T24 - Cem Vakfı Başkanı Prof. Dr. İzzettin Doğan, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim mitinglerinde Alevilik vurgusu yapmasını eleştirdi. Doğan, "Başbakan CHP liderinin ısrarla Alevi olduğunu duyurup, Sünnilere ‘bir Alevi iktidar olabilir’ uyarısını yapıyor aslında. Böylelikle siyaseti din üzerinden Alevi-Sünni eksenine oturtuyor” dedi. Doğan'ın bu görüşü Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin'in köşesinde yayımlandı. Ergin'in "Erdoğan ve CHP'nin Aleviliği" başlığıyla yayımlanan (18 Mayıs 2011) yazısı şöyle: Erdoğan ve CHP'nin Aleviliği
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, önce CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun “küfürlü ve hakaretamiz” konuşmasından şikâyetçi oluyor ve sözü birden kendisinin Aleviliğine getiriyor:
“Kendisine bir kez daha Hacı Bektaş-ı Veli’nin sözünü hatırlatmak istiyorum. Malum Kılıçdaroğlu da Alevi kültürünün mensubu ama Hacı Bektaş-ı Veli’yi iyi anlamamış, iyi öğrenmemiş. Bir Alevi olarak önce onu iyi anlaması, iyi öğrenmesi lazım.”
Erdoğan, 29 Nisan’da Tüm Sanayici ve İşadamları Derneği’nin İstanbul’da yapılan genel kurul toplantısındaki konuşmasında bu girişi yaptıktan sonra Hacı Bektaş-ı Veli’nin “Eline, diline, beline hakim ol” öğüdünü hatırlatıp ekliyor:
“Burada affedersiniz beline hakim olamayanları gördük ve bir kasetle başkan oldu.”
Her meydanda Alevi teması
Erdoğan, ertesi günü (30 Nisan) Muş’ta yaptığı seçim konuşmasında da şöyle konuşuyor: “Biliyoruz ki Sayın Kılıçdaroğlu Alevilik kültürüyle yetişmiş bir insandır, Alevidir ancak Hacı Bektaş-ı Veli’ye saygılı olması gerekir. Hacı Bektaş-ı Veli ne diyor, ‘Eline diline beline hakim ol’ diyor. ‘Edep yahu’ diyor. Ama bunlarda bu var mı, yok. Nasıl küfrettiklerini duydunuz değil mi?”
Başbakan, 4 Mayıs günü Kastamonu mitinginde konuşurken sözü yine hakaret konusuna getirip “Kendisi hani Alevilik kültüründen gelen birisidir ya... Hani Alevilik vardır ya kendisinde... Kendisine Hacı Bektaş-ı Veli’yi hatırlattık” diye konuşuyor.
Erdoğan, aynı gün Amasya’ya gittiğinde de önce “Başkalarının inancı, kökeni üzerinden siyaset yapmadık” dedikten kısa bir süre sonra, “Kendisi Hacı Bektaş-ı Veli’nin malum Alevilik kültüründendir ya...” diye söze girip aynı temaya devam ediyor.
Ancak Amasya konuşmasında bir adım ileri giderek, “Eğer Alevilik Hazreti Ali Keremallahü Veche’yi sevmekse, ben Alevilerden daha çok Aleviyim. Ama bunların yaşamında Hazreti Ali var mı? Hazreti Ali gibi yaşamak var mı? Yok. Hazreti Ali nerede, bunlar nerede” diye konuşuyor Erdoğan.
Başbakan, 8 Mayıs’ta Kahramanmaraş’ta, 10 Mayıs’ta Afyon’da ve 13 Mayıs’ta Denizli’de yaptığı konuşmalarda da Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini vurgulayan temayı tekrarlamış.
Anadolu Ajansı arşivinden yaptığımız taramaya göre, Başbakan, 29 Nisan ile 13 Mayıs arasındaki konuşmalarında Kılıçdaroğlu’nun Alevi kimliğini tam 7 kez gündeme getirmiş.
Cumhuriyet tarihinde bir ilk
Verdiğimizi bütün örneklerde, Başbakan, görünüşte Kılıçdaroğlu’nun hakaretamiz üslubunu eleştirmek -sınırlı sayıda örnekte de kaset konusunu işlemek- amacıyla Aleviliğini ve Alevi öğretisini kamuoyunun dikkatine getirmektedir.
Ancak bunu yaparken, Başbakan, son tahlilde en önemli siyasi rakibinin mezhepsel kimliğini de her seferinde açığa vurmakta, elindeki bütün projektörleri bu noktaya odaklamaktadır.
Bir seçim kampanyasında Alevi bir siyasetçinin mezhepsel kimliğinin bu şekilde sistematik bir kampanyayla ön plana çıkartılması Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir ilktir.
Buna karşılık, Alevi camiası Başbakan’ın bu sözleri “iyi niyetle” sarf ettiğine inanmıyor. Örneğin, dün konuştuğum Cem Vakfı Başkanı Prof. İzzettin Doğan, şu eleştiriyi yaptı: “Başbakan CHP liderinin ısrarla Alevi olduğunu duyurup, Sünnilere ‘bir Alevi iktidar olabilir’ uyarısını yapıyor aslında. Böylelikle siyaseti din üzerinden Alevi-Sünni eksenine oturtuyor.”
Hükümet raporunun ruhuna ters
Burada altı çizilmesi gereken çelişki şudur: Bizzat Başbakan’ın talimatıyla iki yıl önce başlatılan Alevi çalıştayları sürecinin sonucunda hazırlanan raporun en önemli saptamalarından biri, “Toplumda önyargı ve dışlama stratejileriyle oluşturulmuş bir Alevi algısının bulunduğunu” teslim etmesidir. Devlet Bakanı Faruk Çelik’in açıkladığı raporda, “bu algının dönüştürülmesi amacı” vurgulanıyor. Başbakan da bu raporun girişinde yayımlanan önsözde “Elinizdeki raporun Alevi vatandaşlarımızın sorunlarına çözüm getirecek bir vesika olmasını, kardeşliğimizi birlik ve bütünlüğümüzü pekiştirecek bir adım olmasını diliyorum” diyor.
Sonuçta Erdoğan’ın meydanlarda sergilediği “kökenci” tutumla, bizzat kendi hükümetinin hazırladığı raporun ruhuna ters davrandığını söyleyebiliriz. Bu tür önyargıların olduğu bir toplumda başbakanların “dışlanan kesim”e karşı “köken” konusunda daha özenli davranması beklenir.
Sünni kökenli siyasi rakiplerini köşeye sıkıştırmak istediği zaman her seferinde onların Sünni kimliklerine vurgu yapma ihtiyacı duyuyor mu Sayın Başbakan?
NOT: Dün yerinde izlediğim Başbakan’ın Malatya mitinginde bu yazının konusu hakkında bir istisna oluşturmadı.