Kars’ta, 12 Eylül askeri darbesinden sonra gözaltına alınan Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürülerek cesedinin kaybedilmesine ilişkin soruşturmada, mahkemenin soruşturmaya devam edilmesi yönündeki kararına rağmen savcılık 'ortada ceset yok' gerekçesiyle dava açmadı.
İsmail Saymaz'ın Radikal gazetesinde yer alan haberine göre, Cemil Kırbayır’ın işkencede öldürülerek cesedinin kaybedilmesine ilişkin soruşturmada, 2002 yılında verilen takipsizlik kararı Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kaldırıldı. Mahkeme, hem Cemil Kırbayır’ın, hem de Kırbayır’dan iki ay sonra aynı şekilde öldürülen Mahmut Kaya’nın kaybedilmesinin bir insanlık suçu olduğunu ve 20 yıllık zaman aşımının etkilemeyeceğini belirterek soruşturmaya devam edilmesini istedi. Fakat şimdi de Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Ortada ceset yok, nasıl dava açalım?” gerekçesiyle dava açmadığı öğrenildi. Ağabey Mikail Kırbayır, “Ben kardeşimin kemiğini arıyorum. Devlet aldı, götürdü, şimdi ‘Yok’ diyoruz. O yok olanı arıyoruz. Savcılık da diyor ki, ‘Kemiği bul getir, dava açacağım.’ Biz de zaten onu arıyoruz. Senin benden istediğini, ben senden istiyorum” diye sitem etti.
Göleli Cemil Kırbayır, 13 Eylül 1980’de gözaltına alınmış ve sorgu için Dede Korkut Eğitim Enstitüsü’ne götürülmüştü. İddiaya göre, 8 Ekim’de polis ve MİT’in katıldığı sorguda hayatını kaybedince cesedi ortadan kaldırıldı. Kırbayır’ın sorgu merkezinden kaçtığı iddia edildi. Kırbayır’dan üç ay sonra “Maraş katliamının hesabı sorulacak” yazılı pankart asan Mahmut Kaya da kaybedildi.
Meclis İnsan Hakları Komisyonu 2011’de hazırladığı raporda Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünü ve cesedinin ortadan kaldırıldığını saptayarak, Kars Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Aradan geçen dört yıla rağmen Kars Başsavcılığı dava açmadı. Kırbayır ailesinin avukatı Yaşar Kaya’nın verdiği bilgiye göre Kars Adliyesi taşınırken depoda, arşivde unutulmuş bir Kırbayır dosyası bulundu. Buna göre, oğlunun kaybedilmesinden sonra baba İsmail Kırbayır, 1986’da suç duyurusunda bulundu. Cemil Kırbayır ve Mahmut Kaya dosyaları birleştirilip soruşturma açıldı. ‘İşkence sonucu adam öldürme’ iddiasıyla açılan dosya, 3 Ekim 2002’de kapatıldı. Dönemin Kars Başsavcısı Ferhat Kapıcı’nın takipsizlik kararında, bu suçta 20 yıllık zamanaşımı olduğu, Kırbayır için 29 Eylül 2000, Kaya için 23 Aralık 2000 tarihleri itibariyle sürenin dolduğu fakat ‘olayın insan hakları ihlali olması sebebiyle araştırmaya devam edildiği’ kaydedildi. Ancak tanık beyanları, Erzurum 9. Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi dosyası, Elazığ Sıkıyönetim Askeri Savcılığı’nın görevsizlik kararı, tutanaklar, olaya ilişkin yazışmalar kapsamında kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verilerek dosya kapatıldı. Savcılık, ‘olayın müştekisi olmadığından’ kimseye tebligatta bulunmadığı için karara itiraz edilemedi.
Avukat Yaşar Kaya, bu dosyanın açığa çıkması üzerine takipsizlik kararının bozulması için Ardahan Ağır Ceza Mahkemesi’ne itiraz etti. Mahkeme, işkence ve insanlık suçlarında zamanaşımı süresi olmadığı gerekçesiyle 2002 yılındaki kararı kaldırıp soruşturmaya devam edilmesini hükme bağladı. Ayrıca 2002 yılında kapatılan soruşturma dosyası ile 2011 yılında açılan ikinci Cemil Kırbayır dosyasının birleştirilmesini istedi.
Avukat Kaya, bu kararla birlikte hem Cemil Kırbayır hem de Mahmut Kaya dosyaları yeniden açıldığını ve artık iddianame hazırlanması gerektiğini vurguluyor. Ne var ki Kaya, Kars Cumhuriyet Başsavcılığı’nın Kırbayır’a ait cesedin kayıp olmasını gerekçe göstererek, dava açmadığını ifade ediyor. Ankara ’da görülen 12 Eylül Davası’nda Kırbayır’ın işkencede öldürüldüğünün kabul edildiğini ve ailesinin müdahil sıfatıyla dosyaya katıldığını, TBMM’nin aynı yönde bir rapor hazırladığını hatırlatan Avukat Kaya, “TBMM ve devletin eski özel yetkili mahkemesi Kırbayır’ın öldürüldüğünü kabul ederken, Kars’ta dava açılamıyor. Bu büyük bir çelişkidir ve cesaretsizliktir. Davayı açacak yürekli bir savcılık arıyoruz” dedi.
Kırbayır’ın ağabeyi Mikail Kırbayır ise savcılığın “Ceset olmadığı için bu davayı açamıyoruz” dediğini vurgulayarak şöyle konuştu:
“Peki neyi arıyoruz? ‘Bizim kemiğimizi ver’ diyoruz. Bu Türkiye ’nin tapusunu versen bana ne! Ben kardeşimin kemiğini arıyorum. Benim derdim bu. Devlet aldı, götürdü, şimdi ‘Yok’ diyoruz. O yok olanı arıyoruz. O da diyor ki, ‘Kemiği bul getir, dava açacağım.’ Biz de zaten onu arıyoruz. Senin benden istediğini, ben senden istiyorum.”