Sahibi olduğu İmar Bankası'nda devletten hesap saklamak üzere çifte kayıt sistemi kurduğu ve Çukurova Elektrik ile Kepez Elektrik'te usulsüz işlemler yaptığı saptanan, ardından Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu (TMSF) tarafından tüm mallarına 2003-2004’te el konulduktan sonra dört yıl önce Fransa’ya sığınan işadamı ve medya patronu Cem Uzan, ‘Aydın Doğan’ın kendisinden rüşvet istediğini’ öne sürdü.
Cem Uzan, “Aydın Doğan 40 gün benim aileme saldırdı. 40 gün sesimi çıkarmadım, 41. gün randevu alıp gittim. Bodrum'da evinde birebir görüştüm. ‘Verirsin 38 milyon dolar. Yayınları keseriz’ dedi” ifadelerini kullandı.
Taraf gazetesi Ankara Temsilcisi Hüseyin Özay’ın Cem Uzan ile yaptığı röportajın ikinci kısmı bugün yayımlandı. Cem Uzan’ın Özay’a verdiği röportaj şöyle:
Uzan Grubu'na yönelik operasyon size göre niye yapıldı?
- Ben siyasete girdiğim için. Ben siyasete sadece o günkü konjonktürde ülkeme hizmet etmek için girdim. Ben ve ailem bu konuda çok ağır fatura ödedik. Hâlen de ödenmeye devam ediyoruz. Uzan Grubu'nun başına gelenler Aydın Doğan ve Motorola gibi bazı grupların birlikte kurdukları bir komplodur. Dönemin TMSF'si de bu komplonun içindedir. Deutsche Telekom 2001'de Telsim'e 9 milyar dolarlık teklif verdi. Ben reddettim. Cebime, aileye, hissedarlara 9 milyar dolar girecekti. 4.5 milyar dolara sattılar. Yazık günah değil mi.
Siyasete askerlerin tavsiyesi ile girdiğiniz hatta Genç Parti'yi de askerlerin kurdurduğu iddia edildi. Darbe olursa da sizin başbakan olacağınız öne sürüldü. Bu doğru mu?
- Uzaktan yakından ilgisi yok. Hiç kimsenin imâsı bile olmadı. Ben siyasete girmeye 1999 yılında karar verdim. 1999'da Tansu Çiller'e yalısında siyasete girmek istediğimi söyledim. Çok açık, "Her türlü desteği veririm" dedim. "2000 yılında cumhurbaşkanlığı seçimi var. Siz başbakan olursunuz, ben Dışişleri Bakanlığı istiyorum" dedim. "Siz 2000'de cumhurbaşkanı olursunuz. Ben de partiyi devralırım" dedim. Bu kadar açık konuşunca siyasetçiler ürküyorlar. "Cem Bey bir düşüneyim" dedi.
Plan niye tutmadı?
- Çiller bir süre düşündü. Hatta yanındaki bir iki kişiye de teklifim konusunda danışmış. Sonradan duyduğuma göre, Celal Adan karşı çıkmış. "Partiyi elinizden alır" demiş. Tansu Hanım bir süre sonra "yapamayacağım" dedi ve teşekkür etti. 1999'da kılpayı kazandı. Teklifimi kabul etseydi Çankaya'ya çıkardı. 2000'de Ahmet Necdet Sezer yerine Çiller Cumhurbaşkanı olacaktı.
Ben de Tansu Çiller'in teklifimi kabul etmemesi üzerine parti kurma çalışmalarına başladım. 2002'de kendi partimi kurdum. Parti kurulduktan sonra 2002 seçimleri öncesinde Ak Parti'den ve Doğru Yol Partisi'nden milletvekilliği teklifi geldi. Doğru Yol'un teklifi bizzat Tansu Hanım'dan geldi. "Dört sene geç kaldınız" dedim. O seçimde yüzde 9.9 ile barajın altında kaldı.
3 Kasım 2002 seçimlerinin ardından AK Parti yöneticileri ile hiçbir araya geldiniz mi?
- 3 Kasım seçimlerinin hemen ardından Abdullah Gül Başbakan oldu. Dışişleri Bakanlığı konutunda Irak ile ilgili brifing veriyor. Rahmetli Ecevit ve İsmail Cem var. Tüm siyasi parti liderlerini çağırdı. Ben de 10 dakika geç kaldım. En son ben geldim. İçeri girdim. Gül, yerinden kalkarak yanıma geldi ve "Cem'ciğim, Allah senden razı olsun. Senin sayende tek başımıza iktidar olduk" diyerek sarıldı ve öptü. "Ya ne demek kısmet bu" dedim
Genç Parti yüzde 7.2 oy aldı. Bu kadar oy olmayı bekliyor muydunuz?
- Daha fazla oy bekliyordum.
Bu oyu köfte-döner dağıtarak aldığınız iddia edildi. Bu iddiaları ne diyorsunuz?
- Bir defa Karabük'te öğlen döner dağıtıldı. Onun dışında hiçbir mitingde köfte-döner dağıtılmadı. Aydın Doğan ve Dinç Bilgin, partiyi küçültmek için böyle iddialar ortaya attılar. Öpmeye kalktığı zaman görürsün. Bunu günde 300 defa yapsana... İzmir'de 3 bin 500 fotoğraf çektirdim. Bir günde gülsene 3 bin 500 defa. Seçim vaatleriniz o dönemde epey bir tartışma konusu oldu... Bizim seçim vaatlerimizin büyük kısmı bugün hayata geçirildi. "Ders kitapları bedava olacak" dedik, oldu. "Üniversitelerin sayısı artacak" dedik, arttı. Buna benzer birçok vaat yerine getirildi. "Vaatlerin kaynağı ne?" diye sordular. Sigaranın fiyatı 4'e katlanacaktı. Ama millet başka tercih yaptı.
2007 yılı seçimlerinden önce siz gözaltına alınmıştınız? Mahkeme ise serbest bıraktı. Gözaltı olayı nasıl gerçekleşti?
- Hulki Cevizoğlu'nun programına katıldım. Özel uçakla İstanbul'a döndüm. Salondan yatak odasına çıkacağım. Biraz yorgun hissettim kendimi. Kapı açıldı. Çalışan çocuklardan birisi geldi. "Efendim siz gözaltına alınmışsınız" dedi. Yüzü bembeyaz olmuş. "Hangi kanalda?" dedim. "ShowTV'de" dedi. Baktım bütün kanallar veriyor. "Tamam, bir şey oluyor. Ben bir gidip duş alayım" dedim. Duşa girdim. Kapı açıldı. Alara, "geldiler" dedi. "Tamam iki dakika beklesinler geliyorum" dedim. Banyodan çıktım. Yatak odası polis dolu. O gece emniyette tuttular. Konuşmadım. Sorguya aldılar. Avukatımın gelmesine müsaade etmiyorlar. Polisten sonra savcıda sorgu var. Ben "Susma hakkımı kullanacağım" dedim. Ama "Bütün soruları soracaksınız bana" dedim. Böyle olunca iki saatte sorgu bitti. İstemeye istemeye beni de savcıya götürdüler. Hâkim başladı kararını okumaya en sonunda, "Cem Uzan'ın serbest bırakılmasına..." dedi. Daha sonra öğrendim, meğerse televizyon haberi komploymuş. Evin etrafı çevrilmiş. Benim kaçmamı istiyorlardı. "Kaçarken yakalandı" diyerek benim tutuklamamı isteyeceklermiş. Ben kaçacağım ya... "Kaçarken yakaladık" diye hâkime götüreceklermiş. Bu komployu da Hanefi Avcı hazırlamış. Kimse, bu kadar akıllı, zeki olamaz. Verilmiş sadakamız varmış. Allah'ın bir lütfü işte.
Bu süreçte sizi en çok üzen olay neydi?
- Birçok olay var. Ancak, şirketlere el konduğu günü yani 14 Şubat'ı unutamıyorum. Binanın önüne gittim. Polis kordonu vardı. "Yürüyemezsin" dediler. "Ne zamandır sokakta yürümek yasak" diye bağırdım. "Kaldırımda da mı yürüyemeyeceğim" dedim. Bir kısmı insanlarda parmaklılar arasında geldiler. Ben ağladım. Eve döndüm. Evi derhal tahliye et dediler. Haciz yapmaya gelmişler. Ana avrat küfrettim. "Cumartesi, pazar haciz yapılmaz" dedim. Güneş battıktan sonra hacize gidemezsin. "Mahkeme, küfür ettin mi" dedi. Ettim... "Aynı şey bir daha yaşansın yine küfrederim" dedim.
İmarbank operasyonunun ardından tüm hayatımız kontrol altına alındı. Bu süreçte bazen aylarca evden çıkmıyorum. Uzun süre tek a Yalçmdağ, bu tiraj bu şekilde kabul edilemez dedi. Siz fiyatınızı düşürün dedim. Kalktılar gittiler. Bunlar bizi kamyondan atacaklar dedim Ben o dönemde her gün beş tane miting yapıyordum. Tokalaşmaktan ellerim yara içinde kalırdı. Anadolu köylüsünün eli ne kadar güçlüdür. Şöyle seni ensenden çekip etkinliğim Cumartesi günü arkadaşlar ile buluşup kafa çekmek oldu. Bir iki gittik. Üç gittik. Bir hafta kıyıya gidiyoruz, bir hafta Papermoon'a. Papermoon'dayız. 8-10 kişilik masa. Yandaki bir masa bulunuyor. İki kişi oturuyor. Durmadan çay içiyorlar. Yarım saat 4S dakika oturdular. Adamlar aynlınca garsona "Bunlar kim?" diye sordum. "Abi sivil polis" dedi. Meğerse, bizim konuşmaları şifre sanmışlar. Ve gizli toplantı yapmaya geldiğimizi düşünmüşler ve ekip gönderilmiş. 5.5 sene böyle geçti.
Uzan Grubu'na yönelik operasyonun perde arkasında Aydın Doğan ve Dinç Bilgin olduğunu iddia ediyorsunuz. Bunun sebebi nedir? Yani aranızdaki düşmanlığın sebebi ne olabilir?
- Örneğin benim kurduğum gazete 1 milyon 200 bin sattı. Dinç Bilgin'in de dağıtım şirketine ortak oldum. Bir gün, beni Nail Keçili aradı. "Aydın Doğan ile Dinç Bilgin seninle görüşmek istiyorlar" dedi. Kardeşim Hakan, Fatih Çekirge ve ben üçümüz gittik, öbür tarafta, Kenan, Zafer Mutlu, Dinç Bilgin, Ertuğrul Özkök ve Mehmet Ali Yalçındağ. Aydın Bey yok. Almanya'dan geliyor. "Geç gelecek" dediler. "Ben sizinle değil Aydın Doğan ile görüşmek istiyorum" dedim.. Mehmet Ali Yalçmdağ hemen konuya girdi. Yanlış hatırlamıyorsam, "Gazeteyi 50 kuruşa düşürdün" dedi. Gazetenin fiyatını dörtte bire indirmiştik. Yalçındağ, "Bu tiraj bu şekilde kabul edilemez. Bizim bunu kabul etmemiz mümkün değil" dedi. Sigara istedim. Sigara içmem. Ama yanımdakilerden bir sigara istedim. Sigarayı yaktım... Bir nefes aldım. "Siz fiyatınızı düşürün" dedim. "Bunu kabul etmemiz mümkün değil" diye cevap verdi. Ben de "Toplantı bitmiştir" dedim. Tarih Ekim 2000 gibi olacak. Bunlar kalkıp gittiler. Toplantı 3 dakika sürdü. 15 dakika sonra kalktık. "Bunlar bizi kamyondan atacaklar" dedim. "Yani dağıtımdan düşürecekler" dedim. Kimse "inanmadı.
Toplantı Pazartesi günü oldu. Dağıtım şirketinde 228 kişi çalışıyordu. İstanbul, Ankara ve İzmir'de dağıtımda 226 kişiyi transfer ettim. Bekçiyi bile transfer ettim. Bunlar beni kamyondan atmayı planlıyordu ben onları şirketten attım. Önce dağıtımın başındaki genel müdürü transfer ettim. Avukatımı ve muhasebecimi özel uçakla sabaha kadar tüm illeri dolaştırdım. Ve 24 saatin sonunda dağıtım şirketinin 226 personeli de benim elemanım haline geldi. Yani Dinç Bilgin ile ortak olduğumuz dağıtım şirketinin içi boşalmış oldu.
Aydın Doğan ve Dinç Bilgin'in tepkisi ne oldu?
Cuma gecesi benim gazetem, yani Star dağıtılmayacaktı. Benim personelime, Star'ı kamyona almayın talimatı veriliyor, tabii hiçbirisi dinlemiyor. Kamyondan atılan Sabah oldu. Sabah dağıtılamadı. Daha sonradan duydum, Dinç Bilgin Aydın Doğan'a yalvarmış. Ve Sabah'ın dağıtımını onlar yapmış... Aradan seneler geçti. Bir arkadaşım geldi. Dinç Bilgin ile birlikte Etibank'tan yargılanan bir kişiydi. Dağıtımın başındaymış. Dinç'in yanında bu işlere bakan kişiymiş. Kamyon operasyonu için "Ben böyle bir operasyon görmedim" dedi.
Sizi kamyondan atacaklarını nasıl anladınız?
Çünkü bu onların klasik oyunlarıdır. Daha önce de Mehmet Ali Ilıcak'ı aynı yöntemle kamyondan attılar. Bir gün teknede oturuyoruz. Mehmet Ali Ilıcak da var. Oğlum seni kamyondan atacaklar dedim. Olmaz öyle şey dedi. Ben Dinç Abi'nin teknesinde kalıyorum.. Beni çok seviyorlar gibi şeyler söyledi.. Sonra kamyondan atıldı.
Dinç Bilgin'in dağıtım şirketine ortak oldum. Bilgin ile anlaşmayı imzaladık. Ertesi gün beni aradılar. "Dinç Bilgin ile ortak olma bizimle ol," dediler. "Bedavaya ortak ol aynı hisseyi al," dediler. Ben, "Hayır, söz verdim mi bir daha dönmem," dedim.
Bu olaylar yaşanırken Aydın Doğan ile hiç görüşmediniz mi?
- Bodrum'da görüştüm. Aydın Doğan 40 gün benim aileme saldırdı. 40 gün sesimi çıkarmadım, 41. gün randevu alıp gittim. Bodrum'da evinde birebir görüştüm. "Verirsin 38 milyon dolar. Yayınları keseriz," dedi. Görüşme 2001 yılının Ağustos ayında gerçekleşti. Bu görüşme onun yanında çalışan birisi tarafından kaydedilmiş. Kendi konuşmalarını da kaydediyor. Oradan birisi bana gönderdi. Benim ofisimde vardı. Ofisler basıldığında savcılığın eline geçti. Savcılık bantla ilgili olarak ifadeye çağırdı. Ertuğrul öztürk ile birlikte ifadeye gittiler.