KCK Eşbaşkanı Cemil Bayık, hükümetin barış sürecinin nasıl ilerleyeceği konusunda bir planı ve programı olmadığını, hatta büyük bir savaşa hazırlandığını söyledi. Bayık, “Şimdi onlar (AKP hükümeti) çözüm değil savaş hazırlığı yapıyor, hem de büyük bir savaş hazırlığı, bunu biliyoruz. Büyük bir darbe vurmak istiyor” dedi. Cemil Bayık AKP'nin sürece dair tavrıyla ilgili olarak da , "Aldatarak zaman kazanmak, bütün bu geliştirdiklerimizi, seçimlere kurban etmek istiyorlar. Belediye seçimlerini kazanıp onun üzerine parlamento seçimini, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak istiyorlar" ifadesini kullandı.
Cemil Bayık, Mahmut Hamsici'nin çözüm süreci ile ilgili sorularını yanıtladı. BBC Türkçe'de yer alan söyleşi şöyle:
Bayık'la ilk olarak, Türkiye kamuoyunun süreçle ilgili bilgi eksikliğini ve kafa karışıklığını konuştuk.
Durumun böyle olduğunu kabul ediyor Bayık. Ama ona göre bu görüntünün sorumlusu kendileri değil:
"Biz her şeyi açık yürütmek istiyoruz çünkü bizim bir açıklık ilkemiz var. Biz hem içimizde hem dışımızda bu ilkeyi esas alıyoruz. Fakat karşımızdaki Türk devleti, hükümeti, açıklık politikasını esas almıyor. Eğer açıklık politikasını esas alsaydı bu karışıklıklar yaşanmazdı."
Buradan sürecin hangi aşamada olduğu konusuna geliyoruz. Bayık'a göre özetle, sürecin ilk aşamasında PKK verdiği sözleri yerine getirerek kendi atması gereken adımları attı ama hükümet adım atmaya başlamadı. Bu yüzden de sürecin çöküşe doğru gittiğini düşünüyor.
PKK’nın 1990’lardan bu yana Kürt sorununun savaşla değil, siyasi ve demokratik yollarla çözümünü esas aldığını ancak geliştirdiği ateşkeslerin zayıflık olarak algılandığını, bundan dolayı Türk hükümetlerinin savaşta ısrar ettiğini belirten Bayık, AKP hükümetinin tavrının da aynı olduğunu söylüyor.
“Şimdi onlar (AKP hükümeti) çözüm değil savaş hazırlığı yapıyor, hem de büyük bir savaş hazırlığı, bunu biliyoruz. Büyük bir darbe vurmak istiyor” diyen Bayık, "Savaşa hazırlanıyorlar derken neyi kastediyorsunuz? Sri Lanka örneğindeki gibi büyük bir askeri operasyon mu?" sorumuza, "Evet. Bunun hazırlığı var" cevabını veriyor.
Bayık'a göre AKP hükümetinin sürecin yol haritasıyla ilgili, hangi aşamada hangi adımların atılacağına dair programı yok: "Kemal Kılıçdaroğlu bile dedi ki, 'Çözüm paketi diye bir şey yok ki ben karşı olayım ya da yandaş olayım.' Gerçeği de budur. AKP bugüne kadar Türkiye toplumuna, uluslararası camiaya çözüm yönünde herhangi bir paket sundu mu?" "Ama iddia edildiği gibi hükümetin şimdi böyle bir programı yoksa, demek ki başta da yoktu ve PKK bunu bilerek sürece başladı. Yani risk mi aldınız?" sorumuza "Elbette" diye yanıt veren Bayık şöyle devam ediyor:
"Biz her zaman risk üstlendik. Biz, 1993'ten beri, birinci ateşkesten beri risk üstleniyoruz. O kadar tek taraflı ateşkesi bunun için geliştirdik. Bütün bunları sorunu çözmek için yaptık. Sorunun çözümünde ısrarlı olduğumuz için yaptık."
Cemil Bayık, AKP'nin sürece dair tavrıyla ilgili, "Aldatarak zaman kazanmak, bütün bu geliştirdiklerimizi, seçimlere kurban etmek istiyorlar. Belediye seçimlerini kazanıp onun üzerine parlamento seçimini, Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak istiyorlar. Gündemlerinde Kürt sorununu çözmek gibi sorun yok. Tamamen zaman kazanmaya oynuyorlar. İşleri çöküşe götürmek, ondan sonra savaşla güya PKK'nin işini bitirmek istiyor. Ya da olmazsa seçimlere kadar böyle idare etmek, ‘işte bak biz savaşı durdurduk, kan akmıyor’ propagandasını yapıp, seçimleri kazanmak istiyorlar" yorumunu yapıyor.
Peki ya PKK'nın üzerine düşenler?
Bayık'a göre Abdullah Öcalan ve kendisiyle görüşen heyetin mutabakatı doğrultusunda, sürecin birinci aşamasında silahlar susacak, PKK'lılar Güney'e doğru geri çekilmeye başlayacaktı.
"Biz elimizdeki esirleri karşılıksız bıraktık. Ateşkesi karşılıksız ilan ettik. Savaşı durdurma, gerillayı Kuzey'den Güney'e çekmeyi pratikleştirdik. Birinci aşamayı biz başarıyla tamamladık” diyen Bayık şöyle devam ediyor: “1 Haziran, ikinci aşamanın başlangıcıdır. Bu da Ekim ayının sonuna kadar tamamlanacaktı. Ekim ayının sonunda da üçüncü aşamaya geçilecekti. Sıra Türk devletinin adım atmasına gelince, ikinci aşamada, Türk devleti adım atmadı, gerekçeler yaratmaya başladı. Adım atmak istemiyorlar, gündemlerinde çözüm yok, amaçlarında savaş hazırlığı var."
Bayık'ın "Gerekçeler yaratıyorlar" diye tanımladığı şeylerin başında hükümetin çekilmeye ilişkin eleştirileri geliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan son haftalarda, "Türkiye’yi terk konusunda verilmiş sözler yerine gelmiş değildir. Çok basit anlamda, o da çocuk, yaşlı, kadın gibi yüzde 20 çekilme gibi bir durum var. Bunun dışına çıkma diye bir şey söz konusu değil" açıklamasını yapmıştı.
AKP milletvekili Galip Ensarioğlu da çekilenlerin yaşlılar ve hastalar olduğunu söylemişti.
Bayık, bu eleştirilerin doğru olmadığını söylüyor.
Cemil Bayık öncelikle karşılıklı mutabakat kapsamında, çekilmenin bitişine dair bir tarihin belirlenmediğini belirtiyor: “1 Haziran, AKP'nin dediği gibi işte bütün gerillanın Kuzey'den Güney'e çekilmesinin son tarihi değildir. 1 Haziran, gerillanın savaşı durdurma ve geri çekilmeyi pratikleştirme tarihidir. Hiçbir zaman PKK şunu söylememiştir: 'Biz, geri çekilmeyi Newroz'la başlatıp, 1 Haziran'da tamamlayacağız, Kuzey'de tek bir gerilla kalmayacak, bunun üzerine ikinci aşama başlayacak'. Kesinlikle ne böyle bir anlaşma vardır, ne böyle bir belge vardır.”
Hükümetin çekilmenin sadece yüzde 20 oranında gerçekleştiği iddiasının da doğru olmadığını söyleyen Bayık, “Çekilme hâlâ devam ediyor” diyor.
Bununla birlikte hali hazırda çekilmiş olan PKK gücünün yüzdesiyle ilgili sorumuz karşısında Bayık, yüzdelerle konuşmanın 'anlamsız' olduğunu söylüyor ve ekliyor:
"Biz Türk devletiyle görüşmeler yaparken şunun üzerinden yaptık: Gerilla, savaşı durduracak, Güney'e çekilecek. 'Şu kadar tarihte başlayacak şu kadar tarihte geri çekilecek, tamamlanacak' demedik. Sadece 'Bu kararı uygulayacağız' dedik. Zaten kendimiz bu kararı almışız, uyguluyoruz." Çekilenlerin iddia edildiği gibi sadece çocuklar, yaşlılar ve hastalar olmadığını da belirten Bayık, "Biz, basına vermediğimiz, çekilen grupların görüntülerini, Erdoğan'ın son açıklamalarından ötürü basına verdik. Biz çekilmeyi durdurmadık, sürdürdük" diye ekliyor.
Bayık'a, hükümet tarafının başka bir iddiası olan yeni katılımlar konusunu soruyoruz. Bayık, PKK'ya yeni katılımlar olduğunu doğruluyor ve ekliyor: "Eğer (hükümet) çözümde ısrarlı olsaydı, topluma çözüm programı sunsaydı, toplumun güveni olurdu ve tutup da insanlar köylerinden, şehirlerinden çıkıp bu süreçte gelip gerillaya katılmazdı. Demek ki toplum çözüm görmüyor, inanmıyor. Pratikte yapılanlar da savaş hazırlığıdır, bunu görüyor, onun için kendisini güvenceye almak istiyor. Onun için gerillaya katılıyor."
Bayık bu sözlerinin ardından yönelttiğimiz, "Peki katılanlar da Güney’e çekiliyor mu?" sorumuza ise "Elbette çekiliyor" yanıtını veriyor.
Süreçle ilgili tartışmalarla yer yer gündeme gelen bir başka iddia da, ‘PKK tabanında sürece inançsızlık olduğu ve örgüt yönetimin tabanı zor tuttuğu' yönünde.
Bu konuda ‘Zorlandığımız açık’ diyen Cemil Bayık şunları söylüyor: “Halkımız da inanmıyor, savaşçılar da inanmıyor. Başta inanıyorlardı. Ama şimdi giderek o inanç zayıflıyor. Neden? Çünkü yapılanlara bakıyor, bizim attığımız adımlara bakıyor, karşılığında hiçbir şey yok. Hatta birçok güç bize açıkça diyor ki: 'Siz neyinize güvenerek bu adımları attınız? Ortada ne bir üçüncü taraf var, ne gözlemci ne de imzalanan belgeler var. Siz bu adımları niye attınız? Neyin karşılığı bunu yaptınız? Karşı taraf ne yapıyor size, hangi sözü verdi, hangi sözü yerine getiriyor?"
"Bu sorulara siz ne cevap veriyorsunuz" diye sorduğumuzda Bayık, "Cevap veremiyoruz. Nasıl cevap verelim? Cevap vermek istiyoruz, ikna etmek istiyoruz ama, vereceğimiz cevap maalesef yok. Ne diyeceğiz yani? 'Biz bunları yaptık, karşı taraf da şunları yaptı, yapıyor' diyemiyoruz çünkü ortada bir şey yok. 'En azından karşı tarafın da böyle bir programı var' diyemiyoruz" yanıtını veriyor.
PKK'nın hükümete adım atması için son tarih olarak ilan ettiği 1 Eylül'ün anlamı ne peki bu durumda?
Bayık, 1 Eylül tarihinde ısrar ettiklerini çünkü sürecin çökmesini istemediklerini belirtiyor ve sadece hükümete çağrı yapmıyor, "Uluslararası kamuoyu ve Türkiye'deki demokrasi güçleri de rollerini, sorumluluklarını yerine getirmeliler" diyor.
Bununla birlikte Bayık, "Biz 1 Eylül'e kadar çabalarımızı sürdüreceğiz. Önder Apo da sürdürüyor, biz de sürdürüyoruz. Eğer 1 Eylül'e kadar ikinci aşamanın gerektirdiği yönde adım atmazlarsa bizim artık yapacağımız bir şey kalmaz. Biz geri çekilmeyi sürdürdük, 1 Eylül'e kadar da sürdüreceğiz, ama 1 Eylül'de bunu görmezsek geri çekilmeyi durdururuz. Ve hatta böyle devam ederlerse geriye gelen güçler nasıl geldilerse öyle de tekrar Kuzey’e giderler. Onun için zamana oynamamaları gerekir, oyun oynamamaları gerekir" diye konuşuyor.
Bayık, "Eğer sorumluluklarını yerine getirirlerse umuyorum ki bu süreç çöküntüden çıkartılabilir. Bu da herkesin yararınadır. Aksi takdirde korkunç sorunlar yaşanabilir" yorumunu yapıyor.
Hükümetin önümüzdeki günlerde bir demokratikleşme paketi açıklaması bekleniyor. Cemil Bayık paketi daha açıklanmadan eleştiriyor.
Hükümetin bu paketi tek taraflı oluşturduğunu söylüyor ve "Dünyada demokrasi paketleri tek taraflı hazırlanmaz. Eğer Kürt sorununu çözmek istiyorlarsa bunu Kürt tarafıyla, Önder Apo'yla, BDP'yle, bizimle, Kürtler adına siyaset yapan başka güçlerle, Türkiye’deki demokrasi güçleriyle görüşmeleri, bunların da düşüncelerini almaları gerekiyor. Demokrasi paketini tek taraflı, istediği gibi hazırlayıp, herkesi de bunu kabul etmeye zorlamak anti-demokratik bir tutumdur, aldatmadır" yorumunu yapıyor.
Bayık, demokratikleşme paketiyle ilgili Gezi eylemleri üzerinden de eleştiride bulunuyor:
"Gezi’de demokratik siyasetin kanalları açılmak istendi, demokratik bir eylem geliştirilmek istendi. Vahşice üzerine gidildi. İleri demokrasi isteyen, demokratikleşme paketlerini geliştirenler bunu yapabilir mi?" Bayık'a, Başbakan Erdoğan’ın demokratikleşme paketinde anadilde eğitim konusunun bulunmadığı yönündeki açıklamasını nasıl yorumladığını da soruyoruz. Bayık, "Anadil doğal bir haktır. Bunun tartışılması bile abestir. Yani bir halk kendi diliyle eğitim yapmayacak, bu müzakere konusu yapılacak, hatta Türk devleti böyle bir hakkın olmadığını söyleyecek. Burada ne demokrasi var, ne özgürlük var, ne adalet var ne insanlık var. Bu bir insan hakkıdır. En doğal haktır" yorumunu yapıyor.
Peki PKK'nın atılmasını beklediği adımlar neler?
Öncelikle Bayık, sürecin ikinci aşaması kapsamında Abdullah Öcalan tarafından önerilen komisyonların kurulması için hükümetin adım atması gerektiğini söylüyor.
Daha önce Öcalan tarafından yapılan açıklamalarda, Hukuk, Sosyo-ekonomik Gelişme, Misak-ı Milli, Kadın Özgürlüğü, Ekoloji, Sivil Toplum, Güvenlik, Hakikatleri Araştırma ve İzleme komisyonları kurulması istenmişti.
Bayık bu komisyonların kendileri için anlamını şöyle özetliyor, "Eğer bu sekiz komisyon kurulur, çalışır, yasalar oluşturulursa bunları parlamentoya getirirse, parlamento tartışır bunları yasalara dönüştürürse, bu hem Kürt sorununu çözecek, hem Türkiye'yi demokratikleştirecek, hem de ikinci aşamada devlet ve hükümet üzerine düşen görevi yerine getirmiş olacak, ikinci aşama tamamlanmış olacak. Bununla normalleşme sürecine geçeceğiz."
Bayık ayrıca süreci takip edecek bir komisyonun oluşturulması gerektiğini, bu komisyonun hem devletin hem de PKK’nın attığı adımları denetlemesi gerektiğini de söylüyor.
Abdullah Öcalan’ın İmralı Adası’ndaki koşullarının değiştirilmesi, bağımsız doktorların adaya gitmesine izin verilmesi gerektiğini de belirten Bayık, süreçteki bir asimetriye de işaret ediyor:
"Tamamen eşitsiz şartlarda bir görüşme yapılıyor. Bir taraftan Türk devleti bütün kurumlarıyla süreci değerlendiriyor diğer taraftan Önder Apo tek başına görüşmeler yürütüyor. Önder Apo'nun yoldaşlarıyla görüşmesi gerekiyor, Türk basınından gidenlerin olması gerekiyor, akademisyenlerin gitmesi gerekiyor, sivil toplum kuruluşlarından, siyasetçilerden gidenlerin olması gerekiyor" diyor. Akil İnsanlar grubunun hazırladığı raporların yayınlanması da PKK'nın talepleri arasında.
Bayık ayrıca baraj ve kalekol inşaatları ile, PKK’lıların çekildiği bölgelere asker ve korucuların yerleştirilmesinin, cezaevlerinde hâlâ çok sayıda Kürt siyasetçinin bulunmasının sürece aykırı olduğunu belirtiyor.
Öte yandan Fırat Haber Ajansı'nda yer alan habere göre Halk Savunma Merkezi (HSM) tarafından yapılan açıklamada “AKP hükümeti önümüzdeki günlerde adım atmayıp süreci bitirme noktasına getirirse HPG olarak yeniden savaş pozisyonunu almaya ve etkili bir biçimde devreye girmeye hazırız” denildi.