‘‘Karbon Nötr Türkiye Yolunda İlk Adım: Kömürden Çıkış 2030’’ raporu, Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal), Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN EUROPE), Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA), WWF-Türkiye (Doğal Hayatı Koruma Vakfı), Greenpeace Akdeniz, İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği tarafından hazırlandı.
Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal) Kampanyacısı Duygu Kutluay ve Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN EUROPE) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz, T24 ekonomi yazarı Barış Soydan'ın sorularını yanıtladı. Rapora göre Türkiye, Paris İklim Anlaşması'na uymak için kömür santrallerini 2030'a kadar kapatabilir.
Kömürün Ötesinde Avrupa (Europe Beyond Coal) Kampanyacısı Duygu Kutluay Duygu Kutluay, Türkiye'nin 2030'a kadar karbon salınımını sıfırlamasının mümkün olmadığını ancak bir denge yaratılabileceğini söyleyerek şöyle konuştu:
"Türkiye'nin 2030'a kadar karbon salınımlarını sıfırlaması mümkün değil. Bu bütün sektörlerde sıfırlayacağı anlamına gelmiyor. Bu büyük ihtimalle dengelenmiş bir sistem anlamına gelecek. Kömüre baktığımızda, özellikle Paris Anlaşması çerçevesinde küresel sıcaklığı bir buçuk derecede tutmak istiyorsak kömürden çıkış ilk adım olacaktır diye böyle bir rapor hazırlanmış. Kömürden çıkış, Türkiye'nin elektrik üretiminde hem yerli hem yabancı kömürden vazgeçmesi."
Kömürün, günümüzde mantıklı kullanışlı bir yatırım olmadığını belirten Kutluay, "Kömür, karbondioksiti en yüksek madde olduğu için öne çıkıyor. Şu an küresel sera gazı emisyonlarının neredeyse yarısı kömür kullanmaktan. Bizim modelimizde görüyoruz ki, sadece kömürden çıkan karbon emisyonlarının düzeyini yüzde 82 oranında azaltacak. Kömüre ekonomik açıdan da baktığımızda, artık kömür yatırımları mantıklı yatırımlar olmaktan çıkmış durumda. Yenileme yatırımı yapmak isteyen şirketlere lisans verecek. Türkiye yenilenebilir enerji kapasitesini kullanamıyor" dedi.
Ayrıca Kutluay, kömürden çıkışın yerli kaynaklara olan talebi artıracağını savunarak "Yerli kaynaklar raporumuzda yerli kaynaklar yüzde 59'da kalırken, kömürün çıktığı durumda yerli kaynakların yüzde 75'e çıktığını görüyoruz. Bu da yerli ve milli enerjiyi teşvik ederken, dış etkenlere bağlı kırılgan ekonomiyi engelliyor" diye konuştu.
Avrupa İklim Eylem Ağı (CAN EUROPE) Türkiye İklim ve Enerji Politikaları Koordinatörü Özlem Katısöz ise, kömürün elektrik üretimindeki payının yüzde 35 civarında olduğunu söyledi. Kömürden çıkışın modellemesinin de yapıldığını belirten Katısöz, "Kömürün şu anda elektrik üretimindeki payı yüzde 35 civarında. Daha temiz bir havada yaşamak istiyorsak, daha yüksek iş güvenliği istiyorsak, en önemlisi Paris Anlaşması'nı imzaladıysak elektrik üretiminde kömürün sıfırlanması mümkün. Biz modellemesini de sunuyoruz. Tek yapmamız gereken şey, kömür santrallerinin yarattığı iklim değişikliği etkisinin maliyetlerini ödemeleri ve devlet desteklerinin ortadan kalkması" diye konuştu.
Katısöz, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sırf bu termik santraller ayakta dursun diye devletin destekleri var. Elektrik alımının piyasanın üstünde satın alınması söz konusu. Çalışan işçiler için devletin bir ücret desteği var. Bu tür destek mekanizmaları mevcut. Alım garantili ihaleler, kamunun izin süreçlerinin kolaylaştırılması gibi gizli destekler var. 2013'te özelleştirilen santrallerin çevre yatırımlarını yapmadığını görüyoruz. Zehirli gazların oranını düşürecek filtrelerin yanı sıra, kömür santrallerin önemli atıkları da külleri. Çoğu santral bu atıkları etrafındaki alanlara boşaltıyor."