Celalettin Can 100 gündür cezaevinde: Tutuklanmam siyasi karardır

Celalettin Can 100 gündür cezaevinde: Tutuklanmam siyasi karardır

Gözaltına alındığı günden bugüne yaşadıklarını ve hakkındaki iddianameyi değerlendiren 78’liler Girişimi Sözcüsü ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) üyesi Celalettin Can, "40 yıllık siyasi hayatımda neyin ne olduğunu biliyorum. Tutuklanmam siyasi bir karardır”dedi.

“22 Eylül 1999’da cezaevinden çıktıktan bu yana, demokratik, meşru ve şeffaf mücadelemiz kriminalize edilerek, uyduruk suçlamalarla karşı karşıya bırakılıyoruz" diyen Can, "Sözcüsü olduğum 78’liler Girişimi ve HDP Parti Meclisi üyeliğim üzerimizden bir algı operasyonu yaratılmaya çalışılıyor. Bu yapılanlar benim açımdan kabul edilemez” ifadesini kullandı.

Cumhuriyet'ten Seyhan Avşar'ın haberine göre Ataköy’deki evine 7 Şubat gecesi İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele ekipleri tarafından operasyon düzenlendiğini anımsatan Can, şunları anlattı:

“Ev araması sırasında eşim ve bana ait ortak bilgisayarıma, telefonuma, 78’lilere ait çalışmalarımın olduğu 100’den fazla CD ve DVD’ye el koydular. El koyulan bilgisayar, telefon ve DVD’lerin imajını çekip bir örneğini istememe rağmen bana vermediler. 14 gün boyunca çok kötü şartlarda gözaltında tutuldum. Gözaltı sürecinde geçirdiğim kalp ameliyatı ve prostat rahatsızlığı nedeniyle her gün düzenli olarak kullanmam gereken ilaçları kullanamadım. Kapalı, dar bir hücrede, 14 gün hayati riskimin olduğu bir ortamda tutuldum.”

"Tapeler bana okutulmadı"

Polisin ifade alma aşamasında da hukuk dışı davrandıklarını belirten Can, “Telefon tapeleri ellerindeydi ancak bana okutulmadı. Telefon kayıtlardan kendilerince çıkardıkları soruları sormakla yetindiler. Okuma ısrarım karşısında ise birkaç cümleyle özetlemekle yetindiler. Sonunda birkaç cümle dışında kendimi savunma imkânım olmadı. Savcılık ve 4. Sulh Ceza Hâkimliği, polislerin sorduğu sorular ve dinleme tapeleri dışında herhangi bir soru sormadılar” dedi.

Sorgu hâkiminin ara verince gittiği odaya polislerin de girdiğini aktaran Can, polisler ile hâkimin bu denli iç içe görüntü vermesinin vahimden de öte bir durum olduğunu kaydetti. Bir hukuk garabeti ile 22 Şubat 2018’de tutuklandığını anımsatan Can, “Silivri Cezaevi’ne götürüldüm. Burada da gerek sağlığımla ilgili, gerekse de yaşamsal ihtiyaçlar konusunda tüm başvurularımıza rağmen gerekenler yapılmamaktadır. Hastaneye asker gözetiminde, ellerim kelepçeli olarak götürülmekteyim. Kitaplarım ve mektuplarım kısmen ısrarımız sonucunda çok geç tarafıma verilmektedir. 40 yıllık siyasi hayatımda neyin ne olduğunu biliyorum. Tutuklanmam siyasi bir karardır” ifadesini kullandı.

"Suçlamalar asılsız"

İddianamede yer alan tapelere eklemeler yapıldığını belirten Can, “Ayrıca kişi güvenliği ve hürriyeti açısından telefon dinlemeleri insan hakları suçudur” dedi.

Halkların Demokratik Kongresi (HDK) içerisinde 3. Bölge Koordinasyonu’nda faaliyet yürüttüğü iddiasına değinen Can, bu iddianın tamamen yanlış bir bilgi olduğunu, bu yapı içerisinde çalışma yürütmediğini, bu yapının demokratik bir çalışma alanı olduğunu bildiğini söyledi. Sokağa çıkma yasakları döneminde evsiz kalan insanlarla dayanışma için düzenlenen battaniye kampanyasını iddianamede, “PKK/KCK terör örgütü mensuplarının lojistik ihtiyacını karşılamak” olarak gösterilmesine de tepki gösteren Can, “Yaşanan süreçler herkes tarafından açık şekilde bilinmektedir. Evsiz, barksız insanlara yardım edilmesinden suç üretmek, halklara duyulan büyük bir öfkenin ürünüdür” görüşünü paylaştı.

Can, iddianamede yer alan suçlamalarla ilgili özetle şunları söyledi:

“Korsan gösteri düzenlemek istediğim, korsan gösterilerde kullanılacak bildiri ve sloganları hazırladığım iddiaları asılsızdır. Suçlama konusu, kapatılan eylem Özgür Gündem gazetesi önünde basın toplantısına katılmaktır. Evimden kimi kitapların, derginin ve fotoğrafların alınarak suç unsuru olarak gösterilmesi ise başka bir öfkenin göstergesidir. Ben bir gazeteciyim, yazarım. Ayrıca Kürt sorunu ile ilgili yürütülen müzakere sürecinde tarafların önermeleri ile Akil İnsanlar Heyeti’nde yer aldım. Kürt meselesine ilişkin yayınları bulundurmam, okumam yasal bir izine tabi değildir. Hangi kitapları okuyacağım kendi kararımdır. İfade özgürlüğü, siyasi faaliyette bulunma, siyasi partiye üye olma anayasal bir haklardır. Yurttaşlar bu hakları kullandıkları için tutuklanamaz, yargılanamaz. Yukarıda belirttiğim tüm hususlar benim tutuklanmama gerekçe olarak gösterilmesi hukukun nasıl islediğinin somut göstergesi durumundadır.”