Çayın faydaları saymakla bitmiyor, buna rağmen hakkında soru işaretleri ve korkular da var. “Uzman Diyetisyen Dilara Koçak, Milliyet gazetesinde yayımlanan yazısında (08.04.09), çay hakkında bilinmeyenleri anlatıyor. Koçak’ın yazısı şöyle: Çayın faydaları saymakla bitmiyor, buna rağmen hakkında soru işaretleri ve korkular da var. Çay hakkında söyleyecek çok şey var, tek güne sığdırmak mümkün değil. Bu nedenle çayın hikâyesini size üç günde anlatacağım. Çay 5 bin yıldır insanlığa sağlık ve keyif sunan içecek, sabah kahvaltılarımızın ve öğleden sonra keyiflerinin vazgeçilmezi. Çay hanımların “çay saati” buluşmalarının sebebi, simidin en iyi arkadaşı. Pazar kahvaltılarının ise baş tacı. Ben çok iyi bir çay içicisiyim. Her gün 7-8 bardak siyah çay, 2-3 bardak yeşil çay mutlaka içerim. Akşam yemeğinden sonra da rezene içmek sindirim sistemime çok iyi geliyor. Çay, hakkında söyleyecek çok şey var çayın faydaları saymakla bitmiyor. Buna rağmen endişeler ve korkular da var. Bunları bir tek güne sığdırmam mümkün olmayacağı için size çay hikâyesini üç gün boyunca anlatmaya karar verdim. Her gün içtiğiniz bitkiyi daha yakından tanımanızda fayda var, bu konuda her zamanki gibi sorularınıza da açığım. - Çay demir eksikliği yapar mı? - Çaydaki kafein zararlı mı? - Çay içmeden kendime gelemiyorum sebebi nedir? - Demleme çay ile poşet çay arasında ne fark var? - Çayın faydaları neler diye merak ediyorsanız bu sorularınızın hepsine cevap vermeye çalışacağım. Türkiye çayla ne zaman tanıştı? Çay, dünyada sudan sonra en çok tüketilen içecektir. Çayı keşfeden insanlar, çay içmeye başladıkları ilk zamanlardan itibaren onu sağlıkla ilişkilendirmeye başlamıştır. Çayı ilk Çinliler keşfetmiş ve içmiş, bu yıllarda çay çok uzun süre ilaç olarak kullanılmış. Çay daha sonra 6. yüzyılda Japonya’ya ulaşmış, buradan da Endonezya ve Hindistan’a kadar ilerlemiş. 1615 yılında çay İngiltere’ye getirilmiş burada 1889 yılında Thomas Lipton çayı paketler halinde satan ilk kişi olarak tarihe geçmiş. Türkiye’ye geliş zamanına bakıldığında ise 1878 yılında çay üzerine yazılmış ilk kitap olan “Çay Risalesi” karşımıza çıkıyor. 1924 yılında ise ilk çay üretimi Rize’de başlatılmış. Dünya üzerinde çay tüketimi genelde poşet olarak dikkat çekiyor, ama bizde demleme ritüeli ve çay alışkanlıkları biraz daha farklı gelişmiş. Çin kökenli bir bitki Çay, Asya kökenli küçük bir ağaç olan camellia sinensis bitkisinin yeşil yapraklarından elde ediliyor. Başlıca iki çeşidi yaygın olarak yetiştirilmekte. Bunlardan daha küçük yapraklı olan Çin bitkisi (camellia sinensis sinensis) ve daha geniş yapraklı olan assam bitkisidir (camellia sinensis assamica). Ming Hanedanlığı zamanında (1368-1644) siyah, yeşil ve oolong çaylarının gelişimi şimdiki çay içme alışkanlığımızı getirmiş. Çaylar toplandığı zaman yapraklar hemen oksitlenmeye başlar. Yeşil çayda, oksidasyon sürecine giren enzimler ısı yoluyla aktivitesini yitirir ve böylece kuruma sürecinde yapraklar yeşil kalır. Siyah çayda, yaprakların tamamen okside olmasına izin verilir. Oolong çayda, çay yaprakları ısıya tabi tutulmadan önce kısmen oksidasyona bırakılır. Bu oksidasyon süreci çayın niteliğini oldukça değiştirir. Çayın içecek olarak niteliğini etkileyen diğer faktörler ise; yaprak çeşidi, büyüme şartları, orijini, toplama zamanı ve yöntemi ve tabii ki çayın nasıl demlendiğidir. Bu iki tür çay bitkisinden camelia sinensis, mızrak biçimde, camelia assamica ise ovaldir. Türkiye’de melez camelia sinesis üretiliyormuş (600-2400 metre rakımda). Çayın sağlığa etkisi Çay, doğru bir şekilde tüketildiği takdirde insan vücuduna büyük ölçüde fayda sağlar. Sudan sonra en çok tüketilen içecek olan çay, şeker veya sütle tüketilmediği takdirde kilo kontrolü sağlayan önemli bir içecektir. Bu özelliğinin yanı sıra çay önemli bir antioksidan kaynağıdır. Flavonoidler olarak adlandırılan bu antioksidanlar meyve ve sebzelerde de bulunur. Ayrıca bu antioksidanların anti bakteriyel özellikleri bulunduğu ve dişlerin asitlere karşı daha dayanıklı olmasını sağlamalarıyla diş sağlığına faydaları da olabilmektedir. Ayrıca kalp sağlığı ile düzenli olarak çay tüketimi arasında ilişki olduğu son yıllarda üzerinde durulan diğer bir bulgudur. Öte yandan çayda doğal olarak bulunan bir aminoasit olan Theanine’in, insan zihninde konsantrasyonu artırmaya yardımcı olduğuna yönelik bilimsel araştırmalar da giderek ilgi odağı olmaya başlamıştır. Üç çeşit çay arasında ne fark var? Bu üç çay da aynı bitkiden elde edilir, ancak çay yapraklarından elde ediliş şekilleri farklıdır: Yeşİl çay: Camellia sinensis bitkisinin yaprakları hasattan kısa süre sonra ısıtılarak minimal oksidasyon gerçekleşir. Bu nedenle enzim aktivitesi durur ve katekinlerin büyük bölümü yaprakta kalır. Siyah çay: Kontrollü ısı ve nem ortamında önemli miktarda oksidasyon olur. Bunun sonucunda enzimatik reaksiyonlar gerçekleşir, yaprakların rengi yeşilden siyaha dönüşür ve katekinlerin polimerize olması sonucunda teaflavinler ve tearubiginler meydana gelir. Oolong çay: Oksidasyonu, yeşil ve siyah çayın arasında bir noktada kesilir ve bu nedenle oolong çayında her iki çaydaki flavonoidler bulunur.”