatürk'ün de öngördüğü gibi, Türk milletinin şahsi menfaatlerini düşmanların siyasi emelleri ile birleştirebilecek gafillerin ihanetleri ile her zaman karşılaşması mümkündür. Atatürk, bir yandan Türk milletinin kendine olan güvenini, var olma kararlılığını güçlendirirken, diğer yandan da milletin arasında nifak sokan art niyetlerle mücadeleye öncelki vermiştir.
10 Kasım bir matem günü değil, aziz Atatürk'ü idrak vesilesi, Cumhuriyet'i, öncesi ve sonrası ile kavrama vefasıdır. O, Türk milletinin sinesinde bir hilal gibi parlayan kurtuşun öncü ismidir.
Türk milleti, hiçbir güce eğilmeyecek, vatan evlatlarının özündeki cevherini ortaya çıkarak şer odaklarının heveslerini kursaklarını bırakacaktır.
Bir mücadelenin sürekli olması kadar haklı olması da kaçınılmaz bir hayat gayesidir. Türk milleti, tarihin her devrinde haklı mücadelesi ile sivrilmiş, gönüllerde taht kurmuştur. Milletimizin şerefli varlığı zulümle anılmamış, haksızlıkla karışmamıştır. Konu milletse, vatan onuruysa helal süt içmiş her insanımız husumete dayanmasını can pahasına da olsa zulüm çemberini parçalamasını bilmiştir.
Türk milleti en çetin tuzakları bozmuş, varlığını ve bekasını muhafaza başarısını göstermiştir.
Hiçbir siyasi hedef, siyasi plan, Türk milletinin varlığından, egemenlik haklarından, geleceğinden daha öncelikli değildir. Siyasi rant hesabı yaparak iflah olmaz hırslarıyla ikbal kaygılarını eklemleştirenler, her değerimizi bırakın sömürmeyi kaynağında söndürmek için çabalamaktadır.
Terör örgütlerine can suyu vermek için faaliyet için faaliyet halinde bulunan partilerin, işin özünde 1 numaralı milli güvenlik tehdidi haline geldiğini görmek zorunluluktur. Meselenin can alıcı noktası şudur ki, Türk tarihinin kahramanlık zincirini kırmak için fırsat kollayan parti, ve STK kisvesine bürünmüş odakların, ekonomi, özgürlük, hukuk, insan hakları gibi kavramları sık sık telaffuz etmeleri, sahtecilik olduğu kadar yalandır. Bize düşen sahtekarlığı tefrik etmek, halkın yanında durmaktır. Türkiye'nin ayağından çekiştirenler boş durmuyorlar. Yıkım lobisi faaldir. Fitnenin biri biterken diğeri başlamaktadır.
Cumhurbaşkanımızın sağlığı ile ilgili yayılmak istenen ahlaksız tezviratlar, bunu fırsat bilip BIST'te oyunlar oynayan, döviz üzerinde baskı oluşturan iç/dış husumet cephesinin varlığı alçaklıklardır. Siyasi, ekonomik, diplomatik saldırıların cesameti yaygınlaşmaktadır.
Adına millet ittifakı denen, gerçekte zillet ittifakı olan hastalıkı siyasi bünyenin, ana ve ara ortakları Türkiye'nin önünü kesmek, Türk milletinin haklarını sekteye uğratmak için sanki yarış halindedir. HDP'nin kafesine giren CHP, resmen patlamış, etrafı pis kokular sarmıştır. CHP yönetimi PKK'ya, YPG'ye evet, Türkiye'ye hayır demiştir. Çanakkale ruhunu sarsan, milli mücadeleyi satan, gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün anısına darbe vuran CHP Genel Başkanı ve yönetiminin ne yatacak ne sığınacak yeri kalmıştır.
Türkiye'nin istikrarsızlık dönemleri, kriz yılları, siyasi bunalımları, ekonomik kıtlıkları, kardeş kavgaları, fren tutmayan kutuplaşma fırtınaları CHP'nin tarihi ile özdeştir. Bir nevi CHP'nin tarihidir. CHP ile yüzleşmek demek, Türkiye'nin huzursuzluk devirlerine ayna tutmak demektir.
İşgal de bir, boykot da bir yaklaşımı, toplumsal huzurumuzun tıkacı olmuştur. Nerede bir anarşist vaka görülmüşse orada CHP çıkmıştır. Bu partinin kalemşörlüğünü yapan zihniyetler, milli dokuda dipsiz kuyular açmak için çırpınmışlar, görevleri bitince de soluğu yabancı ülkelerde aldıkları ortaya çıkmıştır. Kılıçdaroğlu bir sonuçtur, sebepler ise CHP'nin son 50 yıllık tarihinde yatmaktadır. Öyle bir aşamaya gelinmiştir ki Kılıçdaroğlu'nun istikameti hepten şaşmış, bütün yolları Kandil'e açılmıştır. HDP'nin kuklasına dönen, PKK'nın eline avucuna düşen CHP'nin hali utanç vesikasıdır. Türkiye'nin haklı mücadelesine sırt çeviren iş birlikçilik markaları, CHP ile, yanında bulunan diğer operasyon partilerinden başkası değildir. Mehmetlerimize kurşun sıkan, polislerimize pusu kıran, teröristlerle mücadeleye karşı çıkan, 'hayır' diyen CHP'dir, bu güvenlik sorunu parti, tercihini şeytandan yana kullanmıştır.
İyice sıkışan, manevra alanı daralan Kılıçdaroğlu, soluğu bu defa da Yozgat'ta almıştır, aynen şunları dile getirmiştir: Kandil denen yuvayı yerle yaksan etmezsem bana da Kılıçdaroğlu demesinler! Güler misiniz, ağlar mısınız... Karga kekliği taklit edeyim derken, kendi yürüyüşünü şaşırırmış. Sayın Kılıçdaroğlu, Kandil'de yuva değil, mağara delikleri vardır, senin karşı çıktığın ama bizim kabul ettiğimiz tezkere sayesinde teröristlere o deliklerlerde Allah'ın izni ile yok edeceğiz. Ağzına bir kez olsun PKK'yı al da görelim. Bir kez olun PKK'ya hainsin, katilsin, canisin diyerek seslen de teröre karşı tavrını öğrenelim. Sanıyorum bilmiyorsun, çünkü takip etmiyorsun. Teröristler sadece Kandil'de bulunmuyor. Ayrıca özgürlüğünü istediğin, neden içeride tutulduğunu sorguladığın Demirtaş, Kandil yetiştirmesi, azılı ve kanlı bir teröristtir. Kesin olan şey şudur: Senin meşru kabul ettiğin HDP, Kandil'in siyaset ayağı, hıyanet odağıdır. Siyasi ahlakını, vicdanını bir parça da olsa mahpus tutuyorsan bari bunu kabullen, milletin huzuruna çıkarak af ve merhamet dilen.
Diyarbakır başta olmak üzere analar evlatlarını almak için HDP binalarında nöbet tutuyor. Kılıçdaroğlu, eğer mertsen, gözün kesiyorsa HDP'nin yoldaşlarının karşısına dikil de Kandil'i yerle yaksan edeceğini söyle. PKK'yı teröristsin diyebiliyor musun, Demirtaş'a hain diyebiliyor musun? Diyemiyorsan git Kandil'e, gir ağla, çık ağla.
Demokrasilerde, muhalefet iktidardan daha mühim bir mevkidir. MHP, Cumhur İttifakı'nın bir ortağı olsa da işlevi ve üstlendiği demokratik sorumluluğu muhalefettir. Bunun yanında, TBMM'de denge ve denetleme görevi ile mesuldur. Muhalefet etmek her yapılana kulp takmak değildir.
Türkiye'de görev yapan 10 ülkenin büyükelçi tarafından ortaklaşa açıklanan 18 Ekim muhtırasının külleri soğumadan, mahiyeti farklı olsa da aynı maksada hizmet gayesi ile şimdi de Kılıçdaroğlu karşımıza çıkmıştır. 5 Kasım'da yabancı büyükelçilerin tamamına bir mektup göndermiştir. Bu mektup bir siyaset krizidir. Bu mektup 5 Kasım skandalı olarak tarihe geçecektir. Kılıçdaroğlu'nun esir edilmiş bir sayasetçi olduğuna kanaat getirmiş durumdayım.
CHP Genel Başkanı'nın yabancı sefillere, Türkiye'nin iç meselesi olan proje hakkında mektup yazıp casusluğa heves etmesi hangi aklın ürünüdür? Sayın Kılıçdaroğlu ne hallere düştün? Seni ele geçiren irade, pranga vuran kimdir? İtiraf et de yardım edip elinden tutalım, ihbar et ki düştüğün çukurdan seni çekip alalım. Derdin varsa gidersin millete düşüncelerini paylaşırsın, yabancı büyükelçilere, ülkemizdeki muazzam bir projeyi nasıl ispiyonlarsın? 18 Ekim bildirisinin anlaşılıyor ki siyasi ayağı sensin, süngü düşürmüş bir siyaset deposu, ona buna el açan minnet ehlisin. Kılıçdaroğlu demokrasiye kara çalmıştır. CHP, milli iradeyle yollarını bir daha kavuşmamak üzere ayırmıştır. Yabancılardan medet uman bir siyaset acizliğinin Türkiye’nin geleceğinde olması artık imkansızdır. CHP'ye gönül veren kardeşlerim ya Kılıçdaroğlu ve dar kadrosundan derhal kurtulacak ya da partilerinin siyaset çöplüğüne gitmesini hüzünle izleyecektir. Kılıçdaroğlu bir çuval inciri berbat etmiştir. Artık suyu ısınmış, miadını dolmuştur.
Zillet ittifakının dikişleri sökülmüştür. Kılıçdaroğlu, tarihten de mi ders almadın? Nasıl bir hüsrandasın, nasıl bir tüneldesin?
Kılıçdaroğlu ve çalışma ekibi geçmişlerine kalın bir sünger çekmiştir. Türk milleti de onları sandığa sürgüleyecek, bir daha da hapsoldukları yerden çıkmalarına müsaade etmeyecektir.
Terörle mücadele aynı zamanda vatan mücadelesi, millet mücadelesi, bağımsızlık mücadelesidir. CHP, HDP ve diğerleri istedikleri kadar tezkereye hayır desinler, yararsızdır, sonuçsuzdur. Türk milleti tezkere kaçaklarına siyasi tasdiknamelerini çoktan hazırlamış, 2023'te de tebliğ etmek için sabırla beklemeye koyulmuştur. Son zamanlarda PKK/YPG terör örgütüyle, Esad yönetimi arasında diyalogların arttığı görülmektedir.
Tel Rıfat başta olmak üzere, sınırlarımıza mücavir bölgelerde teröristler Rus yapımı mayınlar döşeyerek mevzi almaktadır. ABD Dışişleri Bakanlığı ve Pentagon sözcüleri Suriye’nin kuzeyinde yuvalanan PKK/YPG’ye karşı yapılacak muhtemel operasyona engel çıkarmak için Türkiye’ye farklı ton ve içerikte çağrılar yapmaktadır.
ABD Başkanı da, Aralık ayında düzenlenecek sözde demokrasi zirvesine ülkemizi davet etmeyerek kendi çapında mesajlar vermekle uğraşmaktadır. Ne var ki akacak kanı damarda tutmaya hiç kimsenin gücü yetmeyecektir. Meşru güç kullanımı oyunu bozacaktır, milli güvenliğimize, milli varlığımıza diş bileyen, suikast düzenleyen kim olursa olsun bedelini en ağır şekilde ödeyecektir.
Tezkere kararı açıktır, hüküm sabittir, hükümran milletimizin beklentisi yüksektir, terör örgütleri için artık hiçbir yer emniyetli değildir. Gerekirse Kandil’e Türk bayrağı dikilmeli, gerekirse bir şafak vakti hainler saklandıkları bütün inlerde basılmalıdır. Artık bu işin başka çaresi kalmamıştır.
Bigalı Mehmet Çavuşun ruhu, Seyit Onbaşı’nın duruşu, Mustafa Kemal’in ya istiklal ya ölüm seslenişi kahramanlarımızın mücadele ilkesinin esaslarıdır. Terör ve bölücülük anaforunun hızla ilerlemesi halinde kapanması mümkün olmayan derin toplumsal çatlakların açılacağı, bin yıllık kardeşliğin oluşturduğu milli birlik ve bütünlüğün onarılamayacak kadar zedeleneceği tartışmasızdır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin ve Cumhur İttifakı’nın buna sessiz kalması söz konusu bile değildir.
Teröre omuz, bölücülüğe onay veren zillet ittifakının amaçları, millet kavramını tartışmaya açmak ve mensubiyet üzerinde kuşku uyandırmak, alt kimlikleri dirilterek etnisite temeline dayalı, ayrışmış bir toplum oluşturmak, millete ait değerleri eleştirerek, milli tarih ve ecdadımız üzerinde tereddüt meydana getirmek, bu yolla millet varlığından, milli kimliği zayıflamış toplumsal bütünlüğü aşınmış şaşkın yığınlar yaratmak, ve bütün bu rezaletleri “demokrasi ittifakı” maskesi arkasına saklayarak gözleri boyamaktır.
Onlar göz boyamak için durmasınlar dedikodu yapsınlar, ancak millet baştan ayağa bunları zifte bulayacaktır. Türkiye’nin çevresinde her taşın altında farklı bir hesap yatmaktadır. Kimin eli kimin cebinde belli değildir.
Bölgemiz asimetrik çatışmaların, paylaşım kavgalarının, tarihi hesaplaşmaların merkez üssüdür. 26 Eylül 2021 tarihinde Erbil’de, “Barış için yeniden kazanmak” ismiyle bir toplantı gerçekleştirilmiş, Irak asıllı Yahudilerin bu ülkeye tekrar dönmeleri için iklim ve ortam tesis edilmesi için düğmeye basılmıştır. Bu mahsurlu ve marazi toplantıyı merkezi ABD’de bulunan bir kuruluş organize etmiştir. 7 Kasım 2021 tarihinde de Irak Başbakanı Mustafa Kazımi’ye insansız hava aracıyla konutunda suikast girişiminde bulunulmuş, Allah’tan kendisi yara almadan bu suikasttan kurtulmuştur.
Diğer yandan Balkanlar diken üstündedir. Bosna-Hersek huzursuzluğun pençesindedir. Nitekim Bosnalı Sırplar kendi ordularını kurup ayrılmak istediklerini açıklamış, bu kapsamda Birleşmiş Milletler yeni bir savaş ihtimalinden bahsetmiştir. Sırplar kasıtlı olarak gerilimi yükseltmekte, kutuplaşmayı derinleştirmektedir. ABD ise İskece ve Dedeağaç’a askeri yığınakla meşguldür. Türkiye her tarafından kuşatılmıştır. Ancak biz bu kuşatmayı and olsun ki yaracağız, muhannete muhtaçlık göstermeyeceğiz, hiçbir zalime de diz çökmeyeceğiz.
CHP, HDP, İP ve diğer yandaşları nasıl direnirse dirensinler, emperyalizmin kiralık tetikçiliğine nereye kadar heves ederlerse etsinler, Türkiye zulme, teröre, hıyanete teslim olmayacaktır. Güvencemiz gazilerimizin onurlu mücadeleleridir. Güvencemiz şehitlerimizin kahramanlık mirasıdır. Güvencemiz adı bir, anısı bir, ahlakı bir büyük Türk milletidir. Ölürsem şehit kalırsam gaziyim diyen bir milleti çözmek, yıkıma ikna etmek, tehditlerle ele geçirmek tarihin hiçbir döneminde görülmüş, duyulmuş şey değildir. Ancak milli ve manevi değerlerimiz sistematik şekilde tahrip ve taciz edilmektedir. Bizi biz yapan, bizi bir millete, bir tarihe, bir kültüre, bir medeniyete bağlayan ne varsa hedef alınmaktadır. Bizler varlığımızın milletimize bağlı olduğuna inanan siyaset temsilcileriyiz. Millete yönelen her hakaret bizleri de incitip yaralayacaktır.
Aziz milletimiz, şehitlerimiz, muhterem aileleri üzerlerimizdeki haklarını helal etsinler. Emin olunuz ki, her evde şehitlerimizin acıları paylaşılmaktadır, tüten her ocakta anıları yaşatılmaktadır. Bugünlerimizi borçlu olduğumuz kahramanlarımızı, muhterem ailelerini göz ardı etmemiz mümkün değildir. Şehit aileleri milletimizin engin ferasetine, emsalsiz maneviyatına emanettir. Bunlara hakaret ve küfür bir bakıma şehitlerimize hıyanettir. Şehidin tarifi Kuran’da, yeri gönüllerde, yurdu da cennettedir.
Açık açık söylüyorum, bir şehidimizin bacısına küfür etmek soysuzluktur, şerefsizliktir, düşman dilidir. Bu edepsizlik, bu ahlaksızlık, bu kansızlık; içinde insan sevgisi, şehit saygısı, millete bağlılık ve ilahi adalet hissi olan hepimizin yüreğini dağlamıştır.
Başkasını ısırtmak için cebinde beslediğin yılan, gün gelir sahibini sokarsa feveran etmeye hakkın da olamaz.
“Burası Kürdistan”dır diyen bölücüye tık yok, ama şehidin bacısına ağza alınmayacak küfürler var. İP Başkanı, yaptığını bulacak, ettiğini çekecektir. Bu hayatın şaşmaz bir kuralıdır. Allah’tan niyazım, ne yaptılarsa aynısıyla karşılaşmalarıdır.
Benim, İmralı canisiyle mektup arkadaşı olduğumu iddia eden İP Başkanı’na diyorum ki, eğer bu iddianı ispat etmezsen müfterinin en önde gidenisin. Neyse bildiğin açıklamalısın, hangi mektupları gönderip aldığımızı paylaşmak mecburiyetindesin.
Bakınız, şehidimizin bacısına küfür eden alçağa CHP’ den en küçük itiraz, en küçük tepki gelmedi, gelemedi. Her konuda mikrofona koşan, çivi gördü mü eline çekiç alan yandan çarklı CHP sözcüleri size ne oldu, nereye kaçtınız, hangi masa altına saklandınız? Şehit hepimizin şehidi, şehit ailesi hepimizin ailesidir. Emanete hıyanet edenin ne imanı ne de insanlığı vardır. Ve bunlarla ilgili gereği mutlaka yapılmalıdır. Biz biliyoruz ki, şehit vurulunca değil, unutulunca, aziz hatırasına sövülünce ölür. Milliyetçi Hareket Partisi ve onun sevdalıları bize bugünleri bahşeden kahraman evlatlarını, onların babalarını, analarını, bacılarını, yetim yavrularını unutmayacaktır.
Türk milleti yaşadıkça hepsinin aziz hatıraları sonsuza kadar kalplerimizde yaşayacaktır. Ben bu hissiyatla buradan bir kez daha milletimizin duygularını vurgulamak istiyorum. Şehitlerimizi unutmayacağız, hatıralarını ve mücadelelerini asla unutturmayacağız. Sorulacak hesaplarını da yarına bırakmayacağız. Türk milleti eşsiz sağduyusu ve metaneti ile yaşadığı ağır istismara ve tahriklere karşı sükûnetini bugüne kadar korumasını bilmiştir. Bundan sonra da koruyacaktır."