16 yıl önce hayalini kurduğu filmi çeken ünlü komedyen ve oyuncu Cem Yılmaz, yeni filmi için, "Komedi denmez, daha çok dramaya uygun. Bir Gora değilk yani" dedi. Yılmaz, Seyirci sayısının 10 yıldır değişmediğini belirterek, "Dur bakalım ne yapmışlar" diye merak eden bir seyirci kitlesi olduğunu ve bundan dolayı her halükarda film yapacağını kaydetti.
Yılmaz, öte yandan sevgilisi Defne Samyeli ve kızlarının filmlerinde oynayacağına ilişkin söylentilere de yanıt verdi. Defne Samyeli ve kızlarının çektiği filmde oynmaadığını söyleyen Cem Yılmaz, "Ayrıca da niye olmasın? Defne gayet iyi oynuyor. Sesi de çok güzel. Çok iyi şarkı söylüyor. Ama hayır, filmde oynamıyor. O da kızları da" diye konuştu.
Sözcü'den Özlem Gürses'in sorularını yanıtlayan Yılmaz'ın açıkalması şöyle:
– Son 1 aydır setteydiniz, nasıl geçiyor set?
Ben sabah 6'da evden çıkıyorum, sete 7'de geliyorum, akşam da 8'de çıkıyorum. Son 8 gündür de bu feribottayız. Feribot kafası diye bir şey varmış, anladık onu! Sadece sallanma da değil, sahnelerin çoğu aşağıda makina dairesinin olduğu katta çekiliyor, beynimiz gitti yani o gürültüden.
– Arif v 216 çok iyi gitti…
Aslında sadece bizim için değil, herkes için iyi bir sezon oldu, Gülse'nin filmi, Ayla filmi… Biz de 5 milyon izleyiciye ulaştık. 12 milyon gelse 15 istersin. Benim için seyirci reaksiyonları daha değerli.
– Özellikle kışın nereye gitsem tüm salonlar dolu, seyirci sayısı artıyor mu bana mı öyle geliyor?
Sana öyle geliyor! Seyirci sayısı artmıyor, son 10 senedir aynı sayıda insan sinemaya gidiyor. Prodüksiyonlu filmler zaten mali açıdan çok riskli. Allah'tan bizim seyircimiz var. Her halükarda film yaparım. Bizim “dur bakalım ne yapmışlar” diye merak eden bir seyircimiz var.
– Kara Komik Filmler nereden çıktı?
2001'den beri biriken hikâyeler bunlar. 2002'den beri planlamıştım ben bunu. İlk film feribottaki garson mesela… İkincisi detoksa kaçan 4 akıllı… Bir düğünü basan Anadolu Rock'çılar… Yerel bir türkücünün bir çevreciyle macerası… Ünlü bir yıldız kanser hastasına yardımcı olur adam ölmez… 10 tane böyle hikâyem var, kenarda duruyordu. 16 senedir aklımda, o zamandan bu zamana projelendirdim bunları.
– Hepsini çekecek misin?
Bakacağım. Şimdilik ilk dört hikayeyi çekiyorum. İki Arada ve Kaçamak, ocak ayında vizyona girecek. 60 dakikalık iki öykü izleyeceksiniz. Ekim ve kasımda da öteki iki hikâyeyi çekmeye başlayacağım. O da martta vizyonda. Filmler arasında net bağlantılar yok ama mekânlar değiyor. Bazen o karakterleri öbür hikâyede görüyorsun gibi…
– 2002'de niye çekmedin?
2002'de biz daha Gora'yı da çekmemiştik. Bir ‘Her Şey Çok Güzel Olacak' vardı, bir de ‘Vizontele'. Ben eğer bu filmleri o tarihte çekseydim çok radikal olurdu, karanlık kalırdı. Ama şimdi ben de seyircimiz de hazır buna.
– Bunlar komik hikayeler değil…
Komedi denemez, haklısın. Daha çok dramaya uygun, çok komik olmayan filmler. “Bir Gora değil !” yani, olmaması için uğraşıyorum…
– Şimdiden bir kanala satmışsın ama Kara Komik Filmleri Acun mu aldı?
Acun almadı tabii ki! Kurumsal olarak TV8'e sattık, orada yayınlanacak. Belki yarın Nusr'et alacak televizyonu, belli mi olur?!!
– Niye hep aynı isimlerle çalışıyorsunuz?
Cem Yılmaz: Doğru değil ki bu. Mesela Cem Davran'la ve Cemre Ebüzziya ile ilk defa çalışıyorum ben. Necip Memilli, Nilperi Şahinkaya ve Bala Atabek ile de ilk.
Zafer Algöz: Çok hızlı çektik… Aynı adamlar olmasının böyle bir avantajı da var…
Cem Davran: Bana da dediler ki “Amma yancısın be, aralarına girdin bak o grubu bozdun!” Ben de dedim ki “Yavrum benim 25 sinema filmim var, bu da 26. Kimsenin ortamını bozmadım.”
– Sanırım çoğu kimse aslında şunu söylemek istiyor; niye ben oynamıyorum? Tolga Çevik bile dayanamadı, geçen sene şovunda sitem etti…
Tolga 10 küsur senedir ekranda bu işi yapıyor, ben bir kere bile konuk olmamıştım ona. Onuncu senenin sonunda bir kerecik katıldım, onda da bunu söyledi. Bir de Defne ve kızları bizim filmlerde oynuyormuş.
– Oynamıyorlar mı?!
Yok ki böyle bir şey. Ayrıca da niye olmasın? Defne gayet iyi oynuyor. Sesi de çok güzel. Çok iyi şarkı söylüyor. Ama hayır, filmde oynamıyor. O da kızları da.
– Niye oynamıyor?
Tolga Aşkıner-Nisa Serezli gibi ortak tiyatro yapacağız Defne'yle. Şaka tabii. Sevgilisini filmde oynattı. Böyle şeyler yok hayatımızda.
– Dünyada ve Türkiye'de bu tür işler daha çok internet platformlarında seyirciyle buluyor… Netflix, BluTv, PuhuTV böyle deneysel işlerle dolu…
Dijitalciler bir ara bütün seyirciyi ve bizi gaza getirdiler “İnternette çok iyi şeyler olacak” diye… Güzel şeyler tam olurken, olmamaya başladı. Ben o ara anladım ki böyle bir seyirci var. Netflix'ten filan teklif geldi ama yuvarlak. Yani, evde otururken “Abi duydun mu Netflix aradı” filan… 50 yaşına geldim, buna niye heyecanlanayım ki…?
– Zor mu bu sinema işleri?
Çanakkale'de film çekerken bizim prodüktör arkadaşa köyden birisi “Ne iş yapıyorsunuz ?” dedi. O da “Filmciyim” deyince bu sefer de “yok, yani normalde ?” diye sordu. O hesap. Biz de filmciyiz yani, normalde de işimiz bu.
– Filmde Arçelik ve Ford ana sponsorlar. Bir filmin bütçesinin ne kadarını sponsorlar ne kadarını yapımcılar karşılıyor?
Arif v 216'da mesela ne kadarını karşılamış olabilir sponsorumuz, tahmin et… 28 milyon liralık bütçenin kaç parasını vermiş olabilir yani?
– Kaç sıfır var 28 milyon lirada… dur, ben şimdi bir dağıldım!
Filmin bütçesinin yüzde 10-15'ini ancak bir sponsor karşılayabilir. Bu işin ticari kısmında herkes ucuza iyi şey yapmak ister, ama bu her zaman mümkün değil, yani ucuza olmuyor…
– Yine de kazanıyorsunuz…
Gişede birsınırı geçince evet.
Arif v 216, iki milyon gişe yapsaydı batardık mesela. Hasılatı komedyenin kendisi alıyor zanneden var, böyle de haber yapılıyor. Doğru değil ki bu! Mısır fiyatından şikâyetçi olan seyirci var, onu da senin şahsına bildiriyor “Şu mısır işini çözsen Cem abi!”
– Hangisi daha zor, ağabey kardeş olmak mı, yoksa yönetmen oyuncu olmak mı?
Can Yılmaz: Gerçek aktörlerin arasında bana da soru sorduğunuz için teşekkürler. Biz 7/24 beraber olduğumuz için bunu ayıramam. Ama sette pek kardeş değiliz. Cem'in filminde oynamak yürek ister, fırça yemeye filan dayanıklı olacaksınız. Abilik sökmez.
– Gergin bir yönetmen mi?
Can Yılmaz: Gergin bir yönetmen. Böyle olsun, ağabeyimin kalbi kırılmasın
Cem Yılmaz: Gevşek yönetmenlik mi var ? Birisi yalnızca filmi düşünmek zorunda. O anlarda bazen “öyle değil böyle” demek gerekiyor. Benim de yaptığım o.