Türkiye’yi Avrupa’nın atık çöplüğüne çeviren hurda plastik ithalatı Ticaret Bakanlığı tarafından yasaklandı. Bu kararla çevre sorunu çözüldü ama enflasyon, cari açık ve işsizliği azdıracak bir yola girildi. En sonda söylenmesi gerekeni en başta söyleyeyim: Yapılması gereken toptan yasak değil, doğayı katleden şirketlere çok ağır cezalar içeren sıkı bir denetimdi. Bunun yerine toptan yasak seçildi. Bu, “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel yönetirdim” demeye benziyor.
Türkiye’nin üretim kapasitesi plastik üreticilerin polimer ihtiyacını karşılamaya yetmiyor. Sektörün yılda 10.5 milyon ton polimer ihtiyacı var, yerli üretici Petkim’in kapasitesi 750 bin ton. Yani Türkiye, polimer ihtiyacının yüzde 93-94’ünü ithal etmek zorunda. Çin’den sonra dünyanın en büyük ithalatçısıyız.
Polimer talebini karşılamanın iki yolu var: Hammadde ithal etmek veya hurda plastik ithal edip dönüştürmek. Hammadde ithalatı çok pahalıya geldiği için sektör Avrupa’dan hurda etmeyi tercih ediyordu. Şimdi hurda ithalatı yasaklandığı için hammadde ithalatına yüklenecekler. Bu da hem enflasyonu hem cari açığı artıracak. Çünkü hammadde ile üretilen ürünün maliyeti ile hurda ile üretilen ürünün maliyeti arasında bire iki, bire üç fark var. Plastik, enflasyon sepetinde de yer alan onlarca üründe girdi olarak kullanılıyor. Bu kararın enflasyonda artışa yol açacağını söylemek için kahin olmaya gerek yok.
Yanlış anlamayın, bunları hurda ithalatını şu an yapıldığı gibi savunmak için söylemiyorum. Aksine, denetimsiz ithalat doğayı katlediyor. Birkaç gün önce T24’te Avrupa’dan hurda ithalatının patladığına, işlenemeyen atığın başta Adana olmak üzere birçok kentte gelişigüzel doğaya atıldığına, bunun bir çevre felaketine yol açtığına dikkat çeken bir haber yayınlamıştık. BusinessWeek dergisinden Mehmet Erdoğan’ın incelemesine göre Türkiye, geçen yıl, önceki yıllarda olduğu gibi Avrupa’dan en çok plastik atık alan ülke oldu. Avrupa’nın plastik atığının yaklaşık üçte birini Türkiye aldı. Greenpeace Akdeniz’in Eurostat ve İngiltere Ulusal İstatistik Dairesi’nden topladığı verilere göre Türkiye, 2020 yılında AB ülkeleri ve İngiltere’den yaklaşık 660 bin ton plastik atık ithal etti. Plastik atık ithalatında bir önceki yıla göre yüzde 13 artış gerçekleşti. Son 16 yılda ise Avrupa’dan Türkiye’ye gelen plastik atık miktarı 196 kat arttı.
Plastik geri dönüşümünü mevzuata uygun şekilde yapan şirketler, ithal ettikleri plastik atığın yüzde 95’ini hammaddeye dönüştürüyor, kalanını da yakılması için çimento fabrikalarına gönderiyor. Bununla birlikte sektörde kurallara uymayan, merdiven altı pek çok tesis de var. Bloomberg Businessweek’in haberine göre bunlar ithal ettikleri plastik atığın ancak yüzde 60-70’ini geri dönüşümle ham maddeye çeviriyor. Geriye kalan dönüşümü imkansız plastiği ise ya kontrolsüzce çevreye atıyor ya da yakarak bertaraf ediyorlar.
Yapılması gereken açık: İthalatı çok sıkı (ama gerçekten çok sıkı) biçimde denetlemek; hurdayı işlemek yerine doğaya atan şirketleri cezalandırmak, ithalat izinlerini iptal etmek. Devlet bunun yerine yine işin kolaycılığına kaçıp toptan yasakçılığı seçti. Dediğim gibi bu “Şu mektepler olmasa maarifi ne güzel yönetirdim” demeye benziyor. Sektördeki şirketlerin elinde şu anda 2-3 aylık girdi var. Bir kısmı şimdi hurda yerine hammadde ithalatına başlayacak, yapamayanlar üretime ara verecek. Al sana bu ortamda binlerce yeni işsiz...
Tıpkı çek ibrazıyla ilgili toptan erteleme kararı gibi hurdaya toptan ithalat yasağı da kötü yöneticiliğe çok iyi bir örnek…