Cansel'in babası: Söylediğim laf çirkindi, Özgecan'ın babasından özür dilerim

Cansel'in babası: Söylediğim laf çirkindi, Özgecan'ın babasından özür dilerim

Kayseri’de intihar eden Cansel K’nin babası, intihara sebebiyet veren öğretmenin tahliye edilmesi sonrası mahkeme çıkışında Özgecan Aslan’ın babası Mehmet Aslan için sarf ettiği “Benim mezhebim onunki kadar geniş değil” sözlerini geri aldı ve özür diledi. 

Özgecan'ın babası, kızının katilinin hapishanede kurşunlanarak öldürülmesinin ardından "Allah rahmet eylesin" demişti.

Öğretmene yönelik “Senin cezasını ben keseceğim” sözlerine ilişkin olarak, "Milletin çocuklarına göz diken adamlara gereken ceza verilmezse ne hale gelir bu ülke?" savunması yaptı.

Hürriyet yazarı Ayşe Arman'ın sorularını yanıtlayan (14 Nisan 2016) Cansel'in babasının açıklamaları şöyle:

- Başınız sağ olsun Mustafa Bey... Kızınızı ölüme sürükleyen öğretmen serbest bırakıldı. Ne hissediyorsunuz? Üzüntü... Evlat acısı zaten insanın içini oyan bir acı. Bu büyük acının yanında, bir de müthiş bir hayal kırıklığı! 17 yaşındaki bir çocuğun hayatına mal olan birinin alacağı ceza bu kadar hafif olmamalıydı. Öfke, hayret, üzüntü, şaşkınlık, acı... Her şeyi birden hissediyorum. Duruşma salonunda da duygularımı ifade ettim. Ben bir babayım. Bir baba olarak konuştum orada. “Tehdit etti!” diye yazıldı, çizildi. Soruyorum size, 17 yaşındaki evladını kaybetmiş bir baba olarak, orada o adama teşekkür mü etmeliydim?  - Ben sizi anlıyorum, hepimizi anlıyoruz... Ama Özgecan’ın babasıyla da ilgili bir şeyler söylediniz...  Evet, adliye çıkışında da öfkeyle, “Benim mezhebim onun kadar geniş değil!” dedim. “Onun kadar soğukkanlı olamıyorum” demek istedim. Ama kastımı aştım. Çirkindi söylediğim laf. Lütfen ondan özür dilediğimi de yazar mısınız? 

 

"Tahliye edilmesi kabul edilebilecek bir şey değil"

 

- Elbette... Sizce, kızınız için adalet tecelli etti mi? Tabii ki etmedi! Çocuğumun bu adamla gönüllü ilişkiye girmiş olmasını mahkemenin kabul etmesi ve onu tahliye etmesi kabul edilebilecek bir şey değil! Bu, şu anlama geliyor: Bu ülkede öğretmenlerin, 16-17 yaşındaki kızlarla ilişkiye girmesi normaldir. Hayır değildir! Sen öğretmensin, sen nasıl ileri gidebilirsin, bu senin mesleğini, nüfusunu, iktidarını kötüye kullanmandır. Bakın Ayşe Hanım, hiçbir veli, hiçbirimiz çocuklarımızla gündüz birlikte değiliz. Bu çocuklar okula gidiyor. Biz onları öğretmenlerine teslim ediyoruz. Bu olacak şey mi! Git başka biriyle ilişki kur, öğrencilerini rahat bırak...  - Mahkeme için ne söyleyeceksiniz? Bana biraz tiyatro gibi geldi. Her şey insanı şaşırtacak şekilde hızlı gelişti. Hâkim duruşmaya geldiğinde sanki kararını çoktan vermişti. Sanık konuştu, “İfadelerini kabul ediyor musun?” dedi bana. Ben şahitlerin ne anlatacağını bilmiyorum ki. Sonra şahitler konuştu. Anne ve baba olarak bize söz hakkı bile vermedi. Bu nasıl bir şey, evladımız ölmüş, nasıl bu kadar duygusuz ve empatiden yoksun olabiliyorlar?  - Peki siz, durumu incelediniz mi? Böyle bir karar verilmesinin sebebi ne? 17 yaşında bir çocuğun gönüllü olarak ilişkisi olsa kaç yazar? Öğretmenin bu ilişkiye girmemesi gerekiyor, her türlü suçlu değil mi? Bizim gözümüzde öyle de... Mahkemeye göre değil demek ki. 17 yaşında biriyle öğretmen olarak bir ilişki yaşamak, öğretmenlik nüfusunu kötüye kullanmak değil mi? Ama bunlar gündeme gelmedi, çıldırmamak işten değil! - Siz öğretmene, “Senin cezasını ben keseceğim!” dediniz ya, bu aslında kötü bir şey değil mi? Herkes kendi cezasını kendi keserse ne hale gelir bu ülke...  Peki, ben de sorayım: Milletin çocuklarına göz diken adamlara gereken ceza verilmezse ne hale gelir bu ülke?

Yazının tamamı için tıklayın