Sabah yazarı Salih Tuna, Cem Yılmaz yeni vizyona giren Arif V 216 filmini köşesinde yazdı. Tuna, Türk sinemasının Yeşilçam'ın önemli yönetmen ve oyuncularını andığı yazısında, Cem Yılmaz'ın "Gora"dan beri canlandırdığı karakterin adının Arif olduğunu belirterek, "Zaten "rol modeli" de Sadri Alışık" dedi. Tuna "O filmlerdeki safiyet ve masuniyeti, Afrika yerlilerine şefkatle yaklaşan beyaz adamı anıştırırcasına "görmek" maharet değil. Cem Yılmaz'a naçizane tavsiyem, o yıllara gitmek yerine o yıllardan günümüze "Gönlü Bol Arif" olarak gelsin" ifadesini kullandı.
Tuna'nın "Arif V 216, Münir Özkul, Neslihan Hanım..." başlığıyla yayımlanan (9 Ocak 2018) yazısı şöyle:
Türk Sinemasının en velud yönetmenlerinden Orhan Aksoy'un bence en iyi filmidir "Neşeli Günler." "Gülen Gözler" de Ertem Eğilmez'in en iyi filmlerindendir. Her iki filmde de geçtiğimiz hafta kaybettiğimiz Münir Özkul başroldedir. Bu filmlerin ortak özelliği her yanıyla "yerli" olmalarıdır. Birçok Yeşilçam filminin aksine yaşam tarzı nakletmeye /özendirmeye soyunmayan, "modern zamanların" birey eksenli bencilliğine karşı "geniş aile" eksenli diğerkamlığı merkeze alan eli ayağı düzgün işlerdir. Gelgelelim... Saygıdeğer köşe yazarı arkadaşımız Nagehan Alçı bu filmlerde kadın düşmanı atmosferin tohumları ekildiğini, o çok güldüğümüz "Neşeli Günler"inde kadına karşı şiddeti normal gösterdiğini söylüyor. Diyor ki: "Biz kadınlar bu gerçeği görmeliyiz ve bize yutturulmak istenen bu 'erkek nostaljisi'ne aldanmamalıyız..." Turşu suyu (sirkeyle mi limonla mı yapılır) tartışması yüzünden boşanan Kazım Efendi (Münir Özkul) ile Saadet Hanım'ın (Adile Naşit) çocuklarının duygusal baskıları sayesinde yeniden evlenmelerini anlatan "Neşeli Günler"de "kadınlara yutturulmak istenen" nedir, doğrusu anlamadım. Biz erkeklerin, Münir Özkul'un vefatı vesilesiyle andığımız o filmlerden nasıl bir "erkek nostaljisi" terennüm ettiğimizi de anlamadım. Mezkur filmlerin "kadın düşmanı" olduğunu yan karakterlerin üzerinden okuma biçimini hiç anlamadım. Aynı mantıkla aynı film erkek düşmanı ve hatta evlat düşmanı da ilan edilebilir. Hele amcaların hiç şansı yok, onlara külliyen düşman bir film denilebilir: "Atma Ziyaaaa!.."
"Ali Kaptanoğlu" müstearıyla birçok filmin senaryosunu yazan Attila İlhan bir defasında şöyle demişti: "Yeşilçam işe başladığı zaman, Beyoğlu'nda bir tek Taksim Sineması Yeşilçam filmi gösteriyordu (...) Diğerlerinin hepsi Amerikan filmi gösteriyordu. 1960'lara geldiğimizde, Amerikan filmigösteren tek sinema kalmıştı, Emek Sineması. Öbürlerinin hepsi Türk filmi gösteriyorlardı (...) Türk sineması, piyasadan Amerikan sinemasını kovmuştu..." Sırf bu nedenle bile "Neşeli Günler" başta olmak üzre o dönem Türk sinemasısaygıyı hak ediyor. Cem Yılmaz son filmi "Arif V 216" işte o döneme bir saygı duruşu mesabesinde. Attila İlhan'ın eniştesi (Çolpan İlhan'ın eşi) Sadri Alışık da o dönemin en etkili aktörlerinden biriydi. Canlandırdığı karakterlerden biri de "Gönlü Bol Arif"ti. Cem Yılmaz'ın "Gora"dan beri canlandırdığı karakterin adı da Arif. Zaten "rol modeli" de Sadri Alışık. Son filminde, Sadri Alışık'lı Ayhan Işık'lı yıllara gitmiş. Kerem Alışık'ı da babasının oğlu rolünde oynatmış. (Çok da iyi etmiştir.) Lakin... O filmlerdeki safiyet ve masuniyeti, Afrika yerlilerine şefkatle yaklaşan beyaz adamı anıştırırcasına "görmek" maharet değil. Cem Yılmaz'a naçizane tavsiyem, o yıllara gitmek yerine o yıllardan günümüze (Dersu Uzala misali) "Gönlü Bol Arif" olarak gelsin. Bak o zaman (gişeden maada) yer yerinden oynamıyor mu?