Ruşen Çakır
(Vatan, 18 Mayıs)
İki büyük camiayı ve aralarındaki sorunu ele almanın son derece zor olduğu ortada. Ancak nerdeyse bir yıldır var olan bir “açık sır”rı ifşa etmenin cazibesi bu riski almamıza neden oldu. Her iki ucun en ucunda yer aldıklarını düşündüğüm bazı kişilerin karalama çabalarına rağmen başlattığımız tartışma geniş bir ilgi görüyor; başka medya organlarında da sürdürülüyor. Bütün bunlardan ne çıkar, bilinmez. Ama bizim misyonumuz, şu ya da bu camiayı güçlendirmek veya her ikisini birden zayıf düşürmek olmadığı için, tek amacımız var olan bir sorunun özgür ve çoğulcu bir şekilde tartışılmasına katkıda bulunmak, diğer bir deyişle gazetecilik yapmak olduğu için son derece rahatız. Fenerbahçeli okurlardan sahiden çok sayıda e-posta ve twit geliyor. Bunların tümünü bu yazı dizinde kullanmamız tabii ki mümkün olmayacak ancak hepsine internet ortamında ulaşılması için bir yöntem bulup yarın sizlere ilan edeceğiz. İlgi ve katkılarınız için çok teşekkürler.
FB’li okurlardan içinde “Emenike, para dolu çanta, sonucu önceden belli beş maç” gibi atıfların bulunduğu çok sayıda mesaj geldi. İçlerinden bazıları başlangıçta bu iddialara inanma eğiliminde olduklarını ama süreç içinde bunların birer dezenformasyon olduğun fark ettiklerini söylüyor
Başlığa çıkarttığım “Emenike paraları saymaya devam ediyor mu hâlâ?” sorusunun sahibi FB’li bir taraftar. Malum şike operasyonunun başlamasının hemen ardından medyaya sızdırılan “bilgi”lerin en ilginçlerinden biri, eski Karabüksporlu golcü Emenike’ye, FB maçında oynamaması için para verildiği ve onun bu paraları sayarkenki görüntülerinin savcıların elinde olduğuydu. Fakat ne iddianamede, ne de üst üste yapılan duruşmalarda bu görüntüler karşımıza çıkmadı. İşte FB’li okurumuz “Emenike paraları saymaya devam ediyor mu hâlâ?” diye sorarak, operasyonun ilk günlerinde medya eliyle yapılmış olan manipülasyonlara dikkat çekiyor, ki Noam Chomsky bu tür durumları “rıza üretimi” adını veriyor.
Bu “rıza üretimi”nde sadece Emenike söz konusu değildi. Hatırlamak için bir meslektaşımızın yolladığı e-postaya bakalım:
“Hatırlayalım: ‘Emenike’nin para sayarken görüntüsü var’; ‘Çantada paranın görüntüsü var’; ‘Sanat eseri gibi soruşturma’; ‘İddianame açıklanınca hepiniz susacaksınız’ gibi açıklamalar yapılmıştı. Ortada ne bir sanat eseri var, ne bir görüntü... Bu kadar somut delliler olsa, soruşturma gizliliği vs. dinlenmeden servis edilen onca haberle birlikte ayyuka çıkmaz mıydı? Bir senede bir ceza çıkmaz mıydı? Polis soruşturma açıldıktan birkaç gün sonra ‘19 maçta şike yapılmış’ demiştir.. Ne zamandar beri polis hakim olmuştur? Neye istinaden kesin bir şekilde ‘yapılmış’ demiştir” ve o 19 maç nerededir şimdi?”
FB’li okurlardan içinde “Emenike, para dolu çanta, sonucu önceden belli beş maç” gibi atıfların bulunduğu çok sayıda mesaj aldım. İçlerinden bazıları başlangıçta bu iddialara inanma eğiliminde olduklarını ama süreç içinde bunların birer dezenformasyon olduğun fark ettiklerini söylüyor. Ve hemen hemen tüm FB’li okurlar bu tür “rıza üretim” faaliyetlerinin arkasındaki gücün Fethullah Gülen cemaati olduğunda birleşiyorlar. Buradan da hareketle cemaatin kulüplerini ele geçirmek istediğini düşünüyorlar.
Aslında şike olayından çok önce birçok önemli soruşturmada benzer rıza üretimlerine tanık olmuş bir ülkeyiz. Bütün bu süreçlerde gözler Gülen cemaatinin, onun denetimindeki medya kuruluşlarına ve ona yakın gazetecilere çevrilmişti. Cemaat Ergenekon, Balyoz gibi soruşturmalara dahil olduğu iddialarına pek ses çıkarmazken, Odatv, KCK gibi çok yoğun eleştirilere neden olan davalarla ilişkisi olmadığı yolunda bağlayıcı açıklamalar yaptı.
Okurlar hatırlayacaktır, cemaatten kalabalık bir grupla biraraya geldiğimde tartışma dönüp dolaşıp bu kırılma noktalarına gelmiş, onlardan gelen her “Bu konuyla bizim ilgimiz yok” savunmasına karşılık “Ama size yakın yayın organlarının ve gazetecilerin yazdıkları, söyledikleri ortada” diye cevap verdiğimde çok fazla şey söyleyememişlerdi. Fenerbahçe konusunda da neredeyse aynı durumla karşı karşıyayız. Cemaat yeterince şeffaf olmadığı için insanlar ona yakın duran gazetelere, tv kanallarına ve gazetecilere bakıyor. Buralarda güncel ve kritik konular hakkında yapılan yayınlar doğal olarak cemaatin görüşü olarak algılanıyor. FB olayında da yaşanan bu. Tam da bu noktada Ahmet Sungur’un mesajına bakalım, ki nerdeyse aynı cümlelerle cemaate eleştiri yönelten çok sayıda ileti aldığımı söylemeliyim:
“Zaman gazetesi, dostlarımız istediği ve ofisteki arkadaşlarımız okuduğu için bize de geliyor. Ne var ki 3 Temmuz ’dan beri öyle kötü habercilik yapıyorlar ki gazete ofise her gün geliyor ama yüzüne bakılmadan atılıyor. Birilerini destekleyeyim derken bu kadar pervasızca sadece Aziz Yıldırım ’ı ve Fenerbahçe ’yi suçlamak 11 ayda hiçbir meyve vermedi ki bence cemaat ve onun ekibi bu işe girdiğine gireceğine pişman oldu. Ne var ki bu tek yanlı haber anlayışı da halen devam ediyor.”
Bir başka FB taraftarı, Uğur Özkan da şöyle diyor: “Polis bu süreçi maalesef çok kötü yönetti. Hatırlayın gözaltı sürecindeki gazete manşetlerini. Daha iddiname bile çıkmadan cemaate yakın isimler bu işin Ergenekon’un finans ayağı olduğunu iddia ettiler. Fener taraftarının ilk baştaki görüşü ‘şike varsa takım düşsün’ şeklindeydi. Ancak yapılan açıklamalarla taraftarın kafasındaki görüntü örtüşmedi. Mahkeme sürecine gelince, fezleke ile iddianeme arasında büyük farklar olduğu görüldü. 19 maç 5 maça, oradan da 2 maça kadar indi. Onda da somut delil bulunamadı.”
FB’li taraftarların sosyal medyada bazı kişileri, medyadaki rıza üretim faaliyetlerinin sorumluları olarak ilan ettiklerini biliyoruz. Bize gelen taraftar mesajlarının çoğunda da bu kişiler adları verilerek suçlandı. Ancak bu yazı dizisine bu isimleri hiçbir şekilde bulaştırmak istemediğim için iletilerdeki ilgili bölümleri kullanmadım. Zaten bilen biliyor diyelim.
Bugünkü bölümü kendisini “İslamcı” olarak tanımlayan ve kulüüne bir komplo düzenlendiğine inanan Mehmet Batar’ın sözleriyle bitirelim: “Takımımın laiklikle, Kemalizmle anılmasından feci rahatsızım. Bu takım, Kemalizmin değil ama Türkiye’deki hukuk skandalına ilişkin bir son kale olabilir. Belki böyle bir rol üstlenebilirsek, memleket adına bir hayır da işlemiş olabiliriz.”
Emenike Karabükspor’dan Fenerbahçe’ye transfer olmuş, şike soruşturmasında da gözaltına alınmıştı. Ünlü futbolcu serbest bırakıldıktan sonra Türkiye’yi terk etmişti.
FB’li cemaatsever susacak, FB’li AKP’severin oyu değişmeyecek, bu ikisine karşıt diğer FB’liler paranoyaya devam edecek
Haddim değil ama FB-şike-cemaat bağlamını inanarak mı, yoksa inat uğruna mı yazıyorsunuz?
Fenerbahçeliler çok dolu ama kimse bilmiyor. Ama sen dahil kime sorsan medya Fenerli??! Nasıl oluyor bu iş?
Tarafta konuşuyor
Bağdat Caddesi’nde hiç Cumhuriyet Bayramı yürüyüşüne katılmamış biri, oynanan oyunları anlayamaz. Hedef FB değil, onun kalesi Kadıköy’dür. Operasyon, vatansever Kadıköy’ü ele geçirme operasyonudur. Bunu seçimle veya ilçeleri bölerek ekleyerek yapamadılar. Geriye kalan tek yol ise FB’yi ele geçirmek. Doğuştan FB’li olmama karşın bu sene taraftarlığı bıraktım. Böyle bir oyunun içinde olmayacağım. Göreceksiniz, sonunda kulübü de ele geçirmeyi başaracaklar. Çünkü siyaset tam kadro bu işin içinde.
Naci Fener
“Cemaat Fener’i ele geçiriyor” iddiaları kötü niyetli değilse cahilce sözler. Cemaat ve futbol takımı kavramlarının varlık nedeni ve varoluş tanımı bir arada olmalarına izin vermez. Bir cemaat, futbol takımını ele geçirmek ister mi? The cemaat, FB’yi neden ele geçirmek istesin? Bir yeri ele geçirmenin yolu onu yok etmek ve bütün taraftarlarını kendine düşman etmek midir? Birileri FB’yi yıkıp yok etmek için uğraşıyor. Yani FB yıkılmak isteniyor, ele geçirilmek değil. Birileri FB’yi ve onun ötesinde Türk futbolundaki “üç büyükler düzeni”ni yıkmak ve futbol endüstrisini yeniden düzenlemek istiyor. Bunu da cemaat üzerinden yapıyor.
Feridun Bilge
70 yaşındaki annem FB şampiyon olsaydı balkona bayrak asacaktım dedi... Ve cemaata kızıyor. Futbolla alakası olmayan eşim FB ve Aziz Yıldırım için üzülüyor, “ne cemaatmiş be” diye hayıflanıyor. 10 yaşındaki oğlum olayları çözemese bile Aziz Yıldırım’ın mahkeme günlerinde FBTV’yi açıp tahliye olmasını merakla bekliyor ve olmayınca üzülüyor. 15 yaşında ve dersten başını kaldırmayan, futbolu sevmeyen kızım kupa maçında baktım fanatik bir taraftar gibi maçı izliyor. Son söz: Cemaat veya hareket, adı her neyse olmasa da bu hizmetler bir şekilde yerine getirilir, bizler dinimizi yine yaşarız. Ancak FB olmasa hayatımızda önemli bir parça eksilir. Onun yerine koyabileceğimiz bir şey yok. Bu nedenle FB bizim için cemaatten çok daha değerli
E. Temel
Bu iddia vatan-millet yararına çalışan bu insanların çalışmalarından rahatsız olan bir güruhun planlarının bir parçası olmasın? Ya da Türkiye’de moda olduğu şekliyle her sıkışanın Fethullah Gülen’i ortaya atarak gündemi saptırması olmasın? Veyahut marjinal ya da anarşist ruhlu bir grubun FB’yi ele geçirme planı olmasın? Çünkü FB şanlı bir kulüptür. Başka hiç bir kulübe nasip olmayan bir bağlılıkla FB’ye bağlıyız. Bu bağlılığımızı kendi kötü emellerine alet etmeye çalışanların ekmeğine yağ sürmemenizi sizden hassaten istirham ederim.
Mehmet Yıldız
Yazınızı ilgiyle okudum.Ben 55 yaşında hizmetin tam içinde olmayan ama sempatiyle bakan bir işadamıyım. Siyaseti ve sporu çok yakından takip ederim. İyi bir de FB’liyim. Yazdığınız şeyleri yorumlayamıyorum. Olayların sebebini de anlamıyorum. Tabii ki medyanın bir kısmı FB’lidir. Bahsedilen olayda basındaki ayrışmayı nasıl göremiyorsunuz hayret. Galatasaraylı ve Trabzonlu yazarları bir tarafa koyun, ne de olsa taraflar; cemaate yakın basındaki toplu taarruzu açıklayabilir misiniz? Bülent Sorgun