Son dönemde artış gözlenen Afgan göçmen hareketliliğinin üzerine yeniden gündeme gelen göç olgusu ve iktidarın göçmen politikalarını değerlendiren Toplum Bilimci Prof. Sencer Ayata, "Göçmenlerin gelişi konusunda 'din temelli yeni bir taban mı yaratılıyor' endişesi var; CHP, ahlâki ve insani bir alternatif göçmen politikasını ortaya koymalı" dedi.
Prof. Sencer Ayata, T24 ekranlarında Murat Sabuncu’ya son dönemde yeniden sıkça gündeme gelen göç ve göçmenlik olgusunu yorumladı. İktidarın göç ve göçmen politikasının yanı sıra Türkiye'de yükselmesinden endişe edilen yabancı düşmanlığı, muhalefetin göçmenler ile ilgili kurduğu dil ve özellikle sayıları 4 milyona yaklaşan Suriyeli göçmenler başta olmak üzere, göçmen kitlelerin toplumla kaynaşma düzeyi masaya yatırıldı.
Göçmenlere yönelik toplumdaki tepkiyi değerlendiren Ayata, "Sadece devletin, siyasilerin değil, duyarlılıkları vatandaşların da benimsemesi gerekir. Anketlere bakıyorum, genellikle tepkili olan kesimler yüzde 60-70 oranında değişiyor. Kim bu konuda daha az ya da daha çok tepkili?" diyerek konuyu şöyle açıkladı:
"Daha tepkili grupları 3 aşamada ele alabiliriz. Suriyelilere olan tepki bir kesimde siyasi iktidara yönelik tepkiye dönüşüyor. Türkiye'nin dış politikasına ideolojik sebeplerin yön vermesi, bu olayın başlıca nedeni olarak görülüyor. Siz bunu stratejik amaçla yaptınız. Siyasi iktidarın bu konuda şöyle bir tutumu olmuyor ki, "Biz bunu insani olarak yaptık" Bir bırakırız diyorsunuz. Kapıları açtınız gitmedi insanlar. Koyu dindarlık temelli yeni bir tabaka yaratmak. Araştırmaların alt bölümlerine baktığım zaman MHP tabanının çok tepkili olduğunu görüyorum. Bir yabancı unsur. Buna yönelik milliyetçi kaynaklı endişeler var. Seküler bir tepki de var. Bu kısmen Adalet ve Kalkınma Partisi'ne yönelik tepkiyle iç içe geçiyor. İşverenler var. Merdiven altı çok sayıda atölyeye gittim, hemen hemen hepsinde Suriyeli ve Afgan çalıştırıyor. Ciddi bir emek yoğun kesim var Türkiye'de. Bunun işverenleri bu konuya dolaylı destek veriyorlar. Bir de ciddi bir kutuplaşma var. Aklına yatmasa bile Adalet ve Kalkınma Partisi tabanında gönülsüz kabullenme artıyor."
Sencer Ayata, göç ve göçmenlik olgusu ve iktidarın göç politikaları hakkında şunları söyledi:
"Zaten çok önemli bir konuydu, önümüzdeki günlerde daha da önemli olacak. Göç konusu çoğu zaman bizim toplumumuz açısından hem küresel, hem de kendi geçmişimiz açısından çok düşünülmüyor. Bence onu en genel çerçeveye yerleştirmekte fayda var. Anadolu coğrafyası çok eski çağlardan beri çok farklı toplumları bir arada bulunduran bir yer. Bir tarihçi var Braudel (Fernand Braudel), Anadolu için diyor ki, bir plato, bir geçiş platosu. En eski dünyanın en eski merkezleri arasında kritik bir geçiş. Transit açıdan büyük önem taşıyor. Antik çağlarda en büyük imparatorluklar bütün lojistiğini Anadolu'dan kuruyor. Göçler antik çağlardan beri Anadolu'nun karakteri. Pek idrak etmiyoruz ama bundan 100 sene önce bu coğrafya göç coğrafyası. Türkiye göç konusuna çok aşina bir ülke. Devletlerin de böyle bir geleneği var. Bir buradan bakabiliriz."
"5-6 milyon Türk Avrupa'da yaşıyor. Toplumun neredeyse her kesiminin neredeyse göçle bir bağlantısı var. Neden bu kadar Suriye göçü şaşırtıcı? Toplum haklı mı? Şuradan haklı; birden bire birikiyor bir kütle, ve kültür olarak çok farklı bir kitle. Türkiye bu gerilimi yaşıyor. Son dönemdeki Afganistan kökenli göçlerin ciddi olarak tetiklemesine kadar Türkiye'de ciddi hoşnutsuzluklar vardı. Ama kuvvetli tepkiler, çatışmaya giden olaylar çok çok az yaşanmıştı. Afgan göçü ile birlikte yeni sorular gündeme geldi; nereye kadar diyor. Türkiye toplumu öylesine kendi içine gömülü ki yabancı düşmanlığı bakın öyle olmuyor. Öte taraftan neden bu kadar zor oluyor o koşulları da göz önünde bulundurmak lazım."
"Bütün göçlerde olan bir konu burada da işliyor. Daima yeni gelen gruplar, eski gruplarla ekonomik kaynaklar açısından rekabet içinde olurlar. Suriyelilerin ve göçmenlerin istihdam edildiği Türkiye'deki en vasıfsız işgücünün de istihdam edildiği alanlar. Bir de ücret sorunu var. Genellikle asgari ücretin üçte ikisine çalışmaya razı bir kitle var. Mesela konut kiraları. 1 evde 3 aile kalıyorlar, konut fiyatlarını yükseltiyorlar. Devletin ve belediyelerin sosyal kaynaklarının paylaşılması sorunu var. Kültür boyutu var. Gelenekler, görüntü, davranış, kıyafet çok farklı. Bu kesimler arasındaki empati çok zayıf. Ayrışma var. Suriyelilerin Türkiye'deki dağılımı eşit değil. Doğu'da Karadeniz'de çok zayıf. Adana, Mersin yüzde 20'yi bulan sayılar. En yoksul kesim aynı semtleri paylaşıyor. Kritik bir yoğunluk. Birden bire sizinle iletişim kuramayan, köprü kuramayan bir nüfus var. Bir de tabii şu var, boş bir endişe değil. Ne işte ne eğitimde olan gençler var. Nüfusun yüzde 47'si 18 yaş altında. Bu nüfus Türkiye'de büyüyor. İleride bu çocuklar suç örgütleri tarafından kullanılabilir. Kim girdi belli değil. Geleceğe dönük bir terör ve suç örgütleri korkusu artıyor."
"Bir ekonomi var Türkiye'de. Bu ekonomiyi de göçmen nüfusun ilişkisini konuşalım. Toplumla ilişkisini konuştuk. Bütünleşme bile demiyorum, oldukça zayıf. Genel görüntü ayrışmanın hakim olduğu bir toplumsal yapı. Fakat ekonomide durum farklı. Mesela tarım. 700 bin - 1 milyon arası Suriyeli tarımda işçi olarak çalışıyor. Zeytinden soğan patatese, fındıktan narenciyeye kadar bir aile emeği var. Çocuklar evet bazıları okula gitmiyor. Ama aynı zamanda 8-9 yaşındaki çocuklar tarım işçisi olarak çalışıyorlar. Zaten pazarlıklar da aile emeği üzerinden yapılıyor tarımda. Bu mevsimlik bir iş. Ve dolanıyorlar. Bazı tarım ürünlerini ucuza yiyorsak burada ucuz emeğin katkısı oluyor tabii. Suriye'deki oranlara baktım, devlet çalışanlarına zam yapmış Suriye hükümeti. 22 dolara çıkmış. Burada 2 bin liraya çalışan bir kişi Suriye'dekinin en az 10 katı alıyor. O yüzden razı. Ücretlerin bu kadar aşağıya çekilmesinden Türkiye'nin vasıfsız işgücü rahatsız olur. Suriyeliler üretime ne kadar katkıda bulunuyor, öte yandan aldıkları ne? Bizde eğitimli kesimlerin gözü tamamen dışarıda. Vasıflı işgücünde dışarıya gitme çabası var ve gidiyorlar da. Vasıflı işgücünü tutamayan Türkiye, daha vasıfsız bir işgücü alıyor."
"Türkiye bazı konularda, hastane gibi destekler sağlıyor. Ekonomide istihdam sağlıyor. 10 yıl kritiktir. 10 yıl geçti. 1 milyona yakın kişi Suriye'ye dair hiçbir şey bilmiyor, hatırlamıyor. Türkiye birçok kişi için doğup büyüdüğü yer olarak sayılıyor. Bir yandan da eğitimli ve girişimci bir Suriyeli kesim de çıkıyor. Bir de bu işin içinde sosyolojik olgular var. Önemli ölçüde, bu nüfusun burada çok da gidici olmadığını gösteriyor. Kendi arzularının da, toplumla ilişkilerinin de böyle olduğu görülüyor. Sorun son derece karmaşık."
"Stratejik güç olarak göçmenlerin kullanılmasından vazgeçilmesi lazım. Ekonomide bir yeri olduğunu söyledim. Ama ekonomi bunlar giderse çöker anlayışı doğru değil. Bu çok yönlü bir sorun. Bütününü ele almak gerek. Suriyeli göçmenleri de farklılaşmış olarak görmek lazım. Bu kesim başka. Bir de tamamen yardımlarla yaşayanlar var. Politikaların tüm bu farklılıkları görmesi lazım. Sosyal olgular dirençlidir. Kısa orta uzun dönem planları olması gerekiyor. CHP'nin de bu konuda yapması gereken, alternatif Suriye politikası. İnsani ve ahlaki boyutu ön planda olan bir alternatif göçmen politikası ortaya koymalı. Ben CHP'ye bu konuda inanıyorum. Ben kutuplaştırıcı olmayan tartışmanın çok aydınlatıcı olacağı kanısındayım."