KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, iktidarın kötü ekonomi yönetimi, baskıcı politikaları ve söylemelerine rağmen asker ve sivil bürokrasinin hala Erdoğan’dan vazgeçmediğini söyleyerek “Devletçi zihniyeti savunan iktidarın ortakları hala AKP’den veya Erdoğan’dan vazgeçmiş değil. Bir biçimde yargının ve güvenlik gücünü kullanarak siyasi alanı daraltmaya devam edeceklerdir. İktidar toplumun siyasi tercihlerini böyle bir yerden bükebileceği umuduna yaslanıyor” dedi.
Söz konusu stratejinin işe yarayacağını düşünmediğini söyleyen Ağırdır, Türkiye toplumunun her şeyi gördüğünü ve yaşananların farkında olduğunu ifade ederek bunun başarısız olabileceğini söyledi. Muhalefetin bir bütün olarak toplumun önüne yeni bir hikaye koyması gerektiğini söyleyen Ağırdır, Kılıçdaroğlu'nun MEB'e ziyareti sırasında kapıya kilit vurulduğunu hatırlatarak "Muhalefet kilitli kapı önünde durarak başarılı olmaz" ifadelerini kullandı.
KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, gündemdeki gelişmeleri 'Sayıların Dili'nde Murat Sabuncu’ya yorumladı.
İktidarın muhalefeti düşmanlaştırma politikası yürüttüğünü ve seçime doğru siyasetteki tartışmaların daha da sertleşeceğini öngördüğünü dile getiren Ağırdır, iktidarı toplumu ikna etme yeteneğini kaybettiğini belirtti.
İktidarın ‘dış güçler’ üzerinden kullandığı siyaset diline dikkat çeken Ağırdır, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin “Kemal Derviş’in yetiştirmeleri CHP’de köşe başlarını tutmuştur. Dün hedef Bülent Ecevit’ti bugün Recep Tayyip Erdoğan’dır” ifadelerini şöyle yorumladı:
“Devlet Beyin sadece bu sözü değil, Cumhurbaşkanı’nın da ‘sokağa çıkın bakalım 15 Temmuz’da olanları gördünüz’ minvalinde sözlerine baktığımızda iktidarın zihniyetinin her türlü muhalefeti düşmanlaştırma parantezine aldığı ve buradan meseleye baktığı görülüyor. Böyle bir iktidarın yönettiği seçim sürecinde herkesin özgür bir şekilde propaganda özgürlüğünü kullanarak nasıl bir seçim süreci yaşanacak. Hep seçim güvenliği konuşuluyor. Ya da sandık konulacak mı konulacak mı konuşuluyor. Ben sandık konulacak diyorum ama önemli olan sandığa gelecek oyun, seçmenlerin zihninde olan sürecin nasıl yönetileceğidir”
İktidarın Avrupa ve dünyadan kopuk politikalarla yönetmeye devam etmesi durumunda Türkiye’nin Avrupa’nın taşrası olacağını söyleyen Ağırdır, “Bu kendini kandırmaktır. Bugünün dünyasında kendini kandırma mümkün değildir. Kaldı ki küresel olarak da bütün bu dinamikler değişecek. Türkiye’de olan biteni dünyadan bağımsız veya tek başına bu iktidar üzerinden değerlendirmek de mümkün değil. Bütün dünyada aynı dinamikler çalışıyor. Artık insanlar, medeni bir hayatın ne olduğunu, hukuk denen şeyin ne olduğunu, refahın ne olduğunu biliyorlar” dedi.
Toplumun, iktidarın yapabileceklerini gördüğünü, muhalefetin atacağı adımlara baktığını ve muhalefetten beklentileri olduğunu söyleyen Ağırdır, toplumun beklentileri ve muhalefetin durumu üzerine şöyle konuştu:
“Yeniden 2022 öncesine göre daha panik halinde ve dertli bir toplum var karşımızda. Bu travmatik bir durum. Şubat ayında neyle karşılacağımızı bile bilmiyoruz.Bir ay sonrasına bile bu kadar belirsiz olan bir hayat bütün toplumu sarsıyor. Dolayısıyla toplum da iktidardan daha çok iktidardan olmayanlara bakıyor. Araştırmalarda hala AKP birinci parti. CHP’nin oyu 30’ları aştı diye bir araştırma da yok. O zaman bunu muhalefetin, sivil toplumun düşünmesi lazım. Muhalefetin birinci handikapı cumhurbaşkanlığı adayına kilitlenmiş olması”
Muhalefet liderlerinin ve partilerin ayrı ayrı söylemler ve politikalar ile toplumun sorunlarına çözüm önerileri yapmak yerine muhalefetin bir bütün olarak ortak bir strateji üretmesi ve toplumun önüne bununla çıkması gerektiğini belirten Ağırdır, “Adayın kim olacağı son günlerin meselesi. Bugünün meselesi başka. topluma farklı kimliklere dayanan partiler olarak biz bir arada hayatı kurmaya çalışmaya geldik demek başka, kimlikler yokmuş gibi davranıp Erdoğan gitsin diye kurulan bir siyaset başka bir şey” diye konuştu.
Muhalefetin gençlerin ve toplumun önüne yeni bir hikaye koyması gerektiğini söyleyen Ağırdır, henüz bunun görünmediğini söyledi. Erken seçim tartışmalarına da değinen Ağırdır, seçimlerin 2023 yılında yapılması durumunda Cumhuriyetin 100. yılı olması nedeniyle bunun muhalefete bir motivasyon sağlayacağını, iktidarın 2023'e mevcut politika ve söylemlerle gitmesi durumunda da 2023 seçimlerinin bir ‘medeniyet seçimi’ olabileceğini dile getirdi.