T24 Haber Merkezi
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın kararıyla Türkiye'nin İstanbul Sözleşmesi'nden resmi olarak çekilmesine tepki gösterirken, "Çok açık ve net olarak ifade etmek istiyorum, AKP bu ülkede kadınların başına gelmiş en büyük felakettir" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, İstanbul Sözleşmesi üzerinden AKP ve MHP'yi eleştirirken, "Biz feshederiz onlar da kabullenir sananlar, yanıldılar. Kadınlar ne kabul ettiler ne biat ettiler. AKP-MHP erkek iktidarının inşa ettiği faşizme karşı kadınlar barikatları yıkarak 'dur' dedi. Yasaklarınız, fesihleriniz, engelleriniz değil kadınların direndiği meydanlar kazanacaktır" diye konuştu.
Buldan, yeni yargı paketini de eleştirirken, "Çocuk istismarında ve kadına yönelik suçlarda ceza için şart getiriyorlar. Yani, suçluyu cezalandırmamak için bin dereden su getirenler yasama eliyle faillere yol açmaya çalışıyorlar. Mevcut iktidarın reform adı altında yaptığı malumun ilanıdır. Gerçek bir reform olacaksa, bu AKP-MHP iktidarının gitmesiyle olur, bu da böyle olacaktır. Bütün kadınlara bunun sözünü veriyorum. Toplum ancak böyle nefes alır, refaha, huzura, hukuka kavuşur. Bu reformun mimarı da biz kadınlar olacağız" ifadelerini kullandı.
Anayasa Mahkemesi'nin hakkında hak ihlali kararı verdiği HDP'li Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun hâlâ tahliye edilmemesine de dikkat çeken Buldan, "Cezaevlerinde çıplak aramayı ortaya çıkartan, hakikati ortaya çıkardığı için hukuksuzca tutuklanan milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu için AYM ihlal kararı verdi. Mahkeme, günlerdir AYM kararını uygulamıyor. Milletvekilimizi tahliye etmiyor. Bu hukuksuzluğa son verilmelidir. Gergerlioğlu derhal tahliye edilmeli ve vekilliğe iadesi bir an önce sağlanmalıdır" çağrısı yaptı.
Buldan'ın açıklamasından satır başları şöyle:
"Özel olarak eğitilen İzmir tetikçisini hangi nefret siyasetini yetiştirdiğini gayet iyi tanıyoruz. Deniz'i katleden zihniyet, zulümle, baskıyla başaramadıklarını katliamla başarmaya çalışanlardır. Deniz'i katleden zihniyet, kadını, Kürt'ü hedef gösteren faşist zihniyettir. Baskıyla korkmadığımızı, zulümle pes etmediğimizi, vazgeçmediğimizi çok iyi bilirler. Bir kez daha haykırıyorum: İzmir katliamı hak mücadelemizi daha da pekiştirmiştir. Bizden aldığınız her bir canın hesabını yargı önünde mutlaka soracağız.
Toplumsal muhalefetini kırmak amacıyla her türlü baskı ve zor yönetimini kullanan erkek iktidar şunu gördü ki, kadınlar baskılar karşısında yılmamaktadır.
Kadınlar bugün itibariyle sadece cins mücadelesi yönetmiyor, erkek mafya düzenini gönderme mücadelesine gerçek bir öncülük de yapıyor. Kadınlar ne onların yalanlarına kanmakta, ne baskısıyla sinmektedir. Bizler de kadın mücadelesinin parçası ve temsilcisi olarak, kadın mücadelesiyle çok daha umutluyuz ve başarmaya çok daha yakınız.
(İstanbul Sözleşmesi) Biz fesih ederiz onlar da kabullenir sananlar yanıldılar. Kadınlar ne kabul ettiler ne biat ettiler. AKP-MHP erkek iktidarının inşa ettiği faşizme karşı kadınlar barikatları yıkarak dur dedi. Yasaklarınız, fesihleriniz, engelleriniz değil kadınların direndiği meydanlar kazanacaktır. İstanbul Sözleşmesi kadın haklarını geliştiren ve koruyan, kadınlara yönelik suçları önleyen bir metindir. Çocuk istismarını önleme ve etkin mücadeleyi gerektiren bir sözleşmedir. Kadınlar için gereklidir, vazgeçilmezdir. Fakat tek bir adam; erkek ittifakıyla, toplumun tüm kesimlerinden kadınların haklarını teminat altına alan sözleşmesi hedef aldı.
Danıştay, başvuruyu reddetti. Danıştay da bu ülkede erkek yargısının var olduğunu bu kararla beraber kanıtladı. Biz kadınlar, bu tek adamın dayatmalarına, tek imzayla haklarımızı gasp etmelerine boyun eğmeyeceğiz.
20 Mart'tan bu yana her alanda mücadeleyiz, olmaya devam edeceğiz. Bu iktidarı gönderir göndermez İstanbul Sözleşmesi'ni yeniden yürürlüğe koyacağız, etkin bir şekilde uygulanmasını sağlayacağız.
AKP Genel Başkanı şöyle bir şey söylüyor: 'Kadına yönelik şiddetle mücadelemiz bu sözleşmeyle başlamadığı gibi bu sözleşmeyle bitmeyecek.' Bu gerçek dışı sözleri biz kadınlara değil, sarayındaki yardakçılarına anlatsın. Belki kendisine inanan birilerini bulabilir. AKP-MHP iktidarı kadına yönelik şiddetle değil, kadınlarla mücadele halindedir.
Kendisinin iktidarda olduğu süre içinde 16 bine yakın kadın katledildi. Kadına yönelik şiddet, görülmemiş oranda yükselmiştir. Sadece adalet bakanlığı verilerine göre 145 bin 939 çocuk istismarı davası açılmıştır. 2 milyona yakın kadın hayatta kalmak için koruma talep etmiştir. Kadın işsizlik oranı resmi rakama göre yüzde 45'e ulaşmıştır. Kadınların bütün hakları AKP hükümeti tarafından tehdit edilmiş, saldırıya uğramıştır.
Bu mudur sizin kadına yönelik şiddetle mücadeleniz? Yargısından medyasına bütün kurumlarına kadar, kadını her türlü şiddete mahkum etmek için elinizden geleni yaptınız.
Meclis'te bizim ısrarımızla kadına yönelik şiddeti araştırma komisyonu kurulduğunu herkes biliyor. Bu komisyon bırakın kadınla yönelik şiddetle mücadelenin yöntemlerini tartışmayı, erkek şiddetini ve İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını meşrulaştırmak üzere çalıştırıldı.
Bu düzmece komisyondan çekildik. Çok açık ve net olarak ifade etmek istiyorum, AKP bu ülkede kadınların başına gelmiş en büyük felakettir.
AKP Genel Başkanı'nın kadına yönelik şiddet eylem planını da açıkladığını da biliyoruz. Biz bu eylem planı adı altında kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran ve örgütleyen kirli planın devreye sokulmak istediğini iyi biliyoruz. Biz sizin eylem planlarınızı, Boğaziçi'ne, belediyelerimize atanan kayyım zorbalığından biliriz. Binlerce kadının katledilmesinden, polis şiddetinden, çıplak aramalarınızdan biliriz. Şiddetin olduğu her yerde iktidarınız, iktidarınızın olduğu her yerde şiddetin olduğunu biliriz.
Kadınlara yaşattığınız yaşam tarzına karşı korkusuzca 'sana ne' diyen kadınlar vardır.
Sesini de, mücadelesini de birleştiren milyonlarca kadın var. Kadınlar bitti demeden bitmeyecek olan İstanbul Sözleşmemiz var. Darbeci, kayyımcı, kadın düşmanı erkek siyasetine karşı kadınların demokratik siyaseti var. Tekçiliğinize karşı eş başkanlık sistemimiz var. Kadınların ter temiz barış talepleri var.
Yeni yargı paketinde çocuk istismarında ve kadına yönelik suçlarda ceza için şart getiriyorlar. Yani, suçluyu cezalandırmamak için bin dereden su getirenler yasama eliyle faillere yol açmaya çalışıyorlar.
Mevcut iktidarın reform adı altında yaptığı malumun ilanıdır. Gerçek bir reform olacaksa, bu AKP-MHP iktidarının gitmesiyle olur, bu da böyle olacaktır. Bütün kadınlara bunun sözünü veriyorum. Toplum ancak böyle nefes alır, refaha, huzura, hukuka kavuşur. Bu reformun mimarı da biz kadınlar olacağız.
Ekonomik mesele başka bir konu.. Ağır bir ekonomik çöküş var; yoksulluğu işsizliği kadınlar olarak ağır bir şekilde yaşıyoruz. Halk artık yoksullukla değil açlıkla mücadele eder duruma gelmiştir. Kadınlar bu ekonomik buhrandan en çok etkilenen kesim olmuştur.
Erkek iktidar hane içi yoksulluğu kadınların sırtına yüklemiştir. Binlerce kadın yoksulluk ve işsizlikten kaynaklı olarak evlerini terk ederek başka illere tarım işçisi olarak göç etmektedir.
Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi dedikleri talan düzeni 3. yılındadır. Bu 3 yılın başında Türkiye'yi uçuracağız dediler, ekonomiyi çökerttiler, esnafı, emekçiyi çökerttiler. Hükümetin karnesi elbetteki sıfır. Yandaşın ekonomisini büyüttüler, yolsuzlukla, zam furyasıyla halkın ekonomisini çökerttiler. İşsizlik arttı, enflasyon arttı, yurttaşın borcu arttı. Bu sistem değişmeden çöküşün de sona ermeyeceğini iyi biliyoruz.
Halkın nerede geçim kaynağı varsa oraya gözlerini dikmiş durumdalar. Şimdiki hedef tütün üreticileri. Tütün satışına yetki belgesi zorunluluğu getirdiler, ÖTV, stopaj, KDV dahil üreticilere 70'lere varan vergi yükü getirdiler. Bu vicdansız iktidar vergi yüküyle tütün üreticilerinin emeğini gasp etmektedir. Tütün üreticisi bu kadar vergiyi nasıl ödeceyecek? Bu yasa sonucu üretici tütün ekemeyecek, dağ köylüleri göç etmek zorunda kalacak. Adıyaman'ın yüzde 70'i tütün üretiyor, yasak devam ederse onların yaşamı da duracak.
Tütün toplayıcılarının yüzde 80'i kadın emekçileridir. Kadın yoksulluğu, halkın yoksulluğu daha da artacaktır. Vicdansız iktidara soruyorum, halk ne yiyecek, ne içecek? Bu soruna derhal çözüm bulunmalıdır.
Tek adam kendi saltanatını muaf tutarak tasarruf tedbirleri açıkladı. Bir yıllık harcaması 2,8 milyar dolar olan saray ailesinin ferdi ise halka 'kemerleri sıkalım, porsiyonları küçültelim' telkinleri veriyor. Fakat halkın kemerinde ne sıkacak delik, ne tabağında küçültecek porsiyonu kalmamıştır. İnsanların çöplerden, pazar artıklarından karnını doyurmaya çalıştığı şu ülke ortamında bu açıklamalar utanmazlıktan başka bir şeyle açıklanamaz. Sarayın saltanatından hiçbir tasarruf yok. Her ay 3-5 maaş alanların huzur hakkından tasarruf yok. Yandaşların vergi affından hiçbir tasarruf yok. ÖSO ve çetelerine ödenen maaşlardan, savaşa aktarılan devasa bütçeden hiçbir tasarruf yok. Patronlara halkın cebinden peşkeş çekilen vergi affından tasarruf yok.
Ülke ekonomisini, halkın yediği lokmadan kısarak kurtaracaklar. Halka yükledikleri orantısız vergilerle kurtaracaklarını sanıyorlar.
Maaşlara zam yok, gelire zam yok ama elektriğe doğakgaza, elektriğe zam ile bir çorba kaynatacak imkanı insanlarda bırakmadılar. Enflasyon oranına yansımasın diye 1 Temmuzdan itibaren yapılan zamlar, doymak bilmeyenlerin halkın ekmeğine çökmesidir. Saray rejimi doymadığı için bugün bu ülkede ekonomik kriz var, yoksulluk, işsizlik var.
Güya Avrupa'da aşı ücretliymiş, yalanın biri bin euro! Aşı Avrupa'da ücretli olsaydı, iktidarınız o aşıyı burada en az 150 euroya yapardı. Aşının parasını zaten zamlarla, vergi artışlarıyla fazlasıyla halktan çıkartıyorlar. Aşıyı satamıyorlar ya, yalan satmaya çalışıyorlar. Bu yalanların hiçbir alıcısı artık yok.
Bir kadın partisi olan HDP'yi kapatmak, kadın gücünü siyasetten tasfiye etmek istiyorlar. Kobani kumpas davasını HDP'yi kapatmak için hukuki bir kılıf olarak açtıklarını da biliyoruz. İddianamede yer alan bütün suçlar, parti etkinliklerimiz ve çalışmalarımıza yönelik. Kobani davası ile kadın siyasetini yargılamaya çalıştıklarını biliyoruz. Bu dava sürecinde kadınlar, erkek zihniyetini ve erkek yargıyı yargılıyor, yargılamaya da devam edecek.
Kobani davası ile amaçladıkları demokratik siyaseti, kadın mücadelesini ve demokratik muhalefeti tasfiye etmek olduğunu biliyoruz. HDP eşitliği isteyen, çoğulculuğu esas alan, her kesimin hakkını savunan halklar partisidir. Emeğin, emekçinini partisidir. HDP ne kirli rant ilişkilerinde ne de mafya düzeninde yer almayacak kadar temiz değerlere sahiptir. Hukuksuzluğa karşı adaletin, savaşın her türlü yıkımına karşı barışın yanında saf tutandır. HDP, her dilin, her inancın, her kimliğin yaşamasına ve yaşatılmasına adanmış bir fikriyattır.
Biliyoruz, itiraz etmeyen, biat eden bir halk istiyorsunuz. Korkmuş, sinmiş bir toplum istiyorsunuz. Şiddete, ölüme, sömürülmeye razı kadınlar istiyorsunuz. Savaş rantınızı ölüm siyasetinizi alkışlayacak şakşakçılar istiyorsunuz. Beka deyince arkasına sakladığınız rant ve talanı görmeyen, savaşa aktardığınız milyar dolarları dile getirmeyen bir muhalefet istiyorsunuz. HDP'siz bir ülke istiyorsunuz, HDP'yi kapatarak kadın siyasetini, demokratik muhalefeti, barış ve çözüm imkanını betona gömmek istiyorsunuz. Bizler ne istediğiniz çok iyi biliyoruz, biz kadınlar diyoruz ki; tüm bunları ancak rüyanızda görürsünüz! Kadınlar olarak ne zulme eğecek boynumuz, ne de zalime minnetimiz var. Reislerin yönettiği bir suç mahallesine çevirdiğiniz karanlık ülke ortamında kadınlar hakikatin, cesaretin ve eşit yaşamın meşalesidir. Bu meşalenin ateşi, milyonlarca kadının inançlı mücadelesi ile yanıyor. Milyonlarca kadının kararlı bir yürüyüş ile taşıdığı bu ışık, karanlığınıza son verecek.
Cezaevlerinde çıplak aramayı ortaya çıkartan, hakikati ortaya çıkardığı için hukuksuzca tutuklanan milletvekilimiz Ömer Faruk Gergerlioğlu için AYM ihlal kararı verdi. Mahkeme, günlerdir AYM kararını uygulamıyor. Milletvekilimizi tahliye etmiyor. Bu hukuksuzluğa son verilmelidir. Gergerlioğlu derhal tahliye edilmeli ve vekilliğe iadesi bir an önce sağlanmalıdır.
Erkeklik düzenine son verecek güç, kadın gücüdür. Ülkeyi faşizmden kurtaracak güç, kadın gücüdür. Çete-mafya-siyaset-medya ortaklığındaki çeteler ittifakının karşısında duracak güç kadın ittifakıdır. Özgürlük bizim, eşitlik bizimdir. İstanbul Sözleşmesi bizim, eş başkanlık bizimdir. Halklarımız bizim, dilimiz bizim, kimliğimiz bizimdir. Bu topraklar, bu yurt bizimdir. Yoktur talancıya verecek selamımız, yedirecek ekmeğimiz. Kadınız biz, yaşamız, yaşamı var edeniz. Barışı, eşitliği, adaleti, sevgiyi sonuna kadar savunacak, bu topraklarda hakim kılacağız. Bu şiarla büyük mücadele edeceğiz, büyük kazanacağız."