T24 Haber Merkezi
HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın Vanlı vatandaşın "Selahattin Demirtaş'ı istiyoruz" ifadesine karşılık "İnşallah" demediğine yönelik ABB'den yapılan açıklamaya tepki gösterdi. Buldan, "Kimse sizin inşallahınıza kalmadı, maşallah halkımızın da bizim de sizin önünüze geçecek gücümüz de sözümüz de var, bu bize yeter artar!" dedi ve Yavaş'ı "korkak siyaset" yapmakla suçladı.
Ne olmuştu? Yavaş'ın, Van'daki esnaf ziyareti sırasında bir vatandaşın kendisine "Bizi bu dertten kurtarın. Selahattin Demirtaş’ı da istiyoruz" demesi üzerine "İnşallah" dediği duyulmuştu. Daha sonra ABB Basın'dan yapılan açıklamada, "Sayın Başkan, yüzlerce insanın bulunduğu gürültülü ortamda yönetimsel şikâyetini dile getiren bir kişiye sıkça ‘inşallah’ sözüyle yanıt vermiştir. Özellikle ‘Selahattin Demirtaş'ı istiyoruz’ sözüne bu yanıtın verildiği şeklindeki manipülatif haberler gerçeği yansıtmamaktadır… Hal böyle iken özel demeç verilmiş gibi atılan başlıklar, kesilip biçilen videolar ve dev bir trol organizasyonu ile yapılan suni algılar, gerçeğin karşısında hapsolmaya mahkûmdur" denilmişti. |
Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Buldan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan'ın Suriye'ye yeni harekât mesajına tepki gösterirken, "Ekonomi yangın yeri, bunlar Suriye'de yeni bir savaş peşindeler... Enflasyon ve dolar fırlayınca 'hadi Suriye'ye saldıralım, belki paçayı kurtarırız' diyorlar. 'Demokratik yönetimin inşasını bozabilir miyiz, bölgeyi Kürtlerden arındırarak IŞİD'e koridor oluşturabilir miyiz' diye bir çaba içindeler. Rojava'dan size Ukrayna hikayesi çıkmaz!" dedi.
Buldan, muhalefete de seslenerek, "iktidarın savaş politikasına sessiz kalmama" çağrısı yaptı. Buldan, "İktidarın tuzağına düşmeyin, iktidarın belirlediği sınırların dışına çıkmaktan korkmayın, savaş politikalarına karşı çıkın. Olası bir savaşın yol açacağı tüm yıkımlardan en az iktidar kadar; bu savaşın karşısında durma basireti göstermezse muhalefet de sorumlu olur" diye konuştu.
Buldan'ın açıklaması şöyle:
"Bugün yaşananlar, varlık yokluk mücadelesindeki iktidarın alacakaranlık iklimidir. Karşımızdaki düzenin ayaklarını ve tek tek sıralamaya kalkarsak beşli çete bunların ekonomik rant ayağıdır. TÜRGEV'leri, para transferleri ve kamu arazisini yağmalama ayağıdır. TÜGVA'ları kadrolaşma ayağıdır. Yerli ve milli IŞİD projesi olan SADAT paramiliter ayaklarıdır. ÖSO ve IŞİD, Suriye'deki çete ayaklarıdır. Troll orduları ve tetikçi basınları, medya ayaklarıdır. Yargıdaki ak savcı ve hakimler; kumpas ayağını yürütmektedir. Güvenlik bürokrasisi siyasi kumpas operasyonlarının ayağı olarak rol oynuyor. Kayyımları ve mülki idarecileri yerel darbe ayağının yürütücüleridir. Tam organize işler... Bu yapının kendi bekası için sürekli yaydığı bir iklim var. Bu iklim yasaklardır, hukuksuzlardır, yargı kumpaslarıdır, tecrit ve işkencedir, savaş politikasıdır, basına sansürdür, istikrarsızlıktır. Bunlar AKP MHP ittifakının iktidarda kalmak için yürüttüğü son çırpınışlardır.
Görüyoruz, her gün bir konser, tiyatro, şenlik, festival, piknik, demokratik etkinlik hukuksuz biçimde engelleniyor. Sasız telinden, sanatçının sesinden korkuyorlar. İnsanların bir araya gelmesinden korkuyorlar. Bir araya gelişlerden, umudun büyümesinden korkuyorlar. Gerekçeleri hep aynı, kamu güvenliği... Asıl sakladıkları gerçek suç düzenlerinin güvensizliği!
Ne yaparsanız yapın bu topraklarda müziği de sanatı da susturamayacaksınız, halaylarımızı durduramayacaksınız. Bir araya gelişleri engelleyemeyeceksiniz. Yasak duvarlarınız değil, özgürlük meydanları kazanacak.
Sosyal medya sansürü yasakçı zihniyetin bir ayağı... Bu yasa Abdulhamit yasası ve yasaklarıdır. O da basına sansür uygulamıştı, piyesleri yasaklamıştı. Bu iktidar da aynı zihniyet. Ekonomik kriz, açlık, işsizlik, yolsuzluk haberlerini sansürlemeyi planlıyorlar ve bu yasayla hayata geçireceklerinin farkındalar. Gerçekleri halktan gizleyebileceklerini sanıyorlar. Adına da yalan haber yasası koyuyorlar. En büyük yalan bu ülkede sizsiniz, AKP hükümetidir. Her söylediğiniz yalandır, her izah ettiğiniz yalanlarla doludur. Sizden daha büyük dezenformasyon kaynağı olabilir mi? Amacınız yalan haberin önüne geçmekse kendi yalanlarınızı durdurun! Bir video, bir tweet, bir paylaşım iktidarınızı sallamaya, sizleri titretmeye devam edecek.
Kumpas davalarıyla da demokratik siyasetin halka nefes alma gücünü kırmak istediklerini biliyoruz. Kobani kumpas davası ortada. Mesele sadece HDP değil, demokrasiye kurulan kumpastır bu. Mahkeme 1 günlük savunma süresi verilmesi kararını aldı. Baktılar arkadaşlarımız kumpası çökertiyor... Kobani içlerine dert oldu, kumpasları onlara ders olacak! Hakikatler savunmasız kalmayacak, HDP susmadı, susmayacak! Kumpas davanızda HDP değil, hakikatler karşısında sizin komplolarınız yargılanacak, bu kumpaslar iktidarın sonu olacak.
Irak Federal Kürdistan Bölgesi'nin ardından şimdi de Kuzey ve Doğu Suriye'ye yönelik yeni bir savaş ve ilhak planı peşindeler. Seçim kampanyasını tanklarla yürütmeye hazırlık yapıldığını biliyoruz. Miting konuşmalarını da tankların üzerinden yaparlarsa kimse şaşırmasın. Ekonomi yangın yeri, bunlar Suriye'de yeni bir savaş peşindeler... Enflasyon ve dolar fırlayınca hadi Suriye'ye saldıralım, belki paçayı kurtarırız diyorlar. Demokratik yönetimin inşasını bozabilir miyiz, bölgeyi Kürtlerden arındırarak IŞİD'e koridor oluştrabilir miyiz diye bir çaba içindeler. Rojava'dan size Ukrayna hikayesi çıkmaz!
Kendilerine siyasal ve toplumsal destek yaratmak için mültecilerin geri gönderileceği propagandasını da yaymaya başladılar. Toplu göçler, tarihde hiçbir zaman askeri yöntemlerle çözülmemiştir. Askeri yöntemler, büyük göçlerin yaşanmasında temel etkendir. Olası Suriye savaşı daha fazla göçmen demektir.
Yurt dışında milyon dolarları istiflemeleri tam da bu savaş halini canlı tuttukları sürece denk geliyor. Beka ve sınır güvenliği söylemlerini ortaya attıklarını bilin ki yurt dışında balya balya para istifliyorlar. Tezkerelere kalkan ellerin de bu hakikatle yüzleşmesi gerekiyor. Sınır güvenliği dedikleri; TÜRGEV, TÜGVA, TURKEN ve SADAT düzenlerinin güvenliğidir. Herkesin, savaş politikasının karşısında ortak tutum alması gerekiyor. İktidarın savaş planlarının esas amacı, kendi siyasi ömürlerini uzatmak.
İktidarın Kürt düşmanlığı politikasının bedelini tüm Türkiye halkları ödüyor. Parlamentodaki muhalefete seslenmek istiyorum, savaş politikalarına sessizlik, onaylamak demektir. İktidarın tuzağına düşmeyin, iktidarın belirlediği sınırların dışına çıkmaktan korkmayın, savaş politikalarına karşı çıkın. Olası bir savaşın yol açacağı tüm yıkımlardan en az iktidar kadar; bu savaşın karşısında durma basireti göstermezse muhalefet de sorumlu olur. İçinden geçtiğimiz zaman, iktidarın savaş ve talan düzenine hep birlikte karşı çıkma zamanıdır. Kürt sorunu başta olmak üzere bu ülkenin temel sorunlarını çözümsüzlük sarmalına sürükleyen ve iktidarın varlık gerekçesi olan tecrit politikasına hep birlikte karşı çıkma zamanıdır. Hem bu topraklarda, hem de Suriye başta olmak üzere tüm komşu ülkelerde demokratik çözüm ve kalıcı barış politikalarına, halkların iradesine sahip çıkma zamanıdır. Zamanın ruhuna uymayanlar aşılmaya mahkumdur.
Her gün, her saat açlığa, yokluğa doğru sürüklenen bir Türkiye yarattı AKP iktidarı. İnsanlar açlıkla mücadele ederken, AKP Genel Başkanı, 'Birileri aç kaldık diyor, vicdansızlık yapma, aç kalan yok' diyerek aç olan milyonları ekren başından azarlıyor. Vaktinde de aynen şöyle demişti; meydanlar açız diye bağırıyorsa, insanlar kirasını, faturasını ödeyemiyorsa, pazardan artık topluyorsa ülkeyi bu hale hükumet getirmiştir. Nereden nereye... En büyük vicdansızlığı yapan sizsiniz, gelmiş geçmiş en büyük vicdansız iktidar olarak tarihe geçtiniz, zalimsizin, zulümde üstünüze yok! Açlık nasıl yok ya? Saraydan çıkıp sokağa indiniz mi? Çöpten, pazardan yiyecek toplayanları gördünüz mü? Market raflarındaki kelepçeli sütleri gördünüz mü hiç? Sizin bildiğiniz tek şey var, insanların eline vurduğunuz kelepçe... Günlük masrafı 20 milyon olan tok saraydan bakınca tabii ki sokağın gerçeklerini göremezsiniz. Evine bir gram et alamayan insanların halini bilemezsiniz. Ekmek için çalışmak zorunda kalan 80 yaşındaki insanların halini bilemezsiniz. Tok yatan açın halinden anlamaz sözü bugünler için söylenmiş.
Basına da yansıdı. AKP Genel Başkanı'nın kendisini halktan korumanın günlük maliyeti 1,3 milyon lira. 9 bin çalışanın asgari ücret maaşına karşılık geliyor aya vurunca. 9 bin işsiz kalması demektir yani... Açlığından en önemli sebeplerinden biri de bu.
Yurttaşı korumamanın bedeli 1,1 trilyon TL'nin üzerinde bireysel borçtur. Çitçiyi korumamanın bedeli 200 milyar TL'nin üzerinde borçtur. Öğrenciyi korumamanın bedeli 6 milyar TL borçtur. Açlığın, yoksulluğun tablosu ortadadır. Asgari ücrete yüzde 50 zam yapıldı, temel gıdaya, kiraya, akaryakıta her şeye yüzde 200 ila 350 oranında zam geldi. Açlık ve yoksulluk değil, doğrudan yokluk içinde yaşayan milyonlarca insan var.
4253 lira asgari ücret... 2 bin lira ev kirası, bin lira faturalar, ulaşım bin TL mutfak harcamaları bin TL... Asgari ücret nefes almak için harcandığında tükeniyor. Daha eğitim ve sağlık harcaması yok, çay içmedik, dışarıda yemek yemedik... Asgari ücretin adı yetersiz beslenme ve yokluk ücretidir. İnsan onuruna yaklaşır bir ücretidir. İnsan onuruna yaraşır bir ücret, yaşam isteyen işçiye ve emekçiye nankör diyen zihniyeti göndermenin zamanı geldi. Bu ülkeyi soyguncuların, zalimlerin insafına bırakmayacağız. Tüm bu anlattıklarım tabii ki iktidarın yarattığı karanlığın bir tablosu. Bir de aydınlık günlerin, umudunun tablosu vardır. Geleceği tayin edecek esas güç bu.
Kimse, iktidarın güçlü görünmek için yaptığı tehditlere, bunlar gitmez propagandasına kapılmasın. Asıl güç değişim isteyen milyonların iradesidir. Bizleriz. Direnişimizdir. İktidarın, halkla ve demokrasi güçlerinin örgütlü mücadelesi ile baş etme gücü yoktur. Ama bizim bu iktidar düzeni ile, faşizm ile baş etme gücümüz vardır. Kendimize güveniyoruz. HDP baskı ve engellemelere rağmen mücadelesini büyütmektedir. Kadınların mücadelesi günden güne yükselmekte, umudu da cesareti de artırmaktadır. Bu iktidarın kadınlardan büyük korkusu var. O kadar çok korkuyorlar ki, HDP'den, HDP'li kadınlardan özellikle... Batman'da bu sabah 11 kadın arkadaşımız hukuksuzca göz altına alındı. Şiddetle ve nefretle kınıyorum.
Gezi direnişinin yıl dönümündeyiz. Kaybettiğimiz tüm canları saygıyla anıyorum. Gezi tutukluluklarına selamlarımı gönderiyorum. 9 yıl önce Taksim'de başlayan dayanışma tüm ülkenin ortak dayanışmasına dönüştü. İktidarın korku ile sindirmeye çalıştığı umut, Gezi dayanışmasının ruhu ile daha fazla büyümektedir. 8 Mart, Nevruz, 1 Mayıs, ülkenin faşizme teslim edilmeyeceğinin sözü oldu. Büyük değişim için demokrasi ittifakını oluşturma zamanı... Bu büyük değişimde HDP olarak en öne yer alacağız. Yapmak için, değiştirmek için geleceğiz. Demokrasi ve barış umudunun kurutulmasına izin vermeyeceğiz. Türkiye halklarının ortak geleceği, NATO koridorlarındaki kirli pazarlıklarda değil. Savaş kararlarının alındığı, iktidar kurullarının toplantılarından değildir. Türkiye halklarının çıkarı ve ortak geleceği, HDP'nin yürüttüğü mücadele ve halklara sunduğu üçüncü yol siyasetidir, seçeneğidir.
İktidarın dış ve içeride yürüttüğü politika, ülkenin geleceğini daha da karartan kararlar alınıyor. Halkı, her gün azarlayan, taleplerini yok sayan iktidarın karşısında her gün halkı dinleyen, halk ile karar alan, yürüyen bir HDP var. HDP siyasetin güvenilecek sözüdür, çıkışın en güçlü yoludur. Kimse, başka adres ve kurtarıcı aramamalıdır. Direnerek, mücadele ederek, ağır bedeller ödeyerek yılmadan bugünlere gelen ve ayakta olan HDP'nin onurlu mücadelesi ile bu ülkenin geleceği kurtulacak. Herkesin yüzü ve yönü HDP'ye dönük olmalıdır.
Bu tarihi süreçte, savaşın, ölümün, açlığın siyasetine, hak iradesinin rehin siyasetine, bunun karşısında "inşallah" bile demekten imtina edenlerin korkak siyasetine karşı barışı, demokrasiyi, refahı hedefleyen HDP'nin onurlu siyasetinde hep birlikte buluşalım. Kimse sizin inşallahınıza kalmadı, maşallah bizim, halkımızın da bizim de sizin önünüze geçecek gücümüz de sözümüz de var, bu bize yeter artar!"