Cengiz Kapmaz: PKK, Gülen okullarında Türkleştirme istemiyor

Cengiz Kapmaz: PKK, Gülen okullarında Türkleştirme istemiyor

 Selin ONGUN  [email protected]   Abdullah Öcalan’ın avukatlarının Zaman gazetesi yazarı Hüseyin Gülerce ile yaptığı görüşme üzerine İmralı'dan gelen “Gülen açılımı” mesajının ardından Kürt hareketinin içinde yer alan ve Asrın Hukuk Bürosu'nu yakından tanıyan birçok ismi aradık. Öcalan'ın dümeni “Pensilvanya”ya kırmasına neden olan sürece dair enformasyon edinmek istediğimizi ilettiğimizde, önerilen isim Cengiz Kapmaz oldu.   İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi'nden mezun olduktan sonra bir dönem Halkın Demokrasi Partisi'nin (HADEP) gençlik yapılanması içinde yer alan Günlük gazetesi yazarı Cengiz Kapmaz, kendisini “Öcalan muhabiri” olarak tanımlıyor. Kürt basınında spesifik olarak “İmralı muhabirliği” gibi bir uzmanlaşma alanı olduğuna dikkat çeken Kapmaz, en önemli haber kaynağının Abdullah Öcalan'ın avukatları olduğunu belirtiyor. Kapmaz'ın sahip olduğu bilgiler ve gözlemlerinde üç nokta öne çıkıyor. Birincisi; Kapmaz'a göre Öcalan, Gülen cemaati açılımıyla “Kürt hareketini Türkiyelileştirmek istiyor.” İkincisi; PKK, en milliyetçi cemaat olan Gülen hareketinin bölgedeki okullarındaki “Türkleştirme”den rahatsızlık duyuyor. Üçüncüsü ise şöyle: “Öcalan nefesini tutmuş CHP'yi, özellikle Kemal Kılıçdaroğlu ve Gürsel Tekin'i izliyor. Avukatları CHP'lilerle de görüşüyor...” - Abdullah Öcalan’ın son açıklamalarının bir siyasi kararın verildiğini de gösteriyor. Bu kararın fikir babası sadece Öcalan mı? Abdullah Öcalan’ın avukatları Öcalan’ın direktifi ile Sayın Hüseyin Gülerce ile görüşmüş değil. Zaten avukatlar epey bir süredir toplumun değişik kesimlerine gidip görüşmeler gerçekleştiriyorlardı. O kesimlerle belli aralıklarla görüş alışverişinde bulunduklarını biliyorum. Sayın Gülerce ile yapılan görüşme de o kapsamda yapılan görüşmedir. Bu görüşmeden, görüşme yapıldıktan sonra Abdullah Öcalan’ın haberi olmuştur. Kendisinin ifadesi aynen şöyledir: “Ha öyle mi? Demek Hüseyin Gülerce ile görüştünüz. Peki ne dedi?” Avukatların görüşmeyi aktarmasından sonra Abdullah Öcalan pek çok insanın ezberini bozan o ifadeleri kullanmıştır. - Öcalan’ın avukatları toplumun değişik kesimleri ile bir araya geliyorlar, dediniz. Kimlerle görüşüyorlar? Gazeteciler var, akademisyenler, önemli siyasi aktörler var. Devlet bürokrasisi içinde çalışıp çok güçlü tecrübeler edinmiş emekli olmuş isimler var. Kürt camiasına oldukça mesafeli olan çevrelerden de randevu talepleri olduğunu düşünüyorum.'Amaç Kürt hareketini Türkiyelileştirmek'  - Şu sorunun izaha ihtiyacı var: “Gülen hareketi okullarının PKK’nın saldırısına uğramasından, imamların öldürülmesinden bu yana ne değişti Öcalan için?” Abdullah Öcalan bence şunu çok iyi şekilde gördü; Kürt hareketi Türkiyelileşmezse Kürt sorunu çözülmez. Bunun için Gülen hareketine çok büyük roller düşebilir. Gülen cemaati ile kavga yerine işbirliği daha yararlı siyasi sonuçlar doğurabilir. Abdullah Öcalan’ın Gülen cemaatine gönderdiği sempatide temel faktör budur. Her iki camia bugüne kadar birbirlerini üzdü. Burada “gerginlik” tek taraflı değildi. Fakat Abdullah Öcalan’ın sözlerine baktığımızda kesinlikle bu iki camianın artık birbirini üzmemesi gerektiği sonucuna ulaşıyoruz. Diğer taraftan Öcalan, eski paradigma yerine yeni paradigma örerek ezber bozuyor, eskinin zihniyet kalıplarını ve algılarını değiştiriyor, yerine yeni algı ve zihniyet kalıpları getiriyor. Burada Öcalan’ın ezber bozan, fark yaratan kişiliği ile karşı karşıyayız. Zaten liderler geleceği ancak ezber bozarak, fark yaratarak kurgulayabilirler. Buna toplumsal barış ve konsensus açısından da ihtiyacımız var. 27 yıllık çatışmalı ortam sadece devlet-halk ilişkilerini örselemedi. Aynı şekilde sivil dinamikler arasında da küskünlük ve kırgınlıklar yarattı. Türkiye barışacaksa bu sadece devlet ile PKK arasında olmayacak, barışma aynı zamanda birbirini kıran ve üzen sivil dinamikler arasında da olmak zorunda. Geleceği inşa edeceğimiz bir başka dayanağımız yok zaten. 'Gülen hareketiyle AK Parti'yi çözüme yaklaştırmayı da istiyor' - Öcalan’ın yaklaşımı “Bölgedeki muhatap AKP değil, Gülen hareketidir” şeklinde de okunabilir mi? Öncelikle Abdullah Öcalan’ın kafasında AK Parti ve Gülen hareketi şeklinde bir ikilem yok. Meseleye böyle bir ikilemi gözeterek yaklaşmıyor. Ama şunu söylüyor: AK Parti çözüm odaklı düşünmüyor, çözümü de gündemine almıyor. Dolayısıyla Gülen cemaatine pozitif yaklaşımını AK Parti’yi çözüme yakınlaştıracak bir sivil alan örgütlemesi olarak okumak gerekir. - Seslendirilen bir değerlendirme de şu : “Öcalan, seçim sürecine çoktan girdi. Bu kez dindar seçmen oylarının toplu olarak AKP’ye gitmesini önlemek için böyle bir formül geliştirdi?” O da bir faktör. Pek çok faktör var. Oldukça kıdemli bir Kürt gazetecinin sözlerini aktarayım size. “Abdullah Öcalan, son açıklamasıyla PKK karşıtlarının sayısını aza indirmeyi amaçlıyor.” Ama Öcalan’ın Gülen yaklaşımına yönelik tutumunda belirleyici olan çözümü kolaylaştırmak, Kürt hareketinin Türkiyeliliğini sağlamaktır. - Biraz açar mısınız bunu? Öcalan PKK karşıtı olan insanlarla diyaloğa girerek, yeni birliktelikler arayarak PKK üzerindeki kuşatmayı ortadan kaldırmayı amaçlıyor olabilir. Muhafazakâr kesim içerisinde çok etkili olan Gülen cemaatine yönelik müspet değerlendirmeleri ile bu kesimin sorunun çözümüne kolaylaştırıcı bir etki sağlamasını amaçlıyor. Dolayısıyla bu değerlendirmesi AK Parti, Gülen hareketi arasında bir tercih değil. Tam tersi, AK Parti üzerinde baskı kurmak ve onu çözüme evirmek istiyor. Hükümetin sivil dinamiklerden etkilenip bir an önce harekete geçmesini sağlamak istiyor. Kendilerinin iktidarı çözüme zorlamak gibi bir niyeti var. - Dolayısıyla gerçekçi olan şu mu: Bu bir ittifak değil ateşkes, çatışmasızlık? Şimdilik öyle diyebiliriz. Fakat Abdullah Öcalan’ın sözlerine bakarsak, iki camianın demokratik birliktelikler içerisinde bir araya gelmeleri de mümkün. Dolayısıyla Abdullah Öcalan’ın değerlendirmelerine göre “Bir araya gelemezler” şeklinde bir tespit gerçekçi değil. - O halde BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile Abdullah Öcalan arasında hatırı sayılır bir yorum farkı var? Hayır, Selahattin Bey’in söyledikleri de benim söylediğim çerçevede değerlendirilmeli. Çünkü Sayın Demirtaş satır aralarında şu mesajı verdi: “Evet aramızda kan uyuşmazlığı var, fakat birbirimizin hukukuna saygı göstererek, Kürt sorununun çözümünde işbirliğine gidebiliriz.” - Somutlaştırmaya en çok ihtiyaç duyulan kısım da bu: Hangi adımlar atılırsa “işbirliği”ne gidebilir süreç? Gülen hareketi, Kürt politik aktörlerin çalışmalarını sabote edecek girişimler içinde olmazsa, okullarında Kürtlerin kaygılanmasını önleyecek samimiyet gösterirse, medya organlarında Kürtlere karşı daha yapıcı bir üslup kullanırlarsa, bunun Gülen cemaati ile Kürtler arasındaki ilişkilere pozitif olarak yansıyacağını düşünüyorum. - Yalova’da böyle bir talepler listesi sunulmuş mu? Bendeki bilgilere göre Yalova'daki görüşmede karşılıklı olarak “böyle bir talep” listesi sunulmadı. 'Hakikatleri araştırma komisyonuna girebilirler' - Mesela özellikle BDP'nin talep ettiği hakikatleri araştırma komisyonunun kurulması halinde Gülen cemaatinden bir ismin bu komisyonda yer alması, ihtimal dahilinde olabilir mi? Evet, hakikatleri araştırma komisyonu kurulması halinde Gülen hareketini temsilen, saygın bir isim bu komisyonda yer alabilir. Sembolik değer taşıyan bir örnek olur bu. 'PKK, Gülen okullarındaki Türkleştirme'den kaygılı' - Az önce “Gülen hareketi, okullarında Kürtlerin kaygılanmasını önleyecek samimiyet gösterirse” dediniz. Not düşerek soracağız:  İsmini anlaşılır nedenlerle açıklayamayacağımız Kürt siyasetinin çok kıdemli ve önde gelen bir isminin yeğenlerinin de bölgedeki bir Gülen okulunda okuduğunu biliyoruz. Acaba Gülen okullarına bakış konusunda Kürt hareketinin “elit”leri ile tabanı arasında bir fark mı var? Bende o yönde bir bilgi yok. Bölgedeki Gülen okulları kolej ve dersane olarak faaliyet yürütüyor. Bölgenin birçok ilinde de Gülen okulları dışında yabancı dil eğitimi veren kolej yok. Dolayısıyla orta ve üst gelirli ailelerde bu okullara böyle bir tercih oluyor. Sayın Gülerce, avukatların sorusu üzerine bu okullarda “Türkleştirme-asimilasyon” yapıldığını açıkça reddetmiş. Fakat burada “işbirliği nasıl olur” sorunuza örnek vermek için söyleyeyim. Kürt hareketinin en büyük kaygısı bölge insanın Türkleştirilmemesidir. Dolayısıyla öyle sanıldığı gibi, PKK'nin bu okullara olan itirazı “Dağa çıkacak çocuk kalmadı bize” gibi bir itiraz değil, bu okullara giden çocukların Türklük vurgusu ile eğitiliyor olması kaygısıdır. Türkiye PKK'nin kendisini bir türlü izah edemedi. PKK, bugün bir KCK sistemidir. KCK sistemi bir yönüyle gerilla, bir yönüyle sivil, bir yönüyle siyasi ve diplomatik bir harekettir. Geçen yıl Murat Karayılan'ın ANF'ye verdiği bir demeci oldu: “Biz istesek sayımızı 10 katına çıkarabiliriz” dedi. PKK'nin dağa çekecek gençler konusunda bir sıkıntısı yok. PKK, bu sayıyı güvenlik ve olanaklar açısından değerlendiriyor. PKK savaş stratejisi açısından bir değişikliğe gitti. Savaşı sadece gerillayla sınırlı tutan bir konseptle hareket etmiyor. Kentlerde kitlesel protestoyu esas alıyor. Öncelikleri kitlesel hareket. Kitleselliği önemseyen bir hareket tüm enerjisini sadece dağla sınırlandırabilir mi? - Kitleselleşmeden bahsettiniz. Hemen soralım: Bölgede Gülen hareketinin azımsanmayacak bir destek bulduğu da açık. Bu çerçevede mesela Gülen cemaatinden bir isim bağımsız milletvekili adayı olabilir mi? Şu an iki camia birbirine el uzattı. Henüz birbirlerinin hukukuna saygı çerçevesinde bir araya gelip gelemeyeceklerini bilemiyoruz. Dolayısıyla adaylık konusu için bir şeyler söylemek spekülasyondan öte bir şey olmaz. - Öcalan bu açılımla, bükemediği eli öpmüş mü oldu? Kesinlikle öyle yaklaşmamak lazım. Yaklaşırsak hata yapmış oluruz. Çünkü Abdullah Öcalan’ın Gülen cemaatinden çekinmesi ve korkması için bir nedeni yok. Öcalan’ın bölgedeki gücü, etkisi hiçbir zaman Gülen cemaati tarafından yerle bir edilebilecek bir pozisyonda da değil ayrıca. Zaten Gülen cemaatinin de “Öcalan’ın kolunu bükelim, kendimize tabi kılalım” gibi bir düşüncesi yok. Gülen hareketi kendi görüşleri doğrultusunda bölgede örgütlenmek ve güçlenmek istiyor. Bunun ne şekilde olacağı tabii ki Kürtler açısından önemli. Eğer bunu “Kürt siyasi aktörlerine yaşam alanı bırakmayacak” şekilde kurgularsa elbette Kürtler bundan rahatsızlık duyar. - Öcalan’ın “Gülen açılımı”ndan rahatsızlık duyan Kürtler var mı? Şu ana kadar Kürt kesiminden bu yönde bir görüş belirten olmadı. Tam tersi geç kalmış bir adım olarak yorumlayanlar çoğunlukta. - Öcalan’ın açıklaması, Gülen hareketine ciddi alerji, PKK’ya sempati duyan kitleye makas değiştirtir mi? Kürtler için Öcalan’ın değerlendirmeleri kesin hüküm kazanır, karşısında da bir reaksiyon doğurmaz. - “KCK operasyonlarının arkasında Gülen cemaatinin olduğu” en çok Kürt siyasetçilerin seslendirdiği bir iddiaydı. Şu anda cezaevinde olan belediye başkanlarının Öcalan’ın Gülen açılımına mesafeli bakması ihtimal dışı mı? Bakın, Öcalan da KCK operasyonlarını “siyasi soykırım” olarak tanımladı, “Belediye başkanlarının durmadan tutuklanması savaş provokasyonudur” dedi. KCK operasyonu konusunda Gülen hareketine ilişkin iddialar, Kürt hareketi ile Gülen hareketinin kucaklaşmasını engellemez. Edindiğim bilgilere göre avukatlar Sayın Gülerce’ye “KCK operasyonlarının ardında Gülen hareketinin olduğu” iddiasını sormuşlar. Hüseyin Gülerce de bu iddiayı kesinlikle yalanlayarak, KCK operasyonlarını çok sert bir dille eleştirmiş. Şunu söylemek istiyorum burada. Devletle PKK İmralı'da masaya oturuyor, kimse rahatsız değil, ama Gülen hareketi ile Kürt haraketinin bir araya gelip konuşma hali pek çok insanı rahatsız ediyor. - Devleti rahatsız ediyor mu? Şu ana kadar ne Başbakan'dan, ne de Sayın Cumhurbaşkanı'ndan bu konuya ilişkin bir açıklama olmadığı için yorum yapamıyoruz. Ama eğer rahatsız olurlarsa bu devletin siyasi miyop olduğunu gösterir. - Neden? Devlet, Kürt sorununun çözümü konusunda kamuoyu desteği alacaksa bu tür yakınlaşmalara müsamaha göstermeli. Oysa hem hükümette, hem de Çankaya'da bir sessizlik var. Kürt sorununun çözümünü kolaylaştırmak için atılan adımlar söz konusu olduğunda bu sessizlik çok manidar, hayra alamet de değil. - Öcalan'ın açıklaması üzerinde Pensilvanya'dan ya da Hüseyin Gülerce dışında cemaatten de bir cevap olmadı... Doğru, hareketten şu ana kadar bir açıklama gelmedi. Tabii ki kendileri büyük bir camiadır, durum değerlendirmesi yapacaklardır ya da bu sözleri tartışacaklardır. - Biz Gülen hareketinde önemli bir temsil değeri olan bir haber kaynağımızdan referandumdan hemen sonra şunu duymuştuk: “BDP ya da DTK adına bir heyetin Pensilvanya ziyareti için iyi niyet bürokrasisi yürütülüyor?” BDP, DTK ya da Kürtler nezdinde temsil değeri olan bir heyet, direkt sayın Fethullah Gülen ile temasa geçerse buna en fazla sevinecek insanlardan biri olurum. Böyle bir ziyaretin pek çok kapıyı açabileceği muhakkak. Kürt toplumunda bu durum negatif bir refleks yaratmaz.- Üç ay önce de aynı fikirde miydiniz? Anlatmak istediğim şu: Artık Gülen cemaatinin de Kürt aktörlerinin de geçmiş pratiklerden bazı dersler çıkarması gerek. Gülen camiasının Kürt sorununda geldiğimiz düzlemi iyi okuyarak açılımlar yapması, Kürt politik aktörlerinin de Kürt hareketinin Türkiyelileşmesinde Gülen camiasının çok etkili bir aktör olabileceğini düşünmesi gerek. Zaten Abdullah Öcalan’ın ifadelerinin tercümesi budur. - Siz Öcalan'ın avukatları ile sürekli temas halindesiniz. Asrın Hukuk Bürosu'nun en önemli haber ve bilgilenme kaynağınız olduğunu ifade etmiştiniz. Kendinizi de “Öcalan muhabiri” öyle tanımlıyorsunuz. Dolayısıyla yanıtınızı bunun eşliğinde değerlendireceğiz. Öcalan'ın Gülen açılımı hangisine neden olur? A) Devlet ile süregelen görüşmelere katkı sağlar... B) Bu görüşmeleri baltalar... Öcalan ile devlet arasındaki görüşmeler Gülen hareketinin dışındadır. Fakat çözüm isteğinin toplumsallaşması, çözüm yönünde atılacak adımların kamuoyunun rızası ile olması açısından devlet de Öcalan'ın Gülen değerlendirmesini önemseyecektir. Tarafların ortaya koyduğu iyi niyet sivil alanda karşılık bulursa, devlet bunu sekteye uğratan taraf olmaz. Şu anda da güvenlik bürokrasisi engelleyici bir tutum içinde olmadığı için devletin “Gülen hareketi-Kürt hareketi” yakınlaşmasına karşı olduğu gibi bir tez geliştiremiyoruz. Şu anda “masaya oturma” gibi bir durum yok. Taraflar birbirini dinledi, birbirini dinleyen taraflardan biri, yani Abdullah Öcalan karşı taraf konusundaki düşüncelerini ifade etti. Henüz diğer taraftan aynı netlikte iletilen bir mesaj yok. Süreç bunun takibinde somutlaşacaktır.- Öcalan, Gülen açılımı ile örneğin “BDP-CHP ittifakı” stratejisini değiştirmiş mi oldu? Kürtlerin özellikle önemsedikleri, “stratejik ortak” olarak tanımladıkları bazı çevreler var. Emek ve sol dünyası bu çevrelerin başında gelir. Gülen hareketiyle yapılan bu temas bu çevrelerin dışlandığı anlamına gelmez. Ancak şunu da hatırlamamız lazım. Abdullah Öcalan'ın gündeminde 1999'dan bu yana, bir sol çatı projesi var. 11 yıl geçti. Sol çatı projesi hayata geçmedi. Öcalan’ın yararlı sonuçlar doğuracak yeni siyasi dayanışmalar görmek istemesi gayet anlaşılır olmalıdır. 'Öcalan Kılıçdaroğlu ve Tekin'i çok önemsiyor' - Bir ay önce “CHP-BDP ittifakı” olup olamayacağı tartışılıyordu. Öcalan'ın direksiyonu Pensilvanya'ya çevirmesi, bu tartışmanın “boş” çıkması üzerine gelişmiş olabilir mi? Abdullah Öcalan aylardır CHP'deki dönüşümü yakından izliyor. Nefesini tutmuş oraya bakıyor. CHP içinde Gürsel Tekin ve Kemal Kılıçdaroğlu'nu çok önemsiyor. Demeçlerini, tutumlarını yakından takip ediyor. Gürsel Tekin'in Kürt sorunu konusunda inisiyatif ele alması halinde, CHP'nin ezber bozabileceğine dair duyumlar alıyoruz. Eğer CHP evrensel anlamda özgürlükçü, çoğulcu bir partiye dönüşürse yanına da Türkiye'nin emek dünyasını, farklı inanç kesimlerini, sol tandasta grupları alır ve BDP ile bir ortaklık geliştirirse, iktidara yürür. Öcalan'ın düşüncesi de bu. Hatırlayın ne oldu; Sayın Selahattin Demirtaş bir demeç verdi, bu fikri ifade etti. CHP bu çağrıya lokomotif olma niyetini ortaya koydu mu; hayır. Fakat yine de “BDP-CHP ittifakı” fikri tüketilmiş değil. Öcalan'ın avukatlarının CHP çevresi ile ilişkiye geçmediklerini, onlarla bir ilişki arayışı içinde olmadıklarını söyleyebilir misiniz; söyleyemezsiniz. CHP'yi çok önemsiyorlar ve yakından izliyorlar. CHP içindeki isimlerden, çok yakın arkadaşları, dostları var. O insanlarla zaman zaman bir araya da geliyorlar  olabilirler. Bölgedeki etkili olan CHP'li aktörlerle görüş alışverişinde bulunuyorlar. Öcalan’ın avukatları da CHP'nin dönüşmesi halinde iktidara yürüyeceğini söylüyorlar. - Orada karşılaştıkları resim ne? Görüştükleri CHP'liler ifade edilen bu görüşlere sempati duyduklarını söylüyorlar. - Ya AKP? Konuyla ilgilenen pek çok gazetecinin merak ettiği AK Parti sorusunu, Abdullah Öcalan'ın avukatlarına sordum. “Müvekkiliniz daha çok AK Parti'yi eleştiriyor, AK Parti'nin çözümün önünde engel olduğunu söylüyor ama devletin çözümü istediğini belirtiyor. Bunun nedenini nasıl açıklıyor?” dedim. Avukatlar, Öcalan'ın kendisiyle görüşen heyetin bir devlet heyeti olduğunu, ama devlet heyetiyle yapmış olduğu olumlu görüşmelerin gereğinin hükümet tarafından yerine getirilmediğini söylediğini, belirtiyor. Öcalan bu nedenle, “Devlet değil AKP çözümün önünde engeldir” diyor. 'Öcalan'a göre Balıkçı devlet aklı' -Biliyorsunuz bu görüşmeler kamuoyuna yansıdığında, basında bir de “Balıkçı tartışması” yaşandı. Abdullah Öcalan, Balıkçı hakkında ne düşünüyor? Gerek Öcalan’ın avukatları, gerekse Abdullah Öcalan'da Balıkçı'ya yönelik negatif bir algı yok. Görüştüğüm avukatlar bana “Müvekkilimizin Balıkçı konusunda olumsuz bir değerlendirmesi olmadı. Tam tersi Balıkçı'nın bir ekip ve devlet aklı olduğunu söylüyor” dediler. 'Yasaklılar dahil, Öcalan'ın 7 avukatı var' - Aslında kamuoyu “Balıkçı” gibi avukatları da tanımıyor. Sürekli “lar” takısıyla anılan bu avukatlar kaç kişi? Yalova vs. görüşmelerini kendi inisiyatifleri ile mi sürdürüyorlar? Sadece Öcalan'ın davalarına mı bakıyorlar? Avukatlar tabii ki görüşmeleri kendi insiyatifleri ile gerçekleştiriyorlar. Bu görüşmelerden edindikleri enformasyonu da Öcalan’la paylaşıyorlar. Bir nevi dış dünyayı İmralı’ya götüren aracılar konumundalar. Medya önüne çıkmayı sevmiyorlar, sadece yaptıkları işle anılmayı istiyorlar. Tabii ihtiyaç hasıl olursa medya önüne çıkabilirler de. Ancak kamuoyunun bilmediği şey, Öcalan’ın avukatlarının çok rahat koşullarda çalışmadığı. Şu ana kadar avukatlar hakkında yüzlerce dava açıldı, pek çok avukata görüş yasağı getirildi, pek çok avukata da cezalar verildi. Bugüne kadar 100’ü aşkın avukat İmralı adasına gitti. Ama profesyonel olarak, yasaklı olanlar da dahil, Öcalan'ın avukatlığını yapan yedi kişi var.