Güngör Uras (Milliyet - 12 Eylül 2012)
Her işin bir bedeli var. Bedava ekmek yok. Cari açık küçülüyor ama öte yanda büyüme yavaşlıyor, bütçe açık veriyor. Bu “genel bir kaide” değildir. Bize özgü bir durumdur. Bizim bugüne kadar uyguladığımız ve de sürdürdüğümüz yanlış ekonomi politikalarının sonucudur. Biz üretimi ve tüketimi ucuz dövize bağladık. Tüketim ve üretim artıkça ucuz döviz harcaması-ucuz ithalat artıyor. Cari açığı küçültmek için ithalat kısılınca, büyüme yavaşlıyor. Biz bütçeyi ithalat artışından beslenen KDV ve ÖTV gibi dolaylı vergilere bağladık. Cari açığı küçültmek için ithalat frenlenince bütçe açığı büyüyor. Ocak-Temmuz dönemi 7 aylık cari açık (döviz açığı) rakamları yayımlandı.
Piyasacılar (paradan para kazanmayı meslek edinenler) memnun. Cari açık küçülüyor. Onlar için önemli olan büyümenin yavaşlaması veya bütçe açığı değildir. Ülkenin döviz riskinin azalması,kredibitilesinin yükselmesi, sermaye piyasasının canlanmasıdır. Piyasacılar Temmuz ayında 4 milyar dolar cari açık beklerken cari açık 3.9 milyar dolar oldu. Temmuzdan geriye 12 aylık cari açık 62 milyar dolara geriledi. Cari açığın milli gelire göre büyüklüğü yüzde 10’dan yüzde 8’e geriledi. 2012 yılının sonunda 12 aylık cari açığın toplam 55 milyar dolara gerilemesi bekleniyor.
Cari açık olağan döviz giderleri ile olağan döviz gelirleri arasındaki farktır. Olağan döviz giderlerinin ana kalemi ithalattır. Olağan döviz gelirlerinin ana kalemleri ihracat ve turizm gelirleridir. İthalat ile ihracat arasındaki fark dış ticaret açığını oluşturur. TÜİK’in dış ticaret rakamları ile, cari işlemler hesabında kullanılan dış ticaret rakamları birbirinden farklıdır (Çünkü farklı esasları baz alıyorlar). Cari işlemler hesabında kullanılan dış ticaret açığı, 2011 yılının ilk 7 ayında 54.4 milyar dolar idi. O dönem cari açık 50.1 milyar dolar oldu. 2012 yılının ilk 7 ayında dış ticaret açığı 40.8 milyar dolara geriledi. Cari açık 34.4 milyar dolar oldu. 2012’nin ilk 7 ayında ithalatdaki küçülme 2 milyar dolar, ihracatdaki artış 11 milyar dolar. Cari açıkdaki küçülme 16 milyar dolar. Görülüyor ki, cari açığı küçültmenin yolu ithalatı azaltmaktan, ihracatı artırmaktan geçiyor.
2011’in ilk 7 ayında 50.1 milyar dolar açığa karşılık 60 milyar dolar döviz girişi olmuştu. 2012’nin ilk 7 ayında 34.4 milyar dolar açığa karşılık 44.4 milyar dolar döviz girişi oldu. Geçen yılın ilk 7 ayında giren döviz, açıktan 10.2 milyar dolar daha fazla idi, 2012 yılında giren döviz, açıkdan 9.9 milyar dolar daha fazla. Açıktan daha fazla döviz girişi olunca (1) Döviz kıtlığı yaşanmıyor. (2) Döviz bol olunca fiyatı artmıyor. (3) Fazla döviz Merkez Bankası ile bankaların döviz rezervlerinin yükselmesine (vitrin süslemeye) yarıyor. 2012’nin ilk 7 ayında sermaye hareketi ile ülkeye giren 44.4 milyar dolar net dövizin: * 6.2 milyar doları doğrudan yatırım için getirilen döviz. Bu dövizlerin kalıcı olduğu var sayılır. * 17.4 milyar doları hisse senedi ve bono satın almak için ülkeye getirildi. * 17.6 milyar doları ise döviz kredisi olarak bankalar ve özel sektör tarafından getirilen döviz. * 3.1 milyar dolar da nereden geldiği belli olmayan döviz var. Sıcak döviz veya soğuk döviz... Döviz dövizdir. Küresel krize, Türkiye’deki teröre, ekonomideki yavaşlamaya rağmen (cari açığın küçülmesine/finansman için gerekli döviz miktarının azalmasına rağmen) 2012 yılının ilk 7 ayında cari açığın finansmanı konusunda sorun yaşanmaması önemlidir. Olumlu bir gelişmedir.
Genelde çok kişi “Cari açık (döviz açığı) ne kadar büyür ise, o kadar finansmana (sermaye hareketi ile döviz girişine) ihtiyaç olduğunu sanır. Tam tersine, “Ülkeye (sermaye hareketi ile) ne kadar çok döviz girer ise” cari açık da o kadar büyür.
Cari açığı kapatacak ölçüde döviz girişi olmasa, (1) Önce ülkenin döviz geliri ile döviz giderini birbirine eşitleyecek ölçüde ülke parası değer yitirir. Döviz fiyatı yükselir. (2) Tabii ki bu durumda ekonomi sarsılır. Enflasyon yükselir. Ama ülke halkı dişini sıkar ve buna bir süre dayanır ise, ülke yeni döviz kuruna alışır. Daha önce ithal edilen mallar ülkede üretilir. İthalat gereği azalır. İhracat artar. Ülke sürdürülebilir bir büyüme şansını yakalar.
Halkın (tüketicinin) talebini kısarak ithalatın yavaşlamasına dayalı olarak cari açığı küçültmeye dönük politikalar devamlı olamaz. Sürdürülemez. Ankara’nın tüketimi frenliyerek, ithalat artışını sınırlamaya ve de cari açığı küçültmeye dönük politikası sonuç verdi. Ama 2011’in ilk 6 ayında yüzde 10.5 büyüyen ekonomide büyüme hızı yüzde 3.1’e düşürüldü. Ama bu kalıcı bir gelişme değil. Küçülmenin kalıcı olması ve cari açığın daha da aşağıya çekilmesi gerekiyor. Ankara, bugüne kadar uyguladığı tüketimi frenleyici politikaları daha ne kadar sürdürebilir? Ankara, düşük büyümenin ve de bütçe açığının yükünü daha ne kadar taşıyabilir? Kaldı ki cari açık sorununu sadece tüketimi frenliyerek çözmek mümkün değildir. İthalat ikamesini ve ihracat artışını hızlandıracak tedbirlere ihtiyaç vardır. Bugüne kadar bu alanda hiçbir gelişme sağlanamadı. Bu durumda, Ankara ayağını frenden çektiğinde cari açık eski rakamlara doğru tırmanışa geçecek demektir.
2011’in ilk 6 ayında ekonomi yüzde 10.5 büyümüştü. O dönemde cari açık (döviz açığı) 44.7 milyar dolar idi. 2012’nin ilk 7 ayında cari açığı yüzde 30 küçülttük. Ama bunun sonucu büyüme hızı yüzde 70 oranında aşağıya indi. 2012’nin ilk 6 ayında cari açık 30.6 milyar dolara oldu ama aynı dönemde ekonominin büyüme oranı yüzde 3.1’e geriledi. (Cari döviz kurundaki değişim nedeniyle dolar olarak ilk 6 ayda milli gelirde azalma var. 2011’in ilk 6 ayında cari dolar fiyatı ile milli gelirimiz 386.0 milyar dolar idi. Bu yılın ilk 6 ayında 375.7 milyar dolar oldu.)
Bu tablo gösteriyor ki, “Ne kadar köfte, o kadar ekmek/Ne kadar cari açık, o kadar büyüme"...
Büyüme ile cari açık (döviz açığı) arasındaki bağı kesmeye mecburuz. Bunu yapamaz isek, talebi frenleyerek cari açığı aşağıya çekme politikasını sürdürme imkanını bulamayacağımızdan cari açık gene büyüyecektir.