T24 - Dünyanın dört bir yanından gelen Çerkesler 21 Mayıs'ta 15.000 kişilik bir katılımla İstanbul'da bir araya geldiler. 21 Mayıs 1864 tarihinde yaşanan olayları 'soykırım ve sürgün' olarak kabul eden halk böyle bir buluşmanın sadece anma olarak yapılmadığını yaşadıkları ülkeden ve onları yöneten kişilerden talepleri olduğunu dile getirdiler. Radikal gazetesi yazarı Oral Çalışlar'ın bugün (24 mayıs 2011) kaleme aldığı 'Küllerinden doğan Çerkesler' adlı yazısı şöyle: Küllerinden doğan Çerkesler Kürtler gibi onlar da kimliklerine yönelik her türlü engelin kaldırılmasında ve varlıklarının kabulünde ısrarcılar. Nart ateşi bizim de gönlümüzü ısıtmalı. Türkiye’de yaşayan Çerkesler 21 Mayıs’ta, dünyanın dört bir yanından gelen Çerkeslerle buluştular. 21 Mayıs 1864 onlar için ‘Soykırım ve sürgün günü.’ Bağımsızlıkları için Rus çarlığına direnen Çerkesler savaşı yitirince sürgüne gönderildiler. 1.5 milyonluk sürgün kafilesinin on binlercesi Karadeniz’in sularında ya da hastalıktan, açlıktan yaşamını yitirdi. Buluşan Çerkeslerin amacı yalnızca ‘anmak’ değildi. Onların, yaşadıkları ülkeden, onu yönetenlerden talepleri var. Beşiktaş Akaretler’deki eski Çerkes Örnek Okulu’nun önünde (1918-1923 yıllarında eğitim yapmış, sonra kapatılmıştı.) basın açıklaması yaptılar. Bugüne kadar bir yas günü olarak kabul ettikleri 21 Mayıs’ı, Osmanlı topraklarında ilk adım bastıkları yer olan Kocaeli’nin Kandıra ilçesine bağlı Kefken’de anan Çerkesler, şimdiye kadarki en büyük katılımla 15.000 kişi olarak İstanbuldaydılar. Çerkes mitolojisinin ulu ismi Nart Tlepş’tir. Onun görevleri arasında, halkının tüm araç ve gereçlerini yapmak, yeni buluşları ile halkının yaşamını kolaylaştırmak vardır. Her türlü madeni işleyip, olağanüstü güzellikte araçlar yapar. Sosrıkua (ateş saçan, yakan erkek çocuk) Nartlara ateşi götüren kişidir. Rivayete göre Sosrıkua, devin kafasını uçurup elinden ateşi kapar ve Nartlara, “Heye koca Nartlar, yürekleri ateşten Nartlar, canlanın işte size gerçek ateşi getirdim” der ve insanları tanrılar karşısında cesaretlendirmeye çalışır. Beşiktaş’taki tören de Nart ateşinin yakılmasıyla başladı. Anadillerini çocuklarına öğretmek istiyorlar KAFFED (Kafkas Dernekleri Federasyonu) Başkanı Cihan Demir, anma toplantısındaki konuşmasında; “Artık 21 Mayıs’ı ağıt yakma günü olmaktan çıkarıp tarihimizi doğru öğrenmek, bilinçlenmek, kültürümüzü ve dilimizi yaşatacak taleplerimizi dillendirmek, kısacası küllerimizden yeniden doğmak için değerlendirmek durumundayız” dedi. Taleplerinin birinci sırasında insan haklarına saygılı bir anayasa yer alıyor. Kimliklerinin ve kültürel haklarının güvence altına alınmasını da talep ediyorlar. Tıpkı Kürtler gibi onlar da kimliklerine yönelik her türlü baskı ve engelin kaldırılmasında ve varlıklarının (Çerkes varlığının) kabulünde ısrarcılar. Osmanlı’nın, Türkiye Cumhuriyeti’nin Çerkes sürgünlerini cephelerde kullanması, birçok kez ağır baskılarla sindirmesi ve Çerkes kimliğini yok sayan yaklaşımlar, yeni tarih okumalarıyla gündemde öne çıkmayı sürdürüyor. “Çerkesler, çocuklarına ve yaşadıkları yerleşim birimlerine istedikleri isimleri koyabilmeli, Çerkes köylerine eski isimleri verilmelidir. Ayrımcılık ve her türlü ırkçılık ile aktif şekilde mücadele edilmeli, özellikle ders kitaplarından dil, din, etnisite ve cinsiyet farklılığı temelinde ayrımcılığı ve nefreti körükleyen tüm ifadeler çıkarılmalıdır. Devlet, yurttaşlarının dillerini ve kültürlerini korumaları için sadece izin veren değil, destekleyen bir konumda olmalıdır. İlköğretimden itibaren dil dersleri yaşama geçirilmeli, anaokullarında ve derneklerde dil öğretiminin önündeki kısıtlamalar kaldırılmalı...” diyorlar. Talepler, Çerkesçe TV ve radyo yayınları; Çerkeslerin anayurtlarıyla bağlarının yasal olarak sağlanması gibi noktaları da içeriyor. Çokkültürlülük ‘tehlikeli’ mi? Çerkesler, köylerinin, çocuklarının isimlerini talep etmeye de devam edecekler. Tabii, bunların, “Gördünüz mü bak, şimdi de Çerkesler çıktılar, biz demiyor muyduk” söylemini bir kez daha canlandırma olasılığı var. Bu da insani drama tersten eşlik eden ‘absürd boyut’u oluşturuyor. Çerkesler, “Biz bu toprakları korumak için savaştığımızda henüz Türkçeyi bilmiyorduk. Anadilimiz bize unutturuldu” diyorlar. Çerkes adının hâlâ Çerkes Ethem’e yüklenen ‘hain’ sıfatıyla anılmasından rahatsızlar. Tarihlerinin ve bugünlerinin yeniden yazılmasını istiyorlar. Çerkeslerin, acılarıyla, mutluluklarıyla bu ülkenin kuruluşunda ve gelişmesinde ciddi katkıları ve emekleri bulunuyor. Nart ateşleri bizim de gönlümüzü ısıtmalı...