T24 - Bu yılın kasım ve aralık aylarında cari açığın geçtiğimiz yıldan daha yüksek olacağını ve yıl sonunda rakamın 45 milyar doları bulacağını tahmin eden Mahfi Eğilmez cari açıktaki tahlikeye dikkat çektti. Eğilmez'in Radikal gazetesinde yayımlanan 16.12.2010 tarihli yazısı şöyle:
Cari açık fobisi
Başbakan dikkat çektikten sonra herkes cari açık sorununa parmak basmaya başladı. Bir baktık ki cari açık fobisi herkeste varmış.
Ben cari açıktan korkarım. Daha doğrusu kamuda yetiştiğim için orada yetişen çoğu insan gibi döviz açığı verilmesinden korkarım. Bütçe açığını kapatmak nispeten kolaydır.
Gücün varsa vergi koyarsın, gücün yoksa para basar açığı kapatırsın. İlkinde ekonomi küçülür, ikincisinde enflasyon oluşur ama sonuçta açığı kapatırsın. Oysa cari açığı çözmek ancak krizle mümkün olur. Çünkü açığı kapatmakta kullanabileceğin parayı sen basamazsın. Onun için ben cari açıktan korkarım. Bir çeşit fobi belki de.
Ocak - ekim döneminde cari açık 37.5 milyar doları buldu. 12 aylık bazda da 41 milyar dolar. Bu yılın kasım ve aralık aylarında geçen yıla göre daha yüksek aylık açıklar geleceğini tahmin ediyorum. Cari açık yıl sonunda 45 milyar doları bulacak gibi görünüyor.
On aylık açık miktarı olan 37.5 milyar dolar nasıl finanse edildi? Bence en kritik soru budur. Bu süre içinde Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımı 6 milyar dolarla sınırlı kaldı. Bu demektir ki 37.5 milyar dolarlık cari açığın 31.5 milyar dolarlık bölümü sıcak parayla finanse edilmiş. Yıl sonunda cari açık 45 milyar dolara ulaşır, doğrudan yabancı sermaye yatırımı da 8 milyar dolarda kalırsa açığın yüzde 82’si sıcak parayla finanse edilmiş olacak.
Bu, bizim şimdiye kadarki en yüksek ikinci cari açığımız. 2008’de 41.2 milyar dolar cari açık vermiştik. Ne var ki o zaman bunun 18 milyar dolarını doğrudan yabancı sermaye girişiyle kalanı sıcak parayla finanse etmiştik. Yani finansmanının yüzde 56’sı sıcak para finansmanıydı. Bu da aslında yüksek bir oran olmakla birlikte bugünkü yüzde 82’ye bakınca oldukça iyi gibi geliyor.
Türkiye’de bir kesimde cari açığı ciddiye almayan bir yaklaşım egemen. Yani benim gibi cari açıktan korkanların fobisi olduğu gibi bu işi hafife alanların da cari açık hobisi var. Bu yaklaşımın sloganı basit biçimde şöyle ifade ediliyor: "Finanse edildiği sürece cari açık sorun değildir". İlk bakışta çok doğruymuş gibi görünse de son derecede yanlış bir bakış açısını yansıtıyor. İşin doğru ifadesi şudur: "Cari açık kaliteli biçimde finanse edildiği sürece sorun yaratmaz". Kaliteli finansmandan kastımız ülke ekonomisinde uzun süre kalıcı olacak olan doğrudan yabacı sermaye yatırımıdır. Buna da soğuk para diyebiliriz. Türkiye’nin yüksek cari açık verdiği kriz öncesi yıllarda doğrudan yabancı sermaye girişi cari açığın yüzde 40’ı ile 50’si arasında gerçekleşmişti. Yani sıcak para, finansmanın yüzde 60’ını geçmemişti.
Başbakan konuya dikkat çektikten sonra bize cari açığı büyüttüğümüzü söyleyenler de birdenbire soruna parmak basmaya başladı ve çözüm arayışına girdi. Bir baktık ki cari açık fobisi herkeste varmış. Oysa Başbakan söyledikten sonra bu konuya girmenin anlamı yok, çünkü devletin en üst yöneticisi sorunu zaten teşhis etmiş. Önemli olan bu durumu altı ay önce saptayıp çözüm önerilerini sunabilmekti. Bugüne kadar açıklanan önerilerin hiçbiri cari açık ve sıcak para sorununu çözecek gibi görünmüyor. Sanayici her geçen gün feryat ediyor. Bakalım bizim önerdiğimiz vergi meselesine ne zaman geleceğiz?
(Mahfi Eğilmez - Radikal gazetesi)