Ankara'da, kopya çekerken yakaladığı öğrencisi Hasan İsmail Hikmet (23) tarafından üniversitedeki odasında öldürülen Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel'in (27) babası Mustafa Damar, sanığın olaydan önce yazdığını söylediği intihar mektubuna ilişkin "Mektupta 'silahla planlayarak asla öldürmedim, o anki sinirimle hareket ederek oldu hepsi' diye bir ifade kullanıyor. Bu ifade mektubun olaydan sonra yazılarak arabaya konulduğunu gösteriyor" dedi.
Çankaya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel, 2 Ocak'ta üniversite yerleşkesindeki odasında sınavda kopya çekerken yakaladığı öğrencisi Hasan İsmail Hikmet tarafından tabancayla vurulduktan sonra bıçaklanarak öldürüldü. Olayın ardından kaçan sanık, polis takibi sonucu yakalanarak tutuklandı. 7 aydır yürütülen soruşturmanın sonunda, katil Hikmet hakkında "tasarlayarak, canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme" suçundan ağırlaştırılmış müebbet istemiyle dava açıldı.
Basın toplantısı düzenleyen Mustafa Damar, kızının ölümü hakkında konuşmak için soruşturmanın tamamlanmasını beklediklerini ve eksik bilgilerin tamamlanması ile kamuoyunun bilmesi gerekenleri öğrenme hakkına sahip olduğunu ifade ediyor.
Damar, yaşanan gelişmeleri şu sözlerle aktarıyor:
“Medeni Usul Hukuku sınavında Araştırma Görevlisi Ceren Damar Şenel ile birlikte bir erkek araştırma görevlisi sınav gözetmeni olarak görev yapıyor. Sınav başladıktan 15 dakika sonra katilin başını önüne eğerek masa üzerinde bulunan ve mürekkepli kısmı çıkarılmış, içine kopya kağıtları yerleştirilmiş 5 tane şeffaf kalemden kopya çektiğini Ceren hoca tarafından fark ediliyor. Ceren hoca, katili eyleminden vazgeçirmek için fark edildiğini anlasın ve vazgeçsin düşüncesiyle sessizce birkaç kez katilin yanına gidip geliyor. Ceren hoca, pişkin pişkin kopya çekmeye devam eden katile kopyaları alayım diyor. Katilin kimliğini ve sınav kağıdını alarak, kürsüde bulunan diğer gözetmenin yanına katille birlikte sessizce gidiyor. Diğer gözetmen de kopya malzemelerini inceliyor ve kopya olayını Dekan'a bildirilmesini Ceren hocadan rica ediyor."
Baba Damar, Ceren Şenel Damar'ın dekanla konuşmak üzere dışarıda olduğu sırada Hikmet'in "kalemlerden üçünü dördünü geri alabilir miyim?" demesi üzerine, sınıfta bulunan diğer akademisyenin "Delilleri idareye vermek zorundayız" dediğini ifade ediyor. Kopya tutanağıyla ilgili işlemlerin ardından katilin salondan sessizce çıktığını da sözlerine ekliyor.
Sınav salonundan çıktıktan sonra üniversite otoparkına giden Hikmet, karşılaştığı bir arkadaşına Ceren Damar'ı öldüreceğini söylüyor. Basın açıklamasında baba Damar, yaşananları şöyle ifade ediyor:
"Hikmet'le karşılaşan arkadaşı, katilin söyleyeceklerini yapacağına inanmıyor ve 'Eve neden gidiyorsun, daha iki sınavın var"'diyor. Bunun üzerine, katil arabasına binerek Gölbaşı'ndaki evine gidiyor ve babasına ait Star marka tabanca ve kesici kısmı 16,5 cm, sap kısmı ise 12 cm olan özel yapım 28 cmlik bıçağı alarak üniversiteye dönüyor. Katil, üniversiteye döndükten sonra girmesi gereken 2 sınava girmiyor, Ceren hocayı öldürmek için keşif ve planlama yapıyor. Ceren hoca, öğleden sonra gözetmenlik görevi yaptığı sınavlara giriyor. Son gözetmenlik görevini saat 17.00'de bitiriyor. Saat 17.00'den sonra Ceren hoca odasına geliyor. Keşif ve planlama yapmış olan katil, Ceren hocanın ardından onun odasına giriyor, beklemeksizin 2 el kalleşçe sırtından ve yakın mesafeden silahla öldürücü bölgelere ateş ediyor. Yere yığılan Ceren hocaya 28,5 santim uzunluğundaki özel imal edilmiş bıçakla 17 bıçak darbesi vuruyor."
Baba Damar, katilin üniversiteye geldiği aracı kullanmadan yerleşkeden ayrıldığını ve bu sırada olayın farkına varan diğer akademisyenlerin ve öğrencilerin olay yerine geldiğini söylüyor. Bir öğrenci katili durdurmak için peşinden koşmaya başlıyor, kovalamaca okulun dışındaki sokaklarda 1,5 kilometre kadar sürüyor. Eğitimci Damar, daha sonra olanları "Katil, kovalayan öğrenciyi durdurmak için ona silahla 2 el ateş ediyor. Öğrenci korkup kovalamayı bırakıyor. Katil, öyle vahşice, canice, eziyet çektirerek Ceren hocayı katlediyor ki Ceren hoca hastaneye dahi götürülemiyor olay yerinde hayatını kaybediyor” aktarıyor.
Katil Hikmet tarafından kullanılan aracın torpidosunda, katil tarafından yazıldığı iddia edilen bir intihar mektubu bulunduğunu hatırlatan Damar, "Sözde intihar mektubu incelendiğinde, mektubun sonunda ‘Silahla planlayarak asla öldürmedim. Tamamen o anki sinirlerimle hareket ederek oldu hepsi' şeklinde bir ifade bulunduğu görülmektedir. Bu ifadeden, mektubun olaydan sonra yazıldığı açıkça anlaşılmaktadır. Zira metin içinde kendini öldüreceğinden bahseden bir kimsenin, başka birini öldüreceğini bilmişçesine onu ‘asla planlayarak öldürmediğinden’ söz etmesinin her türlü mantıki izahtan uzak olduğu açıktır. Sen müneccim misin?" dedi.
Savcı bey tarafından, katilin otomobilinin aranması emri verildiği halde, aracın aranmadan Hikmet'in annesine teslim edilmiş olmasının şüpheli bir durum olduğunun altını çizen Damar, "Annesi aracı alıp götürmüş. Araç kaçırıldığı halde, yerinde olmadığı halde sanki araç aranmış gibi gerçeğe aykırı tutanak tutulmuştur” ifadesini kullandı.
"Adaletin tecelli edeceğine inanıyorum gibi beylik laflar etmeyeceğim" diyen baba Damar, “TCK’da var olan en ağır ceza Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası. Aslında pratikte böyle bir ceza yok. Hakim ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına karar veriyor. Hiçbir indirim olmadığı takdirde bunun infaz yasasına göre uygulaması 30 yıl. Takım elbise markası, kravat markası indirimi olmadan yatacağı maksimum süre 30 yıl. Bu mu tecellisini beklediğiniz adalet. Bu mu benim kızımın hayatının karşılığı” sözlerine yer verdi.
Savcılık tarafından yürütülen çalışma sonucu, 7 ayda hazırlanan iddianamede Hasan İsmail Hikmet hakkında, tasarlayarak öldürme, canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme ve kamu görevlisini yapmakta olduğu görevinden dolayı öldürme suçlarını işlediği gerekçesiyle "Ağırlaştırılmış Müebbet Hapis Cezası" istendi. Olaya ilişkin ilk duruşma, 27 Eylül Cuma günü 09.00’da gerçekleştirilecek. (İHA)
TIKLAYIN - Akademisyen Ceren Damar'ı öldüren Hikmet, kız arkadaşını 'tehdit'ten yargılanıyormuş