T24 Haber Merkezi
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın Gençlik Kolları Kongresi'nde kendisine atıfla söylediği "Hayatın korkuyla geçti, korkaksın, bitkinsin" sözlerini hatırlatarak, "AK Parti Gençlik Kolları'ndaki bütün gençleri seviyorum, sevgi ve saygımı gönderiyorum. Erdoğan hiç kimseden korkmaz sanıyorsunuz ama Erdoğan benden korkuyor. Çünkü onun televizyon kanalında bile karşıma çıkmaya cesaret edemiyor. Çok iyi biliyor ki, onu madara edeceğim" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan CHP lideri Kılıçdaroğlu, ekonomide bir buhran olduğunu belirterek, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıkladığı Ekonomi reform paketini hatırlattı ve "2002'den bu yana 16'sı istihdamda teşvik olmak üzere 23 reform paketi açıkladılar. Açıklanan her paketten sonra işsizlik arttı, döviz tutunamadı, istihdam düştü. Ekonomik buhran ortaya çıktı. Türkiye'nin sorununu bunlar çözemezler. Bunların Türkiye'nin sorunlarını çözme kapasitesi yok, kontrolü kaybetmiş vaziyetteler. Eski kalkınma planlarından cümleleri kopyalamışlar, 'biz ekonomi böyle düzelteceğiz' diyorlar, öyle düzelmez ekonomi" dedi.
CHP lideri, "Vatandaş bize, 'Kılıçdaroğlu, sen neleri düşünüyorsun, Türkiye ekonomik buhrandan nasıl çıkar?' diye sorabilir; şimdi bunu anlatacağım" diyerek şu 13 maddeyi sıraladı:
CHP lideri Kılıçdaroğlu, Danıştay'ın 'Andımız'ın okunmaması konusunda verdiği karara ilişkin de konuşurken, "Ben Erdoğan'a 2013'te 'Andımız'ın hangi cümlesinden rahatsızsın, çık millete anlat' demiştim. Bunu söyledim 2013'te, cevap alamadım. Şimdi vatanını, milletini seven, AK Parti'ye oy veren bütün kardeşlerime ve Bahçeli'ye seslenmek istiyorum: Erdoğan, Andımız'ın hangi cümlesinden rahatsız, çıkıp milletin önünde açıklasın. Açıklayabilir mi? Açıklayamaz" dedi.
"Andımızı Cumhur İttifakı kaldırdı" diyen Kılıçdaroğlu, MHP lideri ve Cumhur İttifakı ortağı Bahçeli'ye de seslenerek, "Bizim gibi, Andımız'ın okunmasını istiyorsan, yapacağın basit bir şey var. Açarsın Erdoğan'a telefon, 'Bu ant okunmadan kusura bakma bir daha bir araya gelemeyiz, ben ülkemi, bayrağımı seviyorum, Andımız'ın okunmasını istiyorum' dersin. Yapar mı? Göreceğiz" diye konuştu.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından satır başları şöyle:
"Bütün çalışamaları bu memlekete aydınlığa çıkarmak için birlikte yapacağız. Birlik olmak, beraber olmak, sorunlara doğru teşhis koyup sağlıklı çözüm üretmek bizim görevimiz. Türkiye'nin çözülemeyecek hiçbir sorunu yoktur. Türkiye'ye huzuru, bereketi, birlikteliği getirmek mümkündür. Bunun tek yolu vardır: CHP'nin iktidar olması. Bütün baskılara rağmen yapacağız. Biz görüşü, kimliği, inancı, yaşam tarzı ne olursa olsun vatandaşlarımızı seviyoruz. Biz onların sorunlarına talibiz, devletin bütçesinden malı götürmeye değil. Biz vatandaşın sorunlarını çözmeye talibiz ve çözeceğiz.
Sağlık çalışanlarının bütün hakları teslim edilmedi, talepleri gözardı edildi. Bir kişinin hayatını kurtarmak için hayatını feda eden kişiye sağlık çalışanı denir. Biz onlara minnet borçluyuz, onların en büyük zevki tedavi ettikleri hastanın yürüyerek hastaneden çıkması... 387 çalışanımız pandemi döneminde hayatını kaybetti. Onlar içinde bulunduğumuz dönemin bir meslek hastalığı sayılmasını istediler ama iktidar bu görevi yerine getirmedi. Parlamento hazır buna ama iktidar tarafından kanun teklifi gelmediği için geçemiyor. Bizim bu konuda verdiğimiz mücadele sayımızın yetersizliği nedeniyle gerçekleşmedi. İlk seçimde iktidar olacağız Allah'ın izniyle, o zaman gerçekleştireceğiz.
Uşak, Manisa ve İzmir'deydim. Çiftçimizle, esnafımızla, vatandaşımızla birlikte olduk. Dertsiz bir kişi dahi görmedim, herkes burnundan soluyor. Onlardan karamsar olmamalarını istedim, beraber düzelteceğiz, birlikte olduğumuz zaman Türkiye bu sorunları aşar dedim.
Ege bölgesi yurt işletmecileriyle de bir araya geldik. Gördüğüm en büyük sıkıntı bunlarda. 2020 Mart'tan bu yana 1 lira kazanmış değiller. Öğrenci gelmiyor, çalışanlar var onlardan para alınıyor bir miktar KÇÖ diye, o da şimdi kesildi. 11 bin 500 kişi işsiz kalacak. Bu sadece Ege bölgesinde yurtlar için. 350 bin öğrenci kalıyor burada ama tek bir öğrenci bile yok. 13 Mart itibarıyla 435 yurdun kapatıldığını söylediler çünkü insanlar iflas ediyorlar. 'Öğrenci başına kira desteği verilirse belki bu sorunu kısmen de olsa aşabiliriz'. Bunu kamuya anlatmadınız mı, hükümet yetkilileri sizi dinlemedi mi diye sorduğumda, 'Gençlik ve Spor Bakanlığı'nın kapıları bize kapalı, sokakta kalmış yetimler gibi hissediyoruz' diyorlar.
Ben Uşak, Manisa ve İzmir'deyken bir kısım arkadaşım Van'daydı. En temel sorunları Kapıköy Sınır Kapısı açılmıyor, açılsın diyorlar. Pandemi dolayısıyla kapalıysa neden Habur, Kapıkule açık diyorlar. Bütün esnafı derinden etkilemiş. Vanlılar 'Hükümet Vanlıları cezalandırmak için bilinçli olarak mı kapatıyorlar' diye düşünüyorlar. Biz bununla uğraşacağız. Eğer açamazsak bilinçli olarak Vanlıları cezalandırma konusundaki düşüncede haklı olabilirsiniz. Yarın önünüze sandık gelecek, gidecek ve oy kullanacaksınız. O sınır kapısını açmayan iktidara ders vererek kullanacaksınız, ben de sizi alkışlayacağım.
Sertifikalı Tarım Danışmanları var, bunlar sertifika alıyorlar ve Türk çiftçisine hizmet edip danışmanlık yapıyoruz diyorlar. Talepleri var: Çiftçilerle yapılan sözleşmeyle bizimle yapılan sözleşme eşit olmalı diyor. Bakanlık bize 12 ay için 46 binlik destek veriyor. Buradan sigorta primi, vergi kesiliyor. Biz buradan maaş alıyoruz diyorlar. Asgari ücret açıklandığında bizim aldığımız aylık asgari ücretin altına düştü diyorlar. Özlük haklarından yoksunlar, 2520 lira aylık alıyorlar, asgari ücretin altında... Bunlar mühendis. Tarım Bakanlığı'nda çalışan bir mühendis 6680 lira alıyor, teknikeri 5530 lira alıyor bunlar 2520 liraya mahkum ediliyor. Bunlar kıdem tazminatı da alamıyorlar. Bu konuyu da parlamentoda araştırma önergesi vererek kamuoyu ve parlamentonun gündemine getirelim. Önerge görüşüldüğü zaman sertifikalı tarım danışmanlarına telefon edelim ve verdiğimiz önerge Meclis'te görüşülecek diyelim. Onlar da o gün Meclis TV'yi izlesinler.
Aramızda Bozkurt Belediye Başkanımız var, geçen günlerde gazetelere çıktı. Koltuğu, masası, sandelyesi haczedildi. Olay daha önceden kendisi belediye başkanı olmadan önce AK Partili bir kardeşimizin belediye başkanlığı yaptığı dönemde bir kaza oluyor, bir kişi kolunu kaybediyor. Davalar açıyor ve kazanıyor. 600 bin lira tazminata mahkum ediliyor. 600 bini birden ödeyemem, taksite başlayalım 100 bin lira peşin vereyim diyor. Sözleşme imzalanıyor. AK Partili avukat devreye giriyor, tamamını ödeyeceksin diyor, o zaman haciz uygulayacağız diyorlar. Bu belediye başkanımız, masayı sandalyeyi alırsınız ama duvardaki Atatürk posterini bizden alamazsınız diyorlar ve vermiyor. Gerçekten çok çalışkan bir hanımefendi. 6 şiddetinde deprem oldu, benzer bir ilçede 5,5 şiddetinde deprem oldu, orada bir AK Partili belediye başkanı var. AK Partili belediye başkanına bin 400 lira devlet desteği sağlanıyor. CHP'li belediye başkanına 500 lira destek sağlanıyor. Bozkurt ilçesinde yapılan depremden sonra Aydın Büyükşehir Belediye Başkanımızın desteğiyle konutlar yapıldı. Ve bu belediye başkanımıza haciz geliyor.
Danıştay bir karar verdi ortalık karıştı. Olay neydi? Andımız'dı. 2013'te Erdoğan bölücü terör örgütüyle masaya oturdu, onların şartı 'Andımızı kaldıracaksınız'dı. Milli eğitim Bakanlığı da yönetmeliği değiştirdi ve kaldırdı. Türk Eğitim Sen, Danıştay'a dava açıp yönetmeliğin iptalini istedi. Danıştay da yapılan değişikliği onaylamıyoruz dedi, dolayısıyla değişikliği iptal etti, Andımız'ın okunması gerekiyordu. Bunun üzerine bana soruldu ne diyorsun diye. Yaptığım açıklama, 'Türkiye ırk temeline dayalı bir devlet değildir, bir siyasi bilinç devletidir. Bu bizim parti programımızda yer alan bir cümledir. Eskiden beri okunuyor Andımız, oturdular çözüm sürecinde bunu kaldıracağız dediler. Erdoğan'ın Danıştay hakimlerini aşağılayarak, azarlayarak meydan okuması insanın ağrına gidiyor. Danıştay üyelerinin buna tepki göstermesi gerekiyor. Ama hakim çıkıp konuşamaz, kararlarıyla konuşur. Danıştay'ın kararı yerinde bir karardır, o karara uyulması, Andımız'ın okunması lazım.' Ama şunu söylüyorum: 'Danıştay Genel Kurulu'nda Erdoğan'ın istediği karar çıkacaktır, bunu bir kenara yazın' diyorum 2018'de. 2 yıl geçti, Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu bir karar aldı, 4 hakim tayin edildi. Andımızın okunması yasaklanmalıdır denildi ve karar verildi.
Andımız konusu, doğruluğu sevgiyi saygıyı, birlikteliği çocuklara anlatıyor. Ben Erdoğan'a 'Andımızın hangi cümlesinden rahatsızsın, çık millete anlat' demiştim kaldırıldığı zaman. Bunu söyledim 2013'te. Geldik 2021'e hala bu soruya cevap alamadım. Şimdi ben vatanını milletini seven, AK Parti'ye oy veren bütün kardeşlerime ve Bahçeli'ye seslenmek istiyorum. Erdoğan Andımızın hangi cümlesinden rahatsız, çıkıp milletin önünde açıklasın. Açıklayabilir mi? Açıklayamaz. Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu 2 yıl bekledi, Erdoğan'ın talimatıyla 4 hakim geldi ve Andımızı kaldırdı. Ben bunu 2018'de tahmin ettim. Kamuda uzun yıllar hocalık yapan Bahçeli'nin de tahmin etmesi lazım. Andımızı Cumhur İttifakı kaldırdı. Eğer Sayın Bahçeli, Erdoğan'ı değil Danıştay'ı muhatap alıyorsa, muhatap aldığı yer yanlıştır. Danıştay'a hakimi tayin eden Erdoğan, oradaki kumpası ayaralayan Erdoğan. Sen kalkmışsın Danıştay'ı suçluyorsun. Muhatap alacaksan Erdoğan'ı muhatap alacaksın. Andımız'ın okunmasını istiyorsan, bizim gibi, yapacağın basit bir şey var. Açarsın Erdoğan'a telefon, bu ant okunmadan kusura bakma bir daha bir araya gelemeyiz, ben ülkemi bayrağımı seviyorum, Andımız'ın okunmasını istiyorum' dersin. Yapar mı? Göreceğiz.
Ekonomide bir buhranın olduğunu hepimiz biliyoruz. 10 milyonu aşkın işsiz var. Pazar artıklarından beslenen binlerce kişi var. Siftah yapmayan esnafımız, ektiği ürünü satamayan çiftçimiz var. 2020'de bir buhranın içinde düştük. 18 Mayıs 2020'de, yani 2 yıl sonra, ekonomik buhrandan nasıl çıkarız diye 16 maddelik bir basın açıklaması yaptı, kimseyi suçlamadı. Herhangi bir yorum da yok, olay devam etti. 12 Mart 2021'de Erdoğan ekonomi reformları tanıtım toplantısı yaptı. Herkes bekliyor ekonomide hangi reformları yapacak ki biz ekonomik buhrandan çıkmış olalım. Dağ fare doğurdu, beklenen hiçbir şey olmadı. Yapamayacaklarını biliyordum. 2002'den bu yana 16'sı istihdamda teşvik olmak üzere 23 reform paketi açıkladılar. Açıklanan her paketten sonra işsizlik arttı, döviz tutunamadı, istihdam düştü. Ekonomik buhran ortaya çıktı. Türkiye'nin sorununu bunlar çözemezler. Bunların Türkiye'nin sorunlarını çözme kapasitesi yok, bunlar kontrolü kaybetmiş vaziyette. Eski kalkınma planlarından cümleleri kopyalamışlar, biz ekonomi böyle düzelteceğiz diyorlar, öyle düzelmez ekonomi. Ama vatandaş bize sorabilir, 'Kılıçdaroğlu, neleri düşünüyorsun, Türkiye ekonomik buhrandan nasıl çıkar' diye. Şimdi bunu anlatacağım:
1- İsrafa son vereceğiz
Biz iktidar olduğumuzda kamuda israfa derhal son vereceğiz ve bu konuyu halka taahhüt edeceğiz, hangi konularda israfa son vereceğimizi açıklayacağız.
Bazı bakanlıklar ve kamu kuruluşları kiralık binalarda oturuyorlar, bir sürü devlet binası da boş bekliyor. Yandaşlar kazansın diye mi kira ödüyorsun? Fakir fukaranın vergisini yandaşlara tahsis etmek için mi kira ödüyorsun? Bütün bakanlıklar ve kamu kuruluşları kendi binalarında oturacak.
Araba saltanatına son vereceğiz.
Herkesin altında 1 değil 3 değil. Fakir fukaranın açlıktan nefesi kokuyor, bunların altında lüks arabalar. Bitireceğiz onu.
Döviz garantili işler ivedilikle Türk Lirası'na çevrilecek.
Buna en fazla kamyon şoförleri memnun olacak, zorla kamyon şoförlerini pahalı yoldan gönderiyorlar, sonra da 'bu ürünler niye pahalı' diyorlar. Bunu kaldıracak Türk lirasına çevireceğiz.
Yolsuzlukların üzerine kararlılıkla gideceğiz.
Kamu ihalelerini canlı yayınlayacağız.
İsrafın ve yolsuzluğun kaynağı olan Kamu İhale Kanunu'nu değiştireceğiz, çağdaş ülkelerin standartlarını getireceğiz.
Vatandaşı iliğine kadar sömüren kamu özel işletmeleri var. Bunların tamamını kamulaştıracağız, maliyeti çıkaracağız, makul bir kar vereceğiz.
600 milletvekili ne yapıyor? 450 neyinize yetmiyor? Milletvekili sayısını da düşüreceğiz. El kaldırıp indiren adamlara dünyanın parasını fakir fukaranın sırtından mı ödeyeceğim?
Saraylardaki lükse son vereceğiz. Devleti yöneten adam ailesi ve kendisiyle topluma örnek olacak. 50 bin liralık çantayla gezersiniz devlete güven vermezsiniz.
2- Herkesin can ve mal güvenliğini sağlayacağız.
Demokrasi istiyorsak herkesin can ve mal güvenliği olacak. Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacağız. Bir partinin genel başkanı mahkemeye hakim tayin edemeyecek. Devleti yönetenler, mahkeme kararı olmadan kimseyi suçlu ilan edemeyecek. Sen hakim misin herkesi terörist ilan ediyorsun? Devleti yöneten adam devletin adabına bakacak.
Kişiler farklı düşündü diye kapıları kırılıp, yere yatırılıp gözaltına alınmayacak. 21. yüzyılın dünyasında bu mu olur ya? Kim olursa olsun AK Partili de MHP'li de HDP'li de CHP'li İyi Partili de kim olursa olsun saygı göstereceksiniz. Seçimle gelen seçimle gidecek.
Herkes Türkiye Cumhuriyeti devletindeki demokrasiyi görecek. Can ve mal güvenliğinin olduğu yere yabancı sermaye gelir. Şimdi yabancı sermaye vurgun için geliyor.
3- Devlet yönetiminde kesinlikle liyakat olacak.
İş, ehline verilecek. Bunu yapacağız, devletin üst düzey kadrolarına eş-dost, eski milletvekili- bakan atanmayacak. Rüşvet alanlardan büyükelçi olmaz. Hırsızdan büyükelçi mi olur? Sizde hiç mi onur, şeref yok. Sahte diplomayla banka yönetim kuruluna üye olunmaz. Bunları bitireceğiz, namus sözü!
4- Kuruluş kanunlarına göre bağımsız olan kurumlara müdahale edilmeyecek.
Sermaye Piyasası Kurumu, Merkez Bankası, BDDK için kanun bağımsız diyor. Ama müdahale ediliyor, bu kurumlara müdahale edilmeyecek. Erdoğan kendi reform paketini açıklarken 'fiyat istikrarını bir kenara bıraktık,' dedi. Komite kurulacak! Temel amacı fiyat istikrarını sağlamakla bir kurum var, Merkez Bankası. Merkez Bankası'nda para kalmadı! 128 milyar doların satışı hangi yöntemle, hangi tarihlerde yapıldı? Hangi kurdan, ne kadar döviz satıldı? Bu ticaretin alıcıları kimlerdir, satış işleminin altında kimlerin imzası var? Devlet soyuldu ya!
5-Devleti yönetenlerin iş borçlanmada işledikleri ilk günah bizim iktidarımız döneminde asla olmayacak.
Türkiye Cumhuriyeti devletinde kendi vatandaşınıza dolarla borçlanırsanız bunun adı iktisatta ilk günahtır. Devlete maliyeti yüzde 90. Esnafa, işsizin sırtına biniyor bu.
6- Ekonomik ve Sosyal Konsey'e işlem kazandıracağız.
Ecevit'in bu ülkeye getirdiği en önemli kurumlardan biridir, şimdi bunu kaldırıyorlar, anayasada isim olarak duruyor, çalıştırmıyorlar. Ekonomik Koordinasyon Kurulu kurulacak diyorlar. Var zaten bu, haberleri yok.
7- Bütçe disiplinini tam sağlayacağız.
Bütçe dışında fon ne demek? TVF dahil tamamını bütçenin içine koyacağız. Bir ayıptan Türkiye'yi kurtaracağız. Borçlar Genel Müdürlüğü'nü kapatacağız. İnsan utanır bu müdürlüğü kurmaya. Osmanlı'nın son dönemindeki Duyun-ı Umumiye gibi...
Devlet dediğiniz kurum kasasındaki parayı, alacağı geliri, borçlanmayı bilecek.
8-TBMM'de Kesin Hesap Komisyon'u kuracağız.
Yani geçen yılın hesaplarını muhalefet partisine vereceğiz. Komisyon parti ana muhalefette olacak. 5 kuruşun hesabını vermekten onur duyacağız. Gizli kapaklı işimiz olmayacak.
9-Ulusal Vergi Konseyi kuracağız ve vergide adaleti sağlayacağız.
Asgari ücret alan vergi mi öder ya? Bu ayıptan Türkiye'yi kurtaracağız. Asıl vergi ödemesi gerekenler faiz baronları. Dünyanın parasını götürüyorlar. Bu yılın Ocak ayında 624 milyon dolar dış borç faizi ödedik. AK Parti döneminde 18 yılda 183 milyar 968 milyon dolar dışarıya faiz ödendi. Yeni bir Türkiye inşa edersiniz... Bugün Türkiye bir günde 128 milyon 398 dolar faiz ödüyor.
10- Sayıştay'ın evrensel ölçülerde denetim yapmasını sağlayacağız.
Sayıştay'ın evrensel ölçülerde denetim yapması lazım. Sayıştay'ın mali raporu TBMM'ye gelmeden bütçenin görüşülmemesi lazım. Sayıştay, Türkiye'nin en büyük kurumlarını bünyesinde toplayan TVF'yi denetleyemiyor.
11-Kaynakların en verimli ve güzel kullanılmasını sağlamak amacıyla Stratejik Planlama Teşkilatı kuracağız.
12-Türkiye siyasetini kirlilikten arındıracağız.
İhale takipçisi milletvekili olmaz. Milletvekilinin temiz ve ahlaklı olması lazım. Bir merkezden talimat almaması lazım. Siyasi ahlak yasasını mutlaka ama mutlaka çıkaracağız. Siyaset ahlaklı insanların alanı olacak. Siyasetçi yalan söylemeyecek milletine. Doğru neyse onu ifade edecek.
Erdoğan, 12 Şubat 2021'de açıklama yapıyor. "Milli Eğitim Bakanlığı 2 milyonu aşkın tablet dağıttı" diyor. İnanacaksınız tabii, koskoca Cumhurbaşkanlığı makamında oturuyor, devletin bütün bilgileri ona geliyor. 2 milyondan fazla tablet dağıtılmışsa bunun doğru olması lazım. Bizim arkadaşımız Ömer Fethi Gürer, bir önerge vermiş. "Kaç tablet dağıttınız?" diye sormuş. 15 Ocak 2021'de cevabı gelmiş; "359 bin 120 tablet dağıttık." Arada 1 milyon 600 bin fark var. Devletin en tepesindeki adam kendi halkına yalan söyler mi?
13- İzlenen kavgacı ve İhvan politikasını tamamen değiştireceğiz, Yurtta barış dünyada barış eksenin oturacağız.
İhvancı dış politika mı olur ya? Kavga etmediğimiz kimse kalmadı. Esnaf, sanayici, kamyoncu, ihracatçı, ithalatçı zarar görüyor. Mısır'la niye kavga ettin? Mısır'ın içişlerine karışmak senin neyine? Onlar İhvan'ı terör örgütü ilan etmiş. Sen baş tacı ediyorsun. Şimdi yalvarıyorsun.
Devletler Saray'dan yönetilmez. Akılla, bilgiyle, irfanla yönetilir. Kinle, nefretle yönetilmez. Dış politika ülkelerin çıkarlarıyla inşa edilir. Dün söylediğini bugün geri alıyorsan sen devleti yönetemiyorsun demektir.
Biz bütün bunları değiştireceğiz. Ortak çıkarları adil bir şekilde bölüşeceğiz. Türkiye'nin milli gelirinde ciddi bir sıçrama yapacağız. İşsizlikle mücadele akılla olur.
Erdoğan Gençlik Kolları Kurultay'ına katılmış, tabii konusu 'Bay Kemal' ne olacak ki? 15 Temmuz'la ilgili, "Hayatın korkuyla geçti, korkaksın, bitkinsin" diyor. "Bu işler korkların işi değil, yürek ister, sandalda kürek değil" diyor. Ben, AK Parti Gençlik Kolları'ndaki bütün gençleri seviyorum, sevgi ve saygımı gönderiyorum. Erdoğan hiç kimseden korkmaz sanıyorsunuz ama Erdoğan benden korkuyor. Çünkü onun televizyon kanalında bile karşıma çıkmaya cesaret edemiyor. Çok iyi biliyor ki onu madara edeceğim.