T24 Haber Merkezi
HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar, Altılı Masa'nın anayasa değişikliği önerisine ilişkin olarak, "İçinde olumlu pek çok madde var ancak toplamına baktığınızda bu önerinin gerçek ve demokrasi için eksik ve zayıf kaldığını görebilirsiniz. Bir tür tamirat programı ortaya koyuyor bu öneri. Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girdikten sonra yaşanan tahribatların bir kısmının onarılması... Hedef bu. Sürekli kriz ve çatışma üreten sistemin kendisine dönük bir dönüştürme, değişiklik iradesi var mı? O iradeyi göremiyoruz... Geçmişi, belli düzenlemelerle geleceğin vaadi olarak sunmak bir çıkış değildir" dedi.
Partisinin grup toplantısında konuşan Sancar, "Altılı Masa'ya, toplumsal muhalefete ve demokrasi güçlerine çağrımızdır; önerileri elbette tartışırız, olumluya olumlu deriz. Ama eksiği, yanlışı söylemekten de sakınmayız. Hakiki ortaklık, sahici dönüşüm iradesi ve gerçek bir müzakere ancak bu zeminde yürütülür" çağrısı yaptı.
Sancar, iktidarın Suriye'ye yönelik operasyonlarını ve kara harekâtı söylemlerini de değerlendirirken, "Bu operasyonların temelinde yatan anlayış; Kürt karşıtlığıdır, Kürt düşmanlığıdır" dedi.
"Amaç bir yandan Kürtlere ve kazanımlarına saldırmak; diğer yandan ülke içinde siyaseti ve seçim sürecini kendi lehlerine dizayn etmektir" diyen Sancar, "Taksim saldırısını da çeşitli karartmalarla bir bahaneye dönüştürdüler. Taksim'deki saldırıyla ilgili pek çok bilgi ve veri ortaya saçıldı. Bunların tamamı; Suriye'deki çeteler, hatta IŞİD ile bağlantıya işaret ederken, bunların üstü karartıldı" diye konuştu.
Konuşmasında muhalefeti sıkça eleştiren Sancar, "İktidarın bu gidişatını durdurmak için, iktidarı değiştirmek için bizler ne yapmak gerektiğini her gün söylüyoruz. Diğer muhalefet partileri ne yapıyorlar? Savaş politikalarının arkasına dizilerek iktidarın çizdiği oyun sahasından ayrılamıyor. Başlı başına büyük bir çıkmaz oluşturuyor bizim dışımızda kalan muhalefet için. O oyun sahasında kalarak, topluma, özgür, demokratik, aydınlık gelecek vaat edemezsiniz. Bizler bir demokratik Cumhuriyet hedefi koyduk önümüze" ifadelerini kullandı.
Sancar'ın açıklamasından satır başları şöyle:
"Tahir Elçi başta olmak üzere, karanlık cinayetleri aydınlatma, sorumlularıyla ve bunu yaratan sistemle hesaplaşarak ortak demokratik geleceği ve adalete güveni sağlayabiliriz. Elçi cinayetinin tüm aşamaları, yaşanan gelişmelerle birlikte Meclis araştırması açılmasını teklif ediyoruz, gelin komisyon kuralım.
(25 Kasım) Kadınların talebi belli. Özgür olmak istiyorlar, eşit olmak istiyorlar, şiddetsiz yaşam talep ediyorlar. Şiddete karşı seslerini yükseltiyorlar. İktidar, kadınların düzenlediği bütün yürüyüşleri engelliyor. Yüzlerce kadın gözaltına alınıyor, devlet şiddetine uğruyorlar... Şiddete karşı mücadele gününde aslında hedefin ne kadar haklı belirlendiği bir kez daha bu uygulamalarla ortaya çıkıyor. Bu devlet, erkek şiddetini besleyen, teşvik eden, meşrulaştıran bir zihniyetle yönetiliyor. İktidar, erkek şiddetini bir yönetim aracı olarak kullanıyor. O nedenle erkek şiddetine karşı çıkış, bu iktidarın bütün politikalarına karşı çıkma anlamına gelir.
Meydanlara Kürtçe dövizleri de almadılar, Şebnem Korur Fincancı'nın portresini de almadılar. Tahammülleri yok. Şebnem Hoca'nın hakikati haykıran sesinden, sözünden ödleri kopuyor, o nedenle rehin tutuluyor bugün. Cezaevinden gönderdiği mesajda Şebnem Hoca ne diyor; 'Biz kadınlar; evde, sokakta, iş yerinde, hücrede... Kadınlar için, özgürlüğümüz için hep birlikte mücadeleye devam edeceğiz.' İşte bunu haykırıyor Şebnem Hoca!
Kadınlar yeni bir toplum inşa edebiliriz diyorlar. Özgürlükçü, şiddetsiz, eşit bir toplum... Kadınların örgütlü gücü bunu başaracaktır. Kadınların başarma azmi ve kararlılığının en açık göstergelerinden biri, iktidarın kadın düşmanı politikalarını tırmandırmasıdır.
Bu sabah, kadınlara yönelik büyük bir gözaltı operasyonu başlattı iktidar. Çok sayıda kadın gözaltına alındı. Kadınların mücadelesini kırmaya çalışan bu operasyonlar derhal son bulmalı. Gözaltına alınanlar serbest bırakılmalı. Bu yöntemlerle kadın mücadelesini bastıramazsınız!
HDP ilkesel olarak, engellilere yönelik tüm hizmetlerin; kamusal, ücretsiz, ana dilinde, erişilebilir olmasını savunuyor. Bütçe ile ilgili komisyon görüşmelerinde çok sayıda önerge verdi arkadaşlarımız. Bütçeyi engelleliler için de çözüm bütçesi haline getiremeyi hedefledik. Engellilere yönelik yaklaşım; bu iktidarın siyasal ve toplumsal yaşama yönelik zihniyetinden farklı değil. Onlar tekçi bir yaşam kurmaya çalışıyorlar. Bunu hayatın bütün alanlarına yaymak için de ellerinden geleni yapıyorlar. Beden formlarında bile karşılığını bulan bir tekçi anlayışla karşı karşıyayız. Bütün renklerin, inançların, cinsiyetçilerin ve halkların, engelliler için farklılıkların korunması, haklarının tanınması, kamusal hizmetlerin eşit ve etkili bir şekilde sunulmasını talep ediyoruz.
Türkiye'nin önünde iki ana gündem var; biri yoksulluktur, sefalettir, açlıktır, işsizliktir, zulümdür, baskıdır... İktidarın gündemi ise halkın gerçek gündemini bastırmaya ve unutturmaya yönelik politikalardır. Bu politikaların başında da savaş planları gelmektedir. Sokağa ve iktidarın psikolojisine baktığımızda ortaya şöyle bir tablo çıkıyor; halk, geçim derdinde; AKP MHP iktidarı ise kendi iktidarlarının bekası için savaş peşinde. Savaş, tüm toplumu saran bir şiddet iklimini beraberinde getiriyor.
Öyle bir zihniyet ki, bütün canlıları ancak şiddetle kontrol altında tutabileceğini, bütün sorunları şiddetle bastırabileceğini düşünüyor. Bu zihniyet; hayvan haklarına saldırının da temelinde yatıyor. Konya'da bir barınakta hayvanlara karşı korkunç şiddet görüntülerini izlediniz. Sokakta insanlara şiddet; ağaca, doğaya şiddet, ve hayvanlara karşı acımasız bir şiddet... Bir şiddet toplumu yarattı bu iktidar. Bu kültür ve ortam iktidarın bir yönetme biçimi olarak uygulanıyor. İktidarla, toplumun keskin bir ayrım içinde olduğu süreci yaşıyoruz. Halkın sorunlarından kopup, ülke gerçekliğinden uzak bir iktidar var ve yeni maceralarla toplumu felaketlerin içine sürüklemekten kaçınmıyor. AKP - MHP ittifakı; talan, sömürü ve rant iktidarıdır. Kan, yalan ve savaş iktidarıdır. İktidarlarını gerilimle, savaşla ayakta tutan bir iktidar var karşımızda.
Biz savaş politikalarına karşı çıkıyoruz. Kürt sorununda güvenlikçi anlayışına ve savaş operasyonlarına karşı çıkıyoruz, bu açık. Kuzeydoğu Suriye'ye başlayan operasyonların iki hedefi var; stratejik hedef, Kürtleri statüsüz bırakmak, kazanımlarını yok etme üzerine kuruludur. Bu iktidar da kendisinden önce yerel iktidarların yaptığı gibi klasik devlet aklını sürdürüyor. Kürtler kazanım elde edince bunu beka sorunu olarak kabul ettirmeye çalışıyor. Bu operasyonların temelinde yatan anlayış; Kürt karşıtlığıdır, Kürt düşmanlığıdır.
Bu politikalar aynı zamanda seçime giderken siyaseti dizayn etme hamleleridir. Bu politikalar seçim sürecini kendi lehlerine düzenleme planlarının en önemli parçasıdır. Halkı ayrıştıracaklar, yoksulluğu, soygunu, sömürüyü, rantı gündemden düşerecekler; açlığı unutturacaklar diye bir hesapları var. Maalesef bunda tamamen başarısız olduklarını söylememiz de kolay değil. Savaş politikalarını gündeme getirdiklerinden ve hayata geçirdiklerinden itibaren, istedikleri sonuçların bir kısmını elde edebiliyorlar. Toplumu ayrıştırabiliyorlar, toplumsal muhalefetin içine ayrılık tohumlarını daha kolay ekebiliyorlar, siyasal muhalefeti de kendi arkalarına dizilmeye kolayca çekebiliyorlar. Bu yolla, hem toplumsal mücadeleleri bastırmayı, hem sömürüye, talana karşı seslerini kısmayı hedefliyorlar. Hem de toplumu bir kez daha milletçilik hamaseti ile kontrol altına alma gibi bir hesap yapıyorlar. Bunun farkında olmazsak, seçimler yaklaştıkça neler yaşayabileceğimiz sorusunu kendimize sormalıyız. Bu iktidardan kurtulmak istiyorsak, bu oyunların amacının ne olduğunu herkes kendisine yeniden sormalıdır.
Eğer, bu oyunları boşa çıkaramazsak, iktidarın kurduğu oyun sahası, bizim dışımızda kalan muhalefeti de içine çekmeye devam ederse; bu iktidar hedeflerine ulaşmakta zorlanmayacaktır. Biz korkmuyoruz, endişe ediyoruz... Yapılan oyunların boşa çıkarılması gerektiğini söylüyoruz. Bunu engellemenin yolu, iktidarın uyduruk gerekçelerinin arkasına dizilmek değildir, cesur ve samimi bir biçimde bu oyunları açığa çıkarmak ve bunlara karşı samimi, kararlı bir duruş sergilemektir.
Bugün, Kuzeydoğu Suriye'ye yönelik bir kara operasyonu gündemde. Çeşitli pazarlıklar yapılıyor, amaç bir yandan Kürtlere ve kazanımlarına saldırmak; diğer yandan ülke içinde siyaseti ve seçim sürecini kendi lehlerine dizayn etmektir. Kara operasyonu başlatırlarsa kiminle yapacaklar? Müttefikleri kim? ÖSO çeteleri... Ne için bu kirli oyunlar? İktidarlarını sürdürmek içindir... Taksim saldırısını da çeşitli karartmalarla bir bahaneye dönüştürdüler. Taksim'deki saldırıyla ilgili pek çok bilgi ve veri ortaya saçıldı. Bunların tamamı; Suriye'deki çeteler, hatta IŞİD ile bağlantıya işaret ederken, bunların üstü karartıldı. MHP'nin bir ilçe başkanı ile fail olarak gösterilen şahıs arasında telefon konuşmaları tespit edildi, bunlar gündemden düşürüldü. Ortada karanlık bir senaryo var. Bu karanlık senaryoyu, bugünü esir alma, geleceği zapt etme amaçlı bir operasyondur. Buna karşı açık ve net söz söylemeden, bu karanlığı aydınlatma konusunda cesur bir tutum takılmadan, bu iktidara karşı diğer alanlarda yürütülecek mücadele de inandırıcı olmayacaktır.
Bu iktidar ortakları, kendilerinin gelecekte biriktirdikleri suç dosyaları ile gelecekte demokratik adil bir düzende hesap vermekten korkuyorlar. O nedenle iktidara tutunuyorlar. Bu seçim, iktidar için aynı zamanda kurmakta oldukları rejimi yerleştirme dönemecidir. Bu rejim nedir? Bu rejim, merkezinde tek adamın olduğu, totaliter unsurlarla bezenmiş, milliyetçi, devletçi, İslamcı bir rejimdir... Bu yüzden bu seçimi son önemli viraj olarak görüyorlar...
Buna karşı ne yapmak lazım? İktidarın bu gidişatını durdurmak için, iktidarı değiştirmek için bizler ne yapmak gerektiğini her gün söylüyoruz. Diğer muhalefet partileri ne yapıyorlar? Savaş politikalarının arkasına dizilerek iktidarın çizdiği oyun sahasından ayrılamıyor. Başlı başına büyük bir çıkmaz oluşturuyor bizim dışımızda kalan muhalefet için. O oyun sahasında kalarak, topluma, özgür, demokratik, aydınlık gelecek vaat edemezsiniz. Bizler bir demokratik Cumhuriyet hedefi koyduk önümüze.
Altılı Masa, dün bir Anayasa değişikliği taslağı önerisi sundu. Cumhurbaşkanlığı sistemini lağvetme, parlamenter sistemi yürürlüğe koymuş bir öneri bu. İçinde olumlu pek çok madde var ancak toplamına baktığınızda bu önerinin gerçek bir demokrasi, güçlü bir demokrasi için eksik ve zayıf kaldığını görebilirsiniz. Bir tür tamirat programı ortaya koyuyor bu öneri. Cumhurbaşkanlığı sistemi yürürlüğe girdikten sonra yaşanan tahribatların bir kısmının onarılması... Hedef bu. Sürekli kriz ve çatışma üreten sistemin kendisine dönük bir dönüştürme, değişiklik iradesi var mı? O iradeyi göremiyoruz... Geçmişi, belli düzenlemelerle geleceğin vaadi olarak sunmak bir çıkış değildir. Demokratik, çoğulcu, katılımcı, demokratik bir sistemdir Türkiye'nin ihtiyacı. Bu, ancak seçimlerden sonra gerekli bir Meclis çoğunluğu oluşursa resmileşebilecek bir öneri... Ama seçime kadar ne yapmak gerekir sorusunun cevabı burada yok. Amaç, güçlü bir toplumsal sözleşme, kapsayıcı bir mutabakat oluşturmaksa, seçim sürecinin de bu esaslar üzerinde kurulması gerekiyor.
Mesela deprem... Hep gündemimizde. Depreme karşı tedbirin ne olduğunu, gerçek çözümün nerede yattığın bilim insanları söylüyor. Mevcut binaları, hasar görmüş binaları onararak, dökülen sıvaları yeniden tazeleyerek depreme karşı tedbir alamayız. Temelleri sağlam, malzemesinden çalınmamış, depreme dayanıklı yeni bir inşa gerekiyor. Hasarlı binaları tek tek tamir etmek değil, cesur bir yeni şehir planı kurarak ancak depreme karşı etkili tedbir alınabilir. Biz de hasarları gideren bir yöntemin Türkiye'deki sorunları çözmeye yetmeyeceğini; cesur, yeni, köklü bir inşa ile, geleceğe özgürlükçü, eşitlikçi, demokratik Cumhuriyet'e gidebileceğinizi söylüyoruz. Yeni inşa, gerçek bir içeriğe sahip olmalıdır. Malzemeden çalmadan, kolaya kaçmadan, gerçeklerle yüzleşmekten korkmadan yeni inşa yapılabilir.
Hem iktidarı değiştireceğiz hem de sistemi... Onarımlarla, yüzeysel restorasyonlarla, mahçup, ürkek reformlarla bu kısır döngüden çıkamayız. Daha cesur, daha kararlı ve daha güçlü alternatifler ortaya koymak gerekiyor. HDP de bunu yapıyor. Bu soygun iktidarına, talan, rant iktidarına; yalan ve kan iktidarına karşı halklara gerçek alternatifi sunuyor. Başarmak için birlikte yürümemiz gerekiyor. Gerçek alternatifler üretmek zorundayız. Göz boyayan ya da sadece tamiratla sınırlı kalan programların bizi kısır döngü içinde tuttuğunu gözden kaçırmamalıyız. Altılı Masa'ya, toplumsal muhalefete ve demokrasi güçlerine çağrımızdır; önerileri elbette tartışırız, olumluya olumlu deriz. Ama eksiği, yanlışı söylemekten de sakınmayız. Hakiki ortaklık, sahici dönüşüm iradesi ve gerçek bir müzakere ancak bu zeminde yürütülür."