Sosyal adalet ve toplumsal cinsiyet eşitliği konulu toplantıda konuşan Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından satır başları şöyle:
"Kadının siyasette güçlü olması demokrasinin önemli bir ilkesidir. 4 ilimizde kadın muhtar yok. Muhtarlarla ilgili güzel söyler ediyoruz, her siyasetçi söylüyor bunları ama yetmiyor. Biz muhtarlar için ne yapacağız diyerek bir hedef koymalıyız. Muhtarların da bu hedefi yakalaması için mücadele etmesi lazım. Muhtarlık konusunda hedef ortaya koyan tek parti biziz. Bunu övünmek için değil, hedefi ortaya koyduğumuzu ifade etmek için söylemek istiyorum. 'Muhtarlar demokrasinin temel taşıdır' diyoruz peki, niçin muhtarlar demokrasinin temel taşıdır? Anadolu'da bütün seçimlerden önce yapılan ilk seçim Taşköprü'de yapılmış olan muhtarlık seçimdir. Muhtarların belediye başkanlarından, milletvekillerinden daha köklü bir tarihi vardır.
"Muhtarlar için neden kanun yok?"
82 değişik kanunda 354 madde muhtarlarla ilgilidir. 82 değişik kanunu ne siz bilirsiniz ne de bir hukukçu... Muhtarlık kanunu diye bir kanun yok! Belediye başkanları için, milletvekilleri için özel kanunlar var. Muhtarlar için neden yok? Madem demokrasinin temel taşı neden muhtarlar kanunu yok? Benim gücüm şimdilik yetmiyor, önünüze kim gelirse ilk söyleceğiniz şey 'Neden benim kanunum yok?' olsun. Bütüncül bir kanun olmalı. Sizin bir temel kanununuz olmalı.
İkinci olarak, neden birleşik oy pusulanız yok sizin? Muhtarlık kanununda birleşik oy pusulası olmalı. Sadece sizin görev yetki ve sorumluluğunuzu belirleyen bağımsız bir yasanız olmalı bu da onun içinde yer almalı. Muhtar seçilir, yanında çalışanı yoktur. İzin bile doğru düzgün alamaz. Kapıyı kapattığında vatandaş sizinle bağlantı kuramaz. Size büro görevlisi tahsil edilmelidir. Yasayla büro görevlisi tahsis edilmek zorunda size, bağımsız olmalısınız. Keyfi bir atamayla gelmediniz. bakanlar atamayla geldi. onların arkasında halkın desteği var diyemez kimse. ama siz seçimle geldiniz. Arkanızda irade var. görevinizi yaparken size destek olacak bir büro görevlisine ihtiyaç var.
"Muhtarlar için bütçe olmalı"
Muhtarların neden bütçesi yok? Neden bunu istemiyorsunuz? Tabii bütçesi olması demek muhtarın bunu istediği gibi harcaması demek değildir. Muhtarlık kanunu bütçeyi de denetleyecektir, muhtar bütçesini gelirini ve giderini mahalleye duyurmak zorundadır. Saydamlık, şeffaflık diyoruz ya; kamu size bütçe tahsis ettiyse o bütçeyi kamunun yararına harcadığı sürece başımız üstünde yerimiz var.
"Sosyal yardımlar muhtarın talebi üzerine dağıtılmalı"
Sosyal yardımlar muhtarın talebi üzerine dağıtılmalı. Bir mahallede kim fakir bunu en iyi muhtar bilir. Muhtarın bilgisi haricinde yapılan yardım siyasidir. Buna hep birlikte karşı çıkacağız. Sağ elin verdiğini sol el görmeyecek. 'Komşusu açken tok yatan bizden değildir'; komşuyu muhtar, muhtarlığa ayrılan bütçesi ile tok tutacak!
Mahalleden sorumlu olan sizsiniz. Mahalle ile ilgili belediye meclislerinde karar alınacaksa muhtar davet edilmeli, söz ve oy hakkı olmalı. Mahalleli gelip sizi bulduğunda gittim hakkınızı savundum kabul edildi ya da reddedildi diyebileceksiniz.
Belediyeler, kamu kuruluşlarıyla ortak proje geliştirebilirler. Ama bu kanunda muhtarlar kamu kuruluşu sayılmıyor. Bunun değişmesi lazım. Mahallenizle ilgili bir projeyi muhtarın gerçekleştirmesine yasa engel. Muhtarlık kanunu ile buna 'dur' demeliyiz. Muhtar geliştirdiği projeyi belediyeyle hayata geçirebilmelidir!
Neden Türkiye muhtarlar birliği yok? Muhtarların sesini sizin seçtiğiniz bir başkan kürsüye çıkıp topluma aktarabilmeli. Ben değil. Bu dediklerim neden gerçekleşmesin? En yaygın örgün muhtarlık örgütü. Bütün köy ve mahallelerde varsınız. Güç birliği yaparsanız kazanırsınız. Güçlü olmak istiyorsanız bunları savunan idareye destek vereceksiniz, vermek zorundasınız. Muhtarlığı demokrasinin temel taşı olarak görüyoruz. Muhtarlık ne kadar güçlüyse demokrasi de o kadar güçlü olur. Muhtarlık kurumunun güçlendirilerek yasalaştırılması gerekiyor!
"Devlette liyakat kalmadı, planlama kalmadı"
Sosyal adaletten ve toplumsal cinsiyet ğinden bahsediyoruz. Sosyal adalet, sosyal devlet nedir? Sosyal devlet fakirin yanında olan devlet demektir. Sosyal devlet komşusu açken tok yatmayandır. Güçlülerin değil fakirin yanında olan devlettir. Sosyal devlet dememizin nedeni şu; toplumda huzuru sağlamanın yolu sosyal devletten geçer. Bir toplumda huzursuzluk, işsizlik varsa, bizim anladığımız sosyal devlet değildir bu.
Eskiden devlet planlama teşkilatımız vardı. Türkiye Cumhuriyeti'nin 1 yılını, 10 yılını, 100 yılını planlardı. Dünyaya bakardı. Nereye yatırım yapalım derdi. Bunu devlet bürokrasisi yapar. Devlette liyakatin olmasının nedeni budur. Devlette liyakat kalmadı, planlama kalmadı.
"673 liradan az geliri olan kişi sayısı 8 milyondan fazla"
21. yüzyılın Türkiye'sinde kişi başına aylık geliri 673 liranın altında olan kişi sayısı 8 milyondan fazla. Bununla nasıl geçinilir?
2 bin TL'nin altında emekli aylığı alanların sayısı 6 milyondan fazla. Emekli için ikramiye konusunda ısrar etmeseydik o bile olmayacaktı. Bu emekli nasıl geçinecek?
Bin TL'nin altında dul ve yetim aylığı alan 847 binden fazla kişi var. İlk 9 ayda elektrik borcunu ödeyemeyen 3 milyondan fazla. Kışın ortasında elektrik borcunu ödeyemeyen babanın halini düşünün. Aynı dönemde doğalgaz faturasını ödeyemeyen kişi sayısı 710 binden fazla .
İşsizlik 8 milyonu aştı. Bu tablo 21. yüzyıl Türkiyesi'nin hak ettiği bir tablo değil. Bunları vicdanınınız bir kenarına koyun.
Kocası asker olan, camı kırık olan bir kadının çocuğu Konya'da soğuktan öldü. Birileri beyler gibi yaşarken kocası askerde olan bir kadının çocuğu soğuktan donuyor. Ben bunları unutmadım.
Samanı dışarıdan getirtiyoruz, mercimeği yok ettik!
Bir ülke üretmeden büyümez, alın teri dökmeden büyümez! Alın teri dökecek, çalışacak, üreteceksiniz. Dışarıdan saman getiriyorsunuz. 2 Trakya büyüklüğünde alan ekilmiyor! Mercimeği yok ettik, dışarıdan getiriyoruz. Niçin? Bunu da vicdanınıza sormak zorundasınız. Size Türkiye'nin gerçekliğinden söz ediyorum.
İşsizlikten en çok çeken kadındır. Çocuğun eli ekmek tutarsa anne de mutludur. 'Her üniversite mezunu iş bulacak diye bir kural yok!' Hayır efendim! Herkesin alın teri dökme hakkı vardır. Güçlü bir sosyal devlet olsun diye bunun için diyoruz. Kaynağınızı yerinde ve insanın geleceği için kullanacaksınız.
"Kanal İstanbul'u hangi parayla yapacaksın, işsize iş buldun mu?"
'Kanal İstanbul yapacağız' diyorlar, hangi parayla yapacaksın aç çocuğun karnını doyurdun mu, işsize iş buldun mu, çiftçiye destek verdin mi? Birlikte mücadelenin, Türkiye sorunlarına birlikte çözüm üretmenin öneminin farkına varmalıyız. Sağ ile sol ile alakası yok bunun. İnsana hizmet ediyorsan en değerli siyasetçi sensin, insana değil birilerine hizmet ediyorsan bu olmaz.
"Öğrencinin yemeğinde tasarruf yapacağına Saray'ında tasarruf yap!"
İstanbul Üniversitesi'nde olaylar var son günlerde. Bu çocukların yemeklerini kesiyorlar. Bunlar bu memleketin çocukları. Tasarruf yapa yapa öğrencinin yemeğine mi sıra geldi. Tasarruf yapacaksan Saray'ında yap tasarrufunu!
"Londra'daki bir avuç tefeciye ödediğimiz faiz 163 milyardan fazla"
21. yüzyılın Türkiye'si Londra'daki bir avuç tefeciye teslim edildi. 2019'un 11. ayına kadar toplam 17 yılda Londra'daki bir avuç tefeciye ödediğimiz faiz 163 milyardan fazla. Tank palet fabrikasını 50 milyon bulamadığımız için Katar'a verdik diyorlar. Tefeciye gelince saniyede ödediğimiz para 585 dolar! O kadar borç aldık nereye gitti bu para? Bu ülkenin kadınları bunu sormak zorunda.
Adaleti vicdan terazisine vurmazsanız söz olarak kalır. Hakim kanuna ve vicdanına göre karar verir diyor. Bu ülkenin nasıl 82 milyonu Londra'daki bir avuç tefeciye çalışıyor? Biz bunları söyleriz ama duyurmazlar, sesimizi kısarlar. Siz bunu duyacaksınız. Sezgileriniz ve kadın olmanız önemli. Bu ülke sahipsiz değil diyeceğiz çözüm üreteceğiz.
Kul hakkı yemeyen bir siyasi anlayışa ihtiyaç var. Siyasetçi her kuruşun hesabını halka hesap vermek zorundadır. Neden çocuğumuz işsiz, bu paraya nereye gidiyor' diye soracaksınız!
İstanbul'un üzerine özel olarak titriyoruz. İstanbul'da da büyük dramlar yaşanıyor. Bir Suriyeli gerçeği var. Binlerce Suriyeli gerçeği var. Suriyeli gettoları oluşmuş vaziyette. Bu dış politikanın, Suriye politikasının kazananı kim? Türkiye buradan ne kazandı, ne elde etti? Orta Doğu bataklığına girmeyin diye ''vatan haini'' diyerek beni suçladılar.
Bu dış politikadan bizim kazancımız yoksa kimin kazancı oldu? Amerika ve Rusya oraya yerleşmedi mi? Taşeronluğunu bize yaptırdılar. Egemen güçlerin bir özelliği vardır. O ateşi kendileri tutmadılar, ateşi tutacak maşa buldular. Suriye'deki maşa da Türkiye'dir.
Türkiye bunları hak etmiyor. Orta Doğu ile tarihsel bağlarımız var. Hiç bir TC hükümeti Orta Doğu'ya bulaşmadı. Türkiye Orta Doğu'da hakem konumundaydı. Orada sorun çıkarsa Türkiye'nin kapısını çalarlardı. Türkiye taraf oldu, hakem konumunu kaybetti. Şimdi çocuklarımızı Libya'ya gönderiyorlar! Askerlerimizin Libya'da ne işi var!
"Rüşvet alan adam büyükelçi tayin ediliyor"
Devleti yönetenlerin kendi tarihlerini bilmesi lazım. Devlette liyakat nedir bilmeleri lazım. Türkiye'nin bayrağını Cumhurbaşkanı, vali, büyükelçi taşır. Ayakkabı-çikolata kutusunda rüşvet alan birini büyükelçi tayin ederseniz, Türkiye'ye nasıl bakarlar? Ben buna isyan ediyorum. Bizim sınırlarımız pergelle çizilmedi. Türkiye'nin sınırlarını kan dökerek aldık. Her karışında şehit kanı var. Türkiye nasıl bu noktaya geliyor, hepimizin düşünmesi lazım. Bu soruna hep birlikte eğilmeliyiz.
Kasım Süleymani öldürüldü, İran'ın önemli bir askeri, Orta Doğu'da etkin bir kişiydi. Orta Doğu'da yeni bir kanlı sayfa açılabilir. Benim istediğim Türkiye'nin, Orta Doğu politikasını 180 derece değiştirip barış eksenli bir çizgiye oturtmasıdır. Orta Doğu bir bataklıktır. Hiçbir hükümet Orta Doğu bataklığına girmemiş, hakem olmuştur. Bataklıktan tehlikeli sinyaller geliyor. Dünya diken üstünde. Bu konuda dikkatli ve tutarlı bir politikaya ihtiyaç var. ABD'nin de yaptığı yanlıştır. Bir ülkenin komutanını öldürmek diplomasiyi yok etmek, ülkeler arası bir çatışmaya zemin hazırlamaktır. Çatışma en son başvurulacak şeydir.
"Siyasete girecek kişi, halka hesap vermeyi onurlu görev olarak kabul etmek zorunda"
Siyasete girecek kişi temiz olmalıdır. Siyaset, kirliliği kabul etmez. Kirli olduğunuz andan itibaren başkaları sizin kirliliğinizi şantaj olarak kullanır. Güçlü, egemen bir ülkenin lideri kalkıp sizin ülkenizdeki siyasetçiye 'mal varlığını araştırırım, beni kızdırma' dediğinde 'sen kim oluyorsun, araştırmazsan namertsin, millete veremeyecek hesabım yok' derse alnında öpersin, tek laf etmiyorsa bunu vicdan terazisine koymalısın. Ahlaklı olmak, hesap vermek, temiz olmak, hesap vermeyi onurlu bir görev olarak kabul etmek, mal bildirimini açıkça millete duyurmak... O zaman bu ülke gerçek anlamda demokrasiyi, sosyal devleti yakalamış olur. İşte o zaman vatandaş ödediği vergilerin hesabını almış olur.
Ülkenin refahı için, işsizliği yoksulluğu önlemesi için iktidara vergi ödüyoruz. Her alanda vergi var. Yol yaptık diyorlar, kaça yaptın diyorum? O gizlidir diyorlar, neden gizli, neresi gizli? Benim ödediğim vergiyle ona garanti veriyorsan bunun neresi gizli? Malı götürmüşler, açıklamak istemiyorlar!"
Muhtarlar için başlangıçta söylediklerimi lütfen unutmayın. Bunların arkasında duracağım, kanun teklifimizi verdik. O kanun teklifimizi de size göndeririz, burası olmamış derseniz düzeltiriz. Biz her şeyi biz biliyoruz anlayışında değiliz, en iyisini birlikte yakalamalıyız."
İmamoğlu: 50 muhtardan 1'i kadın, bu eşitsizlik her alanda var
Toplantıda konuşan İmamoğlu ise kadınların her alanda eşitsizliğe maruz kaldığını belirterek şöyle konuştu:
"İstanbul'un sesini dinlemek istiyorsanız, 16 milyon İstanbullu'nun seçilmiş kişilerini dinlemek zorundasınız. Kadın muhtarların ağırlanması fikri çok değerli. Demokrasi, yerel demokrasi olmadan bir şehre huzurun gelmesi mümkün değil. Demokrasiyi bir nefes gibi görüyorum, özgürlüğün olmadığı bir ortamda yaşayamam.
Ülkemizde sadece 50 muhtardan 1'i kadın. Çok düşük bir oran. Her noktada bu eşitsizlik söz konusu. Bütünüyle bu alanlarda, kadına hak ettiği idari yetkiyi vermediğimiz takdirde dünyanın hiçbir ülkesiyle rekabet edemeyiz.
Kadınlar muhtarlarla iş birliği yapıp o sorunların çözüme kavuşmasına kadar takipçi olan, yerel demokrasinin güçlendiğini hissediyorum.
Belediye muhtarlık iş birliğini de üst seviyeye taşımamız lazım. Deneyimim bana yol gösteriyor. Daha işin başındayız. Daha güçlü hale getirmeye çalışıyoruz. Muhtarın ortaya koyduğu talebin çözüme kavuşturulup size bilgi vermesi, sizin de vatandaşa bilgi vermeniz şeklinde bir zincir hazırlıyoruz. Mekansal desteğimiz olacak. Muhtarlık yapmaktan keyif alacağınız bir hale getireceğiz. Hem ilçe belediyelerini teşvik edeceğiz hem de onların müdahale edemedikleri yerlere müdahale ederek kampanya başlayacağız.
Belediyenin bir çalışanını da muhtarlıkta görevlendirerek, muhtarlarımızın rahatlamasını sağlamıştık ilçemizde. İnşallah bu pozitif ayrımcığı muhtarlarımızı sağlamak istiyoruz. İBB'de de kadın temsili konusunda ciddi adımlar atıyoruz. İBB tarihinde ilk kez Genel Sekreter Yardımcısı'nı kadın atamışız. Bu beni çok üzdü. Kadın çalışana ihtiyaç var orada. Son 6 ayda çalışan ihtiyaçlarımızı temin ederken hiç olmadığı kadar yüzde 35'ler civarında kadın tercihinde bulunduk. Bu bir lütuf değil, eksikliği tamamlama çabası. Takdir edin diye demiyorum, takdiri eşitlik sağlandığında edilir. Ortak çalışma kültürünü geliştirip kurumsallaştıracağız. Kim gelirse gelsin aynı şeyi devam ettirmek zorunda olacağı bir biçime dönüştürmek istiyoruz.
Kendinizi bu şehrin çok değerli yöneticileri olduğunuzu hissederek görevlerinizi ortaya koyun. Vatandaşla en iç içe olan yöneticiler sizlersiniz. Bu talebimiz ciddidir, samimidir, kurumsallaşmanın gereğidir. Sizlerle birlikte çok güzel işler yapacağız. Her şeyin çok güzel olduğu bir İstanbul'u var edeceğiz."
Kaftancıoğlu: 2014 yerel seçiminde 674 kadın muhtar vardı, şimdi 1080
Dr. Canan Kaftancıoğlu da "Kadın ve yerel yönetimler perspektifinden konuşarak, sorunları kadın muhtarlardan dinleyerek çözümleri hayata geçirmeyi diliyoruz" sözleriyle başladığı konuşmasına şöyle devam etti:
"Demokrasinin tecelli ettiği ilk yer olan mahallelerde, sizlerin tecrübe tespit ve önerileri genel ve yerelde tespit yapan tüm siyasetçiler için yol gösterici olmalı. Mahallerinizde yaptığınız çalışmaları dikkatle takip ediyoruz. Sizlerin kısa ve uzun vadededeki çalışmalarınızı hayata geçirmeyi umuyoruz.
2014 yerel seçiminde muhtarların sadece 674'ü kadınken bugün 1080 kadın muhtar var. Bitlis, Muş, Sinop, Şanlıurfa dışında her ilimizde kadın muhtar var. Daha alınacak çok yolumuz var. En çok kadın muhtar İstanbul'da var. Kadıköy'de kadın muhtar sayımız erkeklerden daha fazla.
Bu toplantıyı değerli ve anlamlı kılacak olan en önemli unsur sizleri dinleyen, anlayan, somut çıktılar elde edecek bir anlayışın burada olmasıdır. Bu bağlamda Türkiye'de ve dünyada bu anlayışı temsil eden Genel Başkanımıza ve İstanbul'u bu anlayışla yöneten Ekrem Başkanımıza teşekkür ederiz."