CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, 15 Temmuz darbe girişiminin dördüncü yıl dönümü öncesinde gerçekleştirdiği partisinin grup toplantısında, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı sert sözlerle eleştirdi.
15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu tarafından hazırlanan raporun halen çıkmadığını hatırlatan Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'a, "Erdoğan FETÖ'nün bir numaralı siyasi ayağıdır. Bunu anlamamak için beyinsiz olmak lazım" dedi. Erdoğan'ın darbe girişimi sırasında bulunduğu Marmaris'e bilerek gittiğini ileri süren CHP lideri, "Ne olur ne olmaz diye Marmaris'e gittin" suçlaması yöneltti.
CHP lideri Kılıçdaroğlu'nun gündeminde Sakarya'daki havai fişek patlaması, Erdoğan'ın Ayasofya ile ilgili açıklamaları ve 15 Temmuz darbe girişiminin dördüncü yıl dönümü vardı.
Kılıçdaroğlu'nun açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:
"Bu sabah bir haber düştü. Adalet Ağaoğlu’nu yitirdik. Anılarıyla, günceleriyle, tiyatro oyunlarıyla edebiyat dünyasının önemli bir figürüydü. Bizim kültürümüzün dünyaya tanıtılması edebiyatçıların eliyle oluyor."
"Rize ve Artvin’deki sel felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah!tan rahmet diliyorum Irak’ın kuzeyinde bir askerimiz şehit oldu. Kendisine Allah’tan rahmet diliyorum. Buradan sürekli şehitler arasında ayrım yapmayın diyoruz."
"Toprağa, sonsuzluğa uğurluyoruz ama şehitler arasındaki ayrımcılığın kalkması lazım. Sakarya’da bir patlama oldu. 11 yılda 5 defa patlamanın olduğu fabrikada vatandaşlarımız hayatlarını kaybetti. Sonra enkaz başka bir yere kaldırılıyor. Orada da 3 askerimiz şehit oluyor. Asıl beni üzen nokta şudur. Bu ülkede cumhurbaşkanı koltuğunda oturan zat, ölen işçilerin ailelerini değil, fabrikanın sahibini telefonla aramasıdır.
Bu devletin temelinde acı ve gözyaşı vardır. Bu makama oturan her zat onların hakkını gözetmek zorundadır. Bu fabrikada iş sağlığı ve güvenliği uzmanı olarak çalışan bir arkadaşımız var. Bu kardeşimiz, benim dediklerim olmuyor diye 5 gün önce işten ayrılıyor. Ama kendisi hapiste. Biz hayatını kaybeden işçilerin hakkını ve hukukunu sonuna kadar koruyacağız. Varsın onlar lale devrinde yaşasınlar, saraylarda otursunlar. Bir emeğin değerini sarayda yaşayanlar biliyor mu? Onların yaptıklarının bedelini 83 milyon olarak biz ödüyoruz. Sakaryalılara sesleniyorum; bu memlekete kim nasıl hizmet ediyor görmeniz lazım ."
"Her kese koşulsuz yardım yapıyorlar. Tabii saray zevatının ezberi bozuldu. Daha çok bozulacak. Neler yapıyorsunuz diye sordum. Bazı örnekler vereyim. 60 dolardan asfalt alıyorlar. Aynı firmadan 25 liradan asfalt aldı Ankara Büyükşehir belediyesi. Yönetim değişiyor, ahlaklı bir yönetim geliyor aynı asfaltı 25 liradan alıyor. Sarayın bu aradaki parayı kim aldı, bu parayı kim götürdü diye sorması gerekmiyor mu? Onlar soramazlar ama biz soracağız. Yolsuzluk yapanlar yolsuzluğu soruşturamazlar!"
"Bir olay daha. Bir yasa çıkmıştı. Yüzde 40'ın üzerinde engelliler kamuya ait taşıtlara binerken ücret ödemiyorlar. Ağır engelliyse yanındaki kişinin de bir bedel ödememesi gerekiyor. Yüksek Hızlı Tren dedikleri tren, pandemi bitti, yolcu taşımalara yeniden başlandı, sen binemezsin diyorlar. Parasını ödeyeceğim diyorlar, hayır diyorlar. Bunu da bütün engelli kardeşlerim bilsinler. Bizim belediyelerimizde biniyorlar ama Devlet Demir Yolları'na binemiyorlar! Bunun neresinde ahlak var? Dünya kadar ellerinde engellilerin atanması gereken boş kadro var, 18 yıldır bu kadrolar doldurulmadı! Eğer parlamentodan bir yasa çıkmışsa o kadroların doldurulması gerekmiyor mu! Saraya göre engelli yok, çünkü öyle bir derdi yok. Engellilerin de uyanması lazım."
"Türkiye'yi ayrıştıran bir projenin teklifi konusunda milletvekili arkadaşlarım mükemmel çalıştılar. 5 gün 52 saat. Bütün arkadaşlar orada oldular. Her bir arkadaşımızın konuşması sıradan değildi, akademik düzey yüksek bir konuşma gibiydi. Ama iradelerini saraya kiralayanlar el kaldırıp indirdi. Bazılarının vicdanı da rahatsız oldu ama yaptılar.
"Ama beni şaşırtan bir şey var. Sayın Devlet Bahçeli. Partisi MHP Partinin sempatizanlarına bir şey demiyorum doğrudan Bahçeli'ye söylüyorum. AK Parti Grup Başkanvekili Turan, "Bu kanun geçtiğinde PKK/FETÖ baro kurarlarmış. Kursunlar arkadaş" açıklaması yapıyor. Peki nasıl oluyor da MHP böyle bir kanun teklifine 'Evet ' oyu veriyor? "
Çoklu baro projesiyle Türkiye Cumhuriyeti'nin birliğine ve bütünlüğüne dinamit konmuştur."
15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu, AK Partiye oy verenlere seslenmek isterim; bu komisyona iki kişinin gelmesini Erdoğan yasakladı. Bu iki kişi çok önemliydi. Birisi MİT müsteşarı ötekisi dönemin genel kurmay başkanı. İkisi de olayın ayrıntılarını biliyor. Erdoğan bu iki isme neden yasak koydu? Milletin seçtiği milletvekillerinin önüne atamayla gelmiş iki kişiyi çıkartmadı. Darbe girişiminin perde arkası aydınlanmasın diye. Ama biz olabildiğince araştırdık. Rapor çıktı. 4 yıldır rapor yayımlanmıyor. Niçin? Neyden korkuyor, neyden çekiniyorlar? Millet gerçekleri görmesin diye. "
"(Erdoğan'a) Bizzat kendisi FETÖ'nün bir numaralı ayağıdır. Bunları devletin kılcal damarlarına sen yerleştirdin. Yetmedi, bir de ayrıca kanun çıkardın. Toplu atamalar yaptın, Yargıtay'a yaptığın gibi. Yetmedi devletin kozmik odasını açtın. Siyasi ayağı sensin. Bunu anlamamak için beyinsiz olmak lazım. Erdoğan gider niye saklanır Marmaris'te? Yaverleri zaten FETÖ'cüymüş, biliyorlar. Sen neden Marmaris'te saklandın? Çünkü darbenin olacağını biliyorsun. Ne olur ne olmaz diye Marmaris'e gittin. Yaveri biliyor, fatura kime çıktı? Sözcü gazetesine. Vay efendim benim orada olduğumu niye yazdı. Yazar, o onun görevi. "
"Sadece son 2 yılda çalışırken işinden olan kişi sayısı 3 milyon 202 bin kişi. Ne diyorlardı? 2.5 milyon yeni istihdam yaratacağız. Sosyete damat ve sarayın firavunu! Ama sarayın keyfi yerinde. Dövizler gırla. Para, pul her şey var.
Aksaray'da üst geçite kendisini asan bir vatandaş, Ahmet Karakeçe: 'Koronavirüs öldürmedi beni. Ama çaresizlik, umutsuzluk öldürdü.' Çaresizliği yaratan kim? Sarayda çaresizlik yok ama vatandaşta var. Geçinemiyor vatandaş.
Utanmadan bir de kalkıp vatandaşa IBAN numarası verdiler. O paranın da ne olduğunu bilmiyoruz. Saray böyle olunca sarayın yansımaları aşağıya da yansıyor. Geçen sosyal medyada Şanlıurfa AKP Gençlik Kolları Başkanı'nın jakuzideki sefahatını gördük. 'Lan fakirler beni rahatsız etmeyin' diye. E sarayı örnek alıyor tabii."
2018 yılında olay AYM'ye götürülüyor. Kişi bakımından yetkisizlik kararı veriliyor iade ediliyor. 2016'da Danıştay'a dava açılıyor. Bu davaya Cumhurbaşkanlığı avukatları da dahil oluyor.
"'Ayasofya'nın yeniden camiye döndürülmesi bu kararlılığımızın sonucudur' diyor. Devlet yönetiminde iki yüzlülük, riyakarlık olmaz. Samimiyet esastır devlet yönetiminde. Hangi kararlılık? Bunun adı sahtekârlıktır. Ortada kahraman gibi geziyorsun. İlk gündeme geldiğinde dedik ki, bu bakanlar kurulu kararı, ikinci bir bakanlar kurulu ile değiştirilir. Olur. Bunun adı ikiyüzlülük değil de nedir? Samimi olacaksın kardeşim. Çıkıp kararnameyi değiştirirsin. Bu kadar basit. Orada başka, burada başka oynuyorsun. Erdoğan bu konuların hiçbirinde samimi değil. Tek düşündüğü koltuğudur ve o koltuk için feda edemeyeceği hiçbir şey yoktur."
"Mustafa Kemal Atatürk'e hakaret ediyor."
"Ayasofya üzerine yaptığı konuşmada Erdoğan bir şey daha söylüyor. Ayasofya'nın camiye dönüştürülmesi ile ilgili kararı eleştiriyor; 'En büyük haramı işlemiş ve günahı kazanmış olur. Bu vakfiyeyi kim değiştirirse Allah'ın peygamberlerin, tüm Müslümanların laneti ebediyen onların üzerinde olsun' ifadesini kullanıyor. Mazbut Vakıflar diye bir vakıf kurulumuz var. Bu vakıfların da mal varlıkları var ve bu vakıflar halen faal. Bu vakıfların mal varlığı ile de Vakıflar Bankası kuruldu. Peki vakıflar bankasının hisseleri nereye gitti? Hazine'ye gitti. Oradan da varlık fonuna gitti. Şimdi sormazlar mı, 'Huzurunuzda ifade ediyorum ki en büyük haramı işlemiş, bu vakfiyeyi, kim değiştirirse Allah'ın peygamberin, bütün Müslümanların ebediyen laneti onun üzerinde olsun' Bence hiçbir sakıncası yok olsun. koltuk için yapmayacağı hiçbir şey yok."