Cem Sey
(Taraf - 17 Aralık 2012)
Bugün Hong Kong’da modern Çin’in kurucusu Sun Yat Sen’i anlatan bir müze gezdim.
20. yüzyılın başında ülkelerini bağımsızlaştıracak hamleleri desteklemek için gazeteler çıkararak paralarını yitiren işadamlarının öykülerini okudum.
Bu gazeteleri yapıp yaşatan ve birkaç yıl sonra parasızlıktan kapatan gazetecilerin öykülerini izledim.
Ne garip, aklım hep Taraf’taydı.
Taraf ilk günden itibaren gerçek bir demokrasiyi savunduğunu açıkça ortaya koydu.
Gerçek bir demokraside basının yeri ise, ülkedeki iktidarı ve diğer güç odaklarını denetlemek.
Bunun olmazsa olmaz şartı da editoryal bağımsızlık.
Türkiye’de son yıllarda bunu en iyi başaran gazete Taraf oldu.
İnsanlar doğaları gereği yanılmaz değil elbet.
Bundan kaynaklanan hatalar da yapıldı.
Kimi için özür dilendi, kiminin cezası çekildi.
Ama bilerek çarpıtılan haberler ya da devletin derinlerinde örgütlenen “kurum içi kurum”ların silahşörlüğü ve propagandası da yapılmadı.
Haberler yapılır, köşe yazıları yazılırken, “acaba bunu yazarsam benim ya da patronumun bir çıkarı var mı, kendimi yakın hissettiğim siyasi hareketin çıkarları zedelenebilir mi, devlete veya onun kurumlarına zarar gelir mi, hükümetin işini zorlaştırır mıyım” türünden sorular sorulmadı.
Bu tavır kaçınılmaz olarak baskıları, baskılar da ekonomik sıkıntıları getirdi.
Zaman zaman çalışanlar uzun süre maaş alamadı.
Ama büyük kısmı inatla ve azimle çalışmaya devam etti.
Onların katkılarıyla bugünün Türkiye’si beş yıl öncesinden çok farklı.
Bu başarılı binanın işçiliğini yapanlar Taraf çalışanları idiyse, mimarı ve müteahhidi en başta Ahmet Altan ve Yasemin Çongar’dı.
Editoryal bağımsızlığın güvencesi temelde onlardı.
Gazete ekip işidir.
Gazetelerin devamlılığı ekiple sağlanır.
Ekibin bazı elemanları eksildiğinde, yerleri doldurularak yola devam edilebilir.
Fakat ekibin omurgasını oluşturan kişiler gider, omurga kırılırsa, ekip de ortadan kalkar.
Taraf’ta da böyle bu.
Ben dış kapının dış mandalıyım.
Ama yine de ekibin parçasıyım.
Taraf’a para bile almadan yazmamın sadece iki nedeni vardı.
Biri, ilk yaptığımız anlaşmaya uyamayacaklarını ve para ödeyemeyeceklerini erkenden bana bildiren ve o güne kadar oluşan alacağımın kuruşuna kadar ödenmesini sağlayan Yasemin Çongar’ın Türkiye medyasında eşine az rastlanır dürüst davranışıydı.
Ama daha önemlisi editoryal bağımsızlıktı.
Geride kalan arkadaşlarımız alınmasın ama Altan ve Çongar’ın ayrılmasıyla biten süreç, o bağımsızlığı da bitiriyor ve korkarım bunu değiştirmeye kimsenin gücü yetmeyecek.
Taraf, Taraf olmaktan çıktı.
O nedenle bugün Taraf’taki son yazımı yazıyorum.
Şimdi Taraf yok oluyor diye zil takıp oynayanlar da var.
Taraf’ın her gün daha fazla zorlanmasına neden olan baskı koşullarını yaratan Başbakan ve çevresindekilerden söz etmiyorum.
“Misyonları bitince iplerinin çekileceğini biz hep söylemiştik” diye heyecanlanan ulusalcı kesime “hiç sevinmeyin” diyorum.
Çünkü Türkiye’de demokrasi mücadelesi Taraf’la başlamadı, onunla bitmeyecek.
Taraf’ın beş yıl önce ortaya çıkabilmesini sağlayan koşulları yaratanlar, bu ülkenin uygarlaşmasını, siyasi ve toplumsal adaleti sağlamış bir ülke olmasını arzulayan, gerçek ve herkes için demokrasiden korkmayan insanlardı.
Yani Türk’ü, Kürt’ü, Alevi’si, Sünni’si, Ermeni’siyle bu ülkede özgürlük ve adalete düşkün olanlardı.
Şimdi, Taraf’ın da katkısıyla elde ettikleri biraz daha özgür bir ortamda bu mücadelelerine devam edecek ve ulusalcıların özlemini çektiği eski karanlık günlerin bir daha geri gelmemesini sağlayacak olanlar da onlar.
Tıpkı bir zamanlar Çin’de olduğu gibi.
Hoşçakalın.