C.C Humphreys tarafından kaleme alınan ve İstanbul’un fethini konu alan “Place called Armageddon-Constantinople 1453” adlı kitap raflarda yerini aldı. Otuz sekiz bölümden oluşan kitapta yazar İstanbul’un fethi sırasında yaşanan aşk, ihanet ve kahramanlık olaylarına da değiniyor.
Fatih’in İstanbul’u kuşatmasının anlatıldığı kitapta İskoçyalı bir simyacı, erkeklerin dünyasında hayatta kalmaya çalışan falcı Leyla, Fatih’in hocası ve danışmanı Hamza, şehrine ihanet ederek Türklere yardımcı olan Gregoras’la onun bir zamanlar aşık olduğu Sofia ve kuşatmaya tüm yüreğiyle katılan Ahmet gibi kaderleri belli olmayan insanları aynı hikayede birleştirerek farklı bir tarihi sunum tekniği ortaya konulmuş.
Toronto doğumlu yazar C.C.Humphreys, İstanbul’a ilk 2007 yılında “Vlad: Son İtiraf” adlı romanını araştırmak için gelmiş. 3 yıl sonra da bu kez “Konstantinpolis”in 1453’teki düşüşü ile ilgili roman araştırması için İstanbul’u ziyaret ettiğini söylüyor. Ardından hem Türkler’in hem de Yunanlılar’ın bakış açılarından hikayesini anlatmaya karar vermiş.
Humphreys, İstanbul hayranlığı
Humphreys, İstanbul hayranlığını şu şekilde dile getiriyor, “Benim yazabilmem için yer duygusunun hayati bir önemi vardır. Eğer orada bulunmazsam, ne yaparsam yapayım, hayal gücüm boşlukta kalır. Bu hiç bu kitapta olduğu kadar doğru olmamıştı.”
Ünlü yazar, bu romanı yazarken daha önceki kitabı Vlad’da kötü bir karakter olarak bahsettiği “Fatih Sultan Mehmet"e bakış açısının da değiştiğini söylüyor. Tarihsel notlarda belirtilen aniden alevlenen bir öfkesinin olduğuna fakat kendi hikayesinde, bencil bir gençken giderek şehrin ötesindeki bir neden uğruna, tarih adına, olağanüstü bir şehir için dövüşen bir sanatçıya dönüştüğünü ifade ediyor.
Kaleme alınan tarihi romanda ilk göze çarpan, Yunan, Türk, Ceneviz, ve Venedikliler’in bakış açılarından okuyucuya hikayenin aktarılması oldu. Yazar bu sayede kurgu, okuyucu gözünde romanı daha gerçekçi kılıyor.
Eserin, diğer klasik tarihi romanlardan farkı, şehrin gölgesinde yarattığı aşklar, ihanetler ve kahramanlık destanlarına birlikte yer vererek, okuyucuyu romana kolayca çekebilmeyi amaçlıyor.
Armageddon, İbranicede dünyanın sonunun geldiğinde kehanet edilen büyük kıyamet savaşının adı.
“Ben İmparator Konstantin! Sezarların oğluyum. Fırıncıyım, balıkçıyım, keşişim, tacirim. Ben bir askerim. Romalıyım. Yunanım. İki bin yaşındayım. Özgürlük içinde daha dün doğdum. Ey Türk, bu benim şehrim! Alabiliyorsan al!”
“Ben Türküm. Bir köylünün çıplak ayaklarıyla, bir Anadolu insanının çarıklarıyla geliyorum. Ölüme meydan okuyan akıncıların çılgın naraları ve savaşmanın yüzlerce yolunu bilen yeniçerilerin ölçülü adımlarıyla geliyorum. Bir pala, bir tırpan ve bir mızrak tutuyorum. Parmaklarım yayın kirişini gerdim. Elimde ise ortalığı cehenneme çevirecek bir fitil var. Benim gibi binlercesi var burada. Şehrini almak için buradayım.”
İşte Fatih Sultan Mehmet’in kaleme alınan eserde Konstantinopolis’i anlatışı:
“Nereyi fethetmek istediğimizi, bunu neden istediğimizi ve nasıl yapacağımızı sizlere hatırlatmama izin verin. Adını yüksek sesle bağırayım ki Tanrı’nın kulağına bir armağan, bir dua olarak gitsin.” Başını geriye atıp avazı çıktığı kadar haykırdı: “Konstantinopolis!”
“Ona kızıl elma da diyoruz. İshak oğulları surlarının önünde kaç kez kamp kurup o lezzetli meyvenin elimize düşmesini bekledi. İsmini büyük bir şerefle taşıdığım büyükbabamın çadırlarını toplayıp bu büyük ödülden mahrum kaldığı, buradakilerin hafızalarındadır. Babam, mukayese kabul etmez savaşçı Murat da meyveyi ağaçtan kesip, alamadı. Bu kadar itibarlı savaşçıların torunu olan ben, Onların yapamadığı şeyi yapabileceğime nasıl mı inanıyorum?”
Sesini alçattı ve gülümsedi.
“Çünkü kehanet, kaderin sesidir ve Kızıl Elma’nın düşme zamanının geldiği kehanetinde bulunuldu. Sevgili peygamberimiz şöyle dememiş miydi?
‘Bir yanı kara iki yanı deniz olan o şehri gördünüüz mü?İshak’ın yetmiş bin oğlu, onu zapt etmeden kıyamet saati çalmayacak.’ ”
Basında ‘Armageddon İstanbul 1453’:
Künye:
Yayınevi: Sayfa6 yayınları
Basım tarihi: 2011
Sayfa Sayısı: 558
Çeviren: Hasan Murat Alev