T24 Haber Merkezi
4.5 aydan uzun süredir, ‘terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunan 78'liler Girişimi Sözcüsü ve HDP PM üyesi Celalettin Can için bir araya gelen arkadaşları, 26-27-28 Haziran günlerinde gerçekleştirilecek ilk duruşmanın önemine dikkat çekti. 12 Eylül sonrasında da yaklaşık 20 yıl cezaevinde kalan Can’ın tutukluluğunun ve yargılanmasının hukuki değil siyasi olduğunu belirten arkadaşları, aynı zamanda Can’ın sağlık problemleri yaşadığını da hatırlattı.
Celalettin Can’ın yanı sıra 15 kişinin daha ‘terör örgütü üyeliği’ iddiasıyla yargılanacağı davanın ilk duruşması saat 09:00’da, Silivri’de görülecek.
İstanbul Taksim’de gerçekleştirilen toplantıda konuşan İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Hapsederek biz karabasanda tutmayı umuyorlar. Bizim mücadelemiz, direniş birikimimiz var. Bu dayanışma bütün mahpusları en kısa sürede özgürlüğüne kavuşturacaktır” derken; CHP’nin milletvekili adayı, KHK’yla ihraç edilen Anayasa hukukçusu Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu da şu anda Anayasa’nın askıda olduğunu savunarak 24 Haziran’daki seçimlerin önemine dikkat çekti ve şunları söyledi:
“Celalettin Can ve diğer siyasi tutuklular açısından Anayasa’nın 19. Maddesi açık. Celalettin Bey’e görüşleri nedeniyle, yazdıkları konuştuklarıyla değil; niyet sorgulamasında bir yorum yoluyla suç iddiası ihdas edilmesi söz konusu. Neden sadece yargının 19. Madde’yi uygulamadığını sorgulayamıyoruz, çünkü burada yürütmenin sorumluluğu önde. Onların müdahalesi olmasa, Celalettin Can ve diğerleri şu anda tutuklu olmayacaktı. Bu, yargının sorumluluğunu ortadan kaldırmıyor ama yürütme ve yürütmenin başında bulunan kişinin seçim kampanyasında bile yaptığı açıklamalar, tutukluluğu bile çok görüp derhal hükümlü hale getirilmesi gerektiğini savunan kişinin ve yardakçılarının tutumunu görmezden gelemeyiz. Bu bir Anayasa, AİHS problemi değildir, insani bir problemdir.
Hukuk-siyaset diyalektiğini bu kadar yaşamsal kılan başka bir seçim olmamıştı. Pazar günü siyasal güç dengelerinin değişmesi durumunda Anayasa hemen uygulamaya konacak. Anayasaya sadakat yemini içenler, amir hükümler uygulansın diye bir toplu irade koyabilirlerse çok büyük bir değişiklik olacak.”
Türkiye’de kavramların birbirine karıştığını belirterek yargı bağımsızlığının ortadan kalktığını kaydeden TİHV Başkanı Şebnem Korur Fincancı da halihazırda zorlu olan cezaevi koşullarının özellikle hasta tutuklu ve hükümlülere yönelik uygulamaların ‘işkence’ düzeyine varan boyutlarda olduğunu ifade etti:
“Celalettin benim yoldaşım, onun rehin alınması benim için insan olarak çok can acıtıcı ama cezaevi koşulları değerlendirildiğinde tüm hasta mahpuslar için kaygı verici. 240 bini aşmış bir cezaevi nüfusundan bahsediyoruz, 30 bini aşkın nüfus fazlası var. İnsanların yatacak yerinin olmadığı, sınırlı su ve havanın paylaşılmak zorundaki kaldığı koşullarda, sağlıklı insanların bile hasta çıkacağını öngörmek mümkün. Hele ki sağlık sorunu olan insanlar, koşulların çok kaygı verici olduğunu söylemeliyim.
Cezaevindeki sağlık ortamları da tahrip edilmiş durumda, zaten çok uygun koşullar değilken, dönüşümle aile hekimleri görevlendiriliyor. Bilgili, deneyimli değiller; yeterli eğitimi almıyor. Ağırlaştırılmış sevk sistemleri kullandıklarını da biliyoruz. Cam kafesli sevk araçlarıyla gönderiliyorlar, oturmakta, nefes almakta zorlanıyorlar. Kolluk görevlilerinin içeride olduğu hallerde muayeneye zorlanıyor. İnsanlık onuruna aykırı kelepçeli muayene uygulanarak ve götürülme süreci teşhire dönüştürülerek işkence hayatımıza yeniden sokuluyor.
80 cuntasından daha ağır koşullar ve hak ihlallerini gördüğümüzü söylemek lazım. Düşündüğü, ürettiği, farklı sesleri hayatımıza soktuğu için Celalettin rehin durumundadır. 24 Haziran sonrasında bütün rehinelerimizi geri alacağız, seçimler sonrasında o hakimler utanç içinde arkadaşlarımızı bize geri verecekler.”
7 Şubat gecesi İstanbul Emniyeti Terörle Mücadele ekipleri tarafından Ataköy’deki evine düzenlenen baskınla gözaltına alınan ve 20 Şubat’ta tutuklanan Celalettin Can’ın sağlık durumuyla ilgili bilgi veren insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu da şunları aktardı:
“Dışarıdayken de ağır bir kalp ameliyatı geçirmişti, tedavi oluyordu. Çok zorlamalarla ilaçlarını aldırdık, kamu görevlileri, arkadaşlarımız girerek yaptık. Revire çıkarılmadı, kampüs hastanesine götürdüler. Kelepçeyle, asker gözetiminde muayene edildi. Ya gitmeyecekti ya da biraz mazur görecektik. Dışarıda biyopsi olması gerekiyordu; 3 Mart’ta olması gerekirken 7 Haziran’da oldu. O günden bu yana o sonucu alacağız. Doktoru, acil şekilde ameliyat olması gerektiğini söyledi.”