Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) unsurlarının Libya'ya gönderilmesini öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, TBMM Genel Kurulu'nun olağanüstü toplantısında görüşüldü. Tezkere saat 17.30 itibariyle oylandı. 509 milletvekilinin katıldığı elektronik yapılan oylama sonucunda tezkere 184 ret oyuna karşı 325 kabul oyuyla Meclis'ten geçti.
Görüşmeler, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel ile Meclis Başkanı Mustafa Şentop arasında yaşanan 'gündem güvecesi' tartışmasıyla başladı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, Meclis Başkanı Mustafa Şentop'un çağrısıyla Genel Kurul'un toplanmasının Anayasa'ya aykırı olduğunu ifade ederek, "Gündem güvencesini ortadan kaldırıldığı hali meşrulaştırmanızı kabul edemeyiz" diyerek tepkisini dile getirdi. Bunun üzerine Meclis Başkanı Şentop da Özel'e hukuki terimler üzerinden yanıt verdi. Tartışamda Özel'in, "Bir kişinin egemenliğinde olan o dediğinde toplanan ve korkarım günün birinde bahçesi de o sarayın içine açılan bir meclis kurma hayalinin ürünüdür. Buna izin vermeyiz. Bu girişimi tutanaklarla tarihe geçiriyoruz" sözleri dikkatleri çekti.
CHP, İyi Parti, HDP, Demokrat Parti, Demokratik Bölgeler Partisi ve Türkiye İşçi Partisi tezkereye 'Hayır'; AKP, MHP ve Saadet Partisi 'Evet' oyu kullanacağını açıklamıştı. Saadet Partisi'nin 'Evet' yönünde oy kullanacaklarını açıklamasının ardından Saadet Partili Cihangir İslam'ın 'hayır' oyu vereceğini açıklaması dikkatleri çekti. Saadet Partisi'nin diğer milletvekili Abdulkadir Karaduman da konuşmasının ardından "Buna ortak olmayacağız" diyerek 'hayır' yönünde oy kullanacağını işaret etti. Karaduman konuşmasında, “Libyada yapılacak yanlışların vebali mevcut iktidarın sırtında olacaktır. Biz bu vebale ortak olmayı kesinlikle düşünmüyoruz. Libya’ya asker gönderilmesini öngören Cumhurbaşkanlığı tezkeresini kabul etmediğimizi Saadet Partisi adına ifade etmek istiyorum. Ve bu vesile ile hepinizi 1 Mart ruhu ile selamlıyorum” dedi.
CHP'li Özel tarafından bugün yapılan çağrının Anayasa’ya aykırı olduğunu ifade etmesinin üzerine, AKP İstanbul Milletvekili Mehmet Doğan Kubat söz alarak, “Meclis toplantıda olmadığı günlerde çalışmalarına öteleme yapmaktadır. Ancak çalışmadığı günlerde doğacaklara bu toplantıda olmadığı dönemlerde Meclis’in önemli gördüğü hususu görüşmek üzere talepte bulunarak böyle bir olağanüstü toplantısını Anayasa ve iç tüzük sağlamıştır. Bu çağrı usul kurallarına uygun şekilde yapılmıştır. Olağanüstü çağrının karara bağlanmasının önünde hiçbir yasal sorun yoktur” ifadelerini kullandı.
Meclis Başkanı Mustafa Şentop da konuya ilişkin olarak, “Anayasa’nın 93. Maddesi tatilde ve ara vermede TBMM’nin toplantıya çağrılması yetkisini veriyor. Meclis tatilde değildi, sadece genel kurul toplanmama kararı almıştı. TBMM’yi değil genel kurulu ben toplantıya çağırdım. Aynı şeyi değil çünkü, bu 21 Aralık’ta alınan karardan sonra TBMM’de komisyonlarını sürdürmek için bir engel yoktu. Çünkü TBMM tatil veya ara vermeye girmemişti” açıklamasında bulundu.
Özgür Özel'in yanıtı ise şöyle oldu:
"Bizim anlatmaya çalıştığımız şu: Meclis bir karar vermiş. Oraya oturma yetkinizi nereden alıyorsunuz? Millet bize Meclis'e başkan seçme yetkisi verdi. Genel kurul sizi seçti. Genel kurul kararı askıya alınabilecek bir mecra değildir. Siz ara vermede Anayasa'nın verdiği bir hakkı kullanırken başka bir şey yapıyorsunuz. Toplumsal uzlaşı metni diyor ki ben size özel bir hak veriyorum diyor. Siz çalışmama kararı aldınız ama ben böyle düşünüyorum sözünü söyleme hakkınız yok. Savaş da olsa, Meclis toplantıya çalmaksızın bile Cumhurbaşkanına verilen yetkiler var. Ama burada yapılan iş kendi yetkili sınırlarınızı aşmaktır.
Gündem güvencesini ortadan kaldırıldığı hali meşrulaştırmanızı kabul edemeyiz. Siyasi partilerle teker teker görüşmeniz gerekirdi. Bu siyasi nezakete aykırıdır. Bugün bir uluslararası tezkere üzerinden gündem güvencesinin ortadan kaldıran birer halin tatbikini meşrulaştırırsanız yarın sizin değil belki de size karşı bir başkasının gündem güvencesini ortadan kaldırdığında ne yapacağınızı bilemezsiniz. O yüzden bu yanlışı tutanaklara geçiriyoruz. Anayasa’ya siyasi nezakete aykırıdır. Gündem güvencesinin ortadan kalktığı bir Meclis demokrasi parlamentosu değildir. Bir kişinin egemenliğinde olan o dediğinde toplanan ve korkarım günün birinde bahçesi de o sarayın içine açılan bir meclis kurma hayalinin ürünüdür. Buna izin vermeyiz. Bu girişimi tutanaklarla tarihe geçiriyoruz."
Ardından Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın genel kurul üyelerinden izin istediği tezkere metni okundu.
İlk sözü İyi Parti Milletvekili Aytun Çıray aldı. Çıray, "Bir oldu bittiyle karşı karşıyayız. Bu oldu bitti otoriter kuvvetler birliği rejimini kuran zihniyetin şahsi iktidar çıkarlarının kaçınılmaz neticelerinden biridir" ifadelerini kullandı.
Çıray, salondaki gürültüden dolayı milletvekillerine, "Şehit olmaya asker gönderiyoruz gürültüden durulmuyor, madem ciddisiniz işinizde neden dinlemiyorsunuz? Beyefendi en ön sırada telefonla konuşuyor bir saattir" diyerek tepki gösterdi.
Çıray konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Sayın Cumhurbaşkanı 'Davet edildiğimiz yere gideriz' dedi. Bu mantıkla davete ne gerek var? Kardeş Azerbeycan'ın topraklarının yüzde 20'si işgal altında hadi kalkın önce gidip orayı kurtaralım. Gerçekler ve çıkarlar vardır. Barış Pınarı Harekâtı'nı destekledik ne oldu? Bir tweet'le aslanlar gibi yürüyen Türk ordusunu durdurdunuz. Bu kadar önemli bir tezkere diyorsunuz ama burada bir bakan bile yok, ayıp. Şimdi soracak ahali Libya'da ne işimiz var diye? Yeni dertlere ihtiyaç var mı? Doğu Akdeniz'de bu kadar dert varken ordunun gücünü neden ikiye bölüyorsunuz? Masum şehit kanlarında boğulmayın"
AKP Grup Başkanvekili Naci Bostancı, Çıray'ı konuşması nedeniyle kınadıklarını belirtti. Bostancı'nın konuşmasının ardından yeniden kürsüye çıkan Çıray, "Tüm milletvekillerini dinleyerek ve oylayarak aldık. Biz demokratik karar aldık. Sıradan bir oturum değil burası. Evlatlarımızı şehit olması için fizan çöllerine gönderiyoruz" dedi.
MHP Manisa Erhan Akçay tezkereye ilişkin konuşmasında, "Türkiye Cumhuriyeti ve Libya Ulusal Mutabakat Hükûmeti arasında iki mutabakat muhtırası imzalanmıştır. Biri deniz yetki sınırlandırılması diğeri de askeri ve güvenlik muhtırası. Libya'ya verilen destek hukuki bir yükümlülük hem de millî hafızaya sadakattir" diye konuştu.
Akçay, "Görüşmekte olduğumuz bu tezkere Libya’nın istikrar, huzur ve güvenliğine destek veren Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de kazandığımız hareket alanının devamı bu tezkerenin güçlü iradeyle icrasına dayanmaktadır. Libya ile imzaladığımız anlaşmalar Yunanistan, Mısır, Kıbrıs Rum Yönetimi’ni paniğe sevk etmiştir. Bunlar yasa dışı örgüt elebaşı Hafter’i Türkiye’yi bölgeden sıkıştırmak için taşeron olarak görmektedir. Doğu Akdeniz dünya jeopolitiğinin önemli bir sahasıdır" görüşünü savundu.
Akçay, "Türkiye’nin AB süreci etkilenecektir. Tezkere kabul edilmediğinde neler olabileceği de düşünülmeli. Kazanımlarımız tehlikeye girebilecektir. Kuzey Afrika’nın en kritik ülkesi olan Libya’da Türkiye karşıtı cephe etkili olacak. Bu cephenin etkin olması Afrika’da diğer ülkelerde de böyle bir cephe olmasını etkileyecektir. Suriye ve Libya’da emperyal oyunun fark edilmemesi ve bu oyuna karşı hamle yapılmaması uyuyan milletler yok olur gerçeği ile karşı karşıya getirir" ifadesini kullandı.
HDP Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, "İktidarın sıraları tıka basa dolu, keşke bütçe görüşmelerine de böyle katılsaydı. Biz HDP olarak tezkereye 'hayır' diyoruz" diye konuştu.
Hatimoğulları, "Kendi barışçıl, adaletli siyaset anlayışımızın dış politikada da etkin olması için Meclis’te ve Meclis dışında da konuşacağız.Sizin sınırlarınız bu, ülkenin sınırlarının ötesinde sona erer. Halkın yaşamının sürdüğü yerlere asker göndermek istiyorsunuz. Bu iç müdahaledir, yayılmacılıktır. Doğal gaz rezervlerin egemen güçlerin iştahını kabartmakta. Deniz yetki alanında bu sınırlarında yapmalıdır. Türkiye gerilimi buradan yaratıp, bu gerilimden iç siyasette beslenmek istiyor. Libya iç savaşında taraf olarak Hafter’i destekleyenler Mısır, Yunanistan’ı karşısına almakta beis görmüyorlar. Libya ile sınırımız yok ama iktidar 'Libya sınırımızda tehdit' var dese, şaşırmayız." ifadesini kullandı.
Hatimoğulları konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye ihvancı Trablus hükûmetini hep destek verdi. Cumhurbaşkanı alelacele Tunus’a gidiyor. Orayı üs olarak kullanmak için gidiyor ama ‘Hayır’ yanıtını alıyor. Tunus sınırı olmasına rağmen taraf olmuyor. Demek ki Tunus’tan alınacak dersler varmış. Sahaya böyle paldır küldür inerseniz elinizde diplomasi kalmaz. Bu savaşın ekonomiye maliyetini daha önce çoğu kez söyledik. Bu rejim kesinlikle tıkanmıştır. Bayraktarları daha zengin etmek için Libya seferine çıkmıştır. Kan, gözyaşı ve göç var. Bu coğrafyada toprakların altında doğal gazdan, petrolden çok insan var. Bu coğrafyanın makus talihini değiştirebiliriz. ‘Hayır’ diyerek buna başlayabiliriz. Libya’da ölüm serüvenlerinin önüne bu Meclis ‘Hayır’ diyerek geçebiliriz"
CHP'li Ünal Çeviköz, "Bu yıl Meclisimizin açılışının yüzüncü yılını kutlayacağız. Genel Kurul’da karar alırken bu ruha uygun olmasını temenni ediyoruz. Dilerdim ki AK Parti’nin de muhalefetin görüşünü dinlemek için daha kalabalık dursalardı. Tarihi bir karar tasarısı için olağanüstü toplandık" dedi.
"İktidar 27 Kasım'da Libya ile iki mutabakat muhtırası imzaladı" diyen Çeviköz, "Erdoğan istenirse asker gönderebiliriz' diyor. Davet ettiriyor. Bakan'ın bu bilgilendirmeye ilişkin sorduk, ikinci muhtıra nedir diye sorduk. Biz bu mutabakat muhtırasına -deniz yetki alanı- desteklediğimizi belirttik. Güvenlik ve askeri muhtıra TBMM'ye sevk edildi. Orada da itirazlarımızı dile getirdik. Bu uyarılarımız da dikkate alınmadı. Özetle bugün önümüzde bulunan tezkere metni önceden planlanmış bir felaket çağrısıdır. Bir askeri harekâta kalkışıyorsunuz ama siyasi bir hedefiniz yok. Burada ulusal çıkarların ne olduğu belli olmadığı gibi gönderilecek askerlerin sayısı muğlak bırakılmıştır. Böyle bir tasarıyı kabul etmemiz mümkün değildir. Silahlı kuvvetlerimiz kimsenin özel güvenliği değildir" ifadesini kullandı.
Çeviköz şunları söyledi:
"Tezkere kendi içinde çelişkilidir. Bölge ülkeleri ile kapsamlı bir istişarede bulundunuz mu? 'Ben yaptım oldu' zihniyeti ile devlet yönetilemez. Türkiye bölgedeki başka ülkelerin savaşına dahil olmamalıdır. Sözde Libya ordusu ne demektir? Bu tezkere Anayasa'nın 92. maddesine aykırıdır. Libya kaynaklı insan kaçakçılığı öncelikle Avrupa ülkelerinin sorunudur. Libya'da ateşkes sağlanmak için asker göndermek en son yapılacak iştir. Tezkere metninde askeri müdahalede bulunabilmek için çok fazla gerekçe sıralanmıştır.
Türk askerinin Libya'ya gitmesi konusunda Libya'da da karşılık vardır. Libya halkının ihtiyacı olan insani yardım verilebilir. Bunun için tezkereye ihtiyaç yoktur. Her iki taraf ile görüşülmeliydi. Libya sadece iç savaşın olduğu değil aynı zamanda aşiretlerin varlığının olduğu bir ülkedir. İktidar vekâlet savaşına taraf olmak istemektedir. Mustafa Kemal, vekâlet savaşına karşı durmuştur. Arap milliyetçiliğinin yeniden nüksettiği Barış Pınarı Harekâtıyla ortaya çıkmıştır. Libya'da ne işimiz var dar bir bakış açısı değildir. BM'yi göreve davet edin. Olumsuz oy vereceğimizi bildiririz."
AKP Sivas Milletvekili İsmet Yılmaz Libya'da yaşanan gelişmelerin Türkiye ve bölge için tehdit oluşturduğunu söyledi. Libya Ulusal ordusunun saldırılarının durdurulamaması durumunda Türkiye'nin bölgedeki çıkarlarının tehdit altına gideceğini ifade etti.
İki ülke arasındaki tarihi ilişkiler dikkate alındığında Libya'da barışın sağlanmasının bölge için önemli olduğuna dikkat çekti. Yılmaz Libya'da yaşananlarla ilgili destek çağrısı olduğunda buna Türkiye'nin sessiz kalamayacağına vurgu yaptı.
Libya'da 2011 yılında güvenlik konusunda destek veren Türkiye'nin bugün de bu tezkereye evet demesi gerektiğini söyleyen Yılmaz gayrimeşru bir gücün Libya Hükümetinin hayatta kalma mücadelesine sessiz kalınamayacağını söyledi.
Yılmaz şöyle devam etti:
"İki devlet ve halk bugüne kadar ortak tarih bilinciyle hareket etmiştir. Bugün Libya'nın meşru hükümeti destek talep etmektedir. Türkiye bugün Libya'ya destek olmalıdır.
Libya'nın huzuru ve istikrarı bölgenin huzuru ve istikrarıdır. Libya sadece Türkiye'nin ulusal istikrarı değil bölgenin istikrarı için önemli bir yerdedir.
Düzensizliğin ve istikrarsızlığın devam ettiği Libya bugün Türkiye'nin mücadele ettiği DEAŞ gibi örgütler için de alan açacaktır.
Biz Türkiye olarak bugüne kadar mevcut sorunun bizzat Libyalılar tarafından yürütülecek bir süreçle sonuca ereceğine inandık.
Bir sayın milletvekili, Türkiye’nin vereceği desteğin BM Güvenlik Konseyi'nin kararlarına aykırı olduğunu etti. Bunun doğru olmadığı ifade etmek isterim. Çünkü Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ni Libya’yı temsil eden meşru hükmet olarak tanıyan 2259 sayılı BM Güvenlik Konseyi kararında üye devletlerin hepsine güvenlik ve asayişin temininde Ulusal Mutabakat Hükûmeti’ne yardımda bulunmaları ve bu çerçevede Ulusal Mutabakat Hükûmeti'nin yardım taleplerine yanıt vermelerini terörle mücadelesini desteklemelerini istemektedir. Hem güvenliğini güçlendir diyor hem de terörler mücadelesine destek ol diyor. Peki Güvenlik Konseyi’nin nedir oradaki kararı; silahların terör örgütlerin eline geçmesinin önlenmesine yöneliktir.
Bu tezkerenin adının geçmesi bile bölgede farklı bir hava estirmeye yetmiştir. Bugüne kadar Trablus’u ele geçirmeye çalışan gayrimesul güçlere destek verenler şimdi Libya’da siyasi bir çözümün olmazsa olmaz olduğunu ifade etmektedirler. Bu dahi tezkerenin olumlu neticesidir. Türkiye toprak bütünlüğünü sağlamış, istikrarlı ve güvenli, tüm Libya vatandaşlarını kucaklayan bir Libya’yı desteklemektedir. Türkiye’nin tarafı Libya halkının tamamıdır. Libya’da kapsayıcı siyasi bir çözüm söz konusu ülkeye istikrar getirecektir. Ülke olarak biz bölgemizde barış, Libya’da siyasi istikrar ve çözüm istiyoruz. Bu süreçte siyasi partilerimiz ortak bir irade ve hassasiyet göstermesi önemlidir. Bu tezkerenin Gazi Meclis'ten güçlü bir destekle geçmesi hem Libyalı kardeşlerimizin haklı mücadelesine verilecek bir katkı olacaktır hem de ülkemizin Akdeniz'deki çıkarlarının milletimiz tarafından sonuna kadar savunalacağını ifade edecektir. Bu düşüncelerle tezkereye destek olacağız, Yüce Meclis tarafından da bu tezkereye destek verileceğine inanıyorum.
Saadet Partili Abdulkadir Karaduman ise “Cuma namazını Şam’da kılacağız hamasetinin Suriye’yi getirdiği nokta ortadayken bundan ders çıkarılmalıdır. Bu sebeple kahraman olmak hayalleriyle atılacak hiçbir adımının bu coğrafyaya huzur getirmediği açıktır. Bütün bunların neticesinde Libya’da yapılacak yanlışların vebali iktidarın omuzlarında olacaktır. Biz bu vebale ortak olmayı kesinlikle düşünmüyoruz. Libya’ya asker gönderilmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini kabul etmediğimizi Saadet Partisi adına ifade etmek istiyorum. Ve bu vesileyle hepinizi 1 Mart ruhuyla selamlıyorum” diye konuştu.