78’liler Girişimi Sözcüsü Celalettin Can, cezaevinde tutulduğu süre içinde yaşadıklarını anlattı. Can 'yukarıdan geldiklerini' söyleyen iki istihbaratçının "İstersen buradan çıkıp gidebilirsin. Hiç istemezdik senin alınmanı. Ama burada kal seçim olacak çok yorulursun” dediklerini aktardı.
Can , 5 ay kaldığı Silivri Cezaevi’nde yaşadığı ve tanık olduğu süreci Taksim Hill Otel’de yaptığı basın toplantısıyla kamuoyuyla paylaştı. Can’ın yanı sıra bir grup insan hakları savunucusu da konuya ilişkin görüşlerini dile getirdi. Toplantının yapıldığı salona “Siyasi tutsaklara özgürlük” pankartı açıldı.
Mezopotamya Ajansı'nın haberine göre ilk olarak konuşan Can, cezaevinde tanık olduğu durumları anlattı. Önce gözaltına alındıktan sonra yaşadıklarına değinen Can, “Gözaltına alındığımda evdeki bütün elektronik araçlarımız alındı. Evimi epeyce dağıttılar. Vatan’daki TEM’e götürüldüğümüzde genelde tek tutuldum. Bazen IŞİD’lilerle aynı hücrede tutulduk. Kaba işkence yok ama psikolojik işkence çok yapıldı” dedi. Emniyet sorgusundan önce 2 istihbarat elemanın kendisini sorguya aldığını vurgulayan Can, “Yukarıdan geldiklerini söylediler. 2013 ile 2018 arası çok fazla halk toplantıları aldığımı söylediler. ‘Suç unsuru var mı?’ diye sorduğumda ‘Yok ama beka sorunu var. Bazen söz silahtan daha tehlikeli olur’ dediler. Başka teklifler yapmaya çalıştılar ama cesaret edemediler. ‘İstersen buradan çıkıp gidebilirsin’ dediler” diye belirtti. Baskın seçimlerin olacağını gözaltındayken istihbaratçıların söylemlerinden anladığını da sözlerine ekleyen Can, kendisine “Hiç istemezdik senin alınmanı. Ama burada kal.seçim olacak çok yorulursun” dediklerini kaydetti.
İstanbul 4’üncü Sulh Ceza Mahkemesinin özel bir mahkeme olduğunu dile getiren Can, “Hakim her ara verdiğinde beni sorgulayan polisler hakimle birlikte arka odaya gidiyordu. Kararı polislerle birlikte verdiler” diye vurguladı.
Cezaevinde sağlık problemlerinden dolayı ihtiyaçlarımı karşılayamadığını ifade eden Can, yaşadıklarını ise şu sözlerle anlattı: “Cezaevine birlikte giren tutukluların hepsini hemen birbirinden ayırıyorlar. Fiziksel ve psikolojik tecrit hemen uygulanıyor. Silivri’deki gardiyanlar seçilmiş insanlardı. İnsan karşıtı, sosyal işkence yapıyorlar. Silivri’de tutukluları insan altı görüyor. Siyasi tutsaklar arasında dayanışma ve sosyalleşme yasak. Silivri bir gösteri merkezidir. Biz tanındığımız için belki bize daha yumuşak davrandılar. 9 No’lu da tam bir tecrit yeri. Çok sayıda tutuklu hasta ama tedavisi yapılmıyor. Tedavi hep aksatıyorlar. Tedaviye götürülenler de Silivri Devlet Hastanesi’nde bodrumda saatlerce kelepçeli bekletiliyor. Mektuplar nadiren veriliyor. Hükümet, tutsakların özgürlük taleplerine kaygısız. Bir tek MHP kaygılı o da Alaattin Çakıcı’ya. Çözüm yeni cezaevi yapmakta değil, çözüm siyasi tutsaklara özgürlüktedir. Bu yüzden siyasi tutsaklara sahip çıkalım.”
Daha sonra söz alan İnsan Hakları Derneği Eş Genel Başkanı Eren Keskin, Başbakan Binali Yıldırım’ın “Biat et rahat et” sözlerini hatırlatarak, “Biat etmiyoruz, rahat etmiyoruz” dedi. Bugün Halkın Emek Partisi Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın katledilişinin yıldönümü olduğunu hatırlatan Keskin, “Belki biz şanslıyız, katledilmiyoruz. Ama bizim kararlı olmamızın nedeni belki onlara olan borcumuzdur” diye konuştu. “Türkiye Silivri’de yönetilse çok demokratik olurdu” diyen Keskin, şöyle devam etti: “Çünkü tüm entelektüeller orada. Devletin kendi içinde kurduğu ittifaklara gören değişen durumlara göre hareket edemeyiz. Biz aynı biziz. Şuan cezaevleri 90’larla aynı duruma gelmiş. Özellikle Kürdistan cezaevlerinde uygulanan kamera kontrolüyle kadın mahpuslar kendilerini taciz edildiğini hissediyor. İnsanlar hastaneye gitmekte karar veremiyor. Çünkü götürülürken de ayrı bir işkence yapıyorlar.” Muhalefeti de transfobiyi aşamamakla eleştiren Keskin, bir aydan fazladır açlık grevinde olan trans kadın Buse’ye, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça’ya yapılan aynı ilginin gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Prof. Dr. Ümit Biçer ise, devletin herkese sağlık hakkını eşit uygulaması gerekirken, cezaevlerinde bir cezalandırma aracına dönüştüğünü ifade ederek, şunları söyledi: “OHAL’le hasta tutukların talepleri dikkate alınmıyor. Alaattin çakıcıya verilen rapor sağlık çalışanlarına yönelik yapılan baskının da göstergesidir belki. Bunu yapanlar hakkında gerekli soruşturma yapılmıyor. Mutlaka sağlık insanların en temel haklarından olduğunu, tüm bireylere eşit verilmesi gereken bir konu olduğunu bilmek gerekiyor. Tüm sağlık çalışanlarının da tüm baskılara rağmen etik ilkelerini unutmadan mahpuslarla ilgili sağlık sorunlarında mücadele vermesi gerekiyor. Bir an önce Adalet Bakanlığı’nın İHD tarafından tespit edilen sağlık durumu ciddi olan insanlar için acilen adım atması gerekiyor.”
Daha sonra birçok katılımcı konu hakkında görüşlerini dile getirdi.