Faili Meçhuller Davası'nın 2. duruşmasında tutuklu bulunan Ayhan Çarkın, “Bu cinayetler, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakan, MGK, İçişleri Bakanlığı, İstihbarat Daire Başkanlığı ve Başbakanlığa bağlı MİT’in içinde bulunan Kontr-Terör Dairesi’nin bilgileri ve koordinasyonunun yani o dönemki devletin bilgisi dahilinde işlenmiş cinayetlerdir” dedi. Çarkın'ın "Hata yapan bedelini ödesin suç işleyen cezasını ödesin" sözlerinin ardından, Mahkeme Başkanı'nın araya girmesi üzerine avukatlar “Savunma kesilmez, dinlemek istiyoruz” diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine başkan duruşmaya ara verdi. Pervin Buldan, söz alınca, "Burada oturan sanıkların benim yüzüme bakabilecekler mi" dedi. O esnada sanık sandalyesinde oturan Ayhan Çarkın “Ben bakabiliyorum” dedi. Salonda hem Buldan’a hem Çarkın’a alkış sesleri yükseldi. Sanıklardan Enver Ulu savunmasını yaparken "Sanık bizi tehdit ediyor" diye tepki gösteren 1994’de Ankara’da ofisinden alınarak infaz edilen avukat Yusuf Ekinci’nin oğlu Sertaç Kamil Ekinci, Ulu'nun "Sen kimsin" sorusuna “Ben senin öldürdüğün adamın oğluyum” yanıtını verdi.
90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlerle ilgili Ankara 1.Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın 2.duruşması (11.07.2014) bugün görüldü.
Davanın ikinci duruşmasına Diyarbakır Belediye Başkanı Gülten Kışanak, BDP’li Sabahat Tuncel, Pervin Buldan, CHP’li Mahmut Tanal, Sezgin Tanrıkulu, Kemal Burkay ve 90’lı yıllarda işlenen cinayetlerde yakınlarını kaybeden aileler katıldı.
Davanın ilk duruşmasında mahkeme salonunda hazır bulundurulması kararı verilen Mehmet Ağar, 7 günlük istirahat raporu sunarak duruşmaya katılmadı.
Öte yandan, yargılanan sanıklardan emekli Yarbay Korkut Eken, Özel Harekât Polisleri Ayhan Ayça, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Özkan, Enver Ulu, Ercan Ersoy, Ahmet Demirel, Lokman Külünk, Seyfettin Lap, Uğur Şahin, Semih Sueri, Yusuf Yüksel, Muhsin Korman ve tek tutuklu sanık Ayhan Çarkın davada hazır bulundu. Duruşmada, ÇHD’li avukatlar Ağar’ın sağlık raporuna itiraz ettiler.
Davanın ilk duruşmasında sanıkların talebi üzerine Ayhan Çarkın’ın akli dengesinin yerinde olup olmadığının tespit edilmesi istenmişti. Davanın 2. duruşmasında Çarkın’ın sağlık durumuna ilişkin İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan geldiği açıklandı. Raporda, Çarkın’ın akli dengesinin yerinde olduğu, beyanlarına itibar edileceği belirtildi.
Duruşmada mahkeme başkanı Tekman Savaş Nemli’nin avukatlara yer açmak için stajyer avukatları çıkarmak istemesi üzerine tartışma yaşandı. Mağdur tarafın avukatları, stajyer avukatların çıkarılmasına karşı çıktı. Başkan Nemli ise stajyerlerin mahkemenin stajyer avukatları olmadığını belirterek çıkarılmasına karar verirken, duruşmanın güvenlik nedeniyle kapalı yapılabileceği uyarısında bulundu. ÇHD Başkanı, Avukat Selçuk Kozağaçlı ise yer darlığının sanıkların konumları nedeniyle yaşandığını belirterek, bu kişilerin çıkarılması gerektiğini söyledi.
Davada ilk söz Çarkın’a verildi. Çarkın şunları söyledi:
“Bu cinayetler, dönemin Cumhurbaşkanı, Başbakan, MGK, İçişleri Bakanlığı, İstihbarat Daire Başkanlığı ve Başbakanlığa bağlı MİT’in içinde bulunan Kontr-Terör Dairesi’nin bilgileri ve koordinasyonunun yani o dönemki devletin bilgisi dahilinde işlenmiş cinayetlerdir. Yoksa kimse pervasızca bu cinayetleri işleyemez. Herkes bilgi sahibidir. Bu cinayetleri işleyenler siyasi ve ekonomik rant elde etmişlerdir.
Bundan önceki celsede 9 sayfalık ifademde tahliye talebinde bulunmuştum. Aynısını tekrar ediyorum. Verdiğim ifadeleri kabul ediyorum. Ancak hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Mevcut dosyada elle tutulur delil bulunmadığı için şu anda da söyleyecek başka bir şey bulamıyorum. Tahliyemi istiyorum. Benim beyanlarımda isimlerini karıştırdıklarım oldu. Bunlardan biri Ziya Bandırmalıoğlu diğeri de Alper Tekdemir’dir. Kendilerinden özür diliyorum” dedi.
Çarkın, o dönemde işlenen cinayetlerden MİT Kontr-Terör Dairesi’nin bilgisinde işlendiğini belirtti.
Çarkın “Hata yapan bedelini ödesin suç işleyen cezasını ödesin” dedi. Çarkın’ın bu sözleri üzerine mahkeme başkanı araya girerek, Çarkın’ın savunmasını bölünce, ÇHD’li avukatlar sanığın savunmasını kesmesine tepki gösterdi.
Avukatlar, “Çok tecrübeli bir başkansınız sanık savunmasının kesilmeyeceğini biliyorsunuz. Sanığın hakları savunmasından önce hatırlatılır, daha sonra savunması kesilmez” dedi.
Başkan bunun üzerine duruşmaya on dakika ara veriyorum deyince salonda bulunan milletvekilleri, avukatlar ve mağdur yakınları tepki gösterdi.
10 dakikalık aranın ardından Çarkın’ın savunmasını yapmasına devam edildi.
“Günahlarımdan kurtulmak isteyen bir insanım” diyen Çarkın, savunmasına şöyle devam etti:
“Vatan millet laflarını kendilerine rant kapısı yapanlar ortaya çıksın… Vampirler sofrasının çanağına kanımıza akıttık” dedi. Bir önceki duruşmada okuduğu savunmasının aynısı yeniden okudu.
Çarkın savunmasında dönemin siyasetçileri Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e yönelik suçlamalar da yaptı. Çarkın, Mehmet Eymür’ün de sanık olması gerektiğinin altını çizdi.
Çarkın’ın ardından savunması alınan Enver Ulu, mahkeme başkanının adresini sorması üzerine “Burada kimseyi tanımıyorum. Terör örgütlerinin hedefindeyim vermek istemiyorum” deyince avukatlar itiraz etti. Ulu, avukatlara dönerek “Siz kimsiniz vermek zorunda değilim”, “Biz öldürdüğün adamların avukatlarıyız. Adres veremeyecek kadar korkaksın. Burada sen yargılanıyorsun biz değil” dedi. Bu sırada avukatlara el kaldırarak konuşunca avukatlar, “Sanık bizi tehdit ediyor, tutuklayın” diye talepte bulundu. Bunun üzerine Ulu, “Siz kimsiniz” şeklinde soru yöneltti. O sırada 1994’de Ankara’da ofisinden alınarak infaz edilen avukat Yusuf Ekinci’nin oğlu Sertaç Kamil Ekinci “Ben senin öldürdüğün adamın oğluyum” yanıtını verdi. Tartışma sonrası Ulu ev adresini mahkemeye bildirdi.
Ayhan Akça savunmasında şunları söyledi:
“Burada öldürdüğüm iddia edilen isimleri tanımam. 22 senedir benim bilmediğim bu olaylardan yargı önüne çıkartılıyor, bir tutuklanıyor bir bırakılıyoruz. İbrahim Şahin’in yakın korumasıydım. Devletin verdiği görev dışında bir illegal faaliyet içerisinde olmadım.”
Akça’nın sözlerinin üzerine salondaki Hacı Karay’ın oğlu Emrah Karay, Akça’ya “22 senedir ben bilmediğim diyor. 22 senedir biz sizin isimleri unutmadık. Senin babanın derisinde naylon erittiler mi, sigara söndürdüler mi” sorusunu yöneltti.
Mahkeme Başkanı araya giren kişiyi uyarıda bulununca Akça, “Onlar ne diyeceğimizi yazsın versin ona göre konuşalım. Biz devlete olan saygıdan gelip burada sessizce duruyoruz. Olmadığımız katılmadığımız bir olayı nasıl kabul edelim” dedi.
Akça’nın ardından diğer sanıklar da savunmalarını yaptı çoğu bir önceki duruşmada yaptıkları savunmayı tekrar etti.
Savunmasını yapan iş adamı Nurettin Güven “Tarık Ümit ölmedi. Amerika’da bir otelde viski içerken görülmüş” dedi.
Eski Özel Harekât Polisi Uğur Şahin, “Bize duruşmanın başından beri çoğunluğu hukukçu olan bu kişiler ‘katil’ diye hitap ediyor. Bizim hakkımızda hüküm veriyorlar. Bu benim duruşmanın başından beri içimde kaldı. Yapmadığım bir şeyden bu şekilde muameleye maruz kalıyoruz. Ben hayatım boyunca yurt dışına çıkmadım bu ülkeden de ayrılmayı düşünmüyorum. Ama onurumu kurtarmak için bu yasağın kaldırılmasını istiyorum” dedi.
Bunun üzerine mağdur avukatları “Siz katilsiniz, burada cinayetten yargılanıyorsunuz” deyince, bu kez sanık avukatları ayağa kalkarak “Müvekkillerimizi tehdit ediyorlar bu ifadeler tutanağa geçsin” diye tepki gösterdi.
Mağdur avukatları tartışmayı sürdürünce, sanık avukatlarından biri “Ben sizin katil dediğiniz bu adamları savunmaktan gurur duyuyorum. Onların tarafından olduğum için gurur duyuyorum” dedi.
Akabinde ise mağdur avukatları “Katillerinle gurur duy. Savunma yap gurur duyacağına” sözleri ile tepki gösterdi.
Duruşmaya bir saat ara verildi.
Ankara 1.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen 90’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetler davasına verilen bir saatlik aradan sonra devam edildi.
Duruşma arası öncesi savunması yarım kalan Uğur Şahin’in savunması alınmaya devam edildi. Şahin, “Delil olmadan duruşma yapılmaktadır. Mahkeme delilsiz bir şekilde açtığı bu dava ile tiyatroya dönüştü. Duruşmadan vareste tutulmayı talep ediyorum” dedi.
Eski Emniyet Müdürü Ahmet Demirel, şunları söyledi:
“Bizler bu insanların bizlere dediği gibi katil insanlar değiliz. Ben yıllarca emniyet müdürlüğü yaptım Ayhan Çarkın’ın anlattıklarını, duyduklarını duyamadım. Devlete hizmet etmiş insanlarız. Kalp sorunum var, duruşmadan vareste tutulmayı talep ediyorum.”
Korkut Eken’in de aralarında bulunduğu diğer sanıklar ise daha önce verdikleri savunmaları aynen tekrar ettiler. Sanık savunmaları tamamlandıktan sonra mağdurlar dinlenmeye başlandı.
Avukat Faik Candan’ın amcası İbrahim Candan duruşmada ilk dinlenen mağdur yakını oldu. Candan şöyle konuştu:
“Ben vatandaş olarak vergi ödüyorum, çağrılınca askere gidiyorum. Bu devletin tüm kurallarına uyuyorum. Ancak 20 yıldır yeğenim katillerine ceza verilmedi. Sağlıklı bir şekilde geziyorlar. Biz ve ailesi artık devletin bize olan borcunu ödemesini istiyoruz.”
Faik Candan’ın ablası Rukiye Candan, “Kardeşimin katillerinden şikâyetçiyim. Hakkını istiyorum son nefesime kadar bu işin peşini bırakmayacağım. Ben de bu devletin vatandaşıyım. Kardeşimi götürdüler dağ başında öldürdüler. Bunların cezalandırılmasını istiyorum. Bu cinayetleri Tansu Çiller, Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve burada oturanlar sorumludur.”
Avukat Faik Candan’ın diğer ablası Gönül Candan, “Dönemin Başbakanı’ndan, Cumhurbaşkanı’ndan ve tüm sorumlulardan şikâyetçiyim. Annem ve babam adına konuşuyorum. Şikâyetçiyim” dedi. Gönül Candan, ifade verirken gözyaşlarını tutamadı.
94 yılında öldürülen Hacı Karay’ın oğlu Emrah Karay, “Bunlar burada koruma ile geziyor. Bizde aşiretiz biz de aşiretle mi gezelim. Can verdiklerini gözümle görene kadar bu davayı takip edeceğim.
Medet Serhat'ın eşi Yurdanur Serhat:
"Ben eşimi kucağımda verdim. Bunların ağa babalarını istiyorum. Mehmet Ağar’ı Tansu Çiller’i getirin bunlar maşa. 14 kurşunla can verdi eşim. Eşim paralı değildi ama aydın olduğu için katledildi. Ben ağa babalarının ceza görmesini istiyorum."
Mahkeme Başkanının olayı anlatır mısınız sorusu üzerine Yurdanur Serhat şunları söyledi:
"Arabada eşile geliyorduk, bizim oturduğumuz sokağa araba park etmezdi oraya girdik başka araba yoktu. Solumuzdan bir arabadan çıktı. Kapıyı açtı sırayla saydırdı 14 kurşun sıktı eşime bir tane geldi. Gözümün önünde can verdi. Ben bunu affedemem, hiç kimse affedemez. Eşim Kürt’tü. Kendini mi inkâr etsin Kürt’tü. Ben Kürt değilim. Ben bir asker kızıyım, emniyet mensubu ağabeyim var.”
Mahkeme başkanı duruşmadaki sanıkları göstererek “Bunlardan biri miydi” diye sordu. Yurdanur Serhat, Korkut Eken’i göstererek, “Bunlara benzemiyor ama şuna çok gıcığım” dedi.
Pervin Buldan, söz alınca, "Burada oturan sanıkların benim yüzüme bakabilecekler mi" dedi. O esnada sanık sandalyesinde oturan Ayhan Çarkın “Ben bakabiliyorum” dedi. Salonda hem Buldan’a hem Çarkın’a alkış sesleri yükseldi.
Siyasi kimliğimi bir yana bırakıyorum. Burada mağdur yakını olarak konuşuyorum. Ben burada şov yapmıyorum. Alkış istemiyorum. Burada konuşma yapmamın sebebi şurada oturan katil sürüsünün benim yüzüme bakacak cesareti var mı görmek istedim. Çünkü hepsi ellerine silah ceplerine para tutulmuş katiller, zavallı katiller. Başbakan Tansu Çiller’in ‘elimizde Kürt iş adamlarının listesi var’ dedikten sonra eline silah verilen katiller, burada sadece bunların değil, bunlara zavallı katiller olarak bakıyorum. Burada Mehmet Ağar, Tansu Çiller, Süleyman Demirel, OHAL Valileri hepsi yargılansın. Ben eşimi kaybettiğim gün bir kız çocuğu dünyaya getirdim. Onu buraya getirmedim. ‘Buna dayanamaz’ dedim. Acaba burada oturanlar bunu bilirler mi? Benim çocuklarım babasız büyüdü. Bunlar bunu bilirler mi? Geçmişle yüzleşmek istiyoruz. Biz yıllardır bunun mücadelesini veriyoruz. Burada bugün bir arada bulunmamızın AKP iktidarı ile alakası olduğunu düşünmüyorum.”
Buldan’ın konuşması sırasında salonda bulunan BDP’li Sabahat Tuncel gözyaşlarını tutamadı. Salondaki birçok kişi de gözyaşlarına boğuldu.
Buldan’dan sonra söz alan ÇHD Avukatlarından Selçuk Kozağaçlı, Ağar ve sağlık raporu sunan sanıkların evrakta sahtecilik yaptığını bunun tespit edilmesini istedi. Kozağaçlı, sanıkların tutuklanmasını istedi.