KONDA Genel Müdürü Bekir Ağırdır, HDP’ye yönelik ‘Kobani soruşturması’ kapsamında yapılan gözaltı operasyonunun muhalefette ayrılık yaratmaya çalışıldığını ancak iktidarın HDP’yi kriminalize ederek amacına ulaşamayacağını söyledi.
Gündemdeki gelişmeleri Murat Sabuncu’ya değerlendiren Ağırdır, aynı zamanda KONDA’nın araştırmalarından yola çıkarak yazdığı küresel ölçekli sorunlar üzerinden dünya yaşanan değişimleri ve Türkiye’nin bu değişim sürecindeki yerini konu aldığı 'Hikayesini Arayan Gelecek' kitabını da anlattı.
Türkiye’de reel sorunların konuşulmadığını, iktidarın HDP’ye yapılan operasyon ve muhalefete yaptığı baskı ile hayal ettiği merama ulaşamayacağını söyleyen Ağırdır, “İktidarda olan zihni koalisyon, bir yandan da acaba önümüzdeki seçimler için Kürt seçmenini HDP’den koparabilir miyiz düşüncesinde. HDP’yi kapatabilirsiniz de. Ama Kürt siyaseti bu konuda o kadar deneyimli ki yeni bir parti kurabilir. Asıl önemlisi Kürt siyasetinin yeni partiyi hangi isimle ne zaman kurabileceği değil. Asıl mesele Kürt seçmeninin tercihlerinin, duygularının ve taleplerinin bütün bu yaşananlarda olup olmayacağı. Araştırmalarda gördüğümüz şey Kürt sosyolojisindeki değişime paralel olarak Kürtlerin arayış ve taleplerinde de değişim var. Eskisinden daha yoğun bir biçimde kimlik talepleri öne çıkıyor” dedi.
Ağırdır, Kürtlerin sadece bakanların yaptıkları veya HDP’nin başına gelenlerle ilgilenmediğini, dünyada, Irak’ta ve Suriye’de olanlarla da ilgilendiğini o nedenle yeni bir barış ve uzlaşma iklimi üretmeden siyasi alanı daraltan güvenlik politikalarla sonuç alınmayacağını söyledi.
AKP’nin seçim ittifaklarını bozmaya dönük politikaların sonuç alma ihtimali olmadığını söyleyen Ağırdır, HDP’nin demokratik siyaset ısrarının dikkate alınması gerektiğini söyledi. Ağırdır, alınan gözaltı kararının siyasi olduğunun herkes tarafından bilindiğini belirtti.
Küresel ısınma, iklim değişikliği, doğal kaynakların tükenişi, göç hareketleri, metropolleşme ve Covid-19 eksininde dünyada yaşanan değişim sürecini ele aldığı ve bu süreçte Türkiye’nin nerede durduğunu KONDA araştırmaları üzerinden değerlendirdiği kitabını anlatan Ağırdır, dünyada yükselen popülist akımların distopik bir gelecek hikayesi yarattığını, kitabının bu distopik hikayelere karşı umut vadeden hikayelere kafa yoranlara bir katkı çabası olduğunu söyledi.
Kürsel bir sürü problem ve değişime karşın bunların yarattığı sorunlara çözüm üretecek kurumların olmadığını söyleyen Ağırdır, bunun bir belirsizlik yarattığını ve insanların bu belirsizliğin yarattığı endişeden kaçmak ve topu başkasına atmak için ulus devlete yaslanmak gibi bir eğilim gösterdiğini söyledi. Dünyada yükselen popülizmin de bu gibi nedenlerden kaynaklandığını ifade eden Ağırdır, “Dolayısıyla dünyadaki bütün popülist hareketlerin veya liderlerin söylemleri çok doğru olduğu için değil, aksine insanların kaçınma güdüsüyle, güvenliğe ve devlete yaslanma ihtiyacı veya bir toplumsal rıza sonucu olarak bu popülist hareketler yükseliyor. Yoksa 20 sene öncesinin Amerikasını konuşsaydık Trump’ı kimse ciddiye bile almazdı” diye konuştu.
Popülist hareketlerin yükleşinin düşünüldüğü kadar çok olmadığını bütün ülkelerde neredeyse yüzde 50-50 bir yarılma olduğunu söyleyen Ağırdır, kitabını kaleme alma ihtiyacını şöyle açıkladı:
“Gündelik hayat bizi bir değişime zorluyor ancak bu değişime dair elimizde doğmakta olan sorunları çözecek kurumlar yok. Uluslararası kurumlar rolleri tam tanımlı olmadığı için yeni doğmakta olan sorunlarla uğraşamıyor”
“Popülist hareketler yükseliyor ama hemen hemen bütün ülkelerde 50-50 gibi bir yarılma halki var. Bizde de başka ülkelerde de yüzde 50 insan var ki bu değişime ayak uydurmaya çalışıyor. Dolayısıyla umutsuz olunacak bir durum yok. Canımız burnumuzda yaşıyoruz ama bir yandan da umut verecek çok fazla şey var. Burada önemli sorunlardan birisi hem dünya hem Türkiye için de distopik bir gelecek anlatısı var. Gelecekle ilgili hep karamsar ve kötümser anlatılara sahibiz. Onun için hem bilim insanlarına hem sanat insanlarına ihtiyacımız.
“Bugünkü problem, insanlarda hem distopik bir gelecek anlatısı var hem değişim sürecinin ürettiği problemlerden kaçınma güdüsü de var. Gündelik hayata içikin endişeler de var. Bütün bunların ürettiği bir zihni iklim ve duygusal yarılma var.
Ama beni umutlu kılan da dünyanın birçok ülkesinde başka türlü düşünen insanların da olması. Burada yeni anlatıyı veya yeni hikayeyi hangi hedefler, hangi ilkeler üzerine inşa edeceğimiz problemi var. Bunun üzerine kafa yorma ya da buna kafa yoranlara bir katkı çabasıydı kitap da sonuç olarak.”