T24 Haber Merkezi
İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun, "terörle iltisaklı" olduklarını ileri sürdüğü kişilerin adli sicil kayıtlarının temiz çıktığını söyledi. "Mevlüt Uysal döneminde işe alınanlar arasında bombalı saldırı gerçekleştirenler dahil beş terörist kaydı var" açıklamasını yapan İmamoğlu, Uysal dönemine ilişkin olarak soruşturma başlatılmadığının da altını çizdi.
İmamoğlu, İçişleri Bakanlığı tarafından yürütülen terör soruşturmasıyla ilgili olarak bugün bir kez daha basın toplantısı düzenledi. İmamoğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin buluşmasına gönderme yaparak, "İddia edildiği gibi Cumhurbaşkanı ve ortağı, pasta keserek İstanbul iradesiyle oynamaya karar vermişse bu hukuksuzluğa karşı gök kubbeyi başınıza yıkarız" dedi.
Soylu'nun, geçtiğimiz günlerde yaptığı basın toplantısında ismini verdiği İBB çalışanlarının adli sicil kayıtlarının temiz olduğunu belirten İmamoğlu, "Bir hata varsa bu ben miyim, yoksa gereğini yapmayan Sayın Bakan mı? Mesela Özer Doğaner... Arşiv araştırması temizse varsa terörle bağı varsa ben nasıl anlayacağım? Zihin mi okuyacağım? Belediye başkanlarının zihin okuma yetkisi yok" diye konuştu. İmamoğlu, "Bakan, Abdulmeram Sevgi diye bir isimden bahsetti. Yani vicdanım yanıyor. Kavruluyor. Aradık, taradık. Böyle bir isim yok" bilgisini de paylaştı.
İmamoğlu, belediyeye kayyum atanması durumunda İstanbul başta olmak üzere tüm Türkiye'yi gezeceğini söyledi. Kendisinin, "ılık su demokratı" olmadığını kaydeden İmamoğlu, "Ilık su demokratı değilim kavramı beni kendimi tariflemekle ilgili bir kavram, süreci görüyorum, şimdiden tedbir alıyorum ve kavgamı büyütüyorum tarifidir" dedi.
İmamoğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Bu ülkede asla olmaz denilen her şeyi ne yazık ki bu iktidar yaptı. Artık bizi ne şaşırtabilir diye konuşuyoruz. Meşhur kurbağa hikâyesi gibi. Özellikle son 10 yıl boyunca suyu yavaş yavaş kaynatıyorlar.
Menfaat vaadiyle kötülüğün kanatlarına hiçbir zaman sığınmayacağız. İstanbul’un iradesinin aksine gayri meşru, gayri ahlaki, antidemokratik müdahaleler bir takvim içerisinde üzerimize uygulanıyor. Kendileri de hukuksuzluktan mağdur edilmiş olmalarına rağmen hukuku, adaleti, millet iradesini ayaklar altına alan kaba bir zihniyet var karşımızda.
Yargılandığım davanın hâkimin sürülmesi ve bana ceza vermesi için tehdit edildiği iddiasına HSK’nın hâlâ sessiz kalışı… Siyasi yasak ve hapis cezası aldığım dava öncesi ceza alacağımı bilerek yapılan skandal siyasi buluşmalar. Biri cumhurbaşkanı da olan iki siyasi parti liderinin pasta yerken 16 milyon İstanbullunun iradesiyle ilgili tasarruf planları yapılması.
Devletin iki çok önemli bakanlığı olan Adalet ve İçişleri Bakanlığı koltuğunda oturanların skandal icraatları. Bunlar öyle sıradan, alışılacak olaylar değil. Az sonra tanık olacağınız yalan beyanlar buz dağının görünen yüzü olduğunu ifade edeyim.
Bu toplantıyı, inanın İçişleri Bakanı'nı utandırmak için de düzenlemedim, Bakan beyi ciddiye alma zamanı çoktan geçmiştir.
O kendini tüketmiş, son kullanma tarihini tamamlamıştır. Artık sayın bakanın ne şapkası ne de tavşanı vardır. Bir de sayın bakanın yarattığı kirlilikte gizlenen ve en az onun kadar karanlık olarak bir süreci yöneten bir bakan daha vardır. Adalet Bakanı Bekir Bozdağ. Sözlerimizin adresi ne İçişleri Bakanı ne de Adalet Bakanı’dır. Onlar buzdağının sadece görünen yüzüdür. Asıl kötülüğün bu buzdağının altında saklandığını hepimiz bilelim.
Haksız, hukuksuz soruşturmaların imal edildiği, hakimlerin, müfettişlerin bir çırpıda değiştirildiği, mahkeme kararının yüzümüze okunmadan ele alındığı bir merkez vardır, o merkez bellidir. Orası ruhsatsızdır, kaçak bir merkezdir. Orası merdivenaltı soruşturma üretim merkezidir.
İlk basın toplantımızda sizlere söyledim.. İçişleri Bakanı, asla adil değildir. Bu bakan, 26 Kasım tarihli açıklamasında neredeyse CHP’li belediyeler kadar AK Partili belediyelerde de soruşturma açtığını ifade etmiştir. AK Partili belediyelerde de personelle ilgili terör soruşturması açtın mı açmadın mı cevap ver. Yanıt veremedi. Son basın toplantısında buna değinmedi. Sayın Bakan, 'terörist sayısı' verdi ancak 8 ay boyunca bu kişileri, yetkisi olmasına rağmen işten çıkarmadı. Bakan Soylu, bu kişileri işten çıkarmayarak net bir şekilde görev suçu işlemiştir. Sayın Bakan, 'yetkim yok' dedi. 'Hele iştirak şirketleri özel şirket gibidir, işten çıkarma yetkisi kullanamayız' da dedi.
(İzmir'deki örneğe dair belgeyi yayınladıktan sonra) Yasaya göre işten çıkarma, İçişleri Bakanı onayıyla oluyor. Buradan sormak istiyorum, hani yetkiniz yoktu? Olmayan yetkinizi kullanıp nasıl oldu da 15 kişiyi, şirketinden olur vererek işten çıkarttınız? Bence bir toplantı daha yapmayıp neden 8 ay boyunca bu yetkiyi kullanmayıp görevini ihmal ettiğini açıklamalı.
Burada çok önemli, çok değerli bir ispat yapmış durumdayız. Bunu burada bırakmayacağız, hakkında suç duyurusunda bulunacağız.
Burada çok önemli, çok değerli bir ispat yapmış durumdayız. Bunu burada bırakmayacağız, hakkında suç duyurusunda bulunacağız. (AKP'li belediyelere gönderilen, "işten çıkarma" konulu belgeyi paylaştı) Bu belediyelerde çalışan personeller kamudan men edildiyse, bunun nedeniyle ilgili bilgilendirme açıklamasını derhal milletimize yapar mısınız? Bu AKP'li başkanlar için de bana uyguladığınız hukuku uyguladınız mı? AKP'li belediye başkanı arkadaşlarım, bunları açıkladığım için kusura bakmasınlar.
Hangi partiye gönül verdiyse versin, bütün hemşehrilerime yalan ifadelerini sunmayı bir borç biliyorum. Ne diyeyim açıkçası, 'atsan tolere edilirdi', 10 dakika sonra diyor ki, '120 kişiyi niye attın... ' Açıkçası bazen içimden geliyor dua ediyorum ama la havle vela kuvvete illa billahil aliyyil azim demekle yetiniyorum artık. Değerli basın mensupları bildiğiniz gibi AYM, 28 Kasım 2019 - 18 Nisan 2021 arasında bakanın yapmamışlar dediği arşiv ve güvenlik soruşturması yapılması yasaktı.
Buna rağmen bakan açıklamamızın ardından bazı kişilerin fotoğraf ve isimlerini yayımlayarak bunların terör örgütü kırsalında kente gelip belediyemizde işe girdiği iddia edecek kadar ileri gidiyor. Bakanın tüm Türkiye’ye ne yazık ki terörist gibi lanse ettiği isimlere bakalım.
Veysi Altıntaş, 19 Mart 2020'de işe alınmış adli sicil, 'kamu' seçeneği olarak alınmış. Kayıtları temiz. Nuri Çiçek, adli sicil, 'kamu' seçeneği olarak alınmış ve yine temiz. Mazlum Şimşek, adli sicil, 'kamu' seçeneği olarak alınmış ve yine temiz. İbrahim Doğan, ot biçiyor görevi... Adli sicil, 'kamu' seçeneği olarak alınmış, yine temiz. Bu arada babası da büyükşehir belediyesinde çalışıyor bu arkadaşımızın. O da 2012'de işe girmiş. Ömer Keleş, geçici mevsimlik işçi. Bu arkadaşımız da ot biçiyor. Adli sicili temiz, kaydı yok. Bakan Abdulmeram Sevgi diye bir isimden bahsetti. Yani vicdanım yanıyor. Kavruluyor. Aradık, taradık. Böyle bir isim yok. Özer Doğaner diye bir isim verdi, bunun da adli sicili temiz. Arşiv araştırması da temiz çıktı. Terör iltisaklısı dediği kişinin arşiv araştırması da temiz. Bu arada temiz adli sicil kaydı, milletimiz arşiv araştırması uzmanı oldu sayesinde.
Bir hata varsa bu ben miyim, yoksa gereğini yapmayan Sayın Bakan mı? Mesela Özer Doğaner... Arşiv araştırması temizse varsa terörle bağı varsa ben nasıl anlayacağım? Zihin mi okuyacağım? Belediye başkanlarının zihin okuma yetkisi yok.
T.A. isimli iştirak şirketi çalışanımızın Mart 2022'de arşiv araştırması geldi ve terör iltisaklısı olduğu belirtiliyordu. Bu kişiyi işten çıkardık mecburen. Yargılaması bitmeyen birine suçlu denilmesi mümkün değil ama bu iktidara göre yargılaması bitmese de suçlu. Terörist ilan ettikten sonra kamu görevlilerine karşı acımasız davranışlar var. Bu arkadaşımız ısrarla geldi, yalvararak, 'benim böyle bir şeyle ilgim yok' dedi. Valiliğe tekrar arşiv araştırması soruldu. Tam 8 ay sonra ikinci yanıt geldi. 'Herhangi bir suç örgütüyle ilişiği bulunmamaktadır' yazıyor. Biz adamı işten attık, 8 ay sonra 'pardon terörist değil' diyorsunuz. Peki işe geri aldık mı? Almadık. Kalkar bu bakan, azılı terörist ilan eder.
Muharrem Kılıç... Şehit kardeşi. Adli sicili temiz çıkmış, üstelik şehit yakını. Bu şehit yakını da terörist ilan edildi. Bakan yardımcısı olan aklı evvel de itfaiye erini terörist ilan etmeye çalıştı. Sahiden liyakatıyla görev alan birisi var mı?
Dünyanın başka bir yerinde böyle bir olay yaşansa sopayla kovarlar. 2014'de yakaladın, 2017'de ise sabıkası temiz raporu verdin. Şehit yakını kartı da verdin. Bu itfaiye erimiz çalışmaya devam edecek, bu yalanları atanlar gidecek.
Kusura bakmayın bu insanların açıkları bitmiyor. Sürekli 505 personelin işe girişinde sorun olduğunu vurguladı. Biz, Mevlüt Uysal ve Ali Yerlikaya döneminde işe alınan terör iltisaklılarını deşifre edince aniden sayı 484'e geriledi. Bu 21 kişiyi bize anlatacaksın, izah edeceksin. Bakan diyor ki, 'Mevlüt Uysal'ın işe aldığı 191, Yerlikaya'nın işe aldığı 51 kişiyi inceledik. Ancak İmamoğlu'nun işe aldığı kişiler kamuda görev almamalıydı' diyor. Arşiv araştırmasının serbest olduğu dönemde işe alanın 4 bin 116 kişiden bin 800'ü için güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması istenmemesini nereye koyacaksınız? Ben suçlu, Uysal ve Yerlikaya temiz...
Uysal döneminde işe alınan ve sabıka kayıtlarında, 'silahlı terör örgütü üyeliği' ve 'yöneticiliği' yazan iki kişi de işe girmiş. Ama bakarsanız ben suçluyum, Sayın Uysal temiz...
Ben, hiçbir zaman ılıksı demokratı olmayacağım. Her anını milletimle paylaşacağım. Türkiye, bu duruma net bir şekilde tanık olacak. Ne demiştim önceki toplantıda? Uysal dönemini özellikle araştıracağım dedim, araştırdım. Mevlüt Bey görevdeyken, İçişleri Bakanı yine Soylu'yken terör sorunu yok muydu?
28 Eylül 2017 - 31 Aralık 2018 döneminde 30 bin 798 kişiyi işe almış. 5 bin 608 kişiden sabıka kaydı dahi alınmamış. 5 bin 870 kişinin adli sicili kamu seçeneğinden değil, ‘özel' olarak alınmış. Bakan bey, hülle mi demiştin? İşe alınanlar arasında, bombalı saldırı dahil beş terörist kaydı var. 10 bin 858 kişi için arşiv araştırması istenmemiş, yasak olmadığı halde. Bunu ben yapsam neler olurdu varın siz düşünün.
Sayın Bakan, soruma net olarak yanıt ver. Bu ülkede terör, ben İBB Başkanı olduğum dönemde başlamadığını göre bu dönemlerde terör iltisaklı insanların sızmasına neden izin verdiniz? O dönemde İçişleri Bakanı olarak İBB’yi neden mercek altına almadınız? Arşiv araştırmaları gelmesine rağmen kılınıza neden kıpırdatmadınız? Alenen görevi ihmal suçunu nasıl işlersiniz?
Bir yıllık dönemi sadece inceledik, ortaya çıkan gerçekleri sizinle paylaştık. Buradan tekrar sesleneyim. Pandora’nın kutusunu açtım. Mevlüt Bey ve Sayın Yerlikaya, benim kusuruma bakmasın. Soruşturma tarihlerine sizi kattıkları için bu açıklamaları yapmak zorundayım.
Bir iltisak meselesidir almış gidiyor. Milleti sefil ettiniz, aileleri parçaladınız. Bazıları da imtiyazlı. Öyle makamlara geliyorlar hepimizi şaşırtıyorlar. Ama artık yüz binler diyemiyoruz, maalesef milyonlara, 'iltisaklı' diyorsunuz. Bunu kaldıramıyorum, bu çok büyük bir vicdansızlıktır. Bakın Hz. Peygamberimiz ne diyor? 'Kimse kendi suçundan başkasıyla suçlanamaz. Oğlu babasının, babası da oğlunun suçu üzerine suçlanamaz.' Peygamberimizin binlerce yıl önce belirttiği husus, evrensel hukukun en önemli unsuru. Ama siz Allah'ın elçisinin sözünü bile önemsemiyorsunuz. Senin yakının olunca görmezden geleceksin, ama yüz binlerce kişinin hayatını karartacaksın.
Gelelim FETÖ iltisaklısı olmasına rağmen ülkenin istihbarat ve güvenliğini emanet ettiğimiz beyefendiye.. Ne de olsa bazıları imtiyazlı ya, iltisak kılıcı onları kesmiyor, öyle anlıyoruz. Bakan Yardımcısı’nın kardeşinin terörden araması var, Sayın Özgür Özel başkanım bunu ortaya çıkarıyor. Bakan Yardımcısı, 'sen söyleyince baktım, hakkında ihbar var' diye tweet atıyor. Pes. Devletimizin güvenliğini emanet ettiğimiz kişilerin durumuna çok üzülüyoruz. Güvenlikten bihaber…
Tabii tek bir güvenlik makalesi okumadan İçişleri Bakanı oldum diyen bir insanın kuracağı ekip bu kadar olur. Bir de müfettişleri var bunların Arif Yıldırım. Bir belediye müfettişi geldiğinde nezaketen bir çay içerler. Bu zat öyle bir centilmenliğe sahip değil. Militan, AK Partili vekil adayı. Çok maharetlidir. Kendi partisinden olan belediye başkanlarını da gerekli olduğunda nasıl tehdit ettiğinin de bilen birisiyimdir. Tırnak içinde söylüyorum, suç karşısında dahi birileri imtiyazlı, bizler gibi sıradan vatandaşlarımız suçlu olabiliyor. Üstünlerin hukukunu tesis etmenize asla izin vermeyeceğiz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin 86 milyon vatandaşı adalet önünde göreceksiniz eşit olacak. Hukuk devletine hep birlikte geri döneceğiz.
Dün partimizin üst düzey yöneticileri, Adalet Bakanı'nı ziyaret edip HSK nezdinde girişimde bulunacaklarını söyledi. Benim ümidim yok açıkçası. Bu beceriksizlikler büyük bir kaos yarattı. Bu kaotik ortamı lütfen sonlandırın. Devletimizi basiretsiz yöneticilerin, hırstan gözü dönmüşlerin kararlarına teslim etmeyin. Sessiz kalan, bu kaosu sükunete erdirmek için çaba göstermeyen herkes bu vebalin sorumlusu olur.
Bunu yargıyı tehdit ediyor diye istismar edenler var. İyi niyetli bir uyarıdır. Bakanların hatalarını, öfkeyle alınmış kararları düzeltecek olan siz değerli yargı mensuplarıdır. Lütfen bu konuda hassas olun. Devletin dini adalettir. Değerli adalet dağıtıcıları kusura bakmayın da siz de doğruyu eğip bükecekseniz neden o koltuklarda oturuyorsunuz?
'Gök kubbeyi başınıza yıkarız' dedim. Yıkarız kardeşim, bundan hiç şüpheniz olmasın. Savcılık, aynı 'suçu' başkalarının da işlediğini kabul etmezse yıkarız. Yargıyla, siyasi baskılarla, bizi millete hizmet etme yolundan çevirmeye kalkarsanız gök kubbeyi başınıza yıkarız. İddia edildiği gibi Cumhurbaşkanı ve ortağı, pasta keserek İstanbul iradesiyle oynamaya karar vermişse bu hukuksuzluğa karşı gök kubbeyi başınıza yıkarız.
Değerli arkadaşlar, bu dediklerim hiç istemesek de gerçekleştirilirse söz veriyorum, hiçbir sıfata gerek olmadan, tüm Türkiye'yi başta İstanbul olmak üzere mahalle mahalle, cadde cadde anlatmaya söz veriyorum. Mersin'de, Adana'da, Diyarbakır'da her yerde anlatacağım. Ankara'da Mansur başkanımın birkaç kez Gökçek'in kepazeliklerine karşı başlattığı soruşturmaların akabinde onun hakkında soruşturma açmayı mı görev sayıyorsunuz? Haydi oradan. Bütün belediye başkanlarımızla omuz omuzayız. Eğer tarihi bir hatayla beni ve yöneticilerimizi suçlayıp İstanbullunun hakkına çökmeye kalkarsanız karşınızda milyonlarca insanın vicdanının gücünü göreceksiniz, 23 Haziran’da gördüğünüz gibi. Gök kubbeyi başınıza yıkmak, adalet arayışına çıkmış milyonlarca insanla meydanlarda buluşunca oluyor. 6 Mayıs'ta seçimi iptal ettiğinizde 13 bin oy farkının 800 bine çıkması, gök kubbeyi başınıza yıkmak oluyor. Kaybettiler, yine kaybedecekler.
Biz milletimizin ferasetine güveneceğiz, onlar vesayet odaklarına. Sonucu hepimiz biliyoruz, milletimiz kazanacak, vesayetçiler kaybedecek.
Gökkubenin başınıza nasıl büyük bir gürültüyle çökeceğini merak ediyorsanız az kaldı seçim gecesi gökkubenin başınıza nasıl yıkıldığını size net olarak bu değerli ittifak gösterecek. Milyonlarca oy farkı yediğinizde gökkubbenin nasıl yıkıldığını anlayacaksınız.
Soru - cevap Mevlüt Uysal döneminde hiçbir soruşturma ve teftiş başlatılmamıştır. Bu kadar açık ve net tespitler varken ama valilik ama bakanlık tarafından da hiçbir soruşturma ve ön inceleme süreci başlatılmamıştır. Bu tür uygulamalar bizim sıklıkla yaşadığımız uygulamalar, bu da onlardan birisi. 13 Ocak’ta kayyum atanacağı iddiası Türkiye Cumhuriyeti’nin kara lekesi demiştim, seçim iptal edildiğinde. Böyle bir hamle Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en kara lekelerinden bir tanesi olur. Ben burada şahsım adına yapacağım şeyleri ifade ettim. Hem parti CHP hem de ikili ittifakın adayı olarak seçildim, İYİ Parti olarak, başta bu iki siyasi partinin hamleleri. Türkiye’den bütün demokrasi bileşenleriyle çok güçlü hamleleri olduğunu görebiliyorum. Kaldı ki dün sayın genel başkanımız en üst perdeden mesajlarını verdi. Elbette benim de hem onlarla istişareli hem kişisel olarak insanımıza bu süreci anlatma sorumluluğum olur. Umarım ki böyle bir şey yaşanmaz. Büyük bir tepki olacaktır. Benim kulağımda bir tek tarih var o da önümüzdeki seçim. Genel başkanımızla her zaman istişare halindeyiz. Cuma günü çok güçlü bir açılış yapacağız İstanbul’da. Orada da yüz yüze değerlendireceğiz. Gayet güçlü bir biçimde bu sürece olan tepkisini dile getirmiştir. Bundan sonraki hem siyasi tarafında birlikte hareket edeceğimizi ifade ettim. Hem de kişisel anlamda da elbette daha güçlü biçimde hareket ederiz. Bu tasarlamak bile bana zul geliyor. Cumhurbaşkanı’nın dünkü açıklamasıBiz kimsenin iş akdine hukuksuz bir şekilde iptal ettiğimizi tekrar beyan edeyim. Bunun hesabını defalarca verdik. Düşünsenize bizim için devletin kurumlarının başındaki insanların yaptıkları kumpas ve zulümleri düşünün, biz öyle bir hukuksuzluk yapsaydık Allah bilir başımıza neler gelirdi. Yapmadığımız için bir hamle yapamıyorlar. Biz o dönemde açık ve şeffaf bir biçimde iki seçim arasında alelacele işe alınmışların iş akitlerini feshettik. Adil bir işe alım takvimlerinin olmadığını söylemiştik. Fatih Sultan tablosu gibi uydurma gerekçeyle soruşturmayı önümüzde gördük. Kaldı ki valiliğin yaptığı incelemede soruşturmaya gerek yoktur kararı çıkmış olmasına rağmen. Aynı militan müfettişe emanet edilmiş olduğunu görüyoruz. 33 dosyamız çok güçlü dosyalar, İçişleri Bakanlığı tarafından, 'sen soruşturmazsın' diyerek elimizden alındı, soruşturma tarihinde ilk kez olarak. Yargıdan bir karşılığı olmadıktan sonra sadece konuşmaktan ibaret kalıyor. Sürecin önünü kesen bir hükümet var. Çözümün vatandaşa erişmekte olduğunu iyi bilen bir siyasi fikre sahip insanlarız. Milletimize bunu anlatmayı demokrasi neferi olarak milletimize hizmet etmek olarak yapacağımı söylüyorum. "Keşke sitem edecek cesaretleri olsa da arasalar beni"İnşallah görevimizin başında kalırız. Keşke sitem edecek cesaretleri olsa da arasalar beni. İBB’ye namuslu bir bekçilik bile senede bu ülkeye senede 100 milyar lira kazandırır. İltisaklı gösterip işten çıkarın baskısını yaptığı bir ortamda bunları gelin alın diye bir tebliğ yapan Cumhurbaşkanı hem de diğer yetkililere teşekkür mektubunu yollarım ve gazetelere ilan olarak veririm. Keşke öyle bir şey yapsınlar. Böyle bir hukuksuzlukla yüzbinlerce insanın fişlendiği bir ülkede yönetici olmanın zorluğunu yaşıyorum. Bu yetki sürecini yürüten herkes sorumludur. Çare bulmayan herkes sorumludur, günü geldiğinde hukukun önünde mutlaka hesap verecektir. "Kavgamı büyütüyorum"Ilık su demokratı değilim kavramı beni kendimi tariflemekle ilgili bir kavram, süreci görüyorum, şimdiden tedbir alıyorum ve kavgamı büyütüyorum tarifidir. Bizim adımlarımız mutlaka genel başkanlarımızla, dengeli ve anlamlı bir biçimde yürüyor. Genel başkanımızın da bundan haberi var. Öyle dedikodular, öyle şahitleri olan konuşmalar dinledim ki hepsini kamuoyu önünde anlatamıyoruz, izah etmesi de güç. Keşke sırtımızı hukuka yaslayan vatandaşlar olabilsek.
|